Samsunlu kadınlar, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeni ile Atatürkçü Düşünce Derneği Samsun Şubesi öncülüğünde Atatürk Onur Anıtı’nda Çelenk sunumu ve basın açıklaması yaptı.
SAMSUN- 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeni ile Atatürkçü Düşünce Derneği Samsun Şubesi öncülüğünde Atatürk Anıtında Çelenk sunumu ve basın açıklaması yapıldı.
Etkinliğe CHP İl kadın kolları başkanı Nazan Güneysu, CHP İlkadım İlçe Kadın Kolları Başkanı Suna Gül Ceylan, İYİ Parti İlkadım İlçe Başkanı Burcu Işıtan Satar, DİSK Emekli Sen Sendikası Sekreteri Dürdane Kılıç, Atakum Belediyesi, Atakum Kent Konseyi Başkanı Şevket Özkaya, Atakum Kent Konseyi Kadın Meclis, Atakum Kent Konseyi Kadın Meclisi Bando Takımı, Türk Kadınlar Birliği Samsun Şubesi, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği katılım sağladı.
İlkadım İlçesi‘nde bulunan ‘Atatürk Onur Anıtı’ önünde yapılan basın açıklamasını katılımcılar adına açıklamayı Atatürkçü Düşünce Derneği Samsun Şubesi Başkanı Dr. Işık Özkefeli yaptı. Özkefeli yaptığı açıklamada;
“8 MART, KAPİTALİZME KARŞI DİRENİŞİN SİMGESİDİR”
1857 yılında 129 işçi kadının yanarak ölmesiyle tarihe büyük bir emek mücadelesinin anma günü olarak geçen 8 Mart, Clara Zetkin ve onun gibi emek veren tüm kadınların uzun süren mücadeleleri sonunda dünyada özellikle kadın emeğinin sömürüsüne karşı direnişin simgesi haline gelmiştir.
1977 yılında BM tarafından “Emek” kelimesi çıkarılarak “Dünya Kadınlar Günü” haline getirilen 8 Mart; bir “kutlama” günü değil; Kadınların yüzyıllar süren emek mücadelesinin, kazançlarının, kayıplarının, sadece sermayenin değil, geleneklerin, törelerin, siyasetin kadını nasıl sömürdüğünün konuşulacağı bir “anma” günüdür.
Ülkemizde bu gün “Kadın”dan, “Kadın emeği”nden söz edebiliyor olmamızı, “Kadının işgücü olarak üretime katılması, toplumsal yaşamda hak ettiği yerde bulunması, sadece bireysel değil toplumsal gelişimin, çağdaş ve ileri bir toplum olabilmenin en temel unsurudur.” diyen Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kurduğu, Laik Cumhuriyet’e borçlu olduğumuzu hiç unutmamalıyız.
8 Mart; Kadın yönetici sayısının neden eser miktarda olduğunun, kayıt dışı çalıştırılan kadınların, iş yerinde tacize uğrayan kadınların çaresizliğinin, ev kadınlarının emeklerinin neden yok hükmünde olduğunun, kadının erkeğe göre daha düşük ücretle çalışmasının kadınlar tarafından bile olağan karşılandığının;
Annelerin çalışma yaşamındaki zorluklarının, iyilik yapıyormuş gibi görünen ama kadını iş hayatından çıkarıp evine zincirleyecek yasaların; İktidarın, algı yönetimi ile kadının toplum içindeki yerini nasıl hızla değiştirdiğinin, kadınlarımızın Cumhuriyet ile kazandıklarını neden kaybettiklerinin konuşulması gereken gündür.
Özelleştirmelerle devletin küçülmesi, işgücü piyasasındaki esneklik gibi sermayenin desteklediği politikalar nedeniyle kadınlarımızın çalışma şartları gittikçe kötüleşmiştir. Pandeminin açtığı derin ekonomik kriz nedeni ile iş yerlerinde ikinci plana atılan ve ezilen yine kadındır.
İktidarın “kadının aile ile var olduğu” anlayışı ile kadınlar için getirdiği belirli süreli istihdam, kısmi süreli çalışma ve esnek çalışma sistemi; üretim sürecini parçalayarak, taşeron sisteminin kök saldığı sistemde, kadın emeğinin ucuz ve güvencesiz iş gücü haline dönüşme oranını arttırmıştır. Kadını hayatın her alanında ikincil gören iktidarın yol açtığı bu yıkımın onarılması ancak emekten yana politikalar üretilip uygulanması ile olanaklıdır.
Çağdaş ve Demokratik bir devlet olabilmek için yapılması gereken; eğitim sisteminin yeniden Atatürkçü Düşünce Sistemi doğrultusunda yapılandırılması, cinsiyet ayrımcılığı ortadan kaldırılarak, Toplumsal anlayışın kadına yönelik tüm olumsuzlukların ortadan kaldırılması doğrultusunda şekillendirilmesidir. Kadın emeğinin sömürülmeden üretime katılması sağlanmalı, insanca çalışma şartlarının kalıcı kılınması için gerekli düzenlemeler yapılmalı, denetim ve kontrol mekanizmaları çalıştırılarak uygulamaların hayata geçmesi sağlanmalıdır ancak, mevcut iktidarın bu anlamda samimi hiçbir çabasının olmadığı, yaşananlarla açıkça ortadadır. Uygulamalar, iktidarın kadına bakış açısı göstermektedir. Onların dünyasında kadın ikinci sınıftır. Kadın haklarıyla birlikte Cumhuriyetimizin temel değerleri de aşındırılmaktadır.
Kadına şiddetin hat safhaya geldiği günümüzde İstanbul Sözleşmesinin, bir gece yarısı hukuksuzca, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile feshedilmesi kabul edilebilir değildir. Şiddet kadını yok sayan politikalar yüzünden artmaktadır.
Bizler; türlü sömürüye, geri bıraktırılmaya, kadını kurban seçen törelere, kadını “yok” sayan zihniyetlere, uygulamalara karşı onurlu ve direngen bir duruş sergiledik ve sergileyeceğiz.
Atatürkçü Düşünce Derneği, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda en ön saflarda savaşan, Türk Devrimini ödünsüzce savunan, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün gösterdiği Tam Bağımsızlık hedefine kararlı bir şekilde yürüyen Türk Kadının emeğinin sömürülmesi, her türlü şiddete maruz kalması karşında sessiz kalmamıştır, kalmayacaktır.
Kadını “yok” sayan bir anlayışı bu ülkeye egemen kılmaya çalışanlara Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşmaktadır. Mümkün müdür ki, bir kitlenin bir parçasını ilerletelim, diğerine aldırış etmeyelim de kitlenin tümü ilerleme onuruna erişebilsin. Mümkün müdür ki, bir topluluğun yansı topraklara zincirle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Kuşku yok, ilerleme adımları, dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme ve yenilik alanında birlikte yol almak gereklidir. Böyle olursa inkılâp başarılı olur.” sözlerini hatırlatıyoruz.
Laik Cumhuriyet rejimi ile var olan, “Çağdaş, eşit yurttaş” kimliği, Türk Kadınlarının vazgeçilmezidir. İktidar eliyle toplumda yaratılan cinsiyet ayrımcılığı, kadınların ayağındaki prangadır. Cumhuriyet ile özgürleşen kadın, bugün yeniden yok edilmenin kıyısına gelmiştir.
Çağdaş Türk Kadını, emeğinin ve kimliğinin sömürülmesi karşısında direnmeye devam edecektir. Bu uğurda savaşım veren, Tam Bağımsız bir ülke, daha iyi bir dünya kurmak için çaba harcayan; 8 Mart 1857 günü Amerika’da hayatlarını kaybeden 129 dokuma işçisi kadınları, Kurtuluş Savaşımızda cephe ve cephe gerisindeki Kuvayı Milliye kadınlarımızı, Aydınlanma mücadelesinde katledilen Bahriye Üçok ve nice kadınları ve toplumsal şiddetin kurbanları olan kadınlarımızı rahmetle anıyor; tüm kadınlarımızı Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimci ruhuyla selamlıyoruz…” dedi…