Ne Halimiz Kaldıysa Artık

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Üstat Ferhan Şensoy’un bir sözü var:

“Her gün, ‘Ulan bugün acaba ne olacak?’diye kalkıyoruz.

‘Bu kadar da olmaz ki canım!’deyip yatıyoruz.” 

Gerçekten de yaşandığına şaşırdığımız ve artık şaşırabilme dürtümüzü de yitirdiğimiz o kadar çok şey yaşadık ki. Sıralamaya kalksak destan olur.

İki gün önce yargı reformu, hukuk reformu, ekonomik reform falan diye konuşurken bir gece yarısı kararlarıyla önce ülkemizde ayyuka çıkan kadın cinayetlerinde sığınılacak yegane düzenleme olan İstanbul Sözleşme’sinden çekildiğimizi, sonra yeni atanan çiçeği burnunda Merkez Bankası başkanının da görevden alındığını öğrendik. Sanki kadına şiddeti, cinayetleri çözdük de ortalık sütliman, sanki ekonomi politik vaziyetten dolayı yeterince yara almamış da dibin dibini görmemişiz gibi. 

Yetmedi, toplantılarda çiçekler içinde bir ülke tablosu çizildikten hemen sonra mecliste bir vekilin vekilliği düşürülmüş, Twitter’dan bir haberi paylaştı diye. Sanki adına terör propagandası dediklerini ve daha fazlasını bizzat muktedir olanlar zamanında yapmamışlar gibi. Konu HDP değil, konu bir vekilin vekilliğinin düşürülmesi de değil. Konu anayasayı defalarca olduğu gibi yine ihlal etme pahasına muhalif bir ismin sesini kısmak için bahane uydurmak.

Ve görüntüleri izleyince can sıkmaktan gayri bir işe yaramadı. Sadece soruyorum;  iktidarda AKP gibi bir parti olmasaydı, iktidarda olmayan AKP’nin vekili abdest alırken baskına uğrasa ve “Namazımı kılayım öyle gözaltına alın” demesine rağmen izin verilmeyip yaka paça gözaltına alınsaydı ne olurdu? 1000 yıl konuşulur, her gün kafamıza kakılırdı. O yüzden bu olaylar parti, din, vatan, millet meselesi değil, toplumumuz için açık birer samimiyet testi. Ve samimi olmaktan o kadar uzağız ki artık bu çifte standartlar, adaletsizlikler, iki yüzlülükler, bu leş çöküntü öfkelendirmiyor bile, ne halimiz varsa görelim dedirtiyor insana. 

Yok en beterini henüz görmedik ama tüm emareler hızla oraya doğru yol aldığımızı gösteriyor. Şimdi biz bunları dedik diye bizi yine vatan hainliği ile suçlayacaklar ama onlara da George Orwell ile yanıt verelim: “Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçekleri söyleyenlerden o kadar nefret eder.”

Peki çözüm ne? Fikrimce bir eksik bir fazla vekilin çok bir anlamı yok. Mevcut sistemde meclisin pek bir işlevinin olmadığı zaten ortada. Halkın teveccühünü aldığından, genel merkeze yakınlığı sayesinde yahut başka bir biçimde seçilmiş vekiller, bu ülkenin demokratik ve adil yönetilmesini gerçekten samimiyetle istiyorlarsa bugün cesur bir şekilde haklının yanında durur, ceylan derisi konforlu koltuklardan bir zahmet kalkıp hiç istisnasız toplu halde vekillikten istifa eder, zaten iradesi ayaklar altına alınmış mecliste birkaç yıl daha OYALANMAKTAN vazgeçip sine-i millete döner, sokak sokak, mahalle mahalle, ev ev gezip vatandaşa tüm haksızlığı, hukuksuzluğu anlatırlar. Aksi halde iktidar aklına estiğini içeri tıkar veya salıverir, çıkarına göre arzu ettiği seçim sistemini istediği şekilde getirir, anayasayı kafasına göre hazırlar, reformu salt canı çektiği kesimin faydasına yapar, karşısında da tek bir engel bulamadan mutlak egemenliğini pekiştirerek sürdürür… Ben naçizane başka bir yol göremiyorum.

Ne Halimiz Kaldıysa Artık

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Giriş Yap

Vira Trabzon ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!