Sedat Peker: ”SADAT, benim üzerimden El Nusra’ya silah yolladı”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Suç örgütü lideri Sedat Peker, 8. videosunda SADAT’ın “Sedat Peker yardım konvoyu” üzerinden Suriye’ye, cihatçı El Nusra’ya silah, araç, mühimmat ve ekipman yolladığını öne sürdü.

YouTube’dan yayınladığı videolarda öne sürdüğü iddia ve ettiği itiraflarla Türkiye’de devlet-mafya ilişkilerini yeniden tartışmaya açan suç örgütü lideri Sedat Peker, video serisinin 8’incisini ‘Fırtınalarla Büyüyen Fidanlar Rüzgarda Yıkılmaz’ başlığıyla yayınladı.

Peker’in video çektiği mekan değiştirdiği görüldü.

Sedat Peker, SADAT’ın “Sedat Peker yardım konvoyu” üzerinden Suriye’ye, cihatçı El Nusra’ya silah, araç, mühimmat ve ekipman yolladığını öne sürdü.

Konuşmasının başında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Habertürk’teki yayında, “Peker’in son videosu 8 milyonu aşkın kişi tarafından izlendi…” denilmesi üzerine, “8 milyon kişi çocuk pornosu da izliyor” yanıtını vermesine atıf yapan Peker şunları söyledi:

“Adet olduğu üzere yine yoklamak yapmak istiyorum. Ancak bu sefer Süslü Süleyman’a tek ayak cezası vereceğim. Çünkü çok ayıp şeyler söylemeye başladı. Bilinçaltında yaşadığı olayları dışa vurmaya başladı. Yoklamamızı alalım isterseniz; Düşkün Abdulkadir orda mısın? Süslü Sülüman sen zaten buradasın. Operasyon hazırlattırıyorsun ya senin elemana, çalışıyor şimdi Resul (Organize Suçlarla Mücadele Daire Resul Holoğlu’ndan bahsediyor) bütün milleti nasıl toplayacağız diye… DHKP-C’ye, FETÖ’ye bağladın ya… Geleceğiz sana ama sen cezalı olacaksın bugün. Çakma solcular için, orijinalleri baş üstünde, yoklama almaya gerek yok…”

Peker, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için “Madem ben uluslararası komplonun parçası ajansam, o zaman bundan sonraki videoyu oturup sizin karşınızda anlatacağım” dedi.

Peker’in konuşmasından satır başları şunlar:

“Adet olduğu üzere müsaade ederseniz yine yoklama yapmak istiyorum. Ancak bu sefer yoklamada Süslü Süleyman’a tek ayak cezası vereceğim. Çünkü çok ayıp şeyler söylemeye başladı. Bilinçaltındaki yaşadığı olayları dışa vurmaya başladı. Tek ayaküstünde durma cezasını hakettiğine inanıyorum.

Düşkün Abdulkadir orada mısın? Sülüman sen zaten buradasın. Operasyon hazırlattırıyorsun ya senin elemana. Çalışıyor, bütün milleti nasıl toplayacağız, dev bir organizasyon, DHKP-C, FETÖ bağladın, bağladın ya.

Bizim Süslü, aslan Süleyman biliyorsunuz kadın iç çamaşırları olayı, ahlaksız, makamı hariç. Ondan sonra da çocuk pornosu olayını çıkardı. Freud, psikanalistin temel ilkelerinde bilinçaltının dışa vurumu diye bunu inceliyor. Maslow’un hümanist psikolojisinde anlatmış olduğu tedavi sistemi Süleyman’a uygun değil. Çünkü Süleyman’a bir an önce müdahale edilmesi lazım ve sorunun üstüne gidip bir an önce o sorunla yüzleştirmemiz lazım. Süleyman, bundan sonra sen bana, ‘Doktorum’ diyeceksin. Biz seninle artık ahiretlik olduk. En sonki programda söylediklerinden sonra bizim seninle ayrılmamız mümkün değil.

Yanlış anlamazsınız size de bir şey söylemek isterim. 40 yaşından küçük olan kardeşlerim, bence sizin bir sorununuz var. Televizyonlarda gördüğünüze inanıyorsunuz, inanmayın dedim, şimdi ben anlatıyorum bana inanıyorsunuz. Ben, ‘Bana da inanmayın’ dedim. Çünkü bu dünyada değişmeyen bir üçlem vardır. Bir insanı korku öldürür, şüphe yaşatır, cesaret de başarıya götürür.

Şimdi siz, özellikle benim söylediklerim de dahil olaylara şüpheyle bakarsanız daha çok incelerseniz doğruyu daha iyi yakalamış olursunuz. Ben de her insan gibi yalan söylemişimdir hayatımda, ama az ama çok. Fakat ben sizinle akit yaptım. Allah’a yemin olsun sizinle olan akdimi bozmam. Söz namus, o yüzden dolayı yalan söylemeyeceğim. Ama benim söylediklerime lütfen inanmayın. Özellikle çakma gazetecilere sakın inanmayın.

Mesela bu çakma solcularla çakma gazeteciler çoğunuz geçmiş tarihlerde bana küfür yazdınız. Tahmin edebiliyorum. Orada size dediler ki ‘Muhalifleri öldüreceğim, muhalifleri bayrak direklerine asacağım, oluk oluk kanlarını akıtacağım’ dedi.

Ben muhalifleri bayrak direğine asacağım, oluk oluk kanlarını akıtacağım” sözünü getiremeyecekler çünkü öyle bir şey söylemedim. Ama o kadar sık tekrar ettiler ki herkes öyle biliyor. Ben 15 Temmuz anma etkinliği yapılırken bir tane asker ‘Hero’ tshirtüyle girip psikolojik algı yapıp o zaman insanlarda korku vardı. Üst perdeden bir giriş yapayım dedim, siz de cezaevinde arkadaşlarınızı çıkaracakmışsınız, vatan evlatları da orada olacak FETÖ’cüler sizi boyunlarınızdan bayrak direklerine asacağız, ben muhalif demedim.

Rize’de yaptığım konuşmada da, ‘Hamile karılarının yanında şehit edilen kocalarının, çocuklarının yanında şehit edilen babalarının intikamını sizden alacağız. Size merhamet etmeyeceğiz. Oluk oluk gerekirse kanlarınızı akıtacağız’ dedim. Bu konuya sonradan değineceğim. Bunu şundan dolayı söyledim; aynı yalanı defalarca hızlı bir şekilde tekrarlarsanız toplumun buna inanmasını sağlarsınız.

Bir de kardeşlerim sizin mesela TV’de anlatılanlara inanmamanız için size geçmişte yaşanılan mevcut olan değil başka bir başbakanlık dönemi 2 tane skandal anlatacağım. İçinde bütün herkes var. Orada da bağırıyorlardı, temiz toplum diye.

Sloganı o dönemki başbakanın temiz toplumdu. Onun da, ailesinin de, gazete patronlarının, benim içinde olduğum…

Amacım birilerine sizi düşman etmek değil. İyi yazarlar var, onları mutlaka siz biliyorsunuz. Geri kalana inanmayın. Bizim düşkün Abdulkadir bir yazı yazmış. ‘Sayın Cumhurbaşkanımız bu uluslararası komployu, savaşı kazanacak, çökertecek’ demiş. Sana 50 kere anlatmadık mı düşkün Abdulkadir? Kameraya, tripoda, zekâya yenileceksiniz. Ama benden önce yüce Allah’a yenileceksiniz.

Yapılan zulüm çok fazla olunca buharlaşan su gibi gökyüzüne çıkıyor sonra da azap olarak aşağıya iniyor. FETÖ’cülere ben demiştim. Mevcut olanlara da söyledim. Sülü’ye, Pelikancılara, Derin Mehmet’e söyledim. Keşke Tayyip Abi bu şekilde olaylara müdahale edip çözseydi. Bu kadar veri, belge, anlatım varken… Ancak nedense bana değil onlara inanmayı tercih etti. Daha doğrusu bana da değil doğrulara. Ama bu evren kaçınılmaz bir hikâye var. Bir gün mutlaka gerçekleşecektir.

Düşkün Abdülkadir, CIA filan hikâyelerini geç. Onlar da neyin ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Biz arada mesafeyi alıyoruz, yol aldık gidiyoruz.”

Bir de benim için ‘Filistin’de olaylar oldu, destek vermedi’ diye. Ben elimden geldiğinde destek verdim ama imgelerle bunu desteklemeye çalıştım. Kendimizi neden kandırıyoruz? Kendimizi kandırmanın ne alemi var. Azerbaycan’da olay oldu, Azerbaycan’a SİHA’ları yolladık. İyi de yaptık. Katar’da sorun oldu, Katar’a askeri birlik kurduk. Azerbaycan’da SOCAR var, SOCAR’ın alt şirketleri var. Katar’da bankalarda paralar var. Filistin’de ne var? Filistin’de hamaset. Kardeşlerimizle berabersek 10 tane de SİHA oraya yollayın. E hani beraberdik? Öyle cami çıkışında bağırmayla olmaz bu işler. Olmaz. Devletin ekonomik sıkıntısı var, parayı biz toplayalım. 10 tane SİHA parasını toplarız. Şu anda bende o kadar yok, veremem, çünkü sıkıntılı zor bir süreç yaşıyoruz. Filistin’in, İsrail’in giden malları taşıyan gemilerin kimin olduğu belli. İsrail’de kimin, o gemilerin yazıhanesinin olduğu da belli. Boykotu bırak onların malını taşımayı bırakın o zaman. Filistin konusu apayrı bir konu. Buraya çok değinmek lazım. Milleti kasmak için ‘Din, devlet elden gidiyor, aman beka sorunu’ doldum din, devlet elden gidiyor, temiz toplum. Hep bu konular olunca bir yerde bir film. 10 tane SİHA yollayın, parayı toplamaya ben başlatacağım.

Yalandan film çevirmenin anlamı yok. Buna benzer bir şey 15 Temmuz’da olmuştu. İlk sokağa çıkanlardanım. ‘Rütbelilerin hepsini vurun’ dedim. Size kim vurdu diye sorarlarsa Sedat Peker dersiniz dedim. Ertesi gün çocukları topladık, eşim filan İstanbul’a geliyoruz. Bir baktım ilk konuşmalar başlamış. Çıkmışlar konuşmalar yapıyor, polis kardeşlerimiz de halkın önüne barikatlar kurmuş, konuşmacıları korumak için. Konuşmacıların hiçbiri sokakta yoktu ki. Bu adamlar bir gün evvel, polis, asker herkes şok içinde, gözüne ateş tutulmuş sülün gibi herkes donmuş kalmış. Halk bir organize olmuş, darbeyi bastırmış. Bari ilk gün konuşsalardı. Ben çocukluğumdan beri böyle oyunların parçası olmayı kendime yediremedim.

“BİR DAHAKİ VİDEODA KONUŞACAĞIZ TAYYİP ABİ, BAŞ BAŞA”

Sayın Cumhurbaşkanımız, Tayyip Abi, bir uluslararası komplo olduğunu, bu komplonun da merkezinde benim olduğumu ismimi geçirmeden anlattı. ‘Görecekler, bulup getireceğiz’ dedi. Devlet, bulup getirir orada bir sıkıntımız yok. Beni bulup getirmek gerçekleri değiştirecek mi Tayyip Abi? Madem ben uluslararası komplonun parçası ajansam o zaman bundan sonraki videoyu da Tayyip Abi oturup ben kardeş olarak ben anlatacağım. Ne zaman tanıştık, ne zaman görüştük. Ne bir eksik ne bir fazla. Onlara parmak, bilek diyet verdim. Allah’a yemin olsun sen bizim büyüğümüzsün abimizsin, silahı buraya koyacağız, iki tane müfettiş, yalan makinelerinin yüzde 1,5 yanılma payı var, o yüzden mahkemelerde kullanılmıyor. O yüzde 1,5’ta ben doğru söylesem makine ötse kafama yine sıkacağım.

Madem ben ajanım anlatacağım abi, bir özür bekledim abi ya. Ya bütün olanları anlattık, bütün her şey ortada. Bütün bunları halk biliyor, sana anlatmıyorlar. Bir sen bilmiyorsun, çevreni sarmışlar. Geri kalan herkes biliyor. Yaşadığım sürece sana karşı asla saygısızlık içerisinde olmayacağım. Ancak sen görmek istemiyorsan ben vatan haini olarak anılmak istemem. Ben vatan haini değilim. Bunu en iyi sen biliyorsun. Senin hiçbir gücün yokken ben vardım. Onların hiçbiri yoktu. Alkış beklemedim, ön planda olmadım, elimden ne geliyorsa onu da yaptım. Bir dahaki videoda konuşacağız Tayyip Abi, baş başa, abi-kardeş. Açık delillerle, bilinmeyen delillerle anlatımlarımı doğrulayacağım. Helalleşeceğiz abi, ben ajan değilim. Bunu tüm dünyaya göstereceğim.

Devleti yıpratmak için uluslararası bağlantılarla anlaşma yaptı diyorlar. Ya cahilsiniz. Ben Kutlu Adalı cinayetini anlatırken deseydim ki Kıbrıs Rum Kesimi’ne Türk Kesimi’ni satmak için bu organizasyon yapılıp cinayet yapıldı, o zaman devlet yargılanırdı. Ben doğruyu söyledim, öyle bir şey yok. Ben ne dedim, kriminal bir yapı var. Bir ucu Venezuela’da bir ucu Kıbrıs’ta bir ucu da 25 sene evveline. Bu rahmetli bu şekilde, bu sebeple dedim. Hiç kimse inanmadı. Zorla kardeşim ifade verdi. Ne oldu? Zekâya saygı duymasını öğreneceksiniz.

Şunu da söyleyeyim, karşı taraf çok çoğaldı. Aklımı tatilden geri çağırdım.

Uluslararası uyuşturucu trafiği… Ben deseydim ki Binali Yıldırım başbakanlığı döneminde ülkeye sıcak para girsin diye özel gizli bir anlaşma yapıldı. Bu şekilde koordinasyon kuruldu devleti yargılatmak için, bu kriminal olay. Eski başbakanın oğlu, Venezuela ayağı, Kıbrıs’taki o para sistemi, Orta Doğu’ya gidiş.

Diyorsunuz ya, ‘Biz herkesi gidip alırız’, Halil Falyalı’yı neden almıyorsunuz? Yayınladı arkadaşlar, ABD’nin kırmızı aramasını, Türkiye’de de İçişleri’nden aranıyor. Herkesi gidip alıyorsunuz, gidin onu da alın. Ama onda kasetler var. Herkesi çekmiş o da. Ben Halil’den öğrenmedim. Namuslu adamın kasetini yayımlamam. Adam çıkıp derse ki, ‘Bu anlatılan doğru’ niye yayımlayım, sapık mıyım teşhirci miyim. Beni boşa düşürecek, ben kendimi size mahcup ettirmeyeceğim. 40 yaşına kadar olan kardeşlerim, sizi de beni dinlediğiniz için başkalarına karşı mahcup duruma düşürmeyeceğim. Bir de Kıbrıs’taki Kutlu Adalı cinayeti zamanaşımı demiştim. Uluslararası hukuku, bizim içtihatları, infaz kanunlarını inceledim şöyle bir şey var: Cinayet 20 senede zamanaşımına uğruyor ancak açılmış bir mahkeme varsa bu zamanaşımını engelliyor. Burada şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Biz AİHM’e bağlı olduğumuz için AİHM’de bu konuyla ilgili yargılama yapılmış. O yüzden dolayı o yargılamanın başı zamanaşımını keser. Yani Korkut Eken, Mehmet Ağar ve diğerleri için zamanaşımı olmaz, kardeşim Atilla Peker için zamanaşımı var. Bu içtihat zorlama bir içtihat diyebilir hukukçular, ancak biraz bakıldığında üzerine infaz savcılığı çalışırsa bunu zamanaşımından çıkarır. Bu içtihat da Türk yargı tarihine benim yazmış olduğum içtihat olarak girer.

O sivil şehit yasası var ya onun icadı da benim. Ham halini ben yolladım bir dostumuz vasıtasıyla. Bazıları da diyor ki ‘Sen akıllıymışsın hiç bilmiyorduk’. Bir kere sordunuz mu ‘Sen akıllı mısın?’ diye. Şimdi kendim gazeteci, yapımcı, yönetmen oldum.

Bizim Süslü Süleyman’a geldik. Mahallede otururken bir çocuk gelir, delikanlı tavırları vardır. Sonra bakarsınız biraz yamukluk var, kaypaklık yapıyor. Sonra bir hatasını yakalarsınız tam döveceksiniz, hemen bağırmaya başlar. Bunlara mahallenin kaşarı denir. Makamı hariç, o TV programında görmedin mi. Gazeteciler ikişer dakika konuşmuş, öyle dedi, böyle dedi, soru soracaklar, tecavüzcü, tak aradan yürüdü gitti.

Sülü, senin doktorunum, seni tedavi de edeceğim. Saydı, saydı kaçtı gitti ya Erhan Tuncel’in ortağı diyor. Bir adama demezler mi açıkla. Nerede ortakmışız? O kadar emin söyledi ki ben bile şüpheye düştüm. Bu adamla ne yapmışız bir adamla? O arkadaş beni tanımaz, ben de onu tanımam. Samimiyetimiz yok. Laik kesimin hassas olduğu konu, Danıştay cinayeti, bu adam karışık adam, mahallenin kaşarları anlatır ya, kafaları karıştırır.

Bir de ablası DHKP-C’li imiş o DHKP-C’den bana bağlantı kurmuş, sonra Nurettin’den de FETÖ’ye bağlamış olayı, benim koruma kararım. Vallahi İçişleri Bakanlığı’nın makamında bir deli oturuyor. Ben size söylüyorum, inanmıyorsunuz. Ben desem ki Nurettin diye birini tanımıyorum, kimse aksini ispat edemez. Çünkü telefon konuşmam yok, resmim yok, hiçbir şeyim yok. Ben Nurettin’i tanıyorum. Tanımıyorum desem hiç kimse kanıtlayamazdı ama ben tanıyorum. Bir şey var bunu anlatmak lazım. Komiser muaviniydi. Bir gün çevirme yaparken bu arkadaşla tanıştık, birkaç kez. Sonra bir arkadaşı bu niye böyle biraz içine kapanık bu arkadaş.

O sırrını biliyormuş, sır gibi olaydı. Sülü dinle sen de öğren sırrı.

Bu polis akademisine giderken 13-14 yaşlarında ablası varmış bunun. DHKP-C’li. Bu gidip bilgi veriyor, ablasının toplantılar yaptığını. Onlar da teslim olmuyor, çatışma çıkıyor. Nurettin’in ablası ölüyor. Nurettin’in ablası üzerinden diyor ya. Ya 34 sene önce ablası ölmüş ya. Bu adam deli. Mahallenin kaşarı, tak tak anlattı kaçtı. Bir yere kaçamazsın, dur. Benim DHKP-C’den koruma almaya ihtiyacım mı var. PKK’nın bütün yöneticileri ‘Sedat Peker çeteci de diz çöktüreceğiz’ dedi. FETÖ’nün ilk etkisiz hale getirilecekler listesindeyim. USB’den çıktı, kim hangi otelde, evde, yanında kaç koruma var yazılı. Benim DHKP-C’nin tehdidi diye korumaya ihtiyacım mı var?

Bir de diyor ki biz ajan diye yerleştirdik. O da yalan. Ajan diye yerleştirdiysen benim dosyada niye bu koruma polislerinin ifadesi yok? Ajansa ifadesi olması lazım. Sen nasıl bir adamsın ya. Bir de diyor ki, ‘Yurt dışına gitmedi polisi’ Yurt dışına gitmeyi bırak 7-8 ay yanımda kaldı. Özelim ben normal değilim ki. 7-8 ay benimle kaldı, evrakları orada.

Tecavüzcü diyor. Ulan sapık senin tipin tecavüzcüye benziyor. Şu tipe bir bak Allah korusun tecavüzcü olmaya ihtiyacım var. ‘Karakolda olayı kapattı gitti’ diyor. Ben o olayla ilgili karakola hiç gitmedim. Savcılığın daveti üzerine savcılığa gittim, olayı anlattım. ‘Bu polislerle ilgili şikâyetçi misin?’ dedi, ‘Şikâyetçiyim’ dedim. Bundan başka bir şey yok. Polislerle ilgili şikayet… Şanlı gazeteciler var ya, savcılığın kararını yayınlayın dedim, onlar ‘Biz yayınlayamaz ya. İsterseniz ilan verin’ dediler. 100 bin dolara yakın paramı aldılar. Ben neler çektim. Karakolun içinde kalpazan varmış, organizede. O tahkikatı yapanların hepsi şimdi FETÖ’den cezaevinde. O kalpazanı tercüman yapmışlar. Nezaretteki suçluyu, onu da şans eseri öğrendik patlattık zaten, savcının aklı çıktı. ‘Bu devirde böyle şeyler olur mu’ dedi.

“EN SON YÜCE ALLAH’I DA MI FETÖ’CÜ YAPTINIZ!”

Bunların bot hesaplardan bana saldırıyorlar. Bunların yaptığı zulüm gayretullaha dokundu, vallahi yenileceksiniz. ‘Gayretullah FETÖ ağzı konuşmadı’ diyor. En son yüce Allah’ı da mı FETÖ’cü yaptınız. Oğlum manyak mısınız, deliler. Gerçekten ben de delirdim herhalde ülkede herkes de delirdi. Anlamıyorum ya, yüce Allah’ın adı o.

Bir de ‘Sedat Peker’in anlattığının yüzde 10’u bile doğruysa büyük vahim. Parmağımı, kolumu keseceğim. Hepsi doğru diyorum. Delilleri verdim. Sadece, ‘Sedat Peker, bahsettiği Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndaki kişinin belgesini yayımladı. FETÖ’den hakkında soruşturma olduğuna dair. Devlet geleneklerine göre hakkında terör örgütü soruşturması yapılan yüksek derecedeki bürokratlar açığa alınır. Eğer ki eldeki deliller bu kadar çok, açık beyan değilse yer değiştirilir. Böyle bir uygulama yaptınız mı? Yok, bitti. Bu kişinin, hakkında soruşturma varken bile Sadık Soylu ile, senin akrabanla Ankara’da devamlı görüşmesi, telefon TAPE’leri, aynı yerde sinyal vermeler… Bu insan bu kadar maddi projelerin başında duran bir adam.

“VEYİS SEN ZATEN ORAYA TORPİLLE GELDİN”

MASAK Başkanı’nın eşi hakkında FETÖ soruşturması var mı diye sorun. Size var diyorum ya kardeşim ya. Gazeteciliği de ben mi yapayım? Sonra vakit kalmıyor, diyorsunuz video çok uzuyor. Ne yapayım, her şeyi yapmak zorundayım.

Veyis (Ateş) sen zaten oraya torpille geldin. AK Parti ile dengeyi tutmak için seni oraya getirdiler, sen de biliyorsun, sen o işin adamı değilsin. Adam soru soruyor sana ne! Ama moderatör Kübra Hanım’ı yanıltmayacağım. Utanacaklar. Bir tek suç örgütünden geçmişte sabıkam var. Ama haklarımı geri kazandım, sabıkam silindi. Onu da mahkemeyle geri alacağım, utanacaksınız.

Annem, “Kürt de Allah’ın kulu” demişti. Öcalan gibi tipler var, acayip yaratık. İlk gücü ele geçirmeye başlayınca kendi köylülerinden hemşehrilerinden, akrabalarından bir ekip kuruyor. Ne kadar zeki adam gelirse 10 kişiden 2 kişiyi polis ajanı diye öldürüyorlar. Hem diğerlerine korku veriyorlar sakın isyan etmeyin diye, diğer taraftan da zekileri öldürüyorlar. Ondan sonra yetenekli olan sivrilenleri çatışmalara yollattırıyor. Sağ çıkma şansı olmadığı çatışmalara. Hep kendi öldürtüyor aslında. Şimdi böyle ruh manyağı bir adam, bir dönem çıkıyor, PKK böyle kurulmuş, hâlâ da devam ediyor, düşman.

En kötüsü neydi biliyor musunuz, Abdullah Öcalan’ı yakaladılar getiriyorlar. Aklım çıktı ya, dünyanın her yerinde insanlar üzerine benzin döküp yakıyorlar. Ben kendimi yakamam kardeşim, silahla vurup öldürürüm ama yakamam. Adam çukur, seviyesi de yok. Adamlar onun için yanıyor, desene ‘Öldürün ulan beni.’ O da gitmiş sorguculara yalakalık yapıyor. Bir tane böyle bir manyak lazımdı.

Bir de o cezaevlerinde insanlara bok yediren, kendini vatansever zanneden, ya birilerinin özellikle yaptırdığı, sadist. Bütün kadınları çırılçıplak çocuğunun yanında arama var diye soyuyor, bunlar oldu. O çocuk onu gördükten sonra başka şansı yok. Bu adamlar bizi bırakmamış, biz niye düşman, düşman.

40 yaşından küçük kardeşlerim bu konuyu siz zaten mutlaka çözersiniz. İki tane büyük sorun var Türkiye’de, bela yaklaşıyor. Gelecekte çok daha yaklaşacak. Suriye konusunda şimdi bağırıp çağırıyoruz ya. Suriye olayı ilk olduğunda bütün Suriye’deki Kürtlere buradakiler akrabası, hepsine birer tane Türk pasaportu verseydin, dış politikada danışarak hareket edeceğiz deseydiniz kesin kabul ederlerdi. Bunun ne zararı olurdu, neden küçülmeyi düşünüyoruz?

İşgal etmek anlamında söylemiyorum yanlış anlaşılmasın. Ticari, ekonomi, hareket. Akılcı olmak lazım. Terörün olduğu yerde hep uyuşturucu, yasadışı para, silah kaçakçılığı olur. Derinciler, Mehmet Ağar, PKK’nın derincileri var. Mehmet Ağar’ın onlarla da arası iyi. Süleyman hepsinden asil. Gazetecilere tak tak yapıp yürüdü ya büyük efsane bu. Türkiye’nin çekeceği var bu adamdan.

Bir gün bir arkadaşıma, ‘Beni arayıp soruyorsun, beni arayanlara resul başlayacak çalışmalara’ dedim. Bak bu da sizin başınıza iş getirecek. Dikkat ediyor musunuz yüce Allah hiç yardım etmiyor artık. Önceden bir mucize oluyordu, ABD- Rus sorunu, ekonomik açık kapanıyordu. Dikkat edin artık hiç gelmiyor. Bu kadar zulüm olmaz. Herkese zulüm. Onu korkut , onu korkut, bir dur arkadaş. Bir rahat yaşayalım.

Bir tane kral yok ki, 20 tane padişah geziyor ülkenin içinde. Padişahım çok yaşa, tamam ama bizim atalarımız ne yapmış dünyayı yönetirken. Cuma hutbelerinde, böbürlenme padişahım senden büyük Allah var demişler. Siz her şeyi bilemezsiniz.

Bir tripod bir kameranın başına bela açacağını bilemediğin gibi. Bütün herkes şokta. Hiç kimse ne olacağını bilmiyor. Elde imkansız yok üzülmeyeceksin. Onların benim hakkımda ne düşündüğü önemli değil, siz sakın böyle düşünmeyin. Zekâ, akıl bitti. Biz bize yeteriz. 84 milyon insan biz bize yeteriz, sonrasında dünyaya yeteriz. Gidip oraları işgal edelim demiyorum. Yeni dünyayı yakalarız akılcılıkla. Şimdi geldik konumuza.

“SADAT, BENİM ÜZERİMDEN EL NUSRA’YA SİLAH VE ARAÇ YOLLADI”

MİT tırları yakalandıktan sonra kafamda şöyle bir şey oluşmuştu: Biz oraya hem toplumun duygularını yükseltmek hem de oradaki kardeşlerimize, Bayırbucak Türkmenlerine ve diğerlerine yardımcı olmak için İHA, kıyafetler, -ama sayıca çok fazla, oradaki tüm savaşçılara yetecek kadar- telsizler, çelik yelekler, onlar bunlar, tırlarca… Bu projeji düşündük. O milletvekili arkadaşımızla da konuştuk. O da düşünceyi aldı, iletmesi gereken yerlere iletti. Sonra dediler ‘Biz ek tırlar verelim, sizin tırlarla beraber (gitsinler)’. Bizin tırlar ‘Sedat Peker yardım konvoyu’ diye gidiyor. Basına da resimler veriyoruz. Tüm ekipmanları yolluyoruz. Ama benim adıma giden diğer araçlar var. Onlar da başka yerdeki Türkmenlere gidiyor diye biliyoruz. Araçların içinde ne olduğunu bilmiyoruz, bilmiyoruz dediysem silah var, saf çocuk değiliz. Bu da normal, olması gereken şey. Ama bu MİT tarafından, askeriye tarafından organize edilmiyor. SADAT tarafından organize ediliyor, SADAT’ın içindeki bir ekip tarafından. Bunların hepsini ben kendi paramla alıyorum ama onlar hariç, onların benimle hiçbir ilgisi yok ama benim adıma gidiyor. İşlem yapılmıyor, kayıt yapılmıyor, direkt geçiş yapılıyor. Sonra ben yüklü miktarda Mitsubishi araçlar yollamaya başlayınca dediler ‘Bize de biraz verir misin, orada savaşçılar…’, dedim tamam, verelim. Türkmenler her yerden videolarla teşekkür ediyorlar aracı aldık diye, bir iki tanesi arapça konuşuyorlar. Sonra bizim Türkmen arkadaşlar ‘Bunlar el Nusracı’ dedi. Bizim diğer arkadaşlar da ‘Bu gidenler el Nusra’ya gidiyor’ diyor. Evet, benim üzerimden gidiyor. Samimi yapıyorum. Ama ben yollamadım, SADAT’çılar yolladı. Kibrit kutusuna sokacağım sizi, hem de devleti de yargılatmayacağım.

“SURİYE’DEN YASA DIŞI TİCARET KÜLLİYE’NİN, MT GRUP’UN VE EL NUSRA’NIN ONAYIYLA YAPILIYOR”

“Pandora’nın ilk kutusunu açalım bakalım. Siz Suriye’de ticaret yapmanız için ne yapmanız lazım biliyor musunuz? Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı, Külliye’de ona gideceksiniz. Ama bir iki kamyonluk alışverişli söylemiyorum. Büyük olanlar. Kaçak ham petrol, çay, şeker, alüminyum, bakır, ikinci el araba. Bunlar milyarlarca dolarlık para, büyük para.

Suriye mücadelesi için parayı kim verdi? Biz, devlet. Kim şehit oldu orada millet. Şimdi orada yapılan ticareti anlatacağım. Siz oradan onay aldıktan sonra sizi şeye yolluyor Murat Sancak, Ramazan Öztürk. Tüm hiyerarşi orada. Onların da onayı geçtikten sonra El Nusra’nın iktisat sorumlusu var Ebu Abdurrahman. Şu anda da ticaret böyle yapılıyor biliyor musunuz?

Ben o zaman ‘Bu silahları bunlara veriyorsunuz bunlar bizim Türkmenlerle savaşıyor, bizim insanımız’ dedim. Bir bilelim, bizim üstümüzden gidiyor.”

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Sedat Peker: ”SADAT, benim üzerimden El Nusra’ya silah yolladı”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Giriş Yap

Vira Trabzon ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!