Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) YÖnetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, Rize ve Artvin’de meydana gelen sel ve heyelanlara ilişkin bir açıklama yayınladı.
Koramaz, yayınladığı açıklamada Rize ve Artvin’de yaşanan sel olaylarının doğal afet olmadığını vurguladı.
”Su Akar Yolunu Bulur! Yaşanan Seller, Doğal Afet Değildir. Doğal Olaylar, Doğal Afet Olmasın!” Başlıklı açıklamada şu ifadelere yer verildi;
”Geçtiğimiz hafta içerisinde Rize ve Artvin’in ilçelerinde yaşanan sel felaketlerinden etkilenen tüm yurttaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz.
Ülkemizin birçok yerinde değişik zamanlarda yaşanan felaketlerle birlikte, son yıllarda özellikle mevsim yağışlarına bağlı olarak Doğu Karadeniz Bölgesi’nde sel, taşkın ve heyelanlar adeta bu bölgenin “rutini” hale gelmiştir.
1998 Haziran ayında Batı Karadeniz, 1998 Ağustos ayında Trabzon Beşköy, 2020 Ağustos ayında Giresun ve bu ay içerisinde gerçekleşen Rize ve Artvin’i teslim alan sel felaketleri…
Sel, taşkın ve heyelan, “doğal olaylar” olup yüzyıllardır dünyanın her yöresinde yaşanmaktadır ve de dünya var oldukça doğanın doğallığında yaşanacaktır. Bu doğa olaylarının afete dönüşmesi ise doğal bir olay değil, insanın doğaya olumsuz müdahalelerinin bir sonucudur. Yağışlar günümüzde insan müdahaleleri ile maalesef sel ve taşkına dönüştürülerek insan kaynaklı doğal afetler yaratılmaktadır. Sel, taşkın ve heyelan, ülkemizi yönetenlerce son dönemlerde “doğal afet” olarak sunuluyor ise de, bunun gerçek nedeni iklim ve doğa değil, insanın doğaya rant odaklı umursamaz çıkarcı müdahaleleridir.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) olarak Rize ve ilçelerindeki can ve mal kayıplı felaket üzerine 16 Temmuz 2021 tarihli ve “Çarpık Kentleşme ve Doğa Katliamlarını, Doğa Affetmiyor!” başlıklı Basın Açıklamamızda şu saptamalarda ve çözüm önerilerinde bulunmuştuk: “Son yıllarda yaşanan sel felaketlerinin temel nedenleri, iklim değişikliğinden ziyade, insan kaynaklı doğa tahribatları, yanlış su politikaları, HES’ler, plansız ve çarpık kentleşme, yetersiz altyapı ile merkezi ve yerel yönetimlerin kentleri rant politikalarına teslim etmesidir. Dereler üzerinde, birbirinin peşi sıra onlarca HES kurularak, doğal akış engellenmektedir. Bu nedenle; yanlış su yönetimi ve HES politikaları sonlandırılmalıdır. Çarpık kentleşme sonucu, dere taşkın alanları ve dere yatakları yapılaşmaya açılmıştır. Dere yatakları acilen rehabilite edilmeli, heyelan riski olan alanlar yapılaşmaya açılmamalı bu alanlar üzerindeki mevcut yapılar kaldırılmalı ve tekrar yapılaşmaya açılmaması için Anayasal korumaya alınmalıdır. Öte yandan büyük bir yanlış olan Karadeniz sahil yolu yüksek eğimle gelen suyun drenajını engellemekte, meydana gelen su baskınları pek çok vatandaşımızın ölümüne sebep olmaktayken Karadeniz Bölgesindeki 11 ilden geçerek Sakarya’ya ulaşan sahil yolunun devamının yapılması olsa olsa aymazlıktır. Hızlı nüfus artışından dolayı kentlerimizin altyapısı yetersizdir. Özellikle büyük kentlerimizde bulunan birleşik kanalizasyon sistemleri aşırı yağışlarda yetersiz kalmaktadır. Büyükşehirler başta olmak üzere, tüm yerleşim birimlerinde ayrık sistem kanalizasyon altyapısı oluşturulması için yerel yönetimlere yeterli kaynak ayrılmalıdır. Doğa katliamları devam ettikçe, yerleşim birimlerimiz rant politikalarına teslim edilerek beton ve asfalt yoğunluğu arttırıldıkça sel ve taşkınların olması kaçınılmazdır.”
Siyasi iktidarı, algı yönetimi ile “heyelana dayanıklı çaylıklar” gibi yeni günah keçileri arama yerine ya da “dere yataklarına yaklaşmayın” gibi gerçekçi olmayan söylemler yerine, rant ve çıkardan uzak şekilde doğayı ve insanı gerçekten koruyan politikaları ivedilikle uygulamaya davet ediyoruz.
Uyardık, uyarmaya devam ediyoruz. Doğa katliamları devam ettikçe, yerleşim birimlerimiz rant politikalarına teslim edilerek beton ve asfalt yoğunluğu arttırıldıkça sel ve taşkınların olması kaçınılmazdır.
Doğal olayları rant ve çıkar hırsıyla afetlere çevirmeyelim. Doğa ile uyumlu yaşayalım. Bu dünya bizim, hepimizin.”