Trabzon’un Türkiye’ye armağan ettiği kültür, sanat ve edebiyat dergisi olan ve 61.yılını dolduran Kıyı Dergisi, İstanbul’da yapılan ‘Trabzon Kıyısına Kavuşuyor’ isimli söyleşi ile okurları ile buluştu.
Fatih Mehmet KÖROĞLU / VİRA TRABZON HABER
Trabzon’un Kültür Sanat ufkunun en soluklu dergisi olan Kıyı, Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu tarafından organize edilen ‘Trabzon Kıyısına Kavuşuyor’ isimli söyleşi ile İstanbul’da ki okurları ile buluştu.
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi‘nin Karaköy‘deki merkezinde yapılan ve Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu‘nun konuşmacı ve oturum başkanlığını üstlendiği söyleşide, diğer konuşmacılar; Halk Kültürü Araştırmacısı Dr. Mustafa Duman, Edebiyatçı-Şair ve Yazar Yaşar Miraç ve Edebiyatçı-Şair Ali Mustafa‘nın yanı sıra Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu üyeleri ve Kıyı Dergisi okuyucuları katıldı…
Kıyı Dergisi söyleşisi organizasyonu; Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu üyelerinden; Kıyı Dergisi İmtiyaz sahibi Fethi Yılmaz, Platform Genel Koordinatörü Fatih Mehmet Köroğlu ve Kıyı Dergisi İstanbul Temsilcisi Mimar Aysel Durgun tarafından hazırlandı. Organizasyon adına sunuş konuşmasını Aysel Durgun yaptı.
“Trabzon Düşünce ve Kültür Platformunun değerli üyeleri, Kıyı Kültür ve Sanat Dergisi’nin gönül dostları, yolu Kıyı’dan geçenler, “Trabzon Kıyısına Kavuşuyor” İstanbul buluşmasına hepiniz hoş geldiniz.” diyerek sözlerine başlayan Aysel Durgun, Kıyı Dergisi, Gezi Davası ve söyleşi hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
Aysel Durgun:
“Dergimizin ilk sayısının çıkmasından sonra, yaklaşık 1-1,5 ay önce programladığımız bu buluşma, baş döndürücü bir hızla değişen ülke gündemi nedeniyle, ancak bugün gerçekleşebildi. Etkinliğimizi 1 gün ertelemek durumunda kaldık.
Bütün erteleme ve aksaklıklara rağmen bugün bir arada olmak çok güzel ve katılımcılara teşekkür ederiz.
Trabzon’un kültür sanat ufkunun en uzun soluklu dergisi, hatta Türkiye’nin de Varlık Dergisi’nden sonraki en uzun soluklu dergisi Kıyı’nın, yeni dönemine merhaba demek için bir aradayız. Aralarda kesintiler olsa da, 61 yıldır var olan Kıyı’yı konuşacağız bugün.
Uzun yıllardır sadece Trabzonspor, kemençe, horon, cinayetler ile anılan 4 yıllık kadim kent Trabzon’da kalan birkaç güzel şeyden birisi olan Kıyı Dergisi’nin, bundan sonraki varlığını sürdürebilmesi için neler yapılabilir diye konuşacağız. Bu bakımdan sizlerden gelecek öneriler de çok önemli.”
Gezi Davası sebebiyle tutuklanan, TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi ve Mimarlar Odası CED Komisyonu Sekreteri Mücella Yapıcı, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Hukuk Müşaviri Can Atalay ve TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Yöneticisi Tayfun Kahraman hakkında değerlendirmede bulunan Aysel Durgun;
“Bugün TMMOB’nin tüm bölgelerde bir haftadır devam eden, sonuncusu Kadıköy İskelede yapılacak olan “Gezi’ye, Mesleğimize, Emeğimize sahip çıkıyoruz” basın açıklaması var. Basın açıklamasından sonra buraya gelecekler; 24 Nisan’dan beri devam eden ‘adalet’ nöbetimizde beraber olacağız. Bildiğiniz gibi arkadaşlarımız 24 Nisan’dan beri tutuklu. İki defa yargılandıkları ve beraat ettikleri Gezi Davası‘ndan, uzun uğraşlar sonucunda bir hukuk garabetiyle, 3.yargılama sonrasında 18 yıla mahkum oldular. Buradan Mücella, Can ve Tayfun’a ve tüm gezi tutsaklarına selam gönderiyorum. ” diyerek sözlerini tamamladı.
AV. MUAMMER AYDIN: “45 YILLIK BİR HUKUKÇU OLARAK,UTANIYORUM”
Açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen İstanbul Barosu Eski Başkanlarından, Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu Başkanı Av. Muammer Aydın; 61 Yıldır yayın hayatını sürdüren Kıyı Dergisi’nin Trabzon’un il plaka sayısı olan 61 ile özdeşleştiğini ifade ederek, derginin uzun yıllardır varlığını sürdürmesinin Trabzon Şehri için öneminden bahsettikten sonra Gezi Davası ile ilgili verilen mahkumiyet ve tutuklama kararlarıyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Hukukçu kimliği ve İstanbul Barosunun eski başkanı olması sebebiyle Gezi Davası ile ilgili olarak haklarında mahkumiyet ve tutuklama kararı verilen TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi ve Mimarlar Odası CED Komisyonu Sekreteri Mücella Yapıcı, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Hukuk Müşaviri Can Atalay ve TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Yöneticisi Tayfun Kahraman‘ın ‘hukuka uygun yargılanmadığını , kararın tarafsız ve bağımsız hakimlerce verilmediğini’ söyleyen Av. Muammer Aydın yaptığı değerlendirmede;
Av.Muammer Aydın:
“Gezi davasında Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman, kabul edilemez çökmüş bir iddianameye ve suç teşkil etmeyen eylemlere dayanan iddialara göre mahkum edildiler. İki kez Beraat kararı verilmiş bir dosyada, hangi farklı delillerle sanıkları mahkum edebiliyorsunuz? Bunu anlayabilmek mümkün değil. Oysa iddianamede şikayetçi ve suçtan zarar gören olarak yer alan Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu’nun “ biz şikayetçi değiliz, hiç bir yerde imzamız ve şikayetimiz yok, dilekçe vermedik , savcı kendiliğinden yazmış. “ şeklinde açıklamaları var. Bu durum hem soruşturma aşamasında hem de kovuşturma aşamasında hiç değişmediğine göre , üstelik diğer şikayetçiler bakımından da durum benzer olduğuna göre, savcılık durumdan vazife çıkarmış olup çökmüş bir iddianameye dayanarak adil olmayan bir yargılama sürdürülmemeliydi. Keza hukuka aykırı delillerle ve uydurma suçlamalarla defalarca beraat etmiş suçsuz insanların sözde adalet adına taraflı hakimlerce mahkum edilmesi de usul ve yasaya aykırılıktır.
Dolayısıyla bu iddianame daha en başında çökmüştür. Üstelikte karar verilip, mahkumiyet kararı verilip arkasından da tutuklama gerçekleştirilmesi asla kabul edilemez. Ama dedim ya hukukun gücü değil de gücün hukuku egemen olunca durum böyle oluyor. İktidarın emir ve talimatı doğrultusunda kararlar çıkıyor. Oysa kararlar Vicdani olmalıydı. Onun için ben Türkiye’de Tıpkı Ergenekon da, Balyoz da, Oda TV’de daha birçok davada, casusluk davalarında olduğu gibi bu Gezi davasının da olması gereken Beraat noktasına ulaşacağını biliyorum.
Ben gerçekten 45 yıllık hukukçu olarak bu olanlardan utanıyorum. Hukuk adına utanıyorum. Hukukçu olarak utanıyorum ama bir gün bu Hukuk ve Adalet onlara da lazım olacak. Onlara da lazım olduğunda, gerçek hukuk ve adalet doğrultusunda yargılanacaklar ve olması gereken gibi de; Adalet onlar için de tecelli edecektir.” dedi
EYÜP MUHÇU: “HAVA ATMAK GİBİ OLMASIN AMA BİZ TRABZONLUYUZ”
Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu Başkanı Av.Muammer Aydın‘ın açılış konuşmasından sonra oturum başkanı ve konuşmacı sıfatı ile söz alan TMMOB Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu, “Hava atmak gibi olmasın ama biz Trabzonluyuz” özdeyişi üzerinden Trabzonlu hemşerilerine önemli mesajlar verdi.
Eyüp Muhçu, Trabzon‘un doğa, çevre, tarihi ve kültürel alan ve yapılarının hoyratça yok edilmesine ve Trabzonlu hemşerilerinin bu durum karşısında sessiz kalmasına kendine has üslubu ile sitem ederek, eleştirilerde bulundu.
Eyüp Muhçu:
“Hava atmak gibi olmasın ama biz Trabzonluyuz” özdeyişinde olduğu gibi, insanımızın özgüveni son derece yüksektir. Bu özgüven, keşke hayatımızın bir çok alanında egemen olsa. Yaşam haklarımıza ve değerlerimize müdahale edildiği koşullarda, Ülkemizin ve yurttaşlarımızın yaşadığı ortak sorunlar karşısında da aynı özgüvenle hareket edebilsek…
Ama özgüvenin bir handikabı da var. Aşırı özgüven olursa; Dünyanın kendi etrafımızda döndüğü gibi bir yanılsama ile de karşı karşıya kalabiliriz. Kendimizin dünyanın merkezinde olduğunu düşünürsek; doğal olarak çağın gereksinimi olan toplumsal dayanışma, ekip çalışması, ortak mücadele gibi konularda zorlanırız.
“Hava atmak gibi olmasın ama biz Trabzonluyuz” özdeyişini bir kenara yazarak devam ediyorum.
Trabzon denince, diğer kentlerden farklılık insanların kendini ifade biçimleri yaşam tarzları ile özgün olmaları, diğerlerinden farklarını ortaya koymaları önemli bir husus olarak ortaya çıkıyor. Bununla birlikte bu kimliğin tarihsel süreç içerisinde oluştuğu topoğrafya, ekonomi, yaşam tarzları farklı kültürlerin etkileşimleri ile uzun bir evrimsel süreç içerisinde ortaya çıktığını biliyoruz.
Tarihsel süreç içerisinde “Trabzonlu” kimliğinin ciddi bir kent kimliği ile özdeşleştiği de görüyoruz.
Yaşadığımız o topografyadan, ekonomi yaşam biçimlerinden bağımsız bir Trabzonlu kimliğini ortaya koymamız söz konusu değildir. O nedenle de kent kimliği; kente ait olan, o kenti diğerlerinden farklı kılan, diğer kentlerden ayıran, kente özgü unsurların kent kimliğinin bütünlüğünü oluşturduğunu hatırlamamız gerekir.
Yaşam değerlerinden koparılmış bir Trabzon’un kent kimliğinden bahsetmek mümkün müdür ?
Sorunun yanıtını sosyal ve kültürel yapı, yapılı çevre, tarihsel ve doğal çevrenin korunması vb bakımından ele alındığında; “kimlik kaybı ve kimliksizlik” olarak değerlendirmek gerekir.
Bu kapsamda baktığımızda; tarih, coğrafya, bitki örtüsü, bölgede yaşayan medeniyetler, topoğrafya, deniz ve karayolu bağlantıları, başka kültürlerle tarihsel süreç içerisinde ve bugün olan ilişkiler, barındırdığı canlı yaşam, savaşlar, işgaller, işgallere karşı halkın direnişi gibi pek çok nedeni olayı tarihsel süreci kent kimliğini oluşturan unsurlar olarak değerlendirebiliriz.
Günümüzde “Kendine Özgüveni Olan Trabzonlu”yu oluşturan elemanların değişimi ve dönüşümü üzerinden geleceğe bakmak gerekir.
Bu çerçevede; doğal çevreyle, beşeri çevreyle, insan eliyle yapılı çevreyle ilgili alınan plan kararları, yatırım kararları, yıkım kararlarının etkilerini ve yaşanan süreci inceleme gereksinimi vardır.
Fındık, çay bahçelerine ve sınırlı tarım arazilerine, ormanlara, eşsiz güzellikteki vadilere, yaylalara, kıyı ve koylara apartmanlar yapıyoruz.
Sahil yolu ile binlerce yılda oluşmuş koyları ve kıyı değerlerini ortadan kaldırdık. Şehirler, kasabalar ile deniz arasına setler oluşturduk ve deniz ile yerleşimler arasındaki ilişkiyi kopardık.
Hidro Elektrik Santralleri ile dereleri ve vadileri mahvettik. Mahvetmekle kalmadık özel şirketlere peşkeş çektik.
“Yeşil Yol” adı altında Samsun’dan Sarp’a kadar 39 yaylayı, ormanları ve vadileri yok eden “Kara Yol” projesi uygulandı.
En önemlisi geçmişi 7000 yıla kadar uzanan tarihi kent merkezi yıkıldı. Arkeolojik değerlerle tahrip edildi. Buradaki antik liman ve arkeolojik alan üzerine Ortahisar Belediyesi ve işyerleri inşa edildi.
Doğu Karadeniz turizminin başlangıç noktası ve çok önemli anıtsal yapı olan Ayasofya Müzesi, ibadete açılma gerekçesiyle hasar gördü. Adeta tarihi eser içerisine gecekondu yapıldı.
2000 yılı aşkın süredir ayakta olan Tarihi Tabakhane Köprüsü delinerek içinden otoyol geçirilmesi mahkeme kararlarına rağmen engellenemedi.
Bölgede yanlış yatırım ve plan kararları, kontrolsüz yapılaşma ve siyasal tercihlerle; balıkçılık, hayvancılık ve tarım tüketildi. Ekonomi çöktü. Yurttaşlar işsiz ve geçim sorunları ile karşı karşıya…
Son 2 yılda pandeminin etkisi ile genel olarak dünyada kırsala yönelme başladı. Türkiye’de ve özel olarak Karadeniz’de Kent – kırsal bütünlüğü göz ardı edilerek kırsal alanda gelişi-güzel yapılaşmalar boy göstermeye başladı. Önlem alınmazsa kırsal alanların toptan yok edilmesi yönünde süreç işlemektedir.
Ayrıca kırsal yerleşimlerde var olan okulların yıkılması ve yeni okullar yapılmaması nedenleri ile öğretmenler köyden çekilerek, bu bölgeler adeta İmamların insafına terk edildi. Yurttaşların çağdaş yaşam biçimleri ve çağdaş eğitime erişim hakkı fiilen ortadan kaldırıldı.
Nihayetinde gerçekte özlediğimiz o kendi kimlik taşlarımız, kentin yaşam değerleri ve yaşam alanları olumsuz anlamda dönüştü.
Bütün bu yaşanan süreçten kentimizin, sosyal yaşamın, demokratik yapının dönüştüğü ve değiştirildiği koşullar içerisinde “Biz Trabzonluyuz” dediğimizde gurur duyduğumuz tarihsel anlamı ile ne kadar bağ kurabileceğiz ?” diyerek, endişelerini dile getirdi.
DR.MUSTAFA DUMAN:
“İLK DÖNEM VE SON DÖNEM KIYI’YI GÖREN HERHALDE TEK KİŞİYİM?”
Oturum başkanı Eyüp Muhçu‘dan sözü alan Halk Kültürü Araştırmacısı Dr.Mustafa Duman, Kıyı Dergisi‘nin kuruluşundan bu güne kadar olan 61 yıllık yolculuğunu aktardı.
Kıyı Dergisi‘nin kuruluşundan bugüne kadar geçen 61 yıllık yolculuğa tanıklık eden, geçmişte ve bugün yazıları ve gönül desteği ile Kıyı Dergisi‘nin en eski üyesi Halk Kültürü Araştırmacısı Dr. Mustafa Duman, Kıyı Dergisi‘nin kuruluştan bu güne kadar süren 61 yıllık Kıyı yolculuğunu anlattı.
Mustafa Duman:
“Belleğimin elverdiği ölçüde şöyle zamanda bir yolculuk yapmak istiyorum. 1960 yılından 1964 yılına kadar Trabzon’da, Trabzon Lisesi’nde, orta son ve lise sınıflarını okudum. Az önce Eyüp Muhçu Başkanımızın dediği gibi 1964 yılı mezunuyum. O dönemde, Trabzon’da ki kültürel etkinliklere tanık oldum, bazılarına katıldım.
1960 yılında Trabzon’un nüfusu altmış bin idi. Kültürel etkinlikler gerçekleştiren Devrim Ocakları, Türk Kültür Derneği, Halkevi, Trabzon Liselerinden Yetişenler Cemiyeti gibi sivil toplum kuruluşları vardı. Trabzon’da öyle çok kitabevleri vardı ki birkaç yıl önce bir gazetede okumuştum, bir ilimizde yakın yıllarda kitapçı dükkânı bile yoktu.
Trabzon’da bulunduğum yıllarda çıkan gazeteleri kısaca hatırlatmak isterim. Ömer Turan Eyüboğlu’nun kurduğu “Hakimiyet” gazetesi ki o yıllarda “Sanat Sayfası” da düzenlerdi, ilk akla gelenlerdendir. Sonra ”Hizmet” ve “Sonhaber” gazeteleri ki şimdi Sonhaber Matbaası sahibi Fethi Yılmaz’ın babası Emin Şefik Yılmaz ve amcası Hasan Tahsin Yılmaz tarafından yayınlanırlardı. “Yeniyol” ve “Halk” gazeteleri de eski gazetelerdendi. Yeni çıkanlar ise “Yenigün” ve “Sabah Postası” gazeteleri idi. O zamanlar gazeteler katlanır ve ortalarına yapıştırılan kâğıda adres yazılır üzerine posta pulu yapıştırılarak gönderilirdi. Elimdeki “Sonhaber” gazetesi bu şekilde adresime gönderilmişti. Ümran Baran’ın çıkardığı “Ses” gazetesi de Olcay Matbaası’nda basılıyordu.
Trabzon’da o yıllarda Attila Aşut tarafından çıkarılan haftalık “Sömürücülüğe Karşı Savaş” gazetesi de 93 sayıya ulaşmıştır.. Öner Ciravoğlu da “Savaş”ın mutfağında çalışmıştır. “Savaş” tek yapraklık küçük bir gazete idi ama etkisi büyük oldu. Bu çalışmalarla Türkiye İşçi Partisi 1965 seçimlerinde, Trabzon’da iki bin oy almıştı.
Trabzon’da Öğretmen Okulu tarafından yayınlanan “Çakıl” adlı dergi de düzensiz olarak çıkmış, 19 sayıya ulaşmıştır. Trabzon Lisesi’nin öncülüğünde, 1965-1966 yıllarında yayınlanan “Yalı” dergisi ise 4 sayı çıkmıştır.
Attila Aşut’un çıkardığı 4 sayfalık “Devrim Ocağı” bülteni de 4 sayıya ulaşmıştır
O dönemde, Trabzon’da, Ahmet Selim Teymur, Zeyyat Nemli, Attila Aşut, Necmi Duman, Adnan Topsakal, Rasim Şimşek, Mustafa Beşgen önde gelen kültür insanları idiler. Bunlardan Teymur, Nemli ve Duman 1961 yılının Ekim ayında 4 sayfalık “Kıyı” dergisini çıkarmaya başladılar. Bu dergi 11 sayı çıktı ve kapandı. Asıl mesleği yargıçlık olan ve Klasik Türk Musikisi alanında kitap yazan, hat ve cilt sanatlarıyla ilgilenen ve sergi açan Ahmet Selim Teymur, ilk dönem “Kıyı”nın logosunu yaptığı gibi ikinci ve üçüncü dönem “Kıyı”larda da görev alan bir aydın idi. “Kıyı”nın ilk dönem Şubat 1962 tarihli 5. sayısında benim de bir şiirim yayınlanmıştı. O günlerden gelen ve son dönem “Kıyı”ya yetişen herhalde tek kişiyim. Bunu da, bu işlere erken bulaşmış olmama borçluyum. “Kıyı”nın erken kapanmasına üzülmüştük. Dergiyi çıkaranlar arasında anlaşmazlık çıktı ve bu iş o zaman için bitti.
Bu tarihlerde, Trabzon’da, başında Adnan ve İbrahim Topsakal Kardeşler’in bulunduğu “Akademi Kitabevi” açıldı ve 1963 yılında, Ahmet Selim Teymur’un hat ve cilt sergisi burada halka sunuldu.
“Kıyı” dergisi 1969-1970 yıllarında, Fatih Eğitim Enstitüsü öğrencileri tarafından 17 sayı yayımlandı. Sorumlu yönetmeni Güner Yalçın idi.
“Kıyı” üçüncü kez, 1980 yılında tekrar yayımlanmaya başlandı ve 22 sayı çıktı.
“Kıyı” dördüncü kez 1986 yılında tekrar yayımlanmaya başlandı ve 193 sayıya ulaştı. Bu dönem “Kıyı”nın olgunluk dönemidir ve başta Ahmet Özer olmak üzere, M. Naci Özkan, Gündoğdu Sanımer, M. Reşat Sümerkan bu başarıyı gerçekleştirdiler.
“Kıyı” beşinci kez 2007-2014 yılları arasında yayımlandı ve 310. Sayısına ulaştı. Bu dönemde de dergi olgun bir yayın organı idi. Başta Ahmet Özer ve dergi sahibi Fethi Yılmaz olmak üzere, Ali Mustafa’nın da derginin hazırlanmasında emeği büyüktür.
Son dönem “Kıyı”, 311. Sayısıyla okura tekrar merhaba dedi. Yolu açık ömrü uzun olsun. Son olarak, Trabzon kültür ve edebiyatı hakkında kalem oynatacakların “Kıyı Kültür Sanat Dergisi”nin yayınlanmış olan 312 sayısına bakmadan yola çıkmamalarını öneririm. Trabzon ve yöresi konusunda önemli bir toplamdır bu sayılar.” şeklinde 61 yıllık Kıyı yolculuğunu anlatarak tavsiyede bulundu.”
ALİ MUSTAFA:
“KIYI’NIN MEVSİMLERİNDE BEŞ DEFA GİDİP,ALTI DEFA GELEN DERGİ…”
Dr. Mustafa Duman‘dan sözü alan, Kıyı Dergisi‘nin son dönemlerinin önemli mihenk taşlarından biri olan Şair Ali Mustafa, Kıyı Dergisi ile tanışmasını ve tanıştığı tarihten bu güne kadar devam eden ‘Kıyı Yolculuğu’ hakkında bilgi verdi.
Ali Mustafa, Kıyı Dergisi‘nin kurucularından olan Ahmet Selim Teymur‘dan ve derginin nasıl titizlikle hazırlandığından söz etti.
Ali Mustafa:
“1961’den 2022’ye 61 yıllık Kıyı‘nın her döneminde yer alan Mustafa Duman, bütün Kıyı’ların tarihinden kesitlerin yakın tanığıdır.
Ben de 1981, 1986 ve 2007 dönemi Kıyı’larında yer aldım. Son Kıyı’nın mutfağında Ahmet Özer ve Fethi Yılmaz ile birlikteydik. 2007-2017 yılları arasında yayımlanan 5. Kıyı’da İstanbul-Ankara-Trabzon arasında üçlü bir sacayağı oluşturmuştuk.
Kıyı ile yol arkadaşlığımız nasıl kesişmişti? İlk oradan başlamak istiyorum.
Fatih Yüksek Öğretmen Okulu’nda eğitim görürken Rasim Şimşek öğretmenimiz bir gün sınıfa Kıyı’nın Nisan 1981’de çıkan 1. sayısını getirmişti. Kıyı’yı ilk o zaman görmüştüm. Derginin yayın anlayışını da bir yandan merak ediyordum, şiir göndersem yayımlanır mıydı? Kıyı’ya 1981 yılında ilk şiirimi postayla göndermiştim. Atatürk’le ilgili bir şiirdi. Bu, hem yakın hem uzak bir tanışmaydı benim için; çünkü postane ile Kıyı’nın basıldığı matbaa arasında beş yüz metre vardı ancak.
Derginin şiir yayımlama ölçütlerini merak etmiştim. Sonunda Özkan Ofset‘e gidip Ahmet Selim Teymur’la yüz-yüze tanıştım. “O şiiri postayla gönderen sen miydin” diye merakla sormuştu bana. Sonra eklemişti; “Şiirini Kasım sayısına ayırdık, Atatürk’le ilgili ürünleri Kasım 1981 sayımızda yayımlayacağız. Atatürk’ün 100. Doğum Yılı’na armağan bir sayı olacak.”
Sevinçten havalara uçmuştum, ilk kez bir dergide şiirim çıkacaktı. Daha önce yerel gazete İleri’de şiirlerim yayımlanmıştı. Heyecanla Kıyı’nın yeni sayısını beklemeye başladım. Kıyı’nın Kasım 1981, 4. sayısında “Mustafa Kemal’in Öğretisi” adlı şiirim çıktığında çok mutlu olmuştum. Kıyı’yla dostluğumuzun başlangıcında böyle unutulmaz bir öykü vardır.
Ahmet Selim Teymur yaptığı her işte çok özenli bir insandı. Kıyı’nın her şeyiydi. Bir kuyumcu titizliğiyle dergiyi yayına hazırlardı. Bir harf yanlış çıkmışsa onu oradan bisturiyle kazır, doğrusunu cımbızla yerine yapıştırırdı. 1981-1983 dönemi Kıyı’sında onun göz nuru, el emeği vardır.
1981 Kıyı’sı ne var ki uzun ömürlü olamadı. Haziran-Temmuz 1983’te 21. sayısından sonra bir daha görünmedi 24 Şubat Kitabevi’nin sergeninde. Ben o günlerde Çorum’daki öğretmenlik yıllarıma doğru uzun bir yolculuğa çıkıyordum. Bir yandan da aklım Kıyı’daydı 22. sayısı ne zaman çıkacaktı acaba?
3. Kıyı da veda edemeden yayınına son vermişti. Bunda o günlerde çıkacak olan yöre gazetesi Kuzey Haber’in hazırlık çalışmalarının etkisi vardı. Ahmet Selim Teymur tüm zamanını, emeğini çıkacak gazeteye verince derginin de sonu gelmiş oluyordu. Kıyı adı artık Kuzey Haber gazetesinin bir köşesinde yaşayacaktı Ahmet Selim Teymur’un haftada bir yazdığı köşe yazılarında.
Ahmet Selim Teymur, Kıyı’nın kapanmasının üzerinden iki yıl geçmişti ki yaşama veda etti 3 Nisan 1985’te. Arkadaşları, dostları anısına Kıyı’yı yeniden çıkarmak istediler. Bir yıl süren yoğun uğraşların sonunda Ahmet Özer’in öncülüğünde Gündoğdu Sanımer’in katkılarıyla yine Özkan Ofset‘te basılan Kıyı yeniden yayın yaşamına dönmüştü. 16 yıl kesintisiz yayımlanan bu Kıyı’nın birçok sayısında araştırma ve incelemelerimle; yazı ve şiirlerimle katkıda bulundum; benim için de verimli bir dönem olmuştur 4. Kıyı yılları…
Kıyı, bazı dönemlerinde apansız yayınına ara vermiştir ama bütün Kıyı’ların bir kapanma gerekçesi mutlaka olmuştur.
Mustafa Duman‘ın gözlemine göre 1961 Kıyı’sında anlaşmazlıkların gün yüzüne çıkmasıyla dergi uzun ömürlü olamamıştır. 11. sayısında yayınına son verilen Kıyı’nın bir “veda yazısı” bile yayımlamaya zamanı olmamıştır.
Uzun aradan sonra 1969’da bu kez FEE Öğrenci Derneği’nce çıkarılan, Rasim Şimşek‘in katkılarda bulunduğu Kıyı 19 sayı yayımlanmıştı. Dergiyi çıkaran öğrencilerin mezun olmaları ve 1970’li yılların siyasi atmosferi vb. nedenlerle Kıyı yayınını daha fazla sürdürememişti.
Kıyı’nın yeniden çıkışı için aradan uzun yıllar geçer. 1981’de Kıyı, Ahmet Selim Teymur‘un öncülüğünde üçüncü kez yayın yaşamına başlar. Bu Kıyı‘nın da ömrü uzun olmaz, yöre gazetesi Kuzey Haber‘in çıkışı onu gölgede bırakır. 1983 yılında 21. sayısında kapanır.
En uzun soluklu Kıyı, Ahmet Özer yönetiminde 16 yıl boyunca yayınını sürdürür. 193 sayı yayımlanan 4. Kıyı her ay düzenli çıkar. 2000’li yılların ekonomik krizi onu da vurur, 2002’de yayınına son verir.
5. Kıyı 2007’de yine Ahmet Özer‘in katkılarıyla yayınını Kasım-Aralık 2017’ye kadar sürdürür. Bu yolculuk 10 yılın ardından; bütün Kıyı‘ların toplamı 310. sayıda yapısal sorunlar nedeniyle sona erer.
Kıyı, altıncı kez Ocak 2022’de kaldığı yerden Fethi Yılmaz‘ın yönetiminde 311. sayısıyla yayınına tekrar başlar. Kıyı, beş defa gidip altı defa gelmiştir.
Argonotlar Gemisi’nin fırtınalı denizlerdeki son serüveni merakla izlenmekte.” diyerek sözlerini tamamladı.
Konuşmacıların ardından yapılan forum kısmında ise; söz alan konuklar, Kıyı Dergisi’nin varlığının önemine vurgu yaparak, yaşatılması gerektiğini söyleyerek bazı tavsiyelerde bulundular.
Forum bölümünde söz alan Belgesel Film Yapımcısı-Yönetmen ve Gazeteci Orhan Tekeoğlu, Edebiyatçı-Şair ve Yazar Yaşar Miraç ve Mimar Mehmet Salih Akyüz, “Kıyı Dergisi’nin Trabzon’un aydınlık bir yüzü olduğunu, 61 yıllık tarihi ile ‘geçmiş ile gelecek arasında’ önemli bir köprü vazifesi görebileceğini ve desteklenip, yaşatılmasının önemine dair görüş ve önerilerini sundular…
ORHAN TEKEOĞLU:
“FUTBOLUN,KÜLTÜR VE SANATIN ÖNÜNDE OLDUĞU BİR KENT HALİNE GELDİK”
Orhan Tekeoğlu:
“Ben bugün bu toplantıya son anda katılabildim. Buradaki topluluğu görünce sevindim. Konu, ‘Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu’ ve ‘Kıyı Dergisi’ olunca katılımın az olacağını düşündüm. Çünkü herkes Trabzonspor’un şampiyonluğunun keyfini çıkardığı bir zamanda toplandık. Bir çoğunuzu tanımıyorum, siz de beni tanımıyorsunuz. Ama burada ortak bir değerde buluştuk. Ortak paydamız kültür ve sanat, Karadeniz ve Trabzon.
Trabzonspor uzun bir zaman aradan sonra şampiyon olunca, farklı bir heyecan yaşadık. Birçoğumuz özel işlerimizi bile öteledik. Bayram havasında kutlamalar yaptık. Türkiye hatta Avrupa bu kutlamalarımıza övgüler yağdırdı. Hepimiz gururlandık. Atılan goller ve şampiyonluk kutlamaları da estetik taşıyordu. İster istemez aklıma ‘7. Sanat’ tan sonra ‘8. Sanat’ mı (Futbol) doğdu gibi bir fikir geldi.
Trabzon, Anadolu’da ilk matbaanın kurulduğu, 1900’lü yılların başlarında birkaç dilde gazetenin çıktığı, birçok yabancı bankanın şubesinin bulunduğu, bir çok ülkenin konsolosluk bürosunun bulunduğu, Avrupa’nın birkaç yerine gemi seferlerinin düzenlendiği ticari ve kültürel anlamda zengin bir kentti.
Yıllar sonra bu güzelliklerimizi kaybettik. Kültür sanat geride, futbolun önde olduğu bir kent haline geldik. Trabzon’un, Türkiye’nin en çok ressam yetiştiren kent olduğunu bile bilmeyenimiz vardır belki de.
Demek o ki, futbolun yanı sıra Trabzon kenti kültür ve sanatla da öne çıksın. Bu nedenle çok uzun yıllardır yayın hayatında olan ve Trabzon Şehrine gelecek dönemde de katkı vereceğine inandığım Kıyı Dergisi‘nin, desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Kültür ve sanat dünyamıza ışık tutan Kıyı Dergisi’nin genç kuşaklarla buluşmasını sağlamalıyız. Türkiye’nin birçok yerindeki insanlara da bu dergiden haberdar etmeliyiz.”
YAŞAR MİRAÇ:
“KIYI DERGİSİ,TRABZONLU GENÇLERİN ÜRÜNLERİNE AÇIK OLMALIDIR.”
Yaşar Miraç:
“Kıyı Dergisi, siyasi baskılar, ekonomik sebepler ve yayın ekibi arasındaki fikir ayrılıkları nedeniyle yayın hayatına bir kaç kez ara vermek durumunda kalmıştı. Şimdi yeniden yayın hayatına geri dönmesini önemli buluyor ve sürdürülebilir hale dönüştürülmesinin daha da önemli olduğunu görüyorum.
Şimdi mesele Kıyı Dergisi’ni bir kere, iki kere çıkarmak değil. Sağlıklı ve sürekli çıkan bir dergi durumuna getirmek lazım. Trabzon‘un yetiştirdiği sanat,edebiyat ve iş çevrelerinin gücü buna yeter ama siyasette olduğu gibi, bu alanda da birbirimizi yeme derdi ile uğraştığımız için başaramıyoruz. İşte Trabzonspor‘un bu seneki başarısı… Yani futbolcusundan malzemecisine, başkanından yöneticisine kadar bir kenetlenme olunca başarı oluyor.
Kıyı Dergisi, yeniden iyi bir örgütlenme ile potansiyel okurlarına ulaşabilmesi için bir çalışma başlatılmalı ve avukatların, mühendislerin, mimarların, İş insanlarının ofislerine, doktorların muayenehanelerine yeniden girebilmelidir. Trabzon‘un yetiştirdiği edebiyat, sanat ve kültür adamlarının buna gücü fazlasıyla yeter. Hep birlikte bir çalışma başlatılmalı ve yeterli miktardaki abone sayısına ulaşmalıyız…
Geçmişte bu dergiye emek vermiş bir kişi olarak, Kıyı Dergisi‘nin yeniden yayın hayatına dönmüş olmasını sevinç ve memnuniyetle karşılıyorum ama bu yetmez. Şimdi bu dergiyi yeniden diriltmeniz gerekmektedir. Kıyı Dergisi, Gençlerin ürünlerine açık olmalıdır. Öğrencilerle öğretmenlerin tartıştığı konular derginin konuları içerisinde yer almalıdır. Gençlerimizle bu dergi arasında bir bağ kurmamız gerekmektedir. Trabzonlu gençlerin hem yazar kadrosu bakımından hem de okuyucu olarak dergiyi sahiplenmelerinin önü açılmalıdır.
Kıyı Dergisi‘nin kamuoyunda ki etkisini artırmak için kurucusu Ahmet Selim Teymur adına Hat Sanatı, şiir ve beste gibi çeşitli dallarda yarışmalar düzenlenebilir ve kurucusu adına ödül de verilebilir.
Geçmiş dönemde, Kıyı Dergisi’nin yönetimsel hatalar sebebiyle yayın kesintisine uğramasından gerekli dersleri çıkarıp, yeni dönemde bu tarz içeriklerin seçimi ile ilgili daha hassas davranılması gerektiğine inanıyorum.”
MEHMET SALİH AKYÜZ: “KÜLTÜR VE SANAT,HATIRLATMA DOZUDUR.”
“Bu son zamanlarda Kıyı Dergisi‘nin tekrar yazım hayatına kazandırılması, sürekliliğinin sağlanabilmesi için gösterilen çabaları çok değerli buluyor ve önemsiyorum.
61 yılda farklı pek çok nedenle kesintilere uğramış olmasına rağmen tekrar yeniden yayın hayatına başlayabilmesi Kıyı‘nın ne kadar güçlü bir toprağa sahip olduğunu ne kadar güçlü bir iklimden geldiğini gösteriyor bize.
2005 ile 2011 yılları arasında üç dönem Mimarlar Odası Trabzon Şube Başkanlığı görevini yürüttüm.2019 Yerel seçimlerinde Trabzon Ortahisar Belediye Başkanlığı‘na adaylığım oldu.
Bu süreçlerde, görev alanlarımı halka ve topluma ulaşabilme araçları olarak gördüm. Yol arkadaşlarımızla mesleki bilgilerimizi toplumumuza aktarmaya gayret ettik. Şehrin tarihi hikayesini ortaya koyarak nedenleriyle yozlaşan, yok edilen değerleri, olması gereken kenti ve onunla beraber yaşatılması gereken kültürünü hatırlatmaya çalıştık.
Ne yazık ki son yıllarda şehirlere yapılan yıkıcı, yozlaştırıcı, fiziki müdahalelerden nasibimizi Trabzon Kenti olarak fazlası ile aldık. Okullar bölgesinde yani Trabzon Lisesi, Affan Kitapçıoğlu Lisesi, Sanat Okulları, Cumhuriyet Ortaokulu ve bunun gibi kızlı-erkekli gençlerimiz için güvenle kolay ulaşılır durumda olan, 19 Mayıs, Yavuz Sultan Selim ve Avni Aker Stadı gibi birçok spor alanları yok edildi ve o çocuklar spor yapmayı bıraktılar. Bu olay, Trabzon‘da spor kültürünün yok edilmesi
anlamını taşıyor. Zaman içinde daha iyi anlaşılacaktır sonuçları…
Üretmeyen, tüketim ekonomisinin getirdiği işsizlik ve gittikçe yoksullaşan bir kent ile karşı karşıyayız. Arap turizminin Kentimize nasıl zararlar verdiği ve satın aldıkları tartışılması gereken bir konudur.
Adaylığım dönemindeki seçim gezilerinde, motor tamircilerinde çırak olarak çalışan 13-15 yaşlarında o güzel yüzlü gençleri gördüm. Ellerinden çekip, omuzlarına tuttuğumda; Gülen yüzlerinde, gözlerinde ‘bizler için umut var mı? Mutlu bir geleceğimiz olacak mı?’ soruları can yakıcıydı. Son derece modern, farklı-farklı saç kesimleri ile çok sempatiktiler ve o kadar da yaşam sevinci ile doluydular.
Kültür ve sanat kaygılarımız ve çabalarımız, onları yaşama tutunduracak, güçlü kılacak aydınlık bir geleceğe ulaşmak için akıl yollarını açacaktır.
Kültür ve sanat, her ne kadar farklı Hissetsek, farklı düşünsek de ne kadar aynı olduğumuzu, kim olduğumuzu ortaya çıkarız. Toplumun barış içinde, birlikte yaşama, adaletli paylaşma, cesaret ve çabalarına araç olur.
Kısaca hatırlatma dozudur. Kültür-sanat; gençlerimize ulaşmak, onları anlamak ve gençlerimizi bu faaliyetlerin bir parçası haline getirmek gerekir. Şehirlerimizde hikayeleri efsane olmuş model karakterleri ortaya çıkarmak, kültür-sanat yayınlarına ilgiyi artıracaktır.
Yaratılan bütün zorluklara rağmen bu yolda emek veren tüm aydın insanlarımıza sonsuz teşekkür ediyorum.”
Trabzon Düşünce ve Kültür Platformu üyeleri,”Adalet Nöbeti” tutan Gezi Direnişçilerine destek verdi
Trabzon Düşünce Kültür Platformu üyeleri, söyleşi ve forum konuşmalarının ardından, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi önünde Gezi Davası‘nda tutuklanan Mücella Yapıcı,Can Atalay ve Tayfun Kahraman için “Adalet Nöbeti” tutan Gezi Direnişçileri ve STK temsilcilerine destekte bulundular.
TMMOB Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu ve Trabzon Düşünce ve Kültür Paltformu Başkanı Av.Muammer Aydın,toplanan kalabalığa açıklamada bulunarak, ‘alınan tutuklama kararının hukuki olmaktan çok siyasi olduğunu ve hukuk eliyle demokratik kitle örgütlerini korkutmak ve susturmak amaçlı alınan bu kararların Türk Demokrasisine ve sosyal Hukuk devleti ilkelerine aykırı olduğunu ifade ederek‘, “yılmayacağız ve susmayacağız” diyerek tutuklama kararına tepki gösterdiler….