Türk Edebiyatının Dinamo’su: Hasan İzzettin DİNAMO
Mehmet Fatih KÖROĞLU / VİRA TRABZON HABER
***
“Ben, şair olmuşsam özgürlük,
Yalansız riyasız söylüyorum,
Senin aşkından olmuşum.
Ben, bacak kadar çocukluğumdan beri
Hep sensizliğin yarattığı,
Dayanılmaz serüvenlerin
O korkunç ağusuyla dolmuşum.”
***
Hasan İzzettin Dinamo, 1909 yılında Trabzon‘un Akçaabat İlçesi, Ahanda Köyü‘nde doğdu. Babasının 1. Dünya Savaşı‘nda Kars‘ta şehit düşmesi üzerine, iki kız kardeşiyle birlikte şehit çocuklarının barındırıldığı Darüleytama ya(Öksüzler Yurdu) yerleştirildi. Çocukluğu Samsun, Beykoz-Halıcıoğlu-Selimpaşa/İstanbul ve Amasya öksüz yurtlarında geçti. Amasya Öksüzler Yurdundan ilkokulu bitirme belgesi aldı, ortaokula aynı kentte başladı, bir süre de sanat okulunda okuduktan sonra, ortaöğrenimini Sivas Öğretmen Okulunda (1931) tamamladı.
İlk şiiri 1925 yılında kendisi 14 yaşında iken, Giresun‘da çıkan İzler Dergisi‘nde yayımlandı. Ardından Servet-i Fünun ve Sivas‘ta yayınlanan Adım Dergisi şiirlerini yayınladı. İlk şiir ve düzyazılarından bir kısmını, iki arkadaşıyla birlikte Adsız Kitap isimli kitapta derledi.
İlk şiirleri, ortaöğrenim yıllarında yayımlanmaya başlayan Dinamo, yapılan bir söyleşide şöyle der; “Tesviye eğelerini bir yana bırakarak, bir demirci ocağı karşısında, Mehmet Emin biçiminde ilk şiirlerimi döktürdüm. (…) Durmadan yazıyorum. Ama bunlar aşk şiirleri değil, hep teknikle insan ilişkilerinden izlenimler taşıyan şiirlerdi. Rıza Tevfik, Yusuf Ziya, Orhan Seyfi, Enis Behiç gibi günün şairlerine kapılmıştım. Faruk Nafiz’in aşk acılarıyla dolu dünyasından gelen esinler daha sonradır. O beni kıskıvrak yakaladı diyebilirim”
Hasan İzzettin Dinamo toplumcu gerçekçi edebiyatın özgün sesiydi. Şiirlerinde özgürlük, demokrasi ve barış temaları başat konumdadır. Ezilen ve sömürülen halkların mücadelesini yaşamı ve eserleriyle özdeşleştirmiş gerçek bir yurtseverdi. Çocukluğundan beri bir savaş düşmanı barışseverdi. Toplumsal değişim ve dönüşüm olgusunun yoksul halk üzerindeki etkilerini romanlarına taşıdı. İsyan onun için emperyalizme ve sömürüye karşı başkaldırının birincil öznesidir.
Hasan İzzettin Dinamo, Goethe’nin Werther’ini ve Faust’unu okur, çok etkilenir. Ardından Shakespeare’in Hamlet’ini tanır. “Faruk Nafiz’in pek etkili aşk ve memleket şiirleri” de üzerindeki etkilerini sürdürmektedir. Ama o günlerde Nâzım Hikmet, Türkiye’ye dönmüş, 835 Satır (1929) adlı ilk şiir kitabını çıkarmıştır. Dinamo bu kitabı okur okumaz, “şiir sultanı olan Faruk Nafiz, sessizce tahtından inerek; yerini Nâzım Hikmet’e bırakır.” Nazım hikmet için “Bu şiirin ustası, bir ara bana, Goethe ile Shakespeare’i unutturdu.” der. Bu yıllarda Sivas Öğretmen Okulunda öğrencidir.
Nâzım Hikmet’e gönderdiği özgür koşukla yazılmış şiirleri “pek beğenilmiş” ve “yine gönderilmesi” istenilmişti. Yüksek sesle okunmaya müsait bu şiirlerdeki kuruluş tekniklerini benimsediği görülür, içerik yönünden de yeniliklere yol açan açık bir beğeni değişimini gösterirler. Kimi örnekleri Adsız Kitap’ta (Vehbi Cem Aşkun – Mehmet Cevdet ile, 1931) bulunan bu şiirsel evrimin doğal gelişimi 1937’lere kadar sürdürür.
Hasan İzzettin, 1931 yılında öğretmen okulunu bitirdikten sonra, Malatya ve Adıyaman’da iki yılı aşkın bir süre ilkokul öğretmenliği yaptı. Ardından Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümüne girdi. Burada son sınıf öğrencisiyken, Türk Ceza Yasası’nın 142. maddesine aykırı bulunan “Ey Türk İşçisi ve Köylüsü Teşkilatlan” başlıklı bir bildirinin yazımı ve Tren adlı şiiri nedeniyle dört yıl ağır hapis cezasına (1935) çarptırıldı. Bu yüzden yükseköğrenimini tamamlayamadı ve kamu görevlerinde çalışması da yasaklandı.
Cezaevinden çıktıktan sonra (1939) İstanbul’a yerleşerek profesyonel yazı hayatına başladı. Bu dönemde yazdığı doğaya, barışa, özgürlüğe, mutluluğa, kardeşliğe duyulan özlem ve faşizme, savaşa, baskıya duyulan nefret şiirleri Ses, İnsan, Hamle, Küllük, Sokak, Yeni İstanbul ve Yeni Edebiyat dergilerinde (1939-42) yayımlandı. Vatan Şarkısı ve İki Emekli General ve Bir Sivil Amirale Reddiye başlıklı şiirleri ile Yeni Edebiyat Dergisi‘nde yer alan sekiz şiiri nedeniyle yeniden kovuşturmaya uğradı. Sıkıyönetim mahkemesine çıkarıldı (1942), yedek subaylık hakkını kazanmasına karşın er olarak askere sevk edildi. Kaçışlar ve sürgünlerle dolu askerliği yedi yıl (1942-49) sürdü.
Askerlik görevi sırasında da yazdığı şiirler nedeniyle çeşitli suçlamalara maruz kaldı ve Sıkıyönetim mahkemesi tarafından bir yıl daha ceza aldı. Askerlikten sonra İstanbul’a döndü; çevirmenlik, fotoğrafçılık, görgü kurallarıyla ilgili derleme çalışmaları yaparak, özel dersler vererek ve gazetelerde yazarlık yaparak geçimini sağlamaya çalıştı. 6-7 Eylül (1955) olayları sonrasında ve 12 Mart (1971) askeri müdahale döneminde bir süre tutuklu kaldı.
Zamanla kendine özgü bir sanat ve edebiyat anlayışı ile eserlerini yazmaya devam eden ve 1960 sonrasında mitolojiden geniş çapta yararlanarak anı ve tarihsel romana yöneldiği görülür. Kutsal İsyan (1966-67) adlı sekiz ciltlik romanında, belgelere dayanan tanıklıklarla, Kurtuluş Savaşı yıllarını, toplumun tüm kesimleriyle verilen bir “var olma savaşı” ekseninde destanlaştırdı.
Kutsal Barış adlı romanıyla (7 cilt) da Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından, Atatürk’ün ölümüne kadar geçen süreyi “kuruluş yılları” çerçevesinde, belge ve tanıklarla aktardı. Ülke çapında tanınması, şiirlerinden çok, bu romanlarıyla olmuştur.
80 yıllık yaşamı acılar ve mücadelelerle geçen Hasan İzzettin Dinamo, 20 Haziran 1989 tarihinde yaşama veda etti ve Bakırköy’deki Florya/Şenlikköy Mezarlığı‘na defnedildi.
***
YIL 1944
Yüreğini kimselere ezdirmeyen şair: Hasan İzzettin Dinamo
Hasan İzzettin Dinamo, askerlikten kaçtığı ve İstanbul’da arkadaşı Hasan Basri Alp’in (Daha sonraları Sansaryan Han’da polis tarafından merdiven boşluğundan atılarak öldürüldüğü iddia edildi. Emniyet kaynakları tarafından ise; düşerek öldüğü açıklaması yapıldı) evinde saklandığı sıralar birlikte faşizme karşı yeni bir edebiyat ve düşünce dergisi çıkarmaya karar verirler. Hasan Basri, Dinamo’dan dergiye bir şiir yazmasını da ister. Dinamo o gece “Türk Sovyet Cumhuriyeti” adlı şiiri yazar.
Sonrasını şöyle anlatır Dinamo:
“Ertesi gün Basri’ye, dergiye koyacağımız ilk şiirin müsveddesini okuduğumda ağzı açık kaldı. Sanki bir devlet kurulmuş gibi oğlan atılıp alnımdan öptü.”
Bu şiir, dergide yayımlanmadan önce polisin eline geçer. TBMM’nin kapalı oturumunda tartışmalara neden olur ve Dinamo ağır ceza alır. Hiç bir kitabında olmayan bu şiiri yıllar sonra damadı Cemil Acar TBMM arşivinden bulup çıkarır.
İşte o şiir:
Aziz Türk işçisi!
Tütüncüm, tornacım, mensucatçım, ateşçim ve sair
Dünyanın kurtuluş saati çalıyor.
Biliyorum ki en kabadayınız
Soğuk tütün depolarında
Koca bir hafta harcadıktan sonra
Ancak bir kefen parası alıyor,
Karısını veya çocuğunu gömmek için.Aziz Türk işçisi!
Senin bahtın,
Yaralı parmaklarınla ayıkladığın
Malum tütünün zifiri kadar karadır.
Haydi, sen de aslanlar gibi göster boyunu,
Böyle süklüm püklüm durduğunu
Gören kahpe vurguncular ve onların hükümeti,
Bırakıp senin nasırlı ellerine
Bu güzel memleketi,
Savuşsunlar birer köşeye, çil yavrusu gibi.Öyle silkin ki aziz işçim,
Benim tornacım, tütüncüm, mensucatcım ve işçim,
Bütün Türkiye’deki ağaçların
En üst dallarından en alt dallarına kadar
Senin nasırlı ellerinle asılanlar
Harikulade bir meyve zenginliği manzarası versin.
Bu işe meşhur Sultanahmet Meydanı vakası
Vaka-i Vakvakiye bile imrensin.Çekip alalım ayaklarından
Donlarına varıncaya kadar onların,
Gömülelim koltuklarına o ılık salonların…
Dışarıda yağarken buram buram kar,
Aç ve soğuk günlerden kalma hatıralar,
Karışıp halka halka Bafra tütünü dumanına
Bize göz kırpacak uzak yıldızlar.
Hülasa, Türkiye Sovyet Cumhuriyeti,
Çalışmak, yaşamak, gezmek hürriyeti
İçin kurulacaktır.
Ve bunlara karşı çıkan babamız bile olsa
İnsafsızca ve merhametsizce
Tutulup çarmıha vurulacaktır.
Yazdığı bir şiirden ötürü ilk defa ceza almıyordu Dinamo… Gazi Eğitim Enstitüsü’nde resim bölümünde okurken Nazım Hikmet‘le tanışır ve uzaktan uzağa şiir ve sanat üzerine mektuplaşırlar. Okulu bitireceği yıl İnönü’ye karşı yayımlanan siyasal bir bildiride adı geçince tutuklanır. Dolabı aranır, yazılarına ve şiirlerine el konulur. Bunların arasında “Tren” adlı şiir dikkati çeker.
Asım Bezirci, “On Şair, On Şiir” adlı eserinde bu şiiri şöyle anlatmaktadır:
“Dinamo’nun söylediğine göre, Sivas – Erzurum demiryolunun yapılışında çalışmış askerlerin halini yansıtan bir şiirmiş bu. Korkunç Temmuz sıcağının sapsarı bozkırı yakıp kavurduğu bir öğle vakti, bacaklarında yazlık asker pantolonu, gövdelerinin üst yanı bütün çıplak, iri yarı, dev gibi, genç iki sıra istihkâm askeri kızıl demire dönmüş omuzlarına kaldırdıkları çelik rayları ritmik yürüyüşlerle bir sağa bir sola sallayarak taşıyan işçileri anlatıyormuş. Lirik ve trajik tonlarla örülen şiir İsmet İnönü’ye duyurulmuş. Sonra, Dinamo gerek bu şiir gerekse sözü geçen bildiri dolayısıyla 1935’de dört yıla hüküm giymiş.”
“Tren” şiiri ile başlayan hapis ve sürgünler bütün yaşamını etkilemiş ve ömrünün sonuna kadar düzen için sakıncalı bir yazar olmuştur. Binlerce şiiri ve onlarca romanı gerek polis baskınlarında gerekse sürgün yıllarında kaybolup gitmiştir.
Kıyı Dergisi‘nde yayımlanan bir söyleşide; “Sizin bir de, Adana’ya giderken yolda çaldırdığınız bir bavul var” şeklinde ki soruya Hasan İzzetin Dinamo şöyle cevap verecektir: “Onlar hep yürekler acısı. Bakmayın, ben bütün hayatımı çaldırdım. Hiç yazılmamış, basılmamış şiirler. Yahut kaybettiklerimi tekrar anımsayarak yazmaya çalışmışımdır.”
***
BASINDAN…
Hasan İzzettin Dinamo’nun mezarı onarıldı.
Şair ve yazar Hasan İzzettin Dinamo ve eşi Şerife Dinamo’nun Florya/Şenlikköy mezarlığında bulunan kabri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Daire Başkanlığı tarafından 2020 yılında onarılmış ve vefatının 31.yıl dönümünde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da katıldığı bir tören ile 20 Haziran 2020 tarihinde kabri başında anılmıştı…
DİNAMO’NUN İSMİ, KÜTÜPHANEYE VERİLDİ. 26 Ağustos 2022
Kamuoyunda ‘Türk Edebiyatının Dinamosu’ olarak bilinen Trabzonlu Şair ve Yazar Hasan İzzettin Dinamo’nun ismi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Pendik’te açılışını yaptığı kütüphaneye verildi.
***
Dinamo’suz 30 yıl…
Birgün Gazetesi’nden Buse İlkin Yerli, Edebiyatçı-Şair ve Yazar Hasan İzzettin Dinamo’nun kızı Işık Dinamo ile yaptığı ve 21 Haziran 2019 yılında yayınlanan röportajı…
Röportaj / Buse İlkin Yerli – Birgün Gazetesi 21 Haziran 2019
Sürgünlerde, işkencelerde geçmiş bir ömür: Hasan İzzettin Dinamo. Şair, romancı, bir fikir insanı, hepsiyle beraber de bir komünist. Nâzım Hikmet’in arkadaşı, unutulmayacak bir şair. Mücadeleyle geçen bir ömrün sonunda 20 Haziran 1989’da hayata veda etmiş usta şairin kızı Işık Dinamo ile babasını ve yaşamını konuştuk.
• 30 Yıl sonra Hasan İzzettin Dinamo’yu bize anlatır mısınız? Bir baba, bir edebiyatçı, bir insan olarak… En çok da toplumsal aydınlanma ve devrimci mücadelesi ve çizgisi nasıldı?
Babamın, sürgün ve cezalarla yedi yıl süren bir askerlik dönemi olmuş. Bu nedenle babamı beş yaşına geldiğimde tanıma şansım oldu. İlkokulu bitirene kadar ise dedem Halil Yalçınkaya, anneannem Fatma Hanım, dayım May Yayınları sahibi ve gazeteci Mehmet Ali Yalçın’ın yanlarında yaşadım. Daha sonra Ortaokul ve liseyi babamların yanında okudum. Rahmetli Yaşar Kemal amca Basınköy’de oturduğu dönemde Menekşe’de babama uğramadan evine geçmezdi. Bana da Küçük Dinamo gel bakalım diyerek başımı okşar ve takılırdı. Rahmetli Çetin Altan da sık sık uğrardı. Yusuf Ahıskalı komşumuzdu her zaman bir aradaydılar.
Nazım Hikmet’le yazışmaları Sivas öğretmen Okulu yıllarında oluyor. Soyadı Kanunu çıktığında Dinamo adını alınca Hasan Ali Yücel Okul Müdürüdür ve ona oğlum bu ad başına iş açar değiştir diye uyarır. O da bana yakışan ad budur diye yanıtlar. Sonraki yıl Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümü son sınıftan mezun olacağı sırada 24 Nisan 1935’te “Ey Türk İşçisi ve Köylüsü Teşkilatlan” bildirisini hazırlamaktan ve 1930’da yazdığı yayımlanmamış Tren şiiri de suç unsuru sayılarak tutuklanıp dört yıl ceza alır. Babam, ölene dek toplumcu ve gerçekçi çizgisinden hiç ödün vermemiş edebiyat dünyamızın devrimci bir kahramanıydı.
• Trabzon’da büstü kaldırılmış, neler söyleyeceksiniz bu konuda?
Trabzon Meydan Parkı’nda o zamanın belediye meclisi kararıyla bu şehre değer katmış ünlü isimlere ait büstler yapılıp parkın çeşitli yerlerine bir düzen içinde yerleştirilmiş. Parka gelen insanların kültürüne katkı sağlansın diye. Ayrıca parkın ana girişinde Trabzon’a büyük hizmetleri olan kişilerin de adları bir pano şeklinde asılmış. Yaklaşık 20 yıl sonra belediye başkanlığı el değiştirince meydan düzenlemesi yapılıp tüm büstler kaldırılmış. Bir daha yerlerine konmamış. Bu konuda TBMM’de gensoru da verilmişti ama bir sonuç alınamadı. Ne söyleyelim, bir gün değerlerimize saygılı olmayı ve onlar öldükten sonra da yaşatmayı yeni nesillerimize öğretebileceğimiz günlerin yakın olmasını dileyelim. Umalım her şey çok güzel olsun
• Yazdığı romanları ve tüm eserlerinde şiirlerinde yaşadığı acıları, açlığı tarif eden Dinamo açlığı nasıl yaşadı, ailesinin yaşadıkları nelerdi o dönem Trabzon’da?
Dedem Ahmet Bey, Yemen Savaşı’ndan döndükten sonra Akçaabat Ahanda’da (Kavaklı) bahçe işleri ve balıkçılık yaparak geçimini sürdürürmüş. Göçler nedeniyle geçim zorlukları başlayınca İstanbul Sarıyer’e göç etmişler. Şans burada da yüzlerine gülmüyor. Balkan göçleri başlayınca işsizlik artmış ve başka umut yolculukları düşünülmüş. Durak Samsun olmuş bu kez. Burada aile yaşama tutunduğu sırada 1. Dünya Savaşı patlak verir ailenin büyük erkekleri savaşın başında şehit düşünce ailenin yaşam savaşı başlar. Tarifi zor bir hayata sürüklenirler. Anne de vefat edince geriye kalan iki kız bir erkek yetim yurtlarında yaşam savaşı verirler. Bu yaşanmışlıkları, olayları Savaş ve Açlar ile Öksüz Musa kitaplarında abartısız bir şekilde görüyoruz. Her yaşam kendi içinde inanılmazları barındırıyor. Hele ki bunlar savaş çocukları olursa…
• Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Vedat Türkali, Orhan Kemal, Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin gibi birçok dostlukları vardı. Onlarla ilgili anılarından aklınızda kalanlar var mıdır? Evinize gelip giderler miydi?
Anı kitaplarında birçok yazar ve şair arkadaşlarıyla olan anıları mevcuttur. Çokları kendisini hem Menekşe’de hem de Ataköy’de ziyarete gelirdi. Üniversite öğrencileri de kendisini ziyaret ederlerdi. Yılmaz Güney film galalarında kendi şoförüyle evinden aldırırdı. Nazım Hikmet’i hiç görmedim ama eşi Münevver Hanım’ı ve oğlu Mehmet’i tanıdım. Ben yaz tatilinde Göztepe’de Kemal Tahir amcalarda kalırken Münevver Hanım, oğlu Mehmet’i pazar günleri oraya getirdiğinde onu oynatır oyalardım
• Kaybolan, el konulan ve yok edilen eserleri nelerdi? Bu hususta neler söylerdi?
Kaybolan romanları ve şiirleri için çok üzülürdü. Anı kitaplarında mevcuttur. Ondan fazla romanının, birkaç oyununun ve binden fazla şiirinin tren yolculuğunda çalındığını biliyoruz. “Yitik Şiirlerime Ağıt” adlı bir şiiri de vardır. El konulan “Tren” şiirinin birkaç dizesini ancak anıları arasından öğreniyoruz. Tamamı nasıl bilmiyoruz. “Sosyalist Türkiye Cumhuriyeti” şiirini de tutanaklardan bulduğumuz kadarıyla kitaba koyuldu.
• Bugün ülkemizin hali Dinamo’nun düşünceleri ve eserleriyle değerlendirilirse, babanız sizce neler söylerdi?
Babamın yaşamı savaşın zorluklarıyla ve kötülükleriyle yoğrulduğu için savaşların kötülüğünü kitaplarında işlemiştir. Özgür yaşamanın önemini şiirlerinde vurgulamıştır. Daha 1939 yılında yazdığı “21. Yüzyılın İnsanlarına Şiirler” inde insanlara umutsuz olmamayı, güzellikleri, özgürlüğün değerini bilmemizi öneriyor. Kısacası “umudumuzu yitirmemeyi öğütlerdi “sanırım. Umudumuz, yarınlarda ülkemiz ve tüm insanlık için her şeyin çok güzel olması dileğimizdir.
Hasan İzzettin Dinamo’nun Eserleri:
ŞİİR:
- Deniz Feneri (1937)
- Karacaahmet Senfonisi (1960)
- Özgürlük Türküsü (1971)
- Mapushanemden Şiirler (1974)
- Sürgün Şiirleri (1975)
- Gecekondumdan Şiirler (1976)
- Çoban Şiirleri (1982)
- Nazım’dan Meltemler (1989)
- Tuyuğlar (1990)
ROMAN:
- Kutsal İsyan (sekiz cilt, 1966-1968)
- Ateş Yılları (1968)
- Savaş ve Açlar (1968)
- Kutsal Barış (yedi cilt, 1972-1976)
- Öksüz Musa (1973)
- Musa’nın Mapushanesi (1974)
- Koyun Baba (1976)
- Musa’nın Gecekondusu (1976)
- Açlık (1982)
- Türk Kelebeği (1981)
- Adalet Sıtması (1983)
- Anadolu’da Bir Yunan Askeri (1988)
ÖYKÜ:
- Savaşta Çocuklar (1981)
ANI:
- 6-7 Eylül Kasırgası (1971)
- 2. Dünya Savaşı’ndan Edebiyat Anıları (1984)
- TKP ve Aydınlar (1989)
ÖDÜLLERİ
- 1977 Orhan Kemal Roman Armağanı, Kutsal Barış ile