Röportaj: Fatih Mehmet Köroğlu
Teknik Direktör Giray Bulak ile Futbol üzerine söyleştik…
Giray Bulak; eski bir futbolcu, teknik direktör ve bir futbol adamı… Trabzonspor’da yardımcı antrenörlük, genel menejerlik ve teknik direktörlük görevlerinde bulundu.
Zonguldakspor,Çaykur,Rizespor, Vanspor, Göztepe, Elazığspor, Konyaspor, Trabzonspor, Denizlispor, Ankaraspor ve Vestel Manisaspor’u çalıştıran, Kardemir Karabükspor‘u 1. Lig Şampiyonu yapıp Süper Lig’e çıkmasını sağlayan teknik direktör olarak adını Türk futbol tarihine yazdırdı. Onu yakından tanıyan arkadaşları ne kadar karakteri sağlam bir insan olduğunu bilirler. Trabzonspor’da yeterince süre ve şans bulamadığını düşünen kişilerden biriyim. Giray Bulak ile futbolun saha içi ve saha dışı yönleri üzerine söyleşide bulunduk. Keyifli okumalar dileriz.
Giray bulak şu sıralarda ne yapıyor.Takım Çalıştırıyor mu? Ülkemizde kulüp yöneticilerinin teknik direktörlere bakışı nasıldır? Teknik direktörlük mesleği ile başlayalım.
Giray Bulak ne yapıyor? Giray bulak çalıştırmıyor. Sezon başı birkaç takım ile görüştük. Süper Lig olmayınca Birinci Lig tarafına da bakmadım ve çalışmamış oldum. Şu anda çalışmayan hocaların yaptığı gibi, maçları takip ediyorum, spor dünyasını takip ediyorum. Tabii ki salgın dönemi ile birlikte kaymış olduğumuz eksen sağlık durumu. O bizi etkiliyor tabii ki. Ben de salgın koşullarının bizi zorladığı yaşam koşulları içinde yürüyüş ve spor yapıyorum, TV programlarına gidiyorum. Giray Bulak Futbol okulum var. Oradaki çocukların gelişimi için onlarla çalışıyor ve onlara ders veriyorum. Pandemi sebebiyle okullarda kapalı. Dolayısı ile şimdilik o çalışmayı da yapamıyorum.
Teknik direktörlük mesleği sorunuza gelince; şimdiki zamanı değerlendirmek lazım. Geçmişte hocalara çok değer verilirdi. Hocalar kulüpler için bir öğretmendi. Dolayısı ile futbolcular üzerinde son derece hakimiyetleri vardı. O şehrin ileri gelenleriydi, o şehrin mihenk taşlarıydı. Hem futbolculardan hem de yöneticilerden son derece saygı görüyorlardı fakat son dönemlerde “tüfek icat oldu,mertlik bozuldu” gibi çok kolaycılığa gidiliyor. Artık futbolcular ve yöneticiler hocalar üzerinde çok daha farklı baskılar kuruyorlar. Onların dediklerini yapmaya meyilli hocaları seçiyorlar. Hocalar da iş bulabilmek için bu kolaycılığa teslim oluyorlar. Hocalar geçmişte hem kulüpleri geliştiren, oyuncuları geliştiren hem de takımları ve şehri geliştiren çalışmalar içerinde oluyordu. Gerçi o dönemler yöneticiler ve başkanlar o şehrin vakur ve saygı gören, futbolu bilen insanlarından oluşuyordu. Bugün o seviyede yöneticiler bulmakta zorlanıyoruz. Şimdilerde ekonomisi iyi olan insanlar kulüpler üzerinde hakimiyet kuruyorlar. Dolayısı ile kulüpler üzerinde hakimiyet kuran o insanlar hocalar üzerinde de hakimiyet kuruyorlar. Kulüpler şirketleşince sanki o kişiler kulüplerin sahibi olmuş gibi oluyor. Eskiden şehrin kulüpleri vardı. Şimdilerde kişilerin kulüpleri olmaya başladı. Maalesef bunlar endüstriyel futbolun acımasız yönleridir. Bu istenilenleri yapanlar ayakta kalıyor ama yapamayanlar böyle boşta kalıyor.Bizler mesleğimize çok önem verdik,çok zaman ve emek harcadık. Çok saygı duyduk. Çok emek verdik ama o saygıyı maalesef göremiyoruz. Siyasi ilişkiler çok önemli hale geldi. Futbolun dışındaki etmenler kulüplere hakim oldu.
Giray Hocam, biraz saha içine dönelim ve sizlerden geride bıraktığımız 2020 yılını futbol açısından değerlendirmenizi isteyelim.
Benim ağabeyimin ismi Turgay’dır. Dolayısı ile babam bir futbolcudan etkilenmiş ve onun ismini ağabeyime vermiş. Atalarımız model aldıkları insanların isimlerini çocuklarına veriyorlar. Eskiden çocuklara Ali Kemal ismi konuluyordu. Necmi ismi konuluyordu. Ancak 14 yabancı uygulaması bir takım baskılar sonucu uygulamaya konulunca artık çocuklara isim de verilemeyecek. Türkiye idol Türk oyuncu sayısı azaldı. Yani 83 Milyonluk Türkiye’de 30 milyon genç var, 17 milyon spor yapabilen genç var. Bu çocuklara spor yaptıramıyoruz. Bu kadar nüfusu olmayan ülkeler var Avrupa da. 4,5 Milyon Türkün yaşadığı Almanya da milli takımımızı oluşturacak bir model geliştirmiş adamlar ama biz yapamadık ve Milli takımın pek çok oyuncusu Almanya’da yetişen gençlerimiz. Demek ki biz gençlerimize bir şey veremiyoruz. Bunu çok sağlıklı bir şekilde düşünmemiz gerekiyor. Kulüplerimizin bu salgın dönemi içinde gelirleri yok, sponsorları yok. Türk oyuncuları yok. Olan mevcut paralar yabancı oyunculara veriliyor. Ne diye veriliyor? Ülke futbolu kalkınacak,kulüpler şampiyonlar liginde yarışacak. Milli takım dünya şampiyonu olacak. Efendim Türk futbolcusu pahalı oluyor. Az olan şey pahalı olur. Bir tane Fatih olursa pahalı olur ama birkaç tane Fatih olursa pahalı olmaz.
Salgın koşullarının ortaya çıkması sebebiyle maçların seyircisiz oynanması kulüplerin gelirlerinin oldukça düşmesine neden oldu. Bu durum maç seviyesinin düşmesine neden oldu. Bundan hakemler de etkilendi. Salgın sebebiyle seyirci de olmayınca; futbolcular etkilendi, kulüpler etkilendi. 2019-2020 sezonunda bu sebepten ötürü futbol yavan kaldı. Biz taşıma su ile değirmen döndürmeye çalışıyoruz. Dolayısı ile bu durum kulüplere yansımış durumda ve kulüpler bir borç sarmalının içine düşmüş durumdalar. Futbol hem saha içinde iyi yönetilmiyor hem de saha dışında iyi yönetilmiyor. Liyakati olmayan insanlar kulüplerin başlarında görev yapıyor. Bu zor koşullarda bile hala para verip yurt dışından oyuncu getirerek yarışı sürdürme telaşında olan yöneticiler var. Öz kaynak sistemine geçmek isteyen yok ,alt yapıdan oyuncu yetiştirme gayretinde olan yöneticiler yok. Diyorlar ki ama yurt dışında oynayan Türk futbolcular var. Evet doğru ama 3-5 tane. Yurt dışına giden 3-5 oyuncu ile kendimizi başarılı sayıyorsak, kendimizi sadece avutmuş oluruz. Brezilya, Arjantin, Fransa ve Almanya gibi çokça örnek var önümüzde. Binlerce futbolcusu yurt dışında futbol oynayan ülkeler var. Yurt dışında bir tane profesyonel menajerimiz ,bir tane teknik direktörümüz yok. 3-5 tane teknik direktörümüz var. Onlar da demeç veremiyor. Niye? Diplomaları yok. Biz buna da tamam diyoruz ama bu anlayışla bir yere varamayız. Böyle söyleyip kendimizi kandırmamalıyız.
Giray Hocam, biraz da Trabzonspor’u konuşalım. Geçen sezon ayağına kadar gelen şampiyonluğu son maçlarda gösterdiği kötü performans ile rakibine kaptıran Trabzonspor ile ilgili neler söylersiniz? Daha doğrusu anlaşabildiğiniz bir ekip ile Trabzonspor’a kulüp başkanı olsanız nasıl bir yol izlersiniz? Futbolun içinde bir insan olarak başarı adına yazacağınız reçete ne olur?
Başkalaşmaz, kendi insanını reddetmez. Kendi insanı ile yola çıkar. Biz bu ülkede ülkeyi yöneten siyaset adamları yetiştirdik. Futbolu yöneten spor bakanları yetiştirdik. Ülke futbolunu yöneten federasyon başkanları yetiştirdik. Milli Takımı dünya 3.sü yapan hocalar yetiştirdik. Kendi öz kaynaklarından yetiştirdiği futbolcular ile Türkiye’yi sallayan hocalar yetiştirdik. Ülkemizi dışarıda iyi derecede temsil ettik. Liverpol’u, Barcelona’yı ve İnter’i yenen takımlar oluşturduk. Bizim yetiştirdiğimiz oyuncular ile bu başarılara imza attık.
Niye başkalaştık. Niye başkalarının yolunda gider olduk da bu kadar önemli değerler yetiştiren bir şehrin bence buna ihtiyacı yoktur. Trabzon şehri her alanda başarı gösteren nice evlatlar yetiştirmiştir. Kültür alanında, edebiyat alanında, sanat alanında, siyaset alanında çokça insanlar yetiştiren bu şehir, futbolcu da yetiştirmektedir. Takımın eşofmanını giymeyen insanlara mı muhtaç olacaktır. Trabzon dört bin yıllık geçmişi ile bu işlerin üstesinden gelecek kadrolar yetiştirmiştir ve yetiştirmeye devam etmektedir. Trabzon başkalaşmıştır. O şehri tanımamış, o şehirde bulunmamış ve yaşamamış, havasını solumamış, Yavuz Selim’de ve Avni Aker’de bulunmamış insanlar, yönetici kadrolarına gelince maalesef kendi insanına sırt çevirmiş. Başka alandaki insanlarla beraber iletişim halinde olmuşlar ve onların etkisinde kalarak değişime uğramışlar. Bir söz vardır; “kendi bahçesindeki meyve, insana ekşi gelirmiş” biz de etrafımızdaki insanlara galiba ekşi geliyoruz .Hal bu ki en tatlı meyveleri biz o bahçeden çıkartmışız.
Geçmişte TV kanallarında yorumculuk yaptığınız dönemde yaptığınız bazı yorumlara tepki gösteren Trabzonspor taraftarları oldu. Sırası gelmişken bu konuyu da hatırlatmak isteriz.
Ben insanlara parmağımla gökyüzünü gösteriyorum. Onlar parmağımın ucuna bakıyorlar. Trabzonspor’un başkanı soyunma odasına gidip oyuncularla konuşmaz, sahaya inip şut atmaz, bu tarz hareketler yapmaz veya basın üzerinden hocasına, oyuncusuna mesaj vermez. Bu bizim Trabzonspor geleneği ile örtüşmemektedir. Ben bunları söylüyorum ama ya insanlar benim dediğimi anlamıyorlar ya da anlamak istemiyorlar. Bunları konuşunca bizi Trabzonsporlu görmüyorlar. Sizi başka görüyorlar. Toplumda maalesef böyle bir algı refleksi oluştu.
Geçtiğimiz aralık ayında Trabzonspor ile özdeş olmuş önemli bir futbol adamını kaybettik. Özkan Sümer deyince bizlere neler söylersiniz? Özkan Sümer Hocamız, Giray Bulak için ne ifade eder? Öğrenebilir miyiz?
Özkan Sümer ile Ahmet Suat Özyazıcı et ile tırnak gibidir. İkisini birlikte değerlendirmek gerekir. Trabzon’un iki değerli futbol adamıdır. Ama Özkan Hocamız şimdi uzaklarda, yükseklerde. Yeri ve makamı cennet olur inşallah. Toprağı bol olsun. O bizim atamız ve babamızdı. Belki de Trabzon şehri son yüz yılın en değerli kişilerinden birini kaybetti demek yanlış olmaz. Bunu çok samimi olarak söylüyorum. İkisi de o şehirde yetişen futbolcu yada teknik direktörlerin hepsine dokunmuş ve katkı sunmuştur. Bizleri futbola ve teknik direktörlüğe başlatmış ve bize yol gösterici olmuşlardır. Bizler ülke futbolunda yer edinmişsek bunu Özkan Hoca’ya ve Ahmet Suat Hoca’ya borçluyuz. Çok önemli bir değerimizi kaybettik. Bunu zaman içerisinde insanlar daha da iyi anlayacaktır. Şunu da söylemeden geçmek istemem; Trabzonspor Özkan Hoca’ya karşı vazifesini iyi yapamadı. Bu bizi çok üzmüştür. Yapacağımız şey, ondan öğrendiklerimizi gelecek kuşaklara aktarmaktır.
Değerli Hocam, hem yaş olarak hem de deneyim olarak mesleğinizde oldukça bir olgunluğa erişmiş bir futbol adamı olarak, Türk Futbol Camiası ve Trabzonspor Camiasına ViRA TRABZON aracılığı ile ne mesaj vermek istersiniz?
Biz bir kere futbol adına çok önemli bir ülkeyiz. Çok becerikli ve yetenekli oyuncularımız var. Teknik olarak yüksek ve hızlı ve de çabuk oynayabilecek fiziki yapıya sahip bir Akdeniz ülkesiyiz. Hem saha içinde hem saha dışında heyecanlarımız yüksektir. Kendi ekolümüzü yaratmamız lazım. Bu ekolü sistemlere yaymamız lazım. Aklı öne çıkarmamız lazım. Akademisyenlerle hareket etmemiz lazım. Futbolu sadece futbol sahasından gelen insanlarla geliştiremeyiz. Milli takım ve federasyonlar seviyesinde eğitimlerle, kulüp bazına yayarak bir sonuca ulaşmamız gerekiyor. Kendi çocuklarımıza değer verip onların yetişmesi yönünde çabalar sarf etmeliyiz. Yabancı futbolcu uygulamasını yavaşlatıp sonrasında kesmeliyiz. Ne zaman serbest bırakırsınız? Sizde Almanya gibi 6,5 milyon futbolcuya sahip olursunuz o zaman serbest bırakırsınız. Ama bizim gibi 350 bin futbolcuya sahipseniz, bunu yapmanız doğru olmaz. Bu uygulama neticesinde oyuncu yetiştirme imkanınız azalır. Ben şu anda Futbol Federasyonu başkanı olsam, 5 yıl küme düşmeyi kaldırırım. Yabancı futbolcu sayısını düşürürüm ve kendi oyuncularımızı yetiştirmeye ve geliştirmeye çalışırım. Bakın o zaman ülkemizde geçmişte olduğu gibi iyi oyuncular yetişecektir. Çok daha başarılı takımlar ortaya çıkacaktır.
Sadece büyük sahalar inşa etmekle yetmez. Küçük sahalar da inşa etmek daha önemlidir. Mahallelere kadar spor tesislerini getirmek lazımdır. Çocuklar spor yapabilecekleri, futbol oynayabilecekleri alanlar bulabilmelidir. Çocuk evinden Çıkıp 3-5 km ötedeki sahada top oynamaya gidemez. Oradan geri dönecek, duş alacak, yemek yiyecek, okuluna gidecek, ders çalışacak. Bunlar mümkün değildir. Spor alanlarını çocukların ayağına getireceksiniz. O mahalleye getireceksiniz, o sokağa getireceksiniz. Bunu yapmazsanız; yarın hastaneler çoğalacak, hapishaneler çoğalacak. Ne kadar spor alanı yaparsanız; fizik ve ruh olarak o kadar sağlıklı gençler yetiştirebilirsiniz.
Değerli Hocam, VİRA TRABZON HABER SİTESİ için gerçekleştirdiğimiz röportajımızı Trabzonspor taraftarına vereceğiniz mesajlarla sonlandırmak istiyoruz. Vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Bana bu fırsatı verdikleri için Vira Trabzon ekibine teşekkür ediyorum. Biz Trabzonluyuz, Trabzonsporluyuz. Dünyanın öbür ucuna da gitsek bu böyle kalacaktır. Nihayetinde dışarıda bile olsak gideceğimiz yer orası olacaktır. Kimse, kimseden fazla Trabzonsporluyum diyemez. Kimse benden daha fazla Trabzonsporluyum diyemez. Ben sosyal medya üzerinden yazılıp çizilenleri çok önemsemiyorum. Onlar bizi tanıyan çocuklar değiller. Benim Trabzonspor’a ne verdiğimi ben biliyorum, beni yakın tanıyanlar bilirler. Ailem ve çocuklarım bilirler. Bu bana yeter. Başında ortasında sonunda, sağında-solunda kim görev alırsa alsın, İnşallah Trabzonspor’umuz başarılı olur. Çünkü o bize kimlik vermiştir, olmazsa olmazımızdır. Bu salgın koşullarında kendilerine çok dikkat etsinler. Herkese selam ve sevgilerimi gönderiyorum…