19 Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat fakültesi Tarih bölümü öğretim üyesi ve Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu, Trabzon Radyosu’na konuk oldu.
Tellioğlu 1915 olaylarını ve Soykırım iddialarını değerlendirdi.
”Soykırım iddiaları İftiradan ibaret”
Soykırım iddialarının iftiradan ibaret olduğunu ifade eden Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu, şunları söyledi;
Ermeni meselesi konusu Türk milletinin tarih boyunca uğradığı en büyük iftiralardan biridir. Bu iftiralarla beraber Türk milletine soykırımcı damgası vurulmaya çalışılıyor. Ermeniler, balkan kökenli bir kavim olduğunu biliyoruz. Ermenilerin Hunlardan yardım alarak Sasaniler’e karşı mücadele ettiğini biliyoruz. Selçuklular zamanında Türkler ile Ermeniler arasındaki temasların yoğunlaştığını da biliyoruz.
Türkler olarak Anadolu’ya geldiğimizde muhatabımız ve rakibimiz Ermeniler değil, Bizanslılar. Bu konu yanlış biliniyor. Biz Bizansların hüküm sürdüğü toprakları aldık, Ermenilerin değil. Bazı yayın organlarında bu konu yanlış bir şekilde ifade ediliyor. Kilise’nin yaydığı korku nedeniyle Ermeniler 1045’den 1071’e kadar bizim karşımızda kim varsa onun yanında yer aldılar. Ancak Malazgirt savaşının ardından bunlar Türk vatandaşı oldular. Selçuklu devletinin vatandaşı olarak yaşamaya başladılar. Türk vatandaşlığından kast ettiğim şey bu. Selçukluların yüksek hakimiyetini benimsediler.
”Ermeniler, Melikşah’ı Dünyanın En Adil Hükümdarı Olarak Gördü”
Ermenilerin Büyük Selçuklu Devleti Hükümdarı Melikşah’ı dünyanın en adil hükümdarı olarak gördüğünü vurgulayan Tellioğlu, ”Türkler kadar dünyanın farklı coğrafyalarına gidip farklı milletlerle bir arada yaşayan ikinci bir topluluk dünyada yoktur. Türkler tarih boyunca dünyanın her yerinde çeşitli devletler kurmuş ve farklı devletlerden insanlarla bir arada yaşamıştır bu özelliğiyle de dünyada öne çıkmıştır. Malazgirt savaşından sonra Ermeniler şunu görüyor ki Türkler, Ermenilerin din inancına, kıyafet seçimine herhangi bir müdahale etmiyor. Ermenilerden sadece devlete bağlı olmalarını istiyorlar. Bu da oldukça normal bir şey. Selçuklu Sultanı Melikşah öldüğü zaman Ermenilerin dediği şey çok önemlidir. Melikşah onları vergiden muaf tutarak onlara ekonomik kaynak sağladığı için Melikşah öldüğünde Ermeniler ” Dünyanın en adil hükümdarı Melikşah öldü” diyorlar.
Ermenilerin her zaman bir bağımsızlık fikri vardı. Ermenilerin büyük hayalleri var ama bunu gerçekleştirecek güce sahip olmadılar. Bağımsızlık istekleri doğrultusunda haçlılara destek sağladılar ve bir süre sonra haçlılar Ermenilere zulüm etti. Türklerden gördükleri hoşgörü haçlılardan göremediler ve böylece bir süre sonra haçlılara karşı Türklerden yardım istediler” diye konuştu.
”Ermeni Halkına Eşitlik Sağlandı”
Osmanlı Devleti’nin Ermeni halkına eşitlik sağladığını vurgulayan Telliioğlu; ‘Osmanlı Devleti, Ermeni Kilisesini Rum Ortadoks Kilisesi statüsüne yükselterek Ermeni halkına böyle bir eşitlik imkanı sağlıyor. Osmanlı döneminde bürokraside pek çok Ermeni yer almıştır. Ermenilerden rahatsız olunmadığı gibi maliye bakanı yapılan Ermeniler var. Ermeniler, hazineden sorumlu hale getirildi, Dış İşleri Bakanı yapıldı. Devletin onlara bakışı buydu. Sultanların özel doktorlarından bazıları Ermeni’ydi. Ermenilere canlarını teslim ettiler. İki toplum arasında böyle bir yakınlaşma var. Dini çıkardığımız zaman kültür olarak birbirimize çok benziyoruz. Fakat Osmanlı Devleti güç kaybetmeye başlayınca Amerika, İtalya, Fransa gibi dünyanın güçlü devletleri Ermenileri Osmanlı devletinden ayırabilecek unsurlar aramaya başladılar.
1880’li yıllardan itibaren Ermeni ayrılıkçı hareketi artık silahlı bir harekete dönüşmüştü. Bu arada Ermeni ayrılıkçı örgütleri kuruldu. Bunlardan bazıları Hınçak ve Taşnak örgütleriydi. Bunlar Osmanlı topraklarında kurulmadı. Osmanlı Ermenileri bunlara ilgi göstermedi. Hınçak Cenevre’de Taşnak ise Tiflis’te kuruldu. Osmanlı Ermenileri bu örgütleri ve bunları kuranları dikkate almadı. 1890’dan itibaren itibaren Kayseri, Yozgat, Erzurum, Çorum gibi şehirlerde isyanlar çıktı. Zamanla öyle bir duruma gelindi ki 1905’de Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid’e süikast düzenleyebilecek bir hale geldiler. Ermeni ayrılıkçı hareketi bu güce ulaşmıştı. 1. Dünya Savaşında eli silah tutan herkesi cepheye gönderdiğimiz zaman ayrılıkçı Ermeniler, cephe gerisinde mücadele eden Türk vatandaşlarımıza, kadınlarımıza, yaşlılarımıza saldırdı. Bu saldırıları önleyebilecek gücümüz olmadığı için 24 Nisan 1915’de bu ayrılıkçı örgütleri kapattık ve bunlara üye olan Ermenileri tutukladık. 24 Nisan olaylarının onlar açısından önemi bu örgütlerin kapatılmasıdır” şeklinde konuştu.
”Ermenilere Göre Bu Melese Bir Tarih Meselesi Değil”
Soykırım iddialarının Ermenilere göre bir tarih meselesi olmadığının altını çizen Tellioğlu şunları söyledi ;
”27 Mayıs 1915’te de zorunlu göç kanunu çıktı ve savaş bölgesinde yer alan ayrılıkçı Ermenileri savaş bölgesinden uzak tutarak, düşmanlarımıza yardım edemeyecekleri yerlere göç ettiriyoruz. Fakat bunu bir süreliğine yapıyoruz. Onların kısa süre sonra geriye döneceklerini hesaplayarak böyle bir politika izliyoruz. Geçici bir isyan kanunuyla onları göç ettirdik. Soykırım denilen mesele de burada gündeme geliyor. Soykırım iddialarına göre 1.5 Milyon Ermeni’yi bu göçler sırasında öldürmüşüz! Zaten Osmanlı’da yaşayan Ermeni nüfusun sayısı 1.2 Milyon civarında.
Tarih Kurumu ve Devlet olarak şöyle bir fikir tartıştık. Tüm arşivlerimizi açalım bir masa etrafında toplanalım, oturalım her şeyi belgeler ışığında konuşalım. Fakat Ermeniler buna yanaşmadı. Neden yanaşmadı? Ermenilere göre bu mesele tarihi bir mesele değil, bir kimlik meselesidir. Doğruluk oranı düşük bir meseledir. Ermeniler buna inanmış. Biden’ın soykırım açıklamaları da herhangi bir gerçeklik taşımamaktadır”