Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalar yaptı.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “Bugün Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararla HDP’yi kapatma davası ile ilgili iddianameyi kabul etmesi de ne demokrasiye ne de terörle mücadeleye hizmet eder. Bütün bu yaşananlar terörün de ekmeğine yağ sürer. Hani Cumhurbaşkanı parti kapatmalara karşıydı? Şimdi niye sesi çıkmaz? Üç gün önceki saldırı sonrasında gelen bu kararın doğurabileceği sonuçları niye görmez? Daha önce onlarca kez yaşanan parti kapatmaların o parti kitlesini kendi içine kilitlemekten başka bir işe yaramadığını niye görmez? Görmez, göremez; çünkü artık eski Türkiye zihniyetinin mahkumu oldu” dedi.
Davutoğlu’nun değerlendirmeleri şöyle:
“BEKA SORUNU, BİZZAT BU UCUBE CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİNİN YARATTIĞI CENDERE”
“Bütün bir ülke ve toplum olarak, çok ciddi bir beka sarmalının içinden geçmekteyiz. Yeni değil, uzun süredir bu durum böyle. Ama bu, iktidarın bahsettiği ve sizleri gayrı meşru yollarla korkuttuğu bir beka sorunu değil. Bu beka sorunu, bizzat bu iktidarın kendisi. Beka sorunu, bizzat bu ucube Cumhurbaşkanlığı Sisteminin yarattığı cendere. Onlar istiyorlar ki, sizler hep korkular içinde kalın, beka sendromundan hiç çıkamayın ki onlar da gemilerini yüzdürebilsinler. Kendileri hamuduyla götürsün, müteahhitleri zengin etsin, yollara köprülere, salgın dönemlerinde bile dolar üzerinden milyarlarca ödeme yapsın. Sizler kanaatkar olun, anlatılan hikayelere inanın, gayrı meşru yollarla elde ettikleri servetleri ‘Emanete hıyanet’ olarak değil, güç elde etme yolunda ganimet olarak görün!
Keşke sadece birbirlerinin otellerine, marinalarına çökseler. Keşke sadece birbirlerinden rüşvet isteseler. Keşke sadece bu kirli çarkın içinde olanlar zarar görseler bu olan bitenden. Maalesef öyle olmuyor. O tamahkarlık sınır tanımıyor. O tamahkarlık İkizderelerde olduğu gibi, dağlara, tepelere, taşlara, göl kenarlarına da çöküyor. Halkın özel mülküne de el atıyor. O tamahkarlık size enflasyon, hayat pahalılığı, faiz olarak dönüyor.
Bunlar son yıllarda iyiden iyiye büyüyen klikler arası rant savaşlarını size beka mücadelesi diye yutturmaktalar. Kendi aralarındaki ‘tamahkarlık’ yarışının adını beka savaşı koymuş bunlar! Önce siyasal çıkar denklemini kurdular; sonra da bu denklemi ayakta tutacak olan rant paylaşımını kurguladılar. İsimlerini öğrendiklerimiz rant mücadelesinin vekalet savaşçıları. Ülkede doğru düzgün bir hukuk düzeni, bir yargı sistemi olsa, bu aracıların arkasındaki güçleri de öğrenmek işten bile değil.”
“ORTADA RESMEN KAN İLE KURULAN BİR KURTLAR SOFRASI VAR”
“Bir zamanlar iş gördürdükleri, rantı birlikte paylaştıkları adamı kazıklamasalar, yerine başka çeteleri atamasalar bu kadarını da öğrenemeyecektik. Hiç kimsenin bu milletin aklıyla ve vicdanıyla alay etmeye hakkı yoktur! Ortada resmen kan ile kurulan bir kurtlar sofrası var. Eğer ortada birlikte kurulan bir düzen, gayri meşru ilişkiler söz konusu olmasa çıkıp yalanlamaları işten bile değildi. Eğer ortada demokratik bir hukuk devleti olsa, araştırma soruşturma komisyonu derhal kurulurdu. Eğer ortada günahkarlar olmasa, suça ortak olmadıkları için ‘Hayır biz orada değildik’ demeleri o kadar da zor değildi!
Elleri temiz olsaydı, dertleri hukuk devleti olsaydı, bu ifşaatlardan ötürü memnun olurlar, devletin içindeki urları temizlerlerdi! Ortada hakikaten adil bir devlet yönetimi olsa, bu ifşaatları kendi içindeki suçluları bulmak için fırsat olarak görürlerdi. Ortada bağımsız bir yargı olsa; ‘kimmiş bu otelde kalan kanun adamları, nasıl olup da bu işin içinde olurlar?’ deyip derhal soruşturmalar başlatılırdı! Ortada gerçekten bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi olsa; ‘Onurlu bir savcı, davasından bir gün önce, nasıl olup firma sahibinin ofisindeki doğum günü partisine katılır?’ diye yeri göğü inletirlerdi! O adamın oteli tankla basmaya nasıl cesaret edilebildiğini, arkasında kimlerin olduğunu araştırırlardı!”
“İÇİŞLERİ BAKANI GÖREVDEN ALINMIYOR! AKSİNE, ‘KULAĞININ ÜSTÜNE YAT, ARTIK KONUŞMA’ TALİMATLARI VERİLİYOR”
“Nitekim bütün güç ellerinde. Bütün kurumlara hakimler. Kim engel olabilir ki bütün bu süreçlere? Öyle ya; hani bakkal yönetmiyorduk? Hani çadır devleti değildik? Hani muz cumhuriyeti değildik ? Sizlerin huzurunda soralım bu iktidara; 10 milyon Euro rüşvet iddiasının muhatabı gazeteciyi sorgulayabilecek, Re’sen soruşturma başlatacak, o kliğin kimlerden oluştuğunu araştıracak savcı bıraktınız mı bu ülkede? Bu iddialar hem İçişleri hem de Adalet Bakanlığı’nı itham altında bıraktığı halde hepsi lal kesilmiş durumda. Hepsi sus, pus. Öyle ya, bunca iddia var ama Meclis bir araştırma-soruşturma komisyonu kuramıyor. O komisyonun sağlıklı işleyebilmesi için İçişleri Bakanı görevden alınmıyor! Aksine, ‘kulağının üstüne yat, artık konuşma’ talimatları veriliyor.”
“ÜLKEMİZ AÇISINDAN UTANÇ VERİCİ, REZALET ÖTESİ, ONUR KIRICI BİR TABLO BU”
“Şimdi hangi savcı çıkıp; ‘Kara para aklayanlar İçişlerine Bakanlığı’na çağrıldı mı, bilgilendirilip memleketten kaçışı sağlandı mı?’ diye soruşturabilir ki? Memleketin tek elden yönetildiği için, kimsenin aklına Adalet Bakanı’na çağrı yapmak da gelmiyor! Şu acze bakın, memleketin içine düştüğü şu garabete bakın! Hangi birine yanalım? Hukuk devletinin üzerine beton dökülmesine mi? Adalete ters kelepçe takılmasına mı?
Şimdi bütün günahkarlar oturmuş, bunlardan kazık yediği için kurdukları paktı bozduğunu ilan eden bir adamın susturulacağı zamanı bekliyor! Toplumun geri kalanı da adamın başına bir şey gelmemesi için adeta niyaza durmuş vaziyette. Ülkemiz açısından utanç verici, rezalet ötesi, onur kırıcı bir tablo bu.”
“SEZGİN BARAN KORKMAZ’IN BAŞIMIZA AÇACAĞI DERTLER ADINA SORUYORUZ!”
“Bir tarafta, kanser hastası olduğu halde cezaevinden çıkamayan insanlar, diğer tarafta, abuk subuk kriterle insanların kurban seçildiği kaos ortamlarında ceplerini dolduran fırsatçılar, gerilim simsarları ve pandemi döneminin savaş zenginleri. Bir tarafta, mafyayla ilişkileri olduğu iddia edilen siyasetçi, yargı mensubu, bürokratlar görevlerine devam ederken; diğer tarafta, bir haber paylaştığı için aylardır hukuksuzca hapsedilen İnsan hakları savunucuları. O yüzden unutturulmak, yokluğa mahkum edilmek istenen bu pisliğin hesabını soracağız. Cevaplamayan hukuk tanımazların kabusu olmaya da devam edeceğiz.
15 Temmuz’dan kısa süre sonra şehir şehir dolaştırılan, ‘vatan-millet-sakarya’ diyerek nice hukuksuzlukların üzerinin örtülmesini ‘Dava şuuru’ diye halka yutturan, itiraz edenlere de ‘kripto, hain’ diye bağırmaktan boğazları şişen utanmazların geçim yollarını sorgulama adına soruyoruz.O mafyalara kimlerin, niçin vatandaşlık verdiği ortaya çıksın diye soruyoruz. MASAK ve Çevre Şehircilik Bakanlığı’ndaki bürokratların, kimler tarafından ‘FETÖ’cülük ithamı’yla teslim alındıkları, hangi şantajların konusu oldukları ortaya çıksın diye soruyoruz. O arlanmazların; o Allah’tan korkmaz kuldan utanmazların devlet içindeki ortakları ortaya çıksınlar diye soruyoruz! Hepsinden önemlisi, ABD ile Türkiye’nin iade yarışına girdiği Sezgin Baran Korkmaz’ın başımıza açacağı dertler adına soruyoruz!
Bu iş öyle mafyalarla hukuk dışı işler çevirip sonra da onları yurt dışına postalamaya benzemeyecek! İnşallah, Reza Zerrab olayındaki gibi Türkiye’nin yine kıskaca alınacağı bir iklim oluşmaz! Şu geldiğimiz noktaya bakar mısınız? Sorarım sizlere; ülkede gittikçe yok olan hukuksuzluğun yarattığı yolsuzluk ikliminde, Türkiye’yi Okyanus adalarındaki gibi kara para aklama cennetine dönüştüren bu düzeni sorgulayanlar haklı mıymış değil miymiş? Kimler göz yumdu bu işadamı kılıklıların icraatlarına, bunun karşılığında ne menfaatler edindiler? Adamı Türkiye’de yargılama imkanı varkenkimler mal varlığı üzerindeki bloke ve tedbirlerin kaldırılıp ülkeden kaçışını sağladı? Şimdi bunlar araştırılmayacak mı? Ucu nereye kadar varırsa varsın sorgulanmayacak mı? ‘Savcılar harekete geçmeli’ diyenleri hala ‘mafya ağzıyla konuşma’ diyerek paylayacak mısınız?”
“KANLA KURULAN ORTAKLIĞIN ANCAK KANLA BOZULACAĞINI SİZLERE HATIRLATIYOR”
“Bizlere dönük olarak ‘Mafyanın peşinden gidiyorsunuz; ispatlayın!’ ithamlarına da iki kelam etmekte fayda var. Yahu madem derdiniz ispatlamak; madem ki bu konuda samimisiniz, o zaman soru önergelerini engellemeyip Araştırma-Soruşturma komisyonları kursanıza! Yargıya başlarına bir şey gelmeyeceğine dair güvence versenize! Bizim sizlerin yarattığı mafyadan ne beklentimiz olacak! O işi sizler iyi bilirsiniz. 90’lardan, 28 Şubat’lardan, Jitem’lerden, Toplumsal mühendislikleri birlikte kotardığınız ortaklarınızdan bilirsiniz! O kültürü sizler iyi bilirsiniz. Bizler ‘Mafya kanunlarını’ bilmeyiz. Ama görünen o ki, sizlere seslenen eski ortağınız, sizin hangi dilden anlayacağınızı iyi biliyor. Kanla kurulan ortaklığın ancak kanla bozulacağını sizlere hatırlatıyor.
“ÜLKE YANGIN YERİNE DÖNMÜŞ, DEVLETİN SORUMLU EN ÜST İKİ MAKAMI SUSKUN”
HDP İzmir İl Binasına ve AK Parti Diyarbakır Hani İlçe tekilatına yapılan saldırılara ilişkin Davutoğlu şöyle konuştu:
“İzmir’deki saldırıda maalesef genç bir kızımızı kaybettik. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve HDP camiasına da bir kez daha başsağlığı diliyorum. Ülkenin güvenliğinden sorumlu İçişleri Bakanı, bırakın olayla ilgili açıklama yapmayı, bu saat oldu, daha bir kınama mesajı bile yayınlamadı. Belli ki zihni başka sorunlarla meşgul. Ya Sayın Erdoğan? Ülkenin Cumhurbaşkanı olarak, böylesi vahim bir hadiseyi gerçekleştiği saniyeler içerisinde kınamamak neyin göstergesidir? Bu kınamayı, bir gün sonra, partisinin Antalya teşkilatındaki konuşmasına bırakmak bir sorumsuzluk örneği değil de nedir? Ülke yangın yerine dönmüş, devletin sorumlu en üst iki makamı suskun! Hadisenin vahametini, yönettikleri ve güvenliğinden sorumlu oldukları toplum katmanları kadar algılamaktan acizler! Lakin bu olaylar vesilesiyle kendimize bir kez daha ve samimi şekilde sormalıyız: ‘Bu cinayete cesaret veren iklimi oluşturan sebepler nelerdir?’ diye.”
“HDP’Yİ KAPATMA DAVASI NE DEMOKRASİYE NE DE TERÖRLE MÜCADELEYE HİZMET EDER”
HDP’ye yönelik kapatma davasına hakkında Davutoğlu şunları söyledi:
“Bugün Anayasa Mahkemesinin aldığı kararla HDP’yi kapatma davası ile ilgili iddianameyi kabul etmesi de ne demokrasiye ne de terörle mücadeleye hizmet eder. Bütün bu yaşananlar terörün de ekmeğine yağ sürer. Hani Cumhurbaşkanı parti kapatmalara karşıydı? Şimdi niye sesi çıkmaz? Üç gün önceki saldırı sonrasında gelen bu kararın doğurabileceği sonuçları niye görmez? Daha önce onlarca kez yaşanan parti kapatmaların o parti kitlesini kendi içine kilitlemekten başka bir işe yaramadığını niye görmez? Görmez, göremez; çünkü artık eski Türkiye zihniyetinin mahkumu oldu.”