VİRA TRABZON ÖZEL HABER
Mehmed Kemal Bey bundan 102 yıl önce 10 Nisan günü , mütareke döneminde savaş suçlusu olarak yargılandı ve idam edildi. İtilaf Devletleri ve azınlık kesimin yargı sürecine tesiri, hızla verilen ölüm cezası bütün vatanseverleri içten yaraladı. Kemal Bey’in ölümü, İstiklal Harbinin uyanışında büyük bir adım olacaktı…
Babasının memuriyeti sebebiyle 1884’te Beyrut’da doğan Kemal Bey, temel eğitimini burada tamamladı. Babasının mesleğine devam etmeyi düşünmüş olacak ki eğitimini mülkiye üzerine yoğunlaştırdı. 1908’de Mülkiye Mektebi’nden mezun oldu. Gençliği padişah-muhalefet çatışması ve azınlık hareketlerinin oluşturduğu karışıklıklar içerisinde geçen Kemal Bey, tam da II. Meşrutiyet’in ilan edildiği günlerde mezun olup hayata atılmıştı. Anayasanın ve meclisin yeniden yürürlüğe girdiği bu günler umut vaat etse de krizler ve buhranlar hiç de uzak değildi. Beyrut ve Cezayir’deki kısa süreli görevlerden sonra 1910’da Rodos ‘a tayin olunan Kemal Bey, Trablusgarp Savaşı sırasında Selanik, Balkan Savaşları başlayınca Gebze ve 1913’te Karamürsel Kaymakamlıklarında görev yaptı. Nihayetinde 12 Haziran 1915’te Boğazlıyan Kaymakamlığına getirildi.
“Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, 1. Dünya Savaşı’nın yaşandığı dönemde Yozgat mutasarrıf vekili olarak görev yaparken o dönemde işgalcilerle işbirliği yaparak çetecilik yapan Ermenilerin ülkenin değişik yerlerine gönderilmesi sırasında bürokrat olarak görev almıştır. İttihat ve Terakki hükümeti görevden ayrılıp yerine Damat Ferit Paşa’nın başında olduğu Hürriyet ve İtilaf Partisi geldiğinde Ermeni Patrikhanesi ve İngiliz hükümetinin dayatması ile Ermeni tehcirinde görev yapanları yargılamak için Divan-ı Harb-i Örfi adında özel bir mahkeme kurulmuş, dönemin Ermeni Patriği Zevan Efendi tarafından bizzat hazırlanan ve İngilizler tarafından Damat Ferit hükümetine verilen yargılanacaklar ve cezalandırılacaklar listesine tepki gösteren mahkeme başkanı Hayret Paşa bu dayatmayı kabul etmeyerek görevinden ayrılmış onun yerine İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyesi olan Mustafa Nazım Paşa getirilmiştir. Mustafa Nazım Paşa’nın, hukuki dayanaktan yoksun söylentileri delil kabul ederek verdiği cezalardan dolayı mahkemenin adı halk arasında Nemrut Mustafa Paşa Divanı olarak adlandırılmıştır. Hukukun siyasallaştırıldığı ve Avrupalılara yaranmak için keyfi cezalar verildiği o dönemde idamını Padişah Vahdettin’in onayladığı ve Şeyhülislamın fetva verdiği Kaymakam Kemal Bey savunmasında şöyle der. ‘’Düne kadar hâkimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz. Ermeniler tarafından öldürülen dindaşların ve soydaşların mateminin Müslümanların yüreklerini sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı malumdur. Ermeniler ise Rus Ordularının kâh önüne geçerek, kah arkasında kalarak, ekseriya memleketin asker kuvvetinden mahrum kalmasına güvenerek facialar meydana getirmekten çekinmiyorlardı. Yozgat Vilayeti dâhilinde sevk edilen bazı Ermeni-Muhacir kafilelerine, Ermenilerin Müslümanlara reva gördükleri facialara şahit olmuş, bazı asker kaçaklarının tecavüzü ihtimal dâhilindedir. Ancak, savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyanı durdurmak maksadıyla iddia makamının da isteği üzerine, kurbanlar verilmesi bir siyaset icabı sayılıyorsa, bu kurban, ben olamam. Siz kurban seçmekte değil, ancak hak ve adaletle hüküm vermek vicdani görevini taşıyan bir yüksek heyetsiniz’’.
”Çocuklarımı Asil Türk Milletine Emanet Ediyorum”
Yargılaması bittikten sonra 10 Nisan 1919’da idam edilen Kemal Bey’in son sözleri şöyledir: -Sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki ben masumum. Son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun adalet! Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet elbette onlara bakacaktır. Allah, vatan ve milletimize zeval vermesin. Amin. Borcum var, servetim yok. Üç çocuğumu, millet uğruna yetim bırakıyorum. Fertler ölür, millet yaşar. İnşallah Türk Milleti ebediyete kadar yaşayacaktır. Yaşasın Millet. – Böylesi yiğit bir yurtseveri T.B.M.M unutmamış, Mustafa Kemal’in önderliğinde 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla ‘Milli Şehit’ kabul etmiştir.