TÜBİTAK, Eski Başkan Yardımcısı Deniz Bilimci Prof. Dr. Cemal Saydam, Marmara Denizi’ni kaplayan deniz salyası ya da kaykay adı verilen müsilaj ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Saydam, “Herşeyin bir doğal süreci var. İstanbul gibi, Marmara gibi böyle aşırı yüklenen denizler olunca doğa bir şekilde cevap veriyor. Ne şekilde cevap vereceğini bilemiyoruz ama cevap verdikten sonrasını biliyoruz. Marmara’nın feryadı da bu” diye konuştu.
‘DOĞAL SÜREÇLERDE GİDEN BİR OLAY DEĞİL’
Prof. Saydam, “Bu bir doğa olayı” şekindeki savunmaları şöyle yorumladı :
“Bu bir doğa olayı ama doğal süreçlerde giden bir olay değil. Doğal süreçlerde olması gerekenin yerine anormal bir şey olunca süreç bozuluyor. Nasıl bozuluyor? Balıkçılarımızı engelliyor. Kaykay diyorlar, ağlarını boşaltamıyorlar. Marmara’da denize bile girilemeyecek hale gelebilir… Doğanın nasıl bağıracağını veya bağırmaya yakınlaştığını biliyoruz. Bunu zaten söylüyoruz her fırsatta.
‘MARMARA’YI ÖLÜMLE BESLİYORUZ’
Deniz salyası dediğiniz şey denizin neredeyse ölmesine neden oluyor. Eninde sonunda dibe çöküyor ve çöktüğü zaman oradaki yaşamı engelliyor. Balığın veya denizin dibindeki midyenin solungacından da geçmiyor. Öldürüyor. Bizim Marmara’ya katmak istediğimiz can, ama biz şimdi onu ölümle besliyoruz. Bu durum daha da kötüye gidecek.”
‘HİÇBİR ŞEY YAPAMAZSIN, ANCA SEYREDERSİN’
İstanbul’un artık artan nüfusu kaldıramadığının vurgulayan Prof. Saydam, yapılan hatalardan sonra artık bir geri dönüşün mümkün olmadığını şu sözlerle vurguladı:
“Artık hiçbir şey yapamazsın, anca seyredersin! Doğanın kötülüğü de o. ‘Hata yaptık geri dönelim’ diye bir şey yok maalesef. Doğal boyutlar o kadar fazla ki.. Tüm Marmara Denizi elinizden gidiyor, nasıl temizleyeceksiniz? İmkansıza varan şeyler. Bütün mücadelemiz bu safhaya ulaşmamak. ‘Denizin üstüne gitmeyin, giderek kötüleşiyor. Elimizden gidiyor’ diye bas bas bağırmamızı Marmara Denizi teyit ediyor. ‘Ben öldüm öleceğim üstüme gelmeyin’ bir ifade tarzı.
‘O PROJEYİ HEMEN DURDURUN’
Bu safhadan sonrası zor. Mühim olan bu safhaya gelmemek. Geldik, peki bundan sonrası için? Mesela birincisi Ergene Nehri sularını Marmara’ya getirmeye çalışıyorlar; diyorlar ki arıtacağız… Aman durdurun! Bardak taşıyor. Bunun üzerine Ergene Nehri’nin o pis sularını ne kadar temizlerseniz temizleyin bitiremezsiniz. O projeyi* hemen durdurun! Nereye atacaksınız? Saroz Körfezi’ne… Ne yapacaksın, Marmara elden gidene kadar bunu yapacaksın. Her şeyin bir bedeli var. Marmara’ya her şey atıldığı için bağırıyor.
‘ASTIMLI ÇOCUĞUN ÜZERİNE GİTMEYİN’
Doğanın başka lisanı yok. Ben deniz bilimciyim, denizi nasıl konuşturacağımı bilirim. Diyorum ya, Marmara ‘astımlı çocuk’, üzerine gitmeyin. Ama biz gidiyoruz, o da işte bağırıyor. Astımlı çocuğu siz maraton yarışına sokarsanız yarıda kalır. Bu da öyle bir şey.”
‘BUNLAR KAÇAMAK SÖZLER’
“Deniz salyalarının nedeni iklim değişikliği” gibi görüşleri “palavra” olarak niteleyen Saydam, bunların kaçamak sözler olduğunu ifade etti.
“Doğa kendi cezasını kendisi üretiyor” diyen Prof. Saydam, “Avlanmayı serbest bırakın bakalım avlanabiliyorsa, balık varsa avlansın. Ağını toplayabilirse atsın. Marmara’da balık kalmayacak. İş o raddeye geldi artık. Kendine zararlı olan yere niye girsin. Onun da içgüdüleri var, kaçar” diye vurguladı.
‘KANAL İSTANBUL’ UYARISI: ‘AMAN ÜSTÜME GELMEYİN’ DİYE BAĞIRIYOR
Kanal İstanbul projesine ilişkin daha önce de uyarılarda bulunan Prof. Cemal Saydam, şunları söyledi :
“Ben size ‘Ergene suyunu getirmeyin’ diyorum. Ergene suyu kanalın yanında neredeyse bir hiç. Kanal onun yanında devasa bir yük getirecek. Marmara Denizi Ergene’den gelecek damlayı taşıyacak durumda değil, siz onun üzerine iki bardak daha su dökeceksiniz. O da ‘aman üstüme gelmeyin’ diye bağırıyor. ‘Salya sümük’ çıktı, böyle cevap verdi. ‘Üstüme gelirseniz beni unutun’ diyor. Bunu görebiliyoruz. Ne olur? Her yeri çürük yumurta kokusu sarar.”
‘MAVİ VATAN’I DÜŞÜNÜYORSANIZ İŞTE BU’
Kovid-19 karşılaştırması yapan Saydam, “Aşı olmazsanız yaşarsınız demek gibi bir şey. Bilimle bu kadar ters düşülmez. Bilim insanları doğayı iyiye götürmek için var” diye ekledi.
“Mavi Vatan’ı düşünüyorsanız işte bu” diyen Saydam, şöyle devam etti:
“O puzzle’ın deniz tarafını doğru yere koyarsan resim bütün oluyor. Her şey birbirini tamamlıyor. Mavi Vatan benim dediğimi, benim dediğimi Mavi Vatan tamamlıyor. Tavuk-yumurta, yumurta-tavuk hikayesi… Onun için bütüncül bakmak lazım. Bilimi dinlemek lazım. Kovid’le mücadele ederken hurafeyi değil, bilim kurulunu dinliyorsunuz. Bu işin bilim kurulu da bunu diyor.”
‘KANALA ONAY VEREN HOCALARLA BİR ARAYA GELİP KONUŞALIM’
Prof. Dr. Cemal Saydam, projeye ilişkin 200 bilim insanından onay alındığını ve kanalın deniz tarafına olumsuz etki yapmayacağını söyleyenlere şu çağrıda bulundu:
“Size onay veren hocalarla bir araya gelip konuşalım diyorum. Hatalıysam, ben teslim olayım, özür dileyeyim. Hatalılarsa da ‘olmuyormuş’ deyip unutalım. Sonuçta Marmara denizi giderse onların veya benim diye bir şey yok. Hepimizin denizi… Doğa diyor ki ‘üstüme gelme’. Belki de o geri dönülmez noktayı geçtik. Onu da ileriki günlerde anlayacağız.”