Erdoğan ne kadar ‘’2 ayda işi toparladık’’ dese de, durum hiç de iç açıcı görünmüyor.
İktidarın belki de en büyük hatası, gerçeği sürekli gizleme çabası. Bunun en çarpıcı örneği iktidarın tek egemeni Cumhurbaşkanı’nın ‘’kriz yok’’ söylemi.
Oysa ülke ekonomisi çok ama çok kritik bir noktada. Moral elbet de önemli ama, gerçeği gizleme ve yalanlarla nereye kadar?
***
İktidarın ikinci büyük hatası, sorumluluğun hep başkalarına atmak.
Yıllardır ekonomide yanlış politikaların yarattığı kırılgan ve rant ekonomisi, üretime dayanmayan büyüme anlayışı bugünkü süreci yarattı. Elbet de hükümetin yanlış dış politikasının yarattığı kaotik ortam bu kırılgan ekonomiyle birleşince, kur baskılarının yarattığı krizle de bugüne gelindi.
Ama hükümet hiçbir sorumluluk kabul etmiyor. Bütün sorun ABD’nin Türkiye’ye yönelik ekonomik baskılarıymış gibi gösterilerek toplum aldatılıyor.
Bu ağır ekonomik duruma ilişkin acı faturalı çözümler ortaya koyarken, aynı anda hiçbir şey yokmuş gibi davranılıyor. Halka gerçeği tam olarak söylemiyor.
***
Üçüncü hatası, krizin artık iktidarın sorunu olmaktan çıkıp ülkenin beka (gelecek) sorununa dönüşmesine karşın iktidarın, hala yapay tartışmalar ile muhalefeti ötekileştirme politikasının sürdürmek.
***
İktidarın dördüncü hatası, Erdoğan'ın her fırsatta söylediği gibi, ülkeyi bir şirket, iktidarı da şirket yönetimi olarak görmek! Yani kendisini patron yerine koymak ve patron gibi düşünmek!
***
Ve iktidarın bir çok hatası içinde belki de en önemlisi, çözümü ülke içinde, kendi topraklarında aramak yerine, uluslararası ya da küresel büyük finans kuruluşların beklentilerine göre bir çözüm paketi ortaya koymak.
İşte McKinsey adlı ABD merkezli denetim firması tartışması da buradan kopuyor. Çünkü Türkiye’nin yakın zaman için 200 milyar dolar civarında kaynağa ihtiyaç var. Para küresel firmalarda. Onlar da para vermek ya da yatırım yapmak için küresel ölçekte tanınan bir şirketin denetimini şart koşuyor.
***
Durum açıkça şöyle: Türkiye ister küresel şirketlerin istediği adımları atıp Yeni Ekonomik Programı uygulasın, isterse kendi kaynaklarına dönük ulusal bir politika seçilsin, ülkeyi çok ama çok zor günler bekliyor.
Yani her halükarda bedel ödeyeceğiz. Pahalılık ya da enflasyon artacak, iflaslar ve işsizlik yaygınlaşacak, ekmeğimiz küçülecek. Kemerler sıkılacak.
Peki buna değecek mi?
***
Değmesi için, yani bir daha bu durumlarla karşılaşmamak için yapılması gerekenler var.
Olanlardan ders çıkarmak, enflasyonla kararlı bir mücadele, üretim ekonomisini inşa etmek, tarımsal üretimi desteklemek, gelecek sermayeye ülkenin kendi kaynaklarına dayalı gücü ve güvenliği üzerinden bir güvence verebilmek; bu krizden aynı zamanda demokrasiyi, hukuk devletini ve iç barışı sağlayarak çıkmanın yollarını aramak.
Henüz kimse yorum yapmamış, ilk yorum yapan siz olun.