ÇERNOBİL…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bundan tam 36 yıl önce;26 Nisan 1986’da, o dönem Sovyetler Birliği’ne bağlı olan Ukrayna’nın başkenti Kiev’in 130 kilometre kuzeyindeki Çernobil kenti, insanlık tarihinin en korkunç çevre felaketlerinden birine sahne oldu.

Cernobil
VİRA TRABZON ÖZEL HABER —Fatih Mehmet KÖROĞLU

Bundan tam 36 yıl önce, 26 Nisan 1986 tarihinde ve yerel saat ile 01:23’te Çernobil Nükleer Santrali’ndeki reaktörlerden birisi santral operatörleri tarafından reaktör üzerinde yapılan onaylanmamış deneyler  sonucunda patladı.

Patlama ile santralin bin ton ağırlığındaki çatısı önce gökyüzüne fırlamış ve ardından santralin üzerine düşmüştür. Bu nükleer felaket sonucu açığa çıkan radyo-aktif gaz ve maddeler 1200 metreyi aşan yüksekliğe çıkmış ve oluşturduğu radyo-aktif bulutlar ile atmosfere yayılmıştır. Ortaya çıkan radyo-aktif tozun yarıya yakını 30 km’lik bir alanı kaplamış ve diğer yarısı ise; bulutlarla birlikte dünya çevresine dağılarak, yağmurlarla toprağa ve suya karışarak daha büyük bir alanın kirlenmesine neden olmuştur. Bu felakette 1019 bekerellik radyo-aktif izotop salındığını söyleyen uzmanlar, yaşanan patlama sonucu çevreye, 1945’te Hiroşima’ya atılan atom bombasının 100 katına eşit miktarda radyasyon yayıldığı konusunda iddia bulunuyorlar.

CERNOBIL

Patlamanın ardından radyoaktif madde yüklü bulutlar Türkiye dahil birçok ülkeyi etkiledi.

Radyo-aktif bulutlar, 3 Mayıs 1986 Cumartesi günü Trakya’ya,4-5 Mayıs’ta Batı Karadeniz’e,6 Mayıs’ta Çankırı üzerinden Sivas’a,7-8-9 Mayıs tarihlerinde ise; Trabzon, Rize ve Artvin’e ulaştı. Patlamanın üzerinden 10 gün geçmişti ki; Radyo-aktif parçacıklar tüm Türkiye’ye yayılmıştı. Bu yayılmanın etkisi, çevresel radyasyon ölçümlerinde ilk kez 30 Nisan 1986 tarihinde yapılan ölçümlerde fark edildi. Trakya ve Karadeniz kıyılarında normal koşullarda 8-10 micro-röntgen/saat olan radyasyon düzeyi,kazadan 10 gün sonra 30-40 micro-röntgen/saat olarak ölçülmüştü.

Çernobil nükleer faciası bazı bağımsız araştırmalara göre yaklaşık 200 bin kişinin doğrudan ya da dolaylı olarak ölümüne sebep olduğu söyleniyor.

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) başkanının, radyasyon ölçüm sonuçlarının sadece bilimsel yorumlamaya yetkin kurum ya da kuruluşlara ve resmi istekte bulunulması durumunda verilmesi gerektiği konusundaki kararı doğrultusunda sonuçlar halka açıklanmamıştır. 
30 Nisan 1986 günü sabah saat 8.30 da Küçükçekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde Royter-stoke cihazı havadaki radyasyonu 7.8 mikro-röntgen/ saat olarak ölçmüş ve bu değer bölgenin doğal radyasyon düzeyi olarak kabul edilmişti. Bir saat sonra yapılan ölçümde elde edilen değer 9.6 mikro-röntgen/saat olmuştu. Aynı gün 16 mikro-röntgen/saat’lik ölçüm yapılmıştır. 

image 4 edited

Kazadan 5 gün sonra Akçakoca’da, havadaki radyasyonu gittikçe arttığı fark edilmiştir. Sakarya’nın Karasu bölgesinde, bölgenin doğal radyasyon düzeyinden 20 kat daha fazla olan 150 mikro-röntgen/saat düzeyinde ölçüm yapılmıştır. 4 Mayıs günü Kapıkule-Edirne yolunda İstanbul’da havadaki radyasyonun tam 1000 katı olan ve Çernobil nedenli Türkiye’de ölçülen en yüksek değer olarak tarihe geçen 16 mili-röntgen/saat değeri ölçülmüştür.

 
Türkiye’de bazı akademisyenler Bu dönem içinde radyasyon konusunda çalışma yapmamaları yaparlarsa da yayınlamaları hususunda baskı gördüklerini belirten belirtiler bu baskını Radyasyon Güvenliği Komitesi adı altında kurulan kurul tarafından ve yazılı yazılı olarak yapıldığı bildirilmektedir. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından ölçümleri sonucu 600 Bq/Kg. altında olduğu belirtilen ve İngiltere’ye ihraç edilen fındık, İngiltere tarafından geri gönderildiği,dönemin gazetelerinde yer bulan başka bir tarihi gerçek. 
Nükleer facia olduğunda ÇAY-KUR depolarında 1985 yılından kalma 50.000 ton radyasyonsuz çay bulunuyordu. Radyasyonlu 1986 ürünü çaylar ile radyasyonsuz 1985 ürünü çaylar, Türkiye Radyasyon Güvenliği Komitesi emri ve Türk Atom Enerjisi Kurumu uzmanları gözetiminde harmanlandı. 12.500 Bq/Kg’dan daha yüksek radyasyon düzeyine sahip olduğu saptanan 58.078 ton çay ise imha edilmek üzere depolanmış ve  gözetim altında muhafaza edilen sonra gömüldüğü belirtilen çayların çuvallarla arabalara yüklenerek çalındığı ve tüketildiği de basında yer alan haberler arasındadır.

CERNOBIL1

Çernobil faciasının yaşandığı dönemde Çay-Kur Genel Müdürü olan Tuncer Ergüven, ulusal bir gazeteye yaptığı açıklamada; Çay-Kur’un çayları dışında özel sektörün elindeki yaklaşık 30.000 ton çayın denetlenmediğini ve piyasaya sürüldüğünü belirtmiştir. Ancak Ergüven’in asıl sarsıcı açıklaması ise; 1993 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde bir sempozyum da ‘Küçükçekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nden bir çalışanın, elindeki belgeleri kendisine gösterdiğini, bütün Karadeniz’in kirli ama bazı bölgelerin çok kirli olduğunu ve bu durumu bakanın açıklattırmadığını, Edirne’de açıklanıp Karadeniz’de açıklanmamasının nedeninin, turizmde infiali engellemek olduğunu‘ belirttiği açıklaması olmuştu. 
O dönem gazetelerde yer alan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ahmet Yüksel Özemre ve Ticaret ve Sanayi Bakanı Cahit Aral dışında resmi açıklamada bulunan olmamıştır.

Tarih sırasına göre, basında yer alan bazı haber başlıkları

  • Cahit Aral: “Dinine, imanına inanan ‘radyasyon var’ diyemez. (24 Haziran 1986-Günaydın Gazetesi) 
  • Türk Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ahmet Yüksel Özemre: “Çayda tehlike yok ama dış satımı yasaklıyoruz.” (10 Aralık 1986-Milliyet gazetesi)
  • Cahit Aral: “Çaydaki radyasyon tehlikesiz.” (13 Aralık 1986)
  • Cahit Aral: “Çayda tehlike yok ki, imha edelim.” (23 Aralık 1986-Cumhuriyet Gazetesi)
image 3

 
Bazı Basın Yayın organlarında yer alan bazı haberler haber kesitleri

Çernobil Hala Öldürüyor

Kazadan sonra Nükleer Santrali temizlemekle görevli 4365 personelin hepsi, radyoaktiviteye bağlı hastalıklardan öldü. (25 Nisan 1999 Hürriyet Gazetesi)

Çernobil Ağa takıldı

Marmara ve Boğaz’daki balık ve midyelerde, Çernobil sonrası ortaya çıkan son derece tehlikeli radyoaktif maddelere rastlandı. (6 Ocak 2001 Milliyet Gazetesi) 


Çernobil vurdu.

Çernobil nükleer santralindeki kazanın ardından geçen 18 yıl içinde, Ordu’da ki kanser vakalarının katlandığı tespit edildi. (2 Mayıs 2004 Radikal gazetesi )


Birleşmiş Milletler, ‘Çernobil Raporu’nu açıkladı. 

Dünyanın en büyük nükleer felaketi olarak gösterilen Çernobil faciasının üzerinden 20 yıl geçti. Hem kazanın olduğu bölgede hem de komşu ülkelerde Çernobil cihazı hala kanser vakalarının sorumlusu olarak gösteriliyor. 5 Eylül 2005 Ntvmsnbc 

ilk kez bir Çernobil çalışanının ağzından nükleer kaza

Alexandr Yuvçenko, Çernobil nükleer santrali 26 Nisan 1986 tarihinde patladığı gece 4 numaralı reaktörde görevliydi. Yuvçenko, o gece hayatta kalabilen çok az sayıda görevlilerden biri… (4 Ekim 2004 Hürriyet Gazetesi-Bilim)

Facianın etkileri nedeniyle yüz binlerce çocuk sakat dünyaya geldi, kanser vakalarının arttığı iddia edildi. Kazanın olumsuz etkilerinin nesiller boyunca sürmesi bekleniyor.

Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Santrali 36 yıl önce alev aldığında, dünyanın en kötü nükleer kazasına neden oldu ve serpinti Kuzey İrlanda, İngiltere ve Karadeniz’e kadar yayıldı. Türkiye’de  kanser vakalarının artışında bu patlamanın etkili olduğu uzun yıllar tartışıldı.

Dönemin Sovyet yetkilileri, santralin 4 numaralı reaktörünün enkazından daha fazla radyoaktif kirlenmenin yayılmasını önlemek için, harap olmuş reaktörü kalın bir beton “lahit” ile kaplamıştı.

2010 yılında, ölümcül sızıntıyı önlemek için reaktörün etrafına ikinci bir kalkan inşa edildi.

Çernobil’de 4 Nisan 2020’de başlayan ve yaklaşık iki hafta sonra ancak kontrol altına alınabilen orman yangını, nükleer facianın izlerinin günümüzde ne derece risk oluşturduğu konusunu da bir kez daha gündeme getirdi.

image 8

O dönem Sovyetler Birliği’ne bağlı olan Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde Çernobil Nükleer Santrali’nin inşasına 1970 yılında başlandı. Santralde çalışan personeller ve aileleri için üç kilometre mesafede Pripyat şehri kuruldu.

Santralin ilk reaktör ünitesi 1977 yılında faaliyete girdi. Daha sonra üç güç ünitesinin daha tamamlanmasıyla, yıllık enerji üretimi 29 milyar kilowatt saate ulaştı.

Çernobil Nükler Santrali’nin, her biri 1000 MW gücünde 12 reaktörle dünyanın en büyük nükleer enerji santrali haline getirilmesi planlanıyordu. Patlamadan önce dört reaktörle çalışan santralde, iki reaktör de inşa halindeydi. Kazaya uğrayan dördüncü ünite üç senedir faaliyetteydi.

Santralde 26 Nisan 1986’da neler yaşandı?

25 Nisan 1986 tarihinde, Çernobil Nükleer Santrali’nin dördüncü reaktöründe rutin koruyucu bakım çalışmalarının hazırlıklarına başlandı.

İleride olası acil bir durumda ek güç kaynağı olarak kullanılması için türbin jeneratörün test edilmesi planlanıyordu.

Deneyin 700-1000 MW güç seviyesinde yapılması kararlaştırıldı. Kazadan bir gün önce reaktörün gücü yaklaşık 1600 MW’ya düşürüldü ve test gereği acil durum soğutma sistemi kapatıldı.

Saat 23.10’da güç seviyesi 700 MW’ya indirilmeye başlandı. Otomatik güç moduna geçildi, ama güç durdurma ayarı 700 MW’ya ayarlanmadığından güç seviyesi 30 MW’ya düştü.

Görevli operatör gücü geri kazanmaya çalıştı ve sonunda testi planlananın altında bir seviye olan 200 MW gücünde başlattı.

26 Nisan saat 01.23’te kumanda tablosunda acil durdurma sinyali yandı. Operatör reaktörü durdurma düğmesine bastı ve kontrol çubukları aşağıya doğru hareket etmeye başladı. Güç seviyesi saniyeler içinde nominal değerin 100 katına ulaştı.

image 1
KAYNAK: Maksim Kremen / Çernobil Nükleer Santrali’nde 1981’de reaktör inşası çalışmalarına katılan görevliler

Durumun kontrolden çıkmasının ardından birkaç saniye arayla iki büyük patlama meydana geldi.

Görgü tanıklarının anlatımına göre, ilk patlamada kırmızı, ikinci patlamada mavi bir alev yükseldi ve ardından santralin üzeri dev bir mantar bulutuyla kaplandı.

Çernobil nükleer faciasına ne sebep oldu?

İnsanlık tarihinin en büyük nükleer faciasının asıl nedenleri konusunda bugün de tartışmalar sürüyor.

Sovyetler Birliği’nde o dönem kazanın sebeplerini araştırmak için kurulan devlet komisyonu, santral personelini ve yönetimini kazanın baş sorumlusu ilan etti.

Güvenlik kurallarını ihlal ettikleri gerekçesiyle santral müdürü Viktor Bryuhanov ve şef mühendis Nikolay Fomin 10’ar yıl, şef mühendis yardımcısı Anatoliy Dyatlov beş yıl, reaktör sorumlusu Aleksandr Kovalenko üç yıl, vardiya amiri Boris Rogojkin ve denetmen Yuriy Lauşkin ikişer yıl hapis cezasına çarptırıldı.

O dönem Çernobil Nükleer Santrali’nde teknik ayarlardan sorumlu personellerin yöneticisi olan, bugün ise Ukrayna Nükleer Enerji ve Sanayi Sektörü Emektarları Birliği Başkanlığı‘nı yürüten Maksim Kremen, patlamadan bir gün önce yaşadıklarını anlattı:

25 Nisan 1986 günü, iş çıkışı santralden ayrılırken tesadüfen Dyatlov ve Kovalenko’ya rastladım. Kovalenko yanıma yaklaşarak, reaktörün işleyişinde bir tuhaflık olduğunu söyledi. Ancak Dyatlov onu sert bir şekilde durdurdu ve sözlerini sürdürmesine izin vermedi. Bunun üzerinde durmamıştım, çünkü bu benim sorumluluğumda değildi.

Pripyat Reaktör sorumlusu ve şef mühendis yardımcısının reaktördeki sorunun farkında olduklarını tahmin ettiğini belirten Kremen, şöyle devam etti:

“Şef mühendis yardımcısı reaktörü durdurma komutunu verebilecek kararlılığa sahip değildi. Deneyi yerine getirememekten korkuyordu. Şef mühendisin mesleği elektrik mühendisliğiydi. Bu durumda yapması gereken tek bir şey vardı; reaktörü durdurmak. Taşıdıkları mesleki sorumluluğa rağmen bu kararı almaya korktular.”

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) bünyesindeki Uluslararası Nükleer Güvenlik Komitesi (INSAG) de ilk başlarda Sovyetler Birliği devletiyle aynı fikirdeydi.

Kazanın bazı kural ihlallerinin ve personel hatalarının bir araya gelmesi sonucu yaşandığı sonucuna varılan INSAG raporunda, santral yönetimi “deneyi ne pahasına olursa olsun yapmakla” suçladı.

Fakat aynı kurum 1991 yılında kazayla ilgili yayımladığı yeni raporunda, “operasyonel personelin hatası sonucu başlayan kazanın, reaktörün yetersiz tasarımı nedeniyle bir felakete dönüştüğü” tespitine yer verdi.

INSAG, 1993 yılında hazırladığı nihai raporunda ise personel hatalarıyla ilgili daha önce varılan bazı tespitlerin yanlış olduğunu, kazanın reaktördeki tasarım hatası, reaktörün güvenlik standartlarını karşılamaması ve nükleer santraldeki genel güvenlik önlemlerinin yetersizliği nedeniyle meydana gelmiş olma ihtimalinin ağırlık kazandığını ileri sürdü.

Kazaya deprem, sabotaj ya da terör eyleminin yol açmış olabileceği yönünde iddialar da ortaya atılsa da bunlara dair bir kanıt bulunmuyor.

image 2
KAYNAK: Maksim Kremen / 1981 – Çernobil Nükleer Santrali

Nükleer faciadan bir süre sonra Pripyat şehrinde ve Çernobil nükleer santralinin çevresindeki 10 kilometrelik alanda yaşayanlar tahliye edildi. 1986 Mayıs ayında 30 kilometrelik bölgeden tahliye edilen kişilerin sayısı farklı verilerde 116 bin ile 350 bin arasında gösteriliyor.

Kazanın yol açtığı yangın 10 gün sürdü. Patlamanın etkisiyle çevreye yaklaşık 380 milyon kuri (radyoaktiite birimi) radyasyon yayıldı.

Yüzde 70’i Belarus, Ukrayna ve Rusya topraklarında yer alan 200 bin kilometrekarelik bir alan radyasyonun etkisi altında kaldı.

Kaza sonrası radyoaktif madde yüklü bulutlar Avrupa’da birçok ülkeye yayıldı.

Facia nedeniyle kaç kişinin hayatını kaybettiği günümüzde de tartışma konusu.

Nükleer felaket, ilk anda santralde görevli 31 kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Ancak kazanın asıl yıkıcı etkileri daha sonra ortaya çıktı.

Çernobil faciası bazı bağımsız araştırmalara göre yaklaşık 200 bin kişinin doğrudan ya da dolaylı olarak ölümüne sebep oldu.

Farklı verilere göre, facianın etkilerini ortadan kadırmak için yapılan çalışmalara Sovyetler Birliği’nde 600 bin ile 800 bin arasında görevli katıldı. Bu kişilerin 70 bininden fazlası kalıcı olarak sakat kaldı.

Maksim Kremen de 1986-1987 yıllarında bu çalışmalarda yer alan ve sonradan “onur madalyası” verilen kişilerden biriydi.

Kazanın etkileri nedeniyle Ukrayna’da 1,9 milyon, Belarus, Rusya, Ukrayna ve Avrupa ülkelerinde toplam 8,4 milyon kişi radyasyona maruz kaldı.

Patlamanın ardından santralin yakınlarındaki tüm çam ağaçları yüksek radyasyonun etkisiyle kızıl renge dönüştü ve öldü. Hayvanların tamamına yakını yok oldu.

Facianın Türkiye’ye etkileriyle ilgili de farklı iddialar ortaya atılmıştı.

Türk Tabipleri Birliği, facianın Türkiye’de özellikle Doğu Karadeniz bölgesini etkilediğine ve bölgedeki kanser vakalarıyla facia arasındaki ilişki olabileceğine dikkati çekmişti.

Farklı yetkililer ise bölgedeki kanser vakaları ile facia arasında ilişki bulunduğuna dair kanıt olmadığını ileri sürmüştü.

Çernobil günümüzde ne durumda?

1986’da Çernobil Nükleer Santrali’ndeki patlamadan bu yana yaklaşık 4 bin kilometrekarelik bir alan terk edilmiş durumda. Yasak bölge Ukrayna ve Belarus topraklarını kapsıyor. Santralin yakınlarındaki Pripyat kenti ise “hayalet şehre” dönüştü.

Radyoaktif kirliliğin bulunduğu bölgede tarım yasak ve yeni yapılaşmaya izin verilmiyor.

image 6

Yasak bölgeye 30 kilometre mesafede polis kontrol noktaları bulunuyor. Ancak buna rağmen şehir bugüne kadar birçok kez soygun ve yağmalama eylemlerine sahne oldu. “Hayalet şehir”de değerli eşyaların çalınmadığı neredeyse tek bir daire kalmadığı belirtiliyor.

Çernobil Nükleer Santrali’nin işleyen son reaktörü 15 Aralık 2000 tarihinde kapatıldı.

Nükleer facianın yaşandığı reaktörün enkazı, radyoaktif sızıntıyı engellemek için 2016 yılında dev bir çelik kalkanla örtüldü.

Günümüzde devre dışı olan Çernobil Nükleer Santrali’nde, nükleer tesislerin ve radyoaktif atıkların güvenliğinden, çevre denetiminden ve bilimsel çalışmalardan sorumlu devlet işletmesi faaliyet yürütüyor.

Bölgede güneş enerjisi santrali ve Avrupa için nükleer yakıt depolama tesisi kurmaya yönelik projeler de gündeme gelmişti.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
1
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
ÇERNOBİL…

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Giriş Yap

Vira Trabzon ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!