Marmara Denizi’nde yaşanan deniz salyası (müsilaj) sorununa ilişkin Yükseköğretim Kurumu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç başkanlığında bilim insanları toplantı yaptı.
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Barış Salihoğlu, müsilaja ilişkin Marmara’da yaptıkları son çalışmalara ilişkin, “Müsilajın yüzeyin altında da çok yoğun olduğunu, sadece yüzeyde değil, yüzeyin altında da gördük. Bu risk halen sürüyor. İşin birçok yönüne bakmak gerekiyor, sadece müsilaj değil. Biyolojik, kimyasal yapı, hepsini bir arada hesaplamamız gerekiyor” dedi.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç başkanlığında yapılan, “Denizlerimizdeki Müsilaj Sorununa Yönelik Akademik Çalışmaların Değerlendirme Toplantısı” konunun uzmanlarını bir araya getirdi. Toplantıda, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Melek Okyar ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barış Salihoğlu, müsilaj sorununa ilişkin sunum yaptı.
“HASTALIK YAPICI BAKTERİ VE VİRÜS BULUNDURMASI NEDENİYLE SAĞLIK SORUNU MEYDANA GELEBİLİR”
Toplantının açılış konuşmasını yapan Saraç, Marmara Denizi’nde görülen müsilajın, kirliliğin yanı sıra denizin üst tabakasında balıkçılığı da etkilediğini belirterek, “Ekonomik kayıplara da sebep olmuştur ve olmaktadır. Burada bünyesinde hastalık yapıcı bakteri ve virüs bulundurması nedeni ile bir sağlık sorununun da meydana gelebileceğinin bilincinde olmamız gerekmektedir” dedi.
“İVEDİLİKLE HAREKETE GEÇMELİYİZ”
Müsilaj sorununun ekonomik, turizm, balıkçılık ve sağlığı etkilediğine dikkat çeken Saraç, “YÖK olarak bu konuya ilişkin bir bilimsel seferberliğini başlatmamız icap ediyor. Bugün bunun için konu ile ilgili bilim insanları ile görüşmek üzere toplandık. İklim değişiklikleri, sıcaklığın artması, kuraklık, konuda etken faktörler arasında sayılmaktadır. Ekolojik tahribatlara sebep olması, floral faunayı değiştirmesi gibi ağır sonuçlar doğurabilecek, deniz yüzeyini örten bu müsilaj oluşumundan bir an önce kurtulmak için sonuçlar üretmek üzere var gücümüzle ve ivedilikle harekete geçmeliyiz” diye konuştu.
Saraç, toplantının ardından, bilim insanlarının önerilerini ilgili kurumlara iletileceğini ifade ederken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çalışma grubu ve konuyla ilgili bilgi vereceklerini söyledi.
“EKİM 2008’DE İZMİT KÖRFEZİ’NDE YIKICI ETKİSİNİ TAM OLARAK GÖSTERDİ”
Saraç’ın konuşmasının ardından, müsilaj sorununa ilişkin ilk sunumu, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Melek Okyar yaptı. İlk müsilajın 2007 Ekim ayında Balıkesir’in Erdek ilçesinde göründüğünü belirten Okyar, “Sonrasında denizin görünürlüğünden kayboldu. Bu olay nediri anlamaya çalışırken Ocak 2008’de tekrar bu olay yaşandı. Devamında Ekim 2008’de İzmit Körfezi’nde yıkıcı etkisini tam olarak gösterdi” dedi.
“BARBUNYA, TEKİR, MEZGİT, KIRLANGIÇ AZALMA EĞİLİMİNDE”
Okyar, Marmara Denizi’nin çok fazla sorunu olduğu ifade ederken, “Aşırı balıkçılık, iklim değişikliği… Marmara Denizi sürekli baskı altında. Ticari balıklarımızda bir azalma eğilimi, özellikle 2000’li yıllardan sonra, görüyoruz. Dibe bağlı balıklara baktığımızda barbunya, tekir, mezgit, kırlangıçlarda 2000’li yıllardan, 2020’li yıllara bir azalma eğilimi var. Balığın yerini ne almış, deniz anaları almış” diye konuştu.
KİMYASAL YAPISI ÇÖZÜLMELİ
Çözüm olarak Okyar, deniz, su bilimleri çalışmalarında yetişen insanlara ihtiyaç olduğunu söylerken, kısa zamanlı çözüm olarak, müsilajın kimyasal yapısının çözülerek bertaraf edilmesi yönünde çalışmaların yapılması gerektiğini vurguladı.
“MARMARA’DAKİ BU DEĞİŞİMLERİN KÖTÜYE GİTTİĞİNİ GÖRÜYORDUK”
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barış Salihoğlu, sunumunda Marmara ve Karadeniz’de uzun süredir değişim yaşandığını ve bunu gözlemlediklerini belirterek, “Marmara’daki bu değişimlerin kötüye gittiğini görüyorduk” dedi ve Marmara’daki oksijen seviyesindeki düşüşü uzun süredir gözlemlediklerini söyledi.
“OKSİJEN, DENİZ SAĞLIĞI AÇISINDAN ÖNEMLİ BİR GÖSTERGE”
Marmara Denizi’nin kendine özgü bir yapısının olduğunu ifade eden Salihoğlu, “Yüzeyi 2, 2 buçuk derece sıcaklığı artıyor ama derin suyun da arttığını görüyoruz. Çünkü derine giren su da Ege’nin yüzeyinde geliyor. Bu yönüyle çok farklı bir deniz. Bunlar da bugün yaşadığımız bu problemleri tetikleyebilir. Oksijen, denizin sağlığı açısından önemli bir gösterge” dedi.
“MARMARA İLE İLGİLİ BİLİNMEYEN ÇOK ŞEY VAR”
Marmara Denizi’nin dijital bir ortamda “ikizinin” oluşturulması gerektiğini söyleyen Salihoğlu, “Bunu yaparken de yüksek teknolojiyi, bilgi, birikimi en iyi kullanmalıyız. Marmara ile ilgili bilinmeyen çok şey var. Karadan ne giriyor, Boğazlar sisteminden ne giriyor ne çıkıyor, bunların güncellenmesi lazım. Atmosferden ne giriyor bunların çok iyi bilinmesi lazım ki Marmara’yı çok iyi şekilde anlayabilelim” diye konuştu.
Salihoğlu, Marmara’daki son duruma ilişkin sunumunda şu açıklamayı yaptı:
OKSİJEN 25 METRENİN ALTINDA ÇOK HIZLI AZALIYOR: “Çalışmalarımız sürüyor. Tüm denizi taramıştık, şimdi bir daha taramamız istendi. 100’den fazla istasyonda devam ediyoruz. Oksijenin yüksek olduğu yerde canlılar üremeye devam ediyor. Yüzeyde evet, oksijen yüksek ama 25 metrenin altında çok hızlı azalıyor. Bu kadar keskin azalmaları normalde göremezsiniz. Ciddi biçimde oksijen azalması var. Hassas bölge olarak özellikle Susurluk önünde oksijenin çok keskin biçimde azaldığını görüyoruz.”
YÜZEYİN ALTINDA DA ÇOK YOĞUN: “Bazı optik cihazlarla yaptığımız gözlemlerde de bu müsilajın yüzeyin altında da çok yoğun olduğunu, sadece yüzeyde değil, yüzeyin altında da gördük. Bu risk halen sürüyor. İşin birçok yönüne bakmak gerekiyor, sadece müsilaj değil. Biyolojik, kimyasal yapı, hepsini bir arada hesaplamamız gerekiyor.”
“SAYI VE BURS MİKTARI OLARAK BAZI BEKLENTİLERİ VAR”
Akademik alandaki çalışmaların güçlendirilmeye ihtiyacın olduğunu söyleyen Salihoğlu öğrencilerin burs taleplerini de gündeme getirirken, “YÖK bursları, bizler de bunlardan faydalanıyoruz. Şu anda 4 aktif bursiyer var enstitüde. Sayı ve burs miktarı olarak bazı beklentiler var Sayın Başkan (Prof. Dr. Yekta Saraç) öğrencilerin, onu da burada aktarmış olayım” dedi.