Atatürkçü Düşünce Derneği(ADD) kurucu Başkanı-Hukukçu-Cumhuriyet Gazetesi yazarı Prof. Dr. Muammer Aksoy, 32 yıl önce bugün katledildi…
Yaşamı boyunca tam bağımsız Türkiye mücadelesi veren, laikliğin yılmaz savunucusu, ödünsüz Kemalist Prof. Dr. Muammer Aksoy, 32 yıl önce bugün, evinin önünde uğradığı suikast sonucu katledildi. 1961 Anayasası’nın hazırlanmasından Ulusal Petrol Davası’na, üniversite özerkliği ve basın özgürlüğünden hukukun üstünlüğüne kadar her alanda yurtseverce çalışan Aksoy, “Devlet hukukla yaşar” diyerek, yaşamı boyunca hukuk mücadelesi verdi.
Cumhuriyet Gazetesi yazarı, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Kurucu Genel Başkanı, Ankara Barosu ve Türk Hukuk Kurumu’nun eski başkanlarından Prof. Dr. Aksoy, 32 yıl önce, 31 Ocak 1990’da, Bahçelievler’deki evine girerken yaşamdan koparıldı. Yaşamının her anında tam bağımsız, laik, demokratik bir hukuk devleti mücadelesi veren ve “ateşli bir hatip, inanmış bir laik ve kararlı bir Atatürkçü” olarak nitelendirilen Aksoy, 1950’lerde üniversitelerin akademik özgürlüğünün yanı sıra basın özgürlüğü konusundaki mücadelesi ile ön plana çıktı. “İdari olarak özerk olmayan üniversitelerin, bilimsel olarak da özerk olmadıklarını” vurgulayan Aksoy, üniversite özerkliğini sıkı sıkıya savunurken, Turhan Feyzioğlu’nun 1956’da Demokrat Parti eleştirisi nedeniyle dekanlık görevinden alınması üzerine tepki göstererek, üniversitedeki görevinden istifa etmişti.
ÖĞRETMENLERİ SAVUNDU
Yazdığı yazılar ile sadece eleştiride bulunmayan, çözüm önerileri de sunan Aksoy, 1961 Anayasası’nın hazırlanması sırasında görev alarak, çözüm önerilerini yaşamaya geçirmeye çalıştı. Aksoy, anayasanın hazırlanması sürecinde komisyon sözcülüğünü yaptı ve “Türkiye’nin en özgürlükçü anayasası” olarak nitelendirilen 1961 Anayasası’nın altına imza atan isimlerden oldu. Aksoy, 1960’larda, anayasanın yanı sıra Ulusal Petrol Davası’nda Türkiye’nin ulusal çıkarlarını savundu ve “yabancıların, ormanlar dahil Türkiye’nin her yerinde petrol aramasına” olanak tanıyan yasaya karşı davada avukatlık yaptı. 12 Mart 1971 Muhtırası’nın ardından tutuklanan, daha sonra tahliye edilen Aksoy, bu dönemde Atatürkçü öğretmenlerin yanında durarak, görevden atılanların ücretsiz avukatlığını yaptı. Aksoy, bu mücadeleye yönelik kaleme aldığı “Devrimci Öğretmenin Kıyımı ve Mücadelesi” kitabını basacak yayınevi bulunamaması nedeniyle evini satarak kitabı bastırdı, “öğretmenlerin kitap alacak parası olmadığı” düşüncesiyle öğretmenlere ücretsiz verdi. Aksoy, 1977’de CHP’den milletvekili olarak bu görevini 12 Eylül 1980’deki askeri darbeye kadar sürdürdü.
‘YOK ETME ÇABASI İÇİNDELER’
1980’lerde, laikliğe ve hukuk devletine yönelik saldırıların artması üzerine mücadelesini yoğunlaştıran ve Ankara Barosu Başkanlığı da yapan Aksoy, 1989’da ise arasında gazetemiz yazarı ve hocası Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Bahriye Üçok ve Münci Kapani gibi isimler ile birlikte ADD’yi kurdu. Aksoy, kuruluş gerekçesinde, “Atatürk’ün bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıştaki kimi olumsuz güçler, onun yeni Türk devletini yaratma doğrultusunda ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919’un üzerinden tam 70 yılın geçtiği bu günlerde, Atatürk devrim ve ilkelerine karşı, açık ya da kapalı saldırılarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, planlı ve sinsi bir çalışma ile o devrim ve ilkeleri gelecekte yok etmek çabası içindeler” tespit ve uyarısında bulundu.
‘4 YILDA 1 GÜN DEMOKRASİSİ’
Yaşamının her anında örgütlü mücadele veren ve sürekli üreten Aksoy, “Mustafa Kemal olamayanlar hiç değilse Askeri Tıbbiyeli Hikmet Bey olabilmeli” derken, 1973’te kaleme aldığı “Devlet Hukukla Yaşar” başlıklı yazısında, günümüze de ışık tutan şu sözleri kaleme aldı:
“4 yıl için seçilmiş yöneticiler her kötülüğü işleme olanağına sahip olabiliyorlarsa, onların, hakkı ve hukuku değil, kendilerinin keyfini ve arzularını egemen hale getirmeleri ve kişileri ezmeleri caiz ve mümkünse, vatandaş, sadece seçim günü demokrasiyi yaşıyor, geri kalan günlerde bunaltıcı bir diktatörlük havası içinde yaşamak zorunda kalıyorsa, o seçimli yönetimin adı, en cömert bir değerlendirme ile ‘4 yılda bir gün demokrasisi’ olabilir.”
‘HALKÇI EĞİTİM’
Aksoy, ölümünden sonra “Laikliğe Çağrı” adıyla kitaplaştırılan yazısında, laikliğin içinde bulunduğu tehlikeye dikkat çekti. İsimsiz telefonlar ve tehditler alan, kısa bir süre sonra da katledilen Aksoy, 1971’de Atatürkçülüğün nasıl olmayacağını şu ifadeler ile açıkladı:
“Evet, yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizin, petrollerimizin, borakslarımızın ve bütün stratejik madenlerimizin yabancıların elinden kurtarılmasını savunmadan Atatürkçülük olmaz. Kültür emperyalizmine karşı direnmeden bütün köylünün ve tüm halkın Köy Enstitüleri’ndeki yönteme benzer (üretime yönelmiş) halkçı ve gerçekçi bir eğitimin bütün meyvelerinden fiilen faydalanmasını sağlayacak bir eğitim reformunu savunmadan Atatürkçülük olmaz. Gerçek ve köklü bir toprak reformunun hızla uygulanması savunulmadan Atatürkçülük olmaz. Ağır sanayi ve milli savunma sanayiini de kapsayan ulusal bir sanayi için savaşmadan Atatürkçülük olmaz. Her Türkün iş, konut ve sosyal güvenlik sahibi olmasını sağlayacak bir ekonomik düzenin kurulması amacıyla mücadele etmeden Atatürkçülük olmaz. Türk halkına ve toplumuna hiçbir yarar ve hizmet sağlamadan halkın sırtından milyonlar kazanan ve döviz kaçakçılığını olağan hale getiren bir ithalat ve ihracat sistemini reddetmeden Atatürkçülük olmaz. Köylünün ve işçinin sömürülmesine, tefeci ve aracıların milyonlarca Türk köylüsünün ve işçisinin kanını emmesine göz yumarak Atatürkçülük olmaz. On binlerce aileyi soyarak ve on binlerce gence bilgiye dayanmayan diplomalar vererek açıkça diploma ticareti yapan özel yüksekokulların devamını savunarak Atatürkçülük olmaz. Devleti kendi çiftliği, kamu görevlilerini kendi özel kahyaları sanarak arpalık dağıtan ve modern haraç yöntemleriyle kesesini dolduran siyaset madrabazlarını ve avanesini hoşgörürlülükle karşılamak, Atatürkçülükle bağdaşamaz.”
UĞUR MUMCU: ‘TEK BAŞINA ORDU’
Aksoy’un cenazesinde en önde fotoğrafını taşıyan öğrencisi, gazeteci Uğur Mumcu, Aksoy’u 31 Ocak 1991’de, “Aksoy, bir düşünce ve kavga adamıydı. Tek başına bir ordu gibi savaşırdı. Bu savaşta alçakça ve sinsice kurşunlanarak öldürüldü” ifadeleri ile tanımladı. Mumcu da Aksoy gibi suikast sonucu yaşamdan koparıldı.
ADD GENEL BAŞKANI HÜSNÜ BOZKURT: ‘DÜŞÜN İNSANI’
ADD Genel Başkanı Hüsnü Bozkurt: “Muammer Aksoy; bir bilim insanı, öğretmen, aydın, namuslu bir politikacı, gerçek bir devlet adamıydı. 12 Mart faşizminin demir parmaklıklar ardına sığdıramadığı bir hukukçu, düşün insanı, Atatürk ilke ve devrimlerinin kararlı savunucusu ak saçlı bilgeydi. Ulusal petrol davamızın, madenlerimizin yılmaz savunmanı, devrimci öğrencilerin tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye mücadelesinin ve öğretmen örgütlülüğünün öncüsü, avukatıydı. Karşı devrim karanlığına karşı “Tehlikenin farkında mısınız?” çığlığını ilk yükselten aydınlardan biriydi. 49 arkadaşı ile 19 Mayıs 1989’da ADD’yi kuran, bedelini 8 ay sonra canı ile ödeyen bir Kemalist’ti. Girdiği her savaşımda, yürüdüğü her yolda tek başına bir ordu kadar etkili, güçlü, ilkelerinden asla ödün vermeyen bir devrimciydi.“dedi
THK GENEL BAŞKANI NAİL GÜRMAN ‘TÜRK MİLLİYETÇİSİYDİ’
THK Genel Başkanı Nail Gürman: “Uzun yıllar THK Başkanlığı’nı yaptı. Devletin hukukla yaşayacağı konusundaki inancı, kararlılığı ve mücadelesi, bize her zaman ışık tuttu. Muammer Hoca, Türkiye’yi uluslararası alanda da onurla temsil etmiş bir insan. Uluslararası alandaki mücadelesinde tam bir Türk milliyetçisi, ulusal iradenin, hukukun saygın bir savaşçısı olarak görev yapmıştır. Ne yazık ki yazdıklarından söylediklerinden tam olarak faydalanamadık. Fevkalade çalışkan, disiplinli, inancına ve görevine bağlıydı. Kızılay’dan Meclis’e, Meclis’ten Ulus’a kadar elinde ağır çantasıyla yürüdüğünü bilirim. Olağanüstü bağımsız, özgür bir iradeydi. İsmet Paşa’ya ve Bülent Ecevit’e karşı inandıklarından bir kelime geri adım atmamıştır.“
IŞIK AKSOY (MUAMMER AKSOY’UN OĞLU): ‘BİR ÖĞRETMENDİ’
Aksoy’un oğlu Işık Aksoy, Orhan Tüleylioğlu’nun Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) tarafından basılan “Neden Öldürüldüler?” kitabının üçüncü cildinde, babasını şöyle anlatmıştı:
“Haksızlık ve yanlışlıklara karşı mücadeleci bir kişiliği olduğundan kendisini tanıyanlara, hayatının zorluklar ve savaşlarla geçebileceğini, hatta hapis bile yatabileceğini söylemişti. Fikir ve görüşlerini, fikri düzeyde sonuna kadar savunur, kendi çıkarını düşünmeksizin ülkesi için sanki zamana karşı yarışırcasına durmaksızın çalışırdı. Ayrım yapmaksızın herkesin yardımına koştuğu için boş zamanı olmazdı. Mağdur durumda olanların davalarına ücretsiz bakar ve gerektiğinde masrafları kendi cebinden karşılardı. Özellikle ülke sorunları konu olduğunda akan sular dururdu. Ülke çıkarlarını bütün değerlerden üstün tutan, Atatürk ilkelerini, laikliği, cumhuriyeti, çağdaşlığı, demokrasiyi, tam bağımsızlığı, sosyal devleti, hukuk devletini benimsemiş ve onların yılmaz savunucusu, bir öğretmendi Aksoy.”
Atatürkçü Düşünce Derneği Samsun Şubesi de basına ve Kamuoyuna kurucu başkanları Muammer Aksoy ile ilgili açıklama yayınladılar.Şube başkanı Dr.ışık Özkefeli ismi ile yazılı yapılan açıklama şu şekilde:
“MUAMMER AKSOY’U KATLEDİLİŞİNİN 32. YILINDA SAYGIYLA ANIYORUZ.“
Küresel güçlerin beslediği yerli işbirlikçilerinin Türk devletini Atatürk’ten ve onun ilerici yolundan uzaklaştırma çabalarının başladığı günlerde 50 hukukçu ve bilim insanı ile birlikte Atatürkçü Düşünce Derneğini kuran kurucu genel başkanımız Prof.Dr. Muammer AKSOY’UN bizce faili belli bir cinayetle aramızdan koparılmasının üzerinden 32 yıl geçti.
Onu katleden, tetiği çeken taşeron katilleri hala bulunamamış olsa da, Muammer Aksoy ve diğer aydınlarımızı katledilmesine emir verenler bizce bellidir.
Muammer Aksoy’un, Bahriye Üçok’un, Ahmet Taner Kışlalının, Uğur Mumcu’nun katline azmettirenler Atatürk’ün çizdiği yoldan yürüyen, tam bağımsız Türkiye ışığını taşıyan aydınlarımızdan korkan, bugünün BOP, o günün yeşil kuşakçı küresel güçleridir.
Çünkü Sevr mimarlarının büyük sömürü projelerinin önündeki en büyük engel ‘’Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk’ün tam bağımsızlıkçı, ilerici ve aydınlık yolunun takipçileridir, yani Atatürkçülerdir.
Muammer Aksoy’da ödünsüz bir Atatürkçüdür. Atatürkçü Düşünce Derneğinin kuruluş amacını şu şekilde kaleme almıştı; “ Atatürk ilkelerini her alanda ilerlemeye açık ve sürekli geliştirici nitelikteki düşünce sistemini, Devrimin bugünkü sonuçlarını ve yarınlara uzantılarını, Atatürk’ün düşüncelerini, davranışlarını, savaşımlarını ve yapıtlarını inceleme, araştırma konusu yapmak, bunlara karşı girişim, adım ve akımlarla yasalar çerçevesinde düşün savaşımı vermektir.”
Bu nedenledir ki;
Muammer Aksoy ve diğer kurucularımız Atatürk’ün tam bağımsızlıkçı ve ilerici birikimini gelecek kuşaklara aktarabilecek, her türlü sömürü ve gericiliğin karşısında, kurumsallaşmış, ülkemizin en demokratik kitle kuruluşu olan derneğimizi kurarak emperyal güçlerin projelerinin önündeki en dirençli engeller olarak görmüş ve bunun bedelini hayatları ile ödemişleridir.
Muammer Aksoy’un 73 yıllık yaşamı, tam bağımsızlık ve kamuculuk mücadeleleri ile doludur.
Hukukçu ve siyaset insanı kimliği ile Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş bir anayasaya sahip olabilmesi ve yeniden bir hukuk devleti kimliğine kavuşabilmesi doğrultusunda verdiği mücadele, bugünlere ders niteliğindedir.
“Yurdumuzun yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul ettiren, devletçilik” anlayışı ile ekonomik bağımsızlığın gereklerini her fırsatta vurgulamıştır. Bu doğrultuda, 1954 yılında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın petrol çıkartma yetkisini durduran ve yabancı petrol şirketlerine izin verenpetrol kanununa karşı “milli petrol davasını” başlatmış bir kamucuydu.
Muammer Aksoy Üniversitelerin özerkliği mücadelesinde 1957 yılında üniversite yasasında yapılan değişikliklerin üniversitelerin özerkliğine zarar verdiği gerekçesiyle üniversiteden ayrılan gerçek bir bilim insanı ve erdem sahibi bir aydındı.
Muammer Aksoy, bilimsel makaleleriyle de Türk ulusuna yön göstermeye çalışmış bir düşün insanı aynı zamanda Türkiye Öğretmenler Sendikasının ülke genelinde örgütlenmesine verdiği katkılar ile emekçi dostu ve örgütçü bir insandı.
’’Unutmamak lazımdır ki hürriyetler bedava elde edilemezler.”diyen Atatürkçü düşüncenin ödün vermez savunucusu 73 yaşındaki Prof. Dr. Muammer Aksoy 31 Ocak 1990 tarihin de saat 19.05’de evine girerken tüm bu tam bağımsızlıkçı ve ilerici mücadeleleri nedeni ile katledildi.
O gün aydınlarımızı katledenler, bugün muhalif olan tüm sesleri vatan haini ya da terörist yaftası ile karalayıp, hukuksuzca davalar açmakta ya da tutuklamaktadırlar.
Tüm Devrim şehitlerimizin olduğu gibi Muammer Aksoy da; Kalpaksız Kuvvayi Milliyeciler’in son temsilcilerinden biriydi. İnançlı, dirençli, kararlı ve mangal gibi yürekli… Korkaklığın, yılgınlığın ve dönekliğin moda olduğu günümüz Türkiye’sinde Aksoy adı artık bir kişilik anıtıdır. O’nu anarak görevimiz bitti mi?
Hayır! Son görevimiz hiç bitmeyecek.
Çünkü görev, demokrasiyi, özgürlükleri, Atatürk’ü ve laikliği savunmaktır.
Demokratik Laik Cumhuriyeti ve Sosyal Hukuk Devletini savunduğu için, cumhuriyete yönelen tehdit ve saldırlar karşısında bizleri aydınlatmaya, uyarmaya ve uyandırmaya çalıştığı için öldürülen tüm cumhuriyet devrimi şehitlerimizin tam bağımsızlık mücadelesinin onurlu sancağını bugün bizler taşıyoruz. Yılmayacağız, Karalıyız, KORKMUYORUZ ve bir adım geri atmayacağız.
Muammer Aksoy ve Tüm cumhuriyet devrimi şehitlerimizin manevi varlıkları önünde eğiliyor, saygı ve özlemle anıyoruz…