Tele 1 TV ekranlarında, Betül Begümhan Aydoğan ile Gün Ortası’na konuk olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) İYİ Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan, İstanbul ve ülke gündemine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Mülteci meselesine de değinen Özkan, “Türkiye, Avrupa’nın ‘Geri Karakolu’ değildir. Avrupa’nın sınırlarını korumakla biz mükellef değiliz. Ülkemizin, açık ve net tavrını ortaya koyması lazım.” Dedi.
“AKDENİZ YANIYOR, THK ELİNDEKİ UÇAKLARI KULLANAMIYOR!”
Akdeniz’de art arda meydana gelen orman yangınlarına yönelik de konuşan İBB İYİ Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan, İBB’nin bölgeye 10 itfaiye aracı ve 100 personel gönderildiğini belirterek,”Çok üzülüyoruz hem doğa için, yeşil için ormanlarda yaşayan canlılar için, umarım en kısa sürede kontrol altına alınabilir.” Dedi.
Orman yangınlarının sabotaj olduğunun çok açık ve net belli olduğuna da dikkat çeken Özkan, “Herşeyi Orman Bakanlığı’ndan bekleyecek değiliz ama özellikle bu gibi durumlarda uçakla müdahale gerekiyor. Türk Hava Kurumu’nun (THK) elinde olan uçakları kullanamamasını anlamak mümkün değil” ifadelerini kullandı.
En son yapılan söndürme uçağı ihalesinde 5 bin metreküp sınırı konulduğunu hatırlatan Özkan, THK’nın elinde bulunan yangın söndürme uçaklarının 4 bin 900 metreküplük olduğunu ve sadece 100 Litre yüzünden ihale dışı kaldığını hatırlattı.
Özkan, “100 litre yüzünden o uçakların kullanılamamasının ne kadar samimi ne kadar vicdani olduğunu da kamuoyunun takdirlerine bırakıyoruz.” Dedi.
“SİYASAL İKTİDARIN YIPRANMIŞLIĞI İBB MECLİSİNE DE YANSIYOR”
İBB İYİ Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan, UKOME’nin yapısı ve bugünkü UKOME Toplantısına yönelik de şunları söyledi:
“İBB Meclisi aritmetiği, 2 ittifaklı, Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı şeklinde cereyan ediyor.
4 partili meclisimizde Cumhur İttifakı çoğunlukta. Dolayısıyla İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bir çok kararı geçmiyor. Cumhurbaşkanının İBB seçimlerinden önce bir topal ördek tanımı vardı. Bu resmen kasıtlı bir durum. Yıllardır UKOME’nin yapısında Belediye Başkanının tasarrufunda olan bir durum maalesef Başkan İmamoğlu’nun elinden alındı.
Bugün Aile Bakanlığından bir üye konuldu. 5 yeni üyeyle Belediye Başkanlığının yetkileri elinden alındı. O yüzden sayın başkan sadece orayı yönetebiliyor, AK Parti grubu ne derse o oluyor. Maalesef popülizm yapıyorlar. İBB’de de durum aynı şekilde. Gündemi başkan belirlemesine rağmen ek gündeme teklif getirerek Meclis’te karar alabiliyorlar. Başkanın burada veto hakkı var; veto ettiği fakat yeniden meclise gelen kararları, ısrar kararıyla yeniden oylayarak geçiriyorlar. İBB Başkanı’nın bir kozu da dava hakkı..Dava ediyor ama normal vatandaş için kaplumbağa hızında ilerleyen hukuk, sayın İmamoğlu dava ettiğinde Çita hızıyla netice alabiliyor. Bu durumdan çok fazla rahatsız olan meclis üyeleri var. Birebirde görüştüğümüzde aslında Cumhur İttifakı’nın yapmış olduğu uygulamaları kabul etmiyorlar, kararın yanlış olduğunu görüyorlar ama maalesef bir grup kararları var.
Öyle meclis üyeleri var ki şunu söylüyorlar; Biz önce Grup Başkanvekilimize bakarız. O neye el kaldırıyorsa biz de kaldırırız. Kendi grup başkanvekilimizi göremezsek
şayet, size veya CHP Grup Başkanvekiline bakarız. Oylamada sizin yaptığınızın tam tersini yaparız. Görüştüğüm üyelerde bu aritmetiğin değişeceğine ve meclisin 6 partili olacağına dair bir beklenti var. Çünkü, mevcut siyasal iktidarın yıpranmışlığı İBB Meclisine de yansıyor. Kabul oyu verdikleri kararların yanlış olduğunu söyleyen, gerçeği gören,
sağduyulu meclis üyeleri var. Bu da tabi vicdanen bir sıkıntı yaratıyor insanlarda. Bu rahatsızlığın sonucu en kısa sürede bölünme şeklinde ortaya çıkacak kanaatindeyim.
“TÜM ENGELLERE RAĞMEN İBB ÇOK İYİ YÖNETİLİYOR”
Aritmetik değiştikten sonra başkanın eli biraz daha rahatlar, çok daha kolay hareket edebilir. Çünkü; başkan her ne kadar idarede olsa bile kararları Meclis veriyor. Birçok karar Meclis’ten geçiyor. İmar ile ilgili Hukuk ile ilgili kararlar Meclis’ten geçmek zorunda. Birçok bekleyen kararlar var. Komisyonlar çok hızlı çalışmıyor maalesef…Başkanın ilerlemesi gereken çok önemli konularda maalesef bu komisyonlar ya red kararı veriyor ya da durumu bekletiyor. Örneğin; 2021 bütçesinde yaklaşık 4 milyar civarında bir borçlanma talebi var, maalesef 7. ay bitti hâlâ 1 TL borçlanma kabul edilmedi komisyonlarda..Ülke bir salgın sürecinden geçiyor, gelirler azalmış ama buna rağmen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisinde tamamen 23 Haziran’ın rövanşı şeklinde hareket ediliyor. Biz de bu durumları halka duyurmanın derdindeyiz. İBB’nin yetkileri sürekli tırpanlanıyor. Tüm bu engellemelere rağmen İBB çok iyi yönetiliyor. Bir belediyeden istenen her şey yapılıyor.
Yaklaşık 10-12 yıldır İBB’ye araç satın alınmamış. Bu araçların ekonomik ömürleri bitmiş. Artık bakım maliyetleri yeni otobüs maliyetlerine gelmiş. Bu yüzden değiştirmek istiyoruz bu
araçları ama maalesef değiştirilmesine müsaade edilmiyor. Bu araçlar yolda kalsın, siyaseten bundan bir rant devşirelim, derdindeler.
BELTUR kantinlerini iptal ettiler. Galata Kulesi’ni elinden aldılar İBB’nin, ihalesiz bir şekilde yine aileye yakın birilerine verildi, Çamlıca Kulesi’nin verildiği gibi…En son 85 yıldır İBB’de olan Hidiv Kasrı’nı aldılar. Sayın Erdoğan da İBB’de Başkanlık yaptı. Onlara böyle birşey yapıldı mı? Bu yapılanları kabul etmek mümkün değil..! Kamuda süreklilik esastır. Sizi halk beğenmemiştir, sizi tercih etmemiştir, yeni bir yönetimi göreve getirmiştir.
O insanları sizi seçmediler diye cezalandırabilir misiniz? Maç oynanırken hiç kural değiştirilir mi? Maalesef bunu yapıyorlar…İstanbulluyu cezalandırıyorlar. AK Parti hükümetlerinde mutlak itaat hakim, liyakatın hiçbir önemi yok. İtaat ediyorsan kıymetli bir elemansın. Bir güreşçinin bir banka yönetiminde yer alması da bunun sonucu..
“KAVAKÇI’YA GİDEN PARALARDA, TÜYÜ BİTMEMİŞ YETİMLERİN HAKKI VAR”
İbrahim Özkan, AK Partili Ravza Kavakçı’nın ABD’deki eğitimi için geçmiş dönem İBB’nin 155 bin dolar ödemiş olmasına yönelik de şunları söyledi:
Ravza Kavakçı, 2008 yılının Aralık ayında sözleşmeli mühendis olarak İBB’de işe başlıyor. 2008 yılının Kasım ayı gibi Harvard Üniversitesi’nden Doktora Kabulü alıyor.
İlginçtir ki bu kabul işe girdikten 1 ay öncesine tekabül ediyor. Ve kabul mektubu da Ravza Kavakçı’nın ABD’deki adresine gidiyor. Okuldan kabul aldığı belliyken İBB’ye bağlı METRO A.Ş.’de işe giriyor. Yani, Doktora eğitimi, Siyaset Bilimi olan bir insanı, İBB’nin metro hatlarını işleten bir şirkete yerleştirmişler. 4 bin dolar elden, 155 bin dolar civarında
eğitim masrafı veriliyor, TL olarak da 58 bin TL civarında bir rakam bu..
İBB Teftiş Kurulu bu tespiti yapıyor, rapora bağlıyor, ondan sonra o ödemelerde imzaları bulunan yetkililere yönelik savcılığa suç duyurusunda bulunuyor. Şu anda dosya, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nda, bekleyip göreceğiz hep birlikte sonucu. Vatandaşın, fakir fukaranın, tüyü bitmemiş yetimin hakkı denir ya, işte o paralar, bu paralar..
“ENSAR- MUHACİR MUHABBETİYLE İNSANLARI KANDIRIYORLAR”
İBB İYİ Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan, Türkiye’de mülteci sorunu ve İstanbul’daki göç yüküne yönelik de şunları söyledi:
“İstanbul’da yaklaşık 1,5 milyon göçmen olduğu düşünülüyor. Kayıt dışı da çok fazla, özellikle Zeytinburnu bölgesi mültecilerin yoğun olduğu bölgeler. Afganistan’dan planlı bir şekilde göçmenlerin geldiğini görüyoruz. Afganistan ile Türkiye’nin bir sınırı yok ki.. Arada İran var, yaklaşık 2 bin 500 km yürüyerek gelme ihtimalleri yok. Bu nedenle bu işin planlı bir göç dalgası olduğunu, insanların oradan alınarak araçlarla Türkiye sınırına getirildiğini düşünüyoruz. Durum ortadayken sayın İçişleri Bakanı bir açıklama yaptı. “Bu göç kontrolünü en iyi yapan ülke Türkiye’dir” diye. AB’nin yapmış olduğu açıklamalar 3 milyar Avro verdik 3 milyar Avro daha vereceğiz, Genel Başkanımız sayın Meral Akşener dedi ki “biz size 3 milyar Avro verelim de bizdekilerin hepsini siz alın.”
“Ülkemize gelen göçmenler çok iyi eğitim almış olanlar değil, iyi eğitimlileri zaten Avrupa alıyor” diyen Özkan, AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay’ın “Suriyeli göçmenler giderse ülke ekonomisi batar” sözlerine de şu sözlerle tepki gösterdi:
“Sanki, ülkenin ekonomisini ayakta Suriyeliler tutuyor. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Ülkede ne kadar göçmen var bunu bilen yok. 7 milyon mudur, 8 milyon mudur?
Ülkenin demografik yapısı değişti. Bugün, Kilis’te Suriyeli bir aday çıksın hiçbir Türk vatandaşının orada seçim kazanma ihtimali yok. Bu durum çok kötü. Akın akın gelen bir göçmen var, ülkenin göç politikalarının yeniden gözden geçirilmesi lazım. Türkiye, Avrupanın ‘Geri Karakolu’ değildir. Avrupa’nın sınırlarını korumakla biz mükellef değiliz. Açık ve net tavrını ortaya koyması lazım ülkemizin. Maalesef sayın Cumhurbaşkanı Amerika’ya gittikten sonra Afganistan konusu bir hararetlendi. Kabil Havalimanı’nın Türkiye tarafından korunması gündeme gelince akın akın Taliban’dan kaçtığını düşündüğümüz Afgan vatandaşlarının Türkiye Cumhuriyeti sınırına doğru yoğun geldiğini görüyoruz. Buna bir önlem alınması lazım. Burada Birleşmiş Milletler’in devreye girmesi lazım.
Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikalarının çok açık ve net şekilde tanımlanıp tekraren gündeme getirilmesi lazım. Bu durumu bizim ülkemiz kaldırabilecek durumda değil.
“Bir 40 milyar dolar harcadık bir 40 milyar dolar daha harcarız” demek popülizmdir.
Bugün bu ülkenin rezervleri eksi 50 milyarda iken bu ülkenin böyle bir lüksü yoktur. Asayiş problemi doğacak önümüzdeki dönem. Kendi içlerinde çeteleşmeye, kendi mafyalarını üretmeye kendi aralarında kavgaya başladılar bile.. Kontrol etmesi çok zor.
Geçici sığınmacı statüsünde olmaları lazım ve muhakkak ülkelerine iade edilmeleri lazım bu insanların. Bizim ülkemizin artık bu yükü, bu ağırlığı kaldırabilecek durumu olmadığını hepimiz görüyoruz. O yüzden ensar ve muhacir muhabbetiyle
insanları kandırmanın hiçbir anlamı yok. Muhakkak bu geçici göçmenlerin kendi ülkelerine güvenli bir şekilde iade edilmeleri gerekiyor. Çok ciddi ekonomik yükleri var sırtımızda. “
“İŞSİZLİK, İBB’NİN DEĞİL HÜKÜMETİN ÇÖZMESİ GEREKEN BİR MESELE”
İBB ve iştiraklerindeki işe alımlarda, önceki yıllarda, AK Parti’ye üye olmanın yeterli olduğunu işaret eden Özkan, Ekrem İmamoğlu başkanlığındaki yeni İBB yönetimiyle bu durumun liyakata dayalı hale getirildiğinin altını çizdi.
İBB Kariyer web sayfasına yapılan başvurularla sürecin başladığını belirten Özkan, işe alımların tamamen liyakat esasına göre, şeffaf ve adaletli bir şekilde yapıldığını kaydetti.
İnsanların bu durumdan memnun olduğuna ama işsizliğin haricinde artık açlığın konuşulduğuna, Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı’nın bütçesinin ise 2-3 kat artırıldığına dikkat çeken Özkan, “İBB, personel istihdamı konusunda elinden geleni yapıyor ama işsizlik problemini çözemez. Ülke ekonomisinin düzelmesi gerekiyor bir an önce ve bu da hükümetin meselesi” Dedi.
“KANAL İSTANBUL, BİZİM İÇİN YOK HÜKMÜNDEDİR”
İbrahim Özkan, Kanal İstanbul konusunda da şu açıklamalarda bulundu
“Ben de sayın Ekrem İmamoğlu gibi Kanal İstanbul’u yapmaya İktidarın siyasi ömrünün yetmeyeceğini düşünüyorum. Kanalların bir anlamı olur. Biz Kanal İstanbul’u niye yapıyoruz, önce bu soruyu sormak lazım. Birbirine paralel 2 kanal olur mu? Süveyş Kanalı var, gemilerin Afrika Kıtasını dolaşmadan Avrupa’ya ulaşmasını sağlayan bir Kanal.
Panama Kanalı var, bu Kanal da Pasifik ve Atlantik Okyanusu arasında geçişi sağlayan, ortalama 13-15 bin kilometrelik bir mesafeyi kısaltan bir Kanal. Kanal İstanbul ise öyle enteresan bir kanal ki normal Boğaz’dan bile daha uzun bir kanal. Hiçbir şeyi kısaltmadığı gibi daha da uzatıyor ve daha dar. Hiçbir anlamı yok. Aynı paralelde iki Kanal, maalesef birinden çok cüzi rakamlarla ve bazı kategorilerde bedelsiz geçilebilen Kanal varken,
Kanal İstanbul denilen Kanaldan, insanlar veya firmalar, gemiler, petrol tankerleri, kuru yük tankerleri neden geçsin? Geçmek zorunda değil ki. Kanal İstanbul projesi aslında sadece bir rant projesidir. 40 milyon metrekarenin üzerinde eğer arsa yer değiştiriyorsa burasının bir spekülatif değer artışına tabi olduğunu ve proje olduğunu görüyorsunuz. Katarlıların
yoğun arazi aldığını görüyoruz. Şimdi orayı tamamen bölerek bir ada haline getiriyorsunuz. Sadece oradan İBB’nin kurumu İSKİ’ye 30 milyar TL’lik bir ek maliyet geliyor. İSKİ’nin bütçesi 8 Milyar TL.Personel gideri var, yeni yatırımları var. Kabul edilebilir değil. Çevre felaketleri oluşturabilecek durum, orada Sazlıdere Barajı ortadan kalkıyor. Bu bir seçim projesidir.
2011 yılındaki AK Parti’nin seçim projesiydi. Bugün devlet projesi gibi anlatmaya çalışıyorlar. Hiçbir mantığı, izahatı yoktur. Bugün bu ülke ekonomik olarak sıkıntıdadır. Kalkıp oraya bu kadar bir yatırım yapmanın anlamı yok. Sayın Genel Başkanımız ‘Tiksindirici Borçtan’ bahsetti. O çok önemli bir tabirdir, ‘Uluslararası Hukuk’ta vardır. Biz yine söylüyoruz, oraya bulaşacak olan insanlar o garantileri alamayacaklar. Bu ülkenin Hukukuna güvenmediklerini Sayın Cumhurbaşkanı açıkça beyan etti. Yarın sizden bu parayı söke söke tahkimde alırlar, dedi. Uluslararası Tahkim niye? Bu ülkenin mahkemelerine, yüksek yargısına itibarınız yok mu da Londra Mahkemelerini muhattap alıyorsunuz? Bir ülkenin Cumhurbaşkanı bu milleti için vardır, müteahhitlerinin hakkını korumak için değil! O yüzden bu proje bizim için Kanal İstanbul gereksiz bir projedir, yok hükmündedir. Mevcut siyasi iktidarın da o projeyi bitirmeye yetecek kadar ömrü de gözükmemektedir.