Konuk Yazar: Arslan BULUT / Yeniçağ Gazetesi
Türkiye bunu da gördü; AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 10 Kasım’da Atatürk konferansı verdi ve “Eğer bu ülkede Gazi’nin, bölgemizi ve dünyayı kucaklayan siyasi, diplomatik, ekonomik, askeri mirasına sahip çıkan birisi varsa, o da biziz.” dedi. Öyle ki Erdoğan, Atatürk’ün kurduğu parti olan CHP’nin bugünkü yöneticilerinin “Atatürk’ü Anmak ve Anlamak Konferansı” düzenlemesini ve tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı‘yı konuşturmasını bile gölgede bıraktı!
***
Erdoğan, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunca düzenlenen Atatürk’ü Anma programında, “Milli iradenin üstünlüğü üzerine bina edilen yeni devletimizin, 2 bin yıllık devlet silsilemizin devamı olduğu unutulmamıştır” dedi. Bilindiği gibi Erdoğan ve içinden geldiği siyasi akım, İslam öncesi Türk tarihini görmezden gelirdi, şimdi Cumhurbaşkanı seviyesinde 2 bin yıllık devlet geleneğini hatırlamaları, önemli bir gelişmedir. Erdoğan, konuşmasını Mustafa Kemal’in, Suriye’de, Libya’da, görevlere gitmesi Fransa, İsviçre, Belçika ve Hollanda’yı kapsayan bir gezi yapması, Çanakkale’den, Kafkasya sınırlarına ve Anadolu’nun her karış toprağına kadar milli mücadele vermesi üzerine oturttu ve kendilerinin, Suriye’de, Libya’da, Azerbaycan’da ve dünyanın dört bir tarafında yaptıklarının aynı zamanda Atatürk’ün mirasına sahip çıkmak olduğunu söyledi…
Öncelikle belirteyim ki Türkiye’nin bugünkü Cumhurbaşkanı’nın kurucu iradeyi ortaya çıkaran Atatürk’ün “Ben milletin vicdanında ve geleceğinde hissettiğim büyük gelişme kabiliyetini, bir millî sır gibi vicdanımda taşıyarak, yavaş yavaş bütün bir topluma uygulatmak mecburiyetinde idim.” diye özetlediği yöntemlere sahip çıkması Türk Milleti’ni sadece memnun eder. Bu konuda en küçük bir şüphem yok. Yalnız, şu sorular ortada kalıyor:-Atatürk’ün Libya politikası ile Erdoğan’ın Libya politikası arasında en küçük bir benzerlik var mıdır?-Atatürk’ün Suriye-Mısır politikası ile Erdoğan’ın Suriye-Mısır politikası arasında en küçük bir benzerlik var mıdır? -İngiltere tarafından kurulan ve şimdiki lideri de Londra’da yaşayan İhvanı Müslimin örgütü üzerinden Yeni Osmanlıcılık yapmak bir kenarda dursun; ABD’nin talebiyle Suriye’deki muhalifleri eğitip donatarak, bu ülkeyi iç savaşa sürüklemekle Atatürk’ün mirası arasında herhangi bir benzerlik olabilir mi?
-Muhalifleri silahlandırmak da şöyle dursun, Doğu’dan, Batı’dan kafa kesen teröristlerin ve onlarla birlikte istihbarat elemanlarının Türkiye üzerinden Suriye’ye geçirilmesinin Atatürk’ün mirası ile ne ilgisi olabilir?
-Bugün Suriye’nin kuzey doğusunda PKK/PYD’nin 100 bin kişilik ordu kurması, bı toprakların boşaltılarak milyonlarca insanın Türkiye’ye sürülmesi sayesinde olmadı mı?
-Suriye’den kaçış başlamadan 1.5 milyon çadır siparişi vermek, sınırdaki mayınlı araziyi İsrail firmasına vermeye çalışmak, mayınları bir şekilde temizleyip göçün önündeki engelleri kaldırmak, Irak sınırından sonra Suriye sınırına da NATO’yu davet etmekle Atatürk mirası arasında bir benzerlik olabilir mi?
***
Azerbaycan konusunda ise Oğuz Han‘ın yaylağı olan Karabağ’ın Türkiye’nin de desteğiyle işgalden kısmen kurtarılmış olması önemlidir. Yine de Zengezur koridoru anlaşmaya rağmen açılmadığı gibi açılsa bile kontrolü Rusya’ya bırakılmıştır… Zengezur, Karabağ ile birlikte “Türk Dünyası’nın gırtlağı”dır ve Ermenistan’ın elinde bırakılmıştır. Ayrıca Atatürk’ün kurduğu Türk devletinin Anayasasından Türk kelimesine çıkarmak için yapılan çalışmaları, “Ne mutlu Türküm diyene” sözünün dağdan, taştan silinmesini, “iki ayyaş”ı, “Keşke Yunan kazansaydı” diyen Fesli Kadir’in el üstünce tutulmasını ve daha binlercesini unutmak nasıl mümkün olabilir? Yoksa Atatürk’ün mirasına lafzen sahip çıkmak, bu toprakların ve Türk Milleti’nin onsuz olamayacağını ve onu kimsenin yenemeyeceğini anlamanın sonucu mudur?