VİRA TRABZON ÖZEL HABER
✓ Trabzonspor’un eski görüntüsünden uzaklaşmasının nedenleri nelerdir?
✓ Trabzonspor Divan Kurulu, TFF Üzerinden Dizayn mı Ediliyor?
✓ TFF tarafından Divan Başkanı Ali Sürmen ve Divan Yöneticisi Mehmet Ongan’a verilen “teamül dışı” cezaların amacı nedir?
✓ Trabzonspor Divan Kurulu Yöneticisi Eczacı Mehmet Ongan’ı TFF’ ye şikâyet ettiği ve “Gammazlık” yaptığı iddia edilen kişi kimdir?
2020-2021 sezonu sona erdi ve Beşiktaş Şampiyon oldu. Beşiktaş taraftarı günlerdir sevinç içinde şampiyonluklarını kutluyorlar. Biz de Beşiktaş Kulübü’nü ve özellikle Sergen Yalçın’ı kutluyoruz…
Peki ya Trabzonspor? Neden Şampiyonluğa bu kadar uzak bir görüntü çiziyor? Bu Haber-Yorum yazımızda bunu incelemeye çalışacağız…
✓ Trabzonspor Neden Eski Gücünde Değil?
Trabzon şehri, tarihi birikimi ve kültürü ile Türkiye’nin çok önemli bir şehridir. O tarihi birikim ve kültürü ile çok değerli şahsiyetler yetiştirmiş olması ile tabii ki ne kadar övünse azdır. Övünmek ve sevinç duymak kısa süreli yaşanan duygulardır ve çok fazla sürülebilir de değildir. Sürdürülebilir olması için aynı şeyi en azından muhafaza etmek ya da yerine daha iyisini koymak gerekir. Trabzon şehrinin geçmişte olduğu kadar değer üretemediğini de görmek ve belirtmek durumundayız.
1983-84 sezonu sonunda kazanılan şampiyonluk sonrası Trabzonspor’un şampiyonluk hedefinden uzaklaşması ve şampiyonluğa yaklaştığı sezonlarda ise gerek saha içinde gerekse saha dışında yeterince organize olamaması sonucu kaçırılan şampiyonlukların gerek taraftar kesiminde gerekse de kulüp yöneticilerinde tramvatik durumlar ortaya çıkardığı bilinen bir gerçektir.
1980 yılı sonrası gümrük kapılarının açılması ve tüm yaşantımızın bilgisayar ve teknoloji ile entegre edilme çalışmaları yıllar içinde netice vermiş ve bugün yaşantımızın değişmez bir parçası olmuştur.
1980 yılından sonra sanayileşmenin devlet tekelinden çıkıp büyük kent merkezlerine yakın yerlere kurulması, özellikle Marmara bölgesini çekim merkezi haline getirmiş ve merkezi İstanbul olmak üzere; Kocaeli, Bursa ve Sakarya büyük oranda göç alarak nüfus hareketlenmesinin o bölgelere doğru kaymasına neden olmuştur. Marmara Bölgesi nüfus olarak ta, ekonomik olarak da dinamik bir güce erişmiş fakat ters orantılı olarak pek çok bölge gibi Doğu Karadeniz Bölgesi nüfus ve ekonomik olarak güç kaybetmiştir.
Uzun yıllar “İpekyolu” sınır ticaretinde stratejik bir noktada bulunan Trabzon şehri, 1980 sonrası ticaret yollarının alternatifi olmaktan çıkmış ve hükümet politikaları sebebiyle özendirilen yöre halkı ülkemizin diğer insanları gibi köyden şehre; şehirden büyükşehre taşınmasına ve şehrin dinamik enerjisini kaybetmesine, ekonomik olarak ta ciddi kayıplara neden olmuştur. Yani Trabzon şehri her bakımdan güç kaybederken, rakipleri her bakımdan güç kazanmıştır.
Bu tablo karşısında aidiyeti sağlam ve güçlü bir taraftar kitlesine sahip olan Trabzonspor bu olumsuzluklara rağmen ayakta kalmayı başarsa da; kurumsallıktan uzak ve başarısız yöneticilerin, kulüp yöneticiliğini siyaset ve ticaret için basamak olarak görmeleri, Trabzonspor’u siyasetin merkezine oturtmuş ve bu sebeple taraftar bütünlüğünün kaybolmasına ve taraftar grupları arasında ayrışmalar ve tartışmalar meydana gelmesine neden olmuştur.
Ülkemizde siyaset kurumu, geniş kitleleri elinde tutan futbol kulüpleri ile yakın temas kurarak oy devşirme yolunu tercih etse de; bu durum mali açıdan futbol kulüpleri ve yöneticilerin işine gelse de; Futbol kulüplerinin siyasallaşmasına neden olacak tehlikeli bir yöntemdir. Sonucunda hem siyaset kurumu hemde futbol kulübü bundan zarar göreceğini söylemek mümkün.
✓ Trabzonspor mu siyasetten, siyaset mi Trabzonspor’dan faydalanıyor?
Spor Kulüpleri ve dernekler siyaset kurumundan ve siyasilerden faydalanabilirler fakat siyaset kurumu ve siyasiler eğer kulüp ya da dernekten faydalanmaya kalkarsa o kulüp ya da derneğin siyasallaşmasına ve o siyasetin arka bahçesi olmasına neden olur ki; Trabzonspor’un yaşamakta olduğu en büyük problem bizce budur. Bu çizgiyi çok doğru çizmek gerekir. Bu merkezi siyasetin işine gelse bile kulüplerin siyasallaşmasına neden olan bir durumdur.
Trabzonspor’un siyasallaşma süreci Nuri Albayrak’ın AKP siyaseti tarafından desteklenip kulüp başkanlığına getirilişi ile başlamıştır. Kendisinin sportif olarak başarısız olması kulüp başkanlığının kısa sürmesine neden olmuş ve Sadri Şener göreve getirilmiştir. Sadri Şener geçmişteki başkanlık deneyimi ve yaşama bakış açısı sebebi ile AKP hükümetine çok yakın olmak istemese de kamuoyu baskısı ve dönemin Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Özak’ın markajından kurtulamamış ve bu vesileyle siyaset ile arasına koyması gereken mesafeyi istenilen düzeyde koyamamıştır. Sadri Şener, Sportif olarak başarılı olmuş bir başkan olarak ifade edilebilir. Şampiyonluk yarışında bulunmuş ve bize göre şampiyon olunan 2010-2011 sezonu sonrasını iyi yönetememiş ve transfere çok para harcamış bir başkan olarak eleştirilirken, sonrasında iş başına gelen başarısız başkanlar Sadri Şener’i aratır olmuşlardır.
Bizce asıl kırılma Sadri Şener’den sonra yaşanmıştır. Kulüp başkanlığına seçilen İbrahim Hacıosmanoğlu, AKP’nin Zeytinburnu-Kazlıçeşme Meydanındaki mitinginde Seçim otobüsünün üzerine çıkıp eline aldığı mikrofon ile AKP ve Genel Başkanına alenen güzelleme yapması, taraf olması AKP’ye oy vermeyen Trabzonsporluların incinmesine ve dönemin yönetimine mesafeli bakmasına neden olmuştur. Benzer uygulamalara sonraki kulüp başkanı Muharrem Usta döneminde de devam etmiş olunması, taraftar gurupları arasında fikir ayrılığı ve tartışmalar meydana gelmesine neden olmuştur. Gerek İbrahim Hacıosmanoğlu gerekse de Muharrem Usta dönemleri için taraftarların hafızasında yaygın olarak oluşan “kulübün paralarının fütursuzca harcandığı” yönünde bir kanaatin oluştuğunu söylemek mümkündür. Alınan vasat futbolculara ödenen milyonların yanında; takımdan gitmesi için bile bazı futbolculara ödenen paralar, kulüp tarihinde daha öncesinde pek karşılaşılan durumlar değildir.
Bu fütursuzca harcamalar sebebiyle kulübün borçları 1 Milyar TL’ye yükselmiş, kulüp yöneticileri bu borç yükü altında çareyi kulübün batmasına neden olan siyasetten aramaya, çözüm bulmaya uğraşmış ve pansuman tipi yöntemlerle şifa bulmaya çalışmışlardır.
Sadri Şener döneminden sonra Trabzonspor kulübü başkanı olan kişiler için “Hükümet valisi” statüsünde, hükümet tarafından görevlendirilen kişiler olduğu ile ilgili yaygın bir kanaat mevcuttur. Trabzonspor taraftarı kulübün siyasete uzak durmasını isterken, mevcut Başkan Ahmet Ağaoğlu ile bu konu tavan yapmış diyebiliriz.
Takımın başına getireceği teknik direktör için bile hükümet kanadının ‘ağzının içine bakmak’ durumunda kendini hisseden, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilen Trabzonspor Kulübü Divan Kurulu üyesi ve Eski Kulüp yöneticisi Ekrem İmamoğlu’nu tebrik etmekten korkan bir kulüp başkanının Trabzonspor’a vereceği bir katkı olabileceğini düşünmek aşırı iyimserlikten başka bir şey değildir.
✓ 3 Temmuz bir kırılma noktası mıdır?
Trabzonspor son yıllarda başarısız ve kötü yönetimler sonucunda eski görüntüsünden ve Türkiye Süper Ligi’ne kattığı heyecandan oldukça uzak bir görüntü çiziyor. Bize göre bunun pek çok sebebi olsa da; yaşanan sürecin en büyük sebeplerinden biri de, 3 Temmuz 2011’deki şike süreci ve sonra ki sürecin doğru şekilde yönetilememiş olmasıdır. Türkiye’yi yöneten siyaset, ”bu süreç doğru şekilde yönetilmesin, kapatılsın” diye de istemiş ve gereğini yapmış da olabilir. Buna dair çokça emare de kamuoyu tarafından bilinmektedir.
2010-2011 Sezonunda görevde olan Sadri Şener’den sonra Trabzonspor’da görev alan başkanların hepsi AKP Hükümeti tarafından bir çeşit görevlendirme ile görev almış kişilerdir. Buna şuan ki başkan Ahmet Ağaoğlu da dahildir. Bu işleri kotaran ve yöneten kişinin de Damat Berat Albayrak olduğu Trabzon kamuoyunda bilinen bir gerçektir.
Yani bu konuyu özetlersek; Şike sürecinden sonra AKP Siyaseti Trabzonspor’u rehin almıştır. Trabzonspor’un menfaatlerinden çok AKP Hükümeti’nin menfaatlerini önceleyen yöneticiler iş başına getirilerek, Trabzonspor Camiasının sesi kısılmış ve haklı olduğu davada haksız duruma düşürülmüştür.
Trabzonspor Kulübü’nün bu denli siyasetin esaretine düşmesi camiada ayrışmalara neden olmuş, bu ayrışmalar haklı olduğu davalarda bile farklı seslerin çıkmasına neden olmuş ve bir bütünlük içerinde hakkını arayamadığı gibi, gasp edilen haklarını da geri alamamıştır. Tüm bu olayları medyadan takip eden taraftarlar, olup-bitenler karşısında bir duruş sergileyememiş ve takıma olan heyecanını da günden-güne kaybetmiştir.
Bir başka konu ise; Türkiye Cumhuriyeti’nin üretim ekonomisinden vazgeçmesi ile birlikte özelleştirme ve bazı kamu ihaleleri sayesinde palazlandırılan siyaset, müteahhit ve mafya ilişkileri özellikle futbol kulüplerinde maalesef kendine yer bulmuştur. Futbol bilgisi olmayan bu kişiler tarafından yönetilen futbol kulüpleri içerisinde maalesef Trabzonspor’da yerini almış ve yer almaya devam etmektedir. Türk Futbolunun yeterince gelişememesinin ana nedenlerinden biri de; “Futbolun içinden gelmeyen kişilerin, futbolu bilmeyen kişilerin futbolu yönetiyor olmasıdır.”
Diğer bir husus ise; futboldaki yabancılaşmadır. Bu cümleden kastımız sadece yabancı oyuncular değildir. Trabzonspor mantık ve mantalite olarak ta kendine yabancılaşmıştır. Hali hazırda Süper Lig’de ki takımlar içerisinde en çok yerli futbolcu barındıran takım olma hüviyeti bizim için bir teselli değildir. Olmamalıdır.
Trabzonspor efsanesi ve başarısının ortaya çıkışına bakarsak; Alt yapısından yetiştirdiği pek çok yerli oyuncu ile başarıyı yakalamış, bu yüzden tüm kamuoyunun takdirini kazanmış ve büyük bir taraftar kitlesine sahip olmuştur. Anadolu Takımlarına model olmuş bir takımın kökleri ile bağlantısının kopması hem kamuoyu desteğini kaybetmesine hem de ekonomik olarak güçlü rakipleri ile rekabet edebilmek için kendi bütçesinin çok üzerinde para harcamasına ve çok büyük bir borç altına girmesine neden olmuştur.
2019-2020 Sezonunun son haftalarında Başakşehir Spor Kulübü ile girilen Şampiyonluk yarışında, şampiyonluğu rakibine kaptırarak taraftar üzerinde hayal kırıklığı yaratan Trabzonspor’da, yukarıda saydığımız sorunların dışında bir de kişisel çıkar hesapları ve koltuk kavgaları Trabzonspor Kulübü’nün başarısına engel teşkil eden diğer bir husustur.
✓ Şu sıralar Trabzonspor’da gerçekleşecek olan Divan Kurulu Seçimi öncesi yaşanan bazı olayları da incelemekte ve yorumlamakta yarar görüyoruz.
Trabzonspor Camiasının yakinen tanıdığı isimlerden oluşan bir gurubun, Türkiye Futbol Federasyonu Başkan Vekili Mehmet Baykan’ı geçen yıl bir yemekte ağırlaması camiada rahatsızlığa neden olmuş ve yemeği organize eden Trabzon Kültür Derneği Sekreteri Erdal Atalay ve bu yemeğe katılanlar, Trabzonspor kamuoyunda tepki ile karşılaşmıştı…
Geçtiğimiz sezon sonu Trabzonspor ile Başakşehir Spor Kulübü arasındaki şampiyonluk yarışının kritik bir sürece evrildiği günlerde; İstanbul Beylerbeyi’nde düzenlenen bir yemek, katılımcıları sebebi ile Trabzonspor kamuoyunda tepki ile karşılanmıştı. Eski yöneticilerden Erdal Atalay‘ın düzenlediği yemeğe; Trabzon Barosu’nun, Türk futbolu ile Trabzonspor’a zarar verdiği gerekçesiyle hakkında suç duyurusunda bulunduğu TFF Başkan Vekili Mehmet Baykan’nın ağırlandığı ve Trabzonspor Eski Asbaşkanı Hayrettin Hacısalihoğlu, TFF yöneticisi Ali Düşmez, Galatasaray spor kulübü eski yöneticisi Ergün Gürsoy, TFF Eski Yöneticisi Lütfi Arıboğan, Süheyl Önen, Bilgin Aygül, Cahit Erdem, Bülent Akyazıcı’nın da katılması Trabzonspor Kamuoyunda tartışma konusu oldu.
Gelen Tepkiler üzerine açıklama yayınlayan Dr. Erdal Atalay, Trabzonspor Divan Kurulu Başkanı Ali Sürmen’den destek açıklaması bekledi. Divan Başkanı Ali Sürmen de beklenilenin aksine “yemeğin zamanlaması” üzerine eleştirilerde bulununca istenmeyen adam ilan edildiği konuşuluyor.
✓ Divan Kurulu Başkanlığı yarışı kişisel hesaplaşmaya mı döndü?
Trabzon Kültür Derneği’nin Beylerbeyi Tesisleri’nde düzenlenen bu yemek, geçmişte çok yakın dostlukları olduğu bilinen Erdal Atalay ve Hayrettin Hacısalihoğlu’nun, Ali Sürmen ile aralarının bozulmasına ve Pandemi şartları sebebiyle ertelenen Trabzonspor Divan Kurulu Seçimi üzerinden bir hesaplaşmaya kadar uzandığı görülüyor.
Aradan geçen birkaç ay içerisinde Trabzonspor Divan Kurulu ile ilgili yerel basına demeçler verdiği görülen Erdal Atalay’ın 26 Ocak 2021 tarihinde yayınlanan açıklamasında; Trabzonspor Divan Kurulu Başkanı Ali Sürmen’e çeşitli konularda eleştirilerde bulunduğu ve bir sonra ki hamlesi de; 13 Nisan 2021 tarihinde medyaya yansıyan ve altında Erdal Atalay, Muhittin Öztürk, Hayrettin Hacısalihoğlu, Süheyl Önen ve Bülent Akyazıcı’nın imzası bulunan bir diğer yazılı açıklama oldu.
Yapılan açıklamada; mevcut Divan Kurulu Başkanı Ali Sürmen’in görevini kötüye kullandığı iddia edilirken yeniden aday olmasının da etik olmadığından bahsedildi. Daha önce Divan Başkanlığına adaylığını açıklayan Bülent Akyazıcı’nın da bu açıklamada isminin yer alması dikkat çekti.
✓ Trabzonspor Divan Kurulu, TFF Üzerinden Dizayn mı Ediliyor?
✓TFF tarafından Divan Kurulu Başkanı Ali Sürmen ve Divan Kurulu Yöneticisi Mehmet Ongan’a verilen “teamül dışı” cezaların amacı nedir?
Trabzonspor Kulübü’nün, TFF Disiplin ve Tahkim Kurulu’nun seçim ile görev alması yönünde FİFA’ya yaptığı başvuru üzerine, Trabzonspor Kulübü’ne tehdit gibi açıklamalarda bulunan TFF Başkanı Nihat Özdemir’e cevap veren Divan Kurulu Başkanı Ali Sürmen,50 Bin TL ve 45 gün hak mahrumiyeti cezası aldı.
Nihat Özdemir’in “Lisansınızı iptal ederiz” tehdidine karşılık “Trabzonspor’a kimse parmak sallayamaz! Haddini Bilsin! Psikoloğa görünsün!” açıklaması sebebiyle Trabzonspor Divan Kurulu Başkanı Ali Sürmen’e verilen ceza şaşkınlıkla karşılandı. Divan Kurulu’nun tüzel bir kişiliğe sahip olmamasından kaynaklı olarak, teamüllere pek uygun olmayan bu cezanın Anayasa Mahkemesi’ne taşınacağı gelen bilgiler arasında…
✓Trabzonspor Divan Kurulu Yöneticisi Eczacı Mehmet Ongan’ı TFF’ye şikâyet ettiği ve “Gammazlık” yaptığı iddia edilen kişi kim?
Trabzonspor -Hatayspor maçı sonrası, maç içindeki hatalı kararlara öfkelenerek sosyal medya hesabından TFF ’ye yönelik ağır eleştirilerde bulunduğu iddia edilen Mehmet Ongan’a, TFF Tahkim kurulu tarafından 75 gün hak mahrumiyeti cezası verildi. Geçtiğimiz günlerde açıklanan PFDK Kararlarında Mehmet Ongan’a 75 gün hak mahrumiyeti kararının oy çokluğu ile verildiği görüldü. Yapılan açıklamada; “TRABZONSPOR A.Ş. görevlisi MEHMET ONGAN’ın, TFF ve mensuplarına yönelik hakaretleri nedeniyle FDT’nin 41/1-c ve 10/2. maddeleri uyarınca 75 GÜN HAK MAHRUMİYETİ CEZASI ile cezalandırılmasına, (oyçokluğu) karar verilmiştir” ifadelerine yer verildi.
Mehmet Ongan’ın sosyal medya hesabından yaptığı ve 1-2 saat sonra pişmanlık duyarak kaldırdığı iddia edilen eleştiriyi yine Divan Kurulu’nun mevcut yönetimine muhalif olan Trabzonsporlu bir gazeteci ismin ekran görüntüsü alarak TFF’ye şikayet ettiği iddia ediliyor.
Bu iddia, Trabzon yerel basınında geniş yer buldu ve bu hareketi yaptığı iddia edilen gazeteciyi yerel basın “gammazlık” olarak değerlendirerek tepki gösterdi. Biz de öyle değerlendiriyoruz. Eğer bu olayı bir haber olarak yayınlasaydı kendisine böyle bir eleştirimiz olamazdı. Gazetecilik mesleğini “Muhbirlikten-Muhabirliğe” taşıyamayan ve daima bir gücün gölgesinde olmayı kendilerine yaşamsal olgu olarak görenler, kendilerine haksızlık ve mesleklerine de saygısızlık yaptıklarını bilmeleri gerekir. Unutulmamalıdır ki; “Gölgede duranın, gölgesi olmaz.”
Diğer bir iddia ise; bahsedildiği gibi bir gazetecinin değil ama Divan Kurulu’na muhalif olan ekipten birinin bu ihbarı ya da iddiayı ortaya attığı yönünde…Ancak netice itibari ile Divan Kurulu yöneticisi Mehmet Ongan’ın “teamül dışı” bir cezayı almasına vesile olduğu da bir gerçektir.
Sevmediğiniz, rakip gördüğünüz ya da rakip olduğunuz bir kişiyi ekarte edebilmek ve zayıflatmak için yapılan bu tip “ayak oyunları” için bizler, toplum olarak “bel altından vurmak” diye değerlendirir ve hoş karşılamayız. Geleneklerine bağlı ve aidiyet duyguları çok güçlü insanların yaşadığı Trabzon şehrinde böyle bir olayın meydana gelmesi şehirdeki geleneksel ve kültürel yapınında bozulduğuna işarettir.
Daha önce de Ergenekon Operasyonlarının başlangıcına vesile olan Ümraniye’de ki bir gecekondu da patlayıcılar olduğu ihbarı Trabzon’dan Şevki Yiğit ismi ile yapılan ihbar ile başladığını hatırlatalım. Toplumun menfaatinden yana olmayan, kişlerin çıkarlarına hizmet eden bu tip davranışların hoş bir davranışlar olmadığını ve şehrin insanına yakışmadığını da belirtelim…