Ekonomik krizin etkisiyle artan yoksulluk ve gıda krizi, kentlerdeki kırılgan ve güvencesiz kesimlerin sağlıklı, besleyici ve yeterli gıdaya erişimini daha da olanaksız hale getirmekte, halkın gıda güvenliği ve gıda güvencesini daha da aşındırmaktadır.
Türkiye’de son bir yıl içinde gıda fiyatları katlanarak arttı. Endüstriyel tarım ve gıda sistemini destekleyen, gıdayı bir meta olarak kâr kaynağı gören politikalar, gıda krizini derinleştirdi. Tarımsal üretimin her aşaması ulusal ve uluslararası sermaye birikimine açıldıkça, bu alanda üretilen değere daha büyük oranda sermaye tarafından el konulmakta, gıda üzerinde emek ve hak sahibi olan, üreticiler ve halk yığınlarının payına ise yoksulluk, açlık ve güvencesizlik düşmektedir. Yeterli gelirden yoksun ve güvencesiz kesimlerde sağlıksız ve yetersiz beslenmeye bağlı sorunlar büyümektedir.
İçerisine sürüklendiğimiz gıda krizinden en derin ve kalıcı şekilde etkilenen çocuklar ise acilen sahip çıkılması gereken toplumsal kesim olarak destek beklemektedir. Gıda mühendisi Dr. Bülent Şık’ın her fırsatta kamuoyuyla paylaştığı üzere, çocuklar anne karnında oldukları dönemden başlayarak hızla gelişen beyinleri, hastalıklara karşı savunmasızlıkları, olumsuz etkilerden kaçınma ya da bu etkilere uyum sağlama konusundaki sınırlı kapasiteleri nedeniyle gıda krizinden daha ağır bir şekilde etkilenmektedirler. Okul çağındaki milyonlarca çocuk okula aç gitmektedir. Maalesef, Sağlık Bakanlığı’nın 2020 yılında hayata geçirmeyi planladığı okullarda ücretsiz beslenme programında ise en küçük bir gelişme sağlanamamıştır.
***
Hem okula giden çocuklar, hem de okul öncesi çağda olan küçük çocuklar için gıda güvenliği ve gıda güvencesi mutlaka dikkate alınmalıdır. Sağlıksız beslenmenin doğurduğu sorunlar yaş küçüldükçe şiddetlenmektedir. Yine Dr. Bülent Şık’ın aktardığına göre, bilimsel çalışmalar, bir kadının hamileliği ile çocuğun ikinci doğum günü arasındaki 1000 gün içinde sağlıklı beslenmenin bir çocuğun geleceği ya da ileri yaşlarındaki sağlığı üzerinde çok büyük bir önem taşıdığını göstermektedir. Dolayısıyla beslenme sorunu yaşayan, ihtiyaç içindeki ailelerin belirlenmesi ve acilen destek sağlanması çok önem taşımaktadır.
Çocukların ne evde, ne okulda, ne de sokakta aç kalması ve beslenme yetersizliğine mahkûm bırakılması kabul edilebilir. Merkezi devlet olanaklarının halktan esirgendiği koşullarda, halkın acil ihtiyaçlarını gidermek için tek kamusal güç olan belediyelerin, gıda güvenliği ve gıda güvencesi alanında da halka sahip çıkması güncel ve acil bir görev olarak gündeme gelmektedir. Her renkten muhalefetin yönetimindeki belediyelerin, “Çocuklar için Gıda Dayanışması” ile gıda hakkının yaşama geçirilmesini çocuklardan başlayarak sağlaması mümkün ve gereklidir. “Çocuklar için Gıda Dayanışması” önerimizin aşamaları, gıdaya ihtiyaç duyan hamile kadınlar, çocuklar ve anneleri odağına alarak, bütüncül ve kentin bilgisine dayanan bir kapsayıcılığı gerektirmektedir. Basit bir şekilde sıralayacak olursak, dayanışma farklı aşamalarda inşa edilmeli ve kapsayıcılığı sağlanmalıdır.
***
Hamile kadınlara ihtiyaç duydukları folik asit vb. temel ve destekleyici besinlerin ve hijyen ürünlerinin sağlanması, hem kadınların hem de bebeklerin yaşamları boyunca sağlıklarını destekleyecek şekilde hedeflenmelidir. Yeni doğum yapan ve bebek sahibi kadınların kendilerinin ve bebeklerinin sağlıklı beslenmesi için gereken besinler de yine sağlıklı ve yeterli düzeyde sağlanmalıdır.
0-2 yaş bebekler ve 2-6 yaş çocuklar, düzenli ve yeterli sağlıklı gıda içeren paketlerle düzenli olarak desteklenmeli, ilkokul öğrencilerinin okula giderken ihtiyaç duydukları beslenme çantasını hazırlayabilmeleri için beslenme kolisi her hafta ihtiyaç sahibi evlere ulaştırılmalıdır.
Ortaokul, lise öve üniversite öğrencilerine, okul günlerinde kahvaltı ve öğle yemeklerine erişebilmeleri için, belirlenen kent esnaflarında kullanabilecekleri dayanışma kartları aracılığı ile yemek desteği sağlanmalıdır.
İhtiyaç sahibi kadınlar, çocuklar ve gençlere yönelik “Çocuklar için Gıda Dayanışması”, belediyelerin kamusal kaynaklarının ötesinde; kentteki esnaf, küçük üretici köylü, orta ve büyük ölçekli çiftçi ve tüm vatandaşların sağlayacağı katkılarla birlikte bir Kent Dayanışması olarak yaşama geçirilmelidir.
Endüstriyel tarım ve gıda sisteminin derinleştirdiği gıda krizinden agroekolojiyi yaşama geçirerek ve gıda egemenliğini tesis ederek kurtulana kadar; bu mücadelenin bir parçası olarak, her fırsatı değerlendirmek ve en kırılgan yanımızdan başlayarak herkes için gıda hakkını talep etmek zorundayız. Hem ekmeğimizi büyütüp bölüşeceğiz hem de sofradaki sözümüzü güçlendireceğiz…