“Bir memleketin, bir memleket halkının düşmandan zarar görmesi acıdır. Fakat kendi ırkından büyük tanıdığı insanlardan vefasızlık ve felaket görmesi ondan daha acıdır. Bu kalp ve vicdan için onulmaz yaradır.” Mustafa Kemal.
Elbette acı olan insanın canının,
Malının,
Aile bireylerinin acı çekmesidir,
Zarar görmesidir.
Bu zararın kimden,
Nasıl,
Hangi zamanlarda gelmesidir.
Bunun yanında başkasına zarar vererek,
Bu zarardan kendisinin yararlanması işin en acı tarafıdır.
Bunu Büyük Mustafa Kemal on yıllar önce görmüş,
Yaklaşık bir asır evvel de kamuoyununu uyarmıştır.
O nedenle de halkına:
Benim size tek manevi vasiyetim var. O da benim bilgilerim bilime aykırı ise bilimi tercih ediniz.” Mustafa Kemal ATATÜRK.
Ben de eserlerimin bazılarında bu sözü kullandım.
Neden mi?
Bilimdeki en önemli kural şudur:
Bilim aksi ispat edilinceye kadar geçerlidir.
Ama büyük Atatürk’ün henüz “kadük” olmuş sözü yoktur.
Olabilir de!
Olursa da zaten kendisi talimat vermiş. Olursa: Hemen bilimsel olanını kullanın demiş, zaten.
Ama “bilimsel” olmasına vurgu yapmış.
Ancak, kendi memleketinde,
Kendi halkından,
Yöneticilerinden zarar görmesi en acı olanıdır.
O zaman nelerin yapılması gerektiğini de defalarca başka kaynaklarda belirtmiştir.
Günümüzde Atatürk düşmanlığı buna bağlı olabilir mi?
Atatürk’e düşman olanların,
Kendi halkına zulüm yapmaktan haz duyanların olup olmadığı tartışılmaktadır.
Neden?
İçinde bulunduğumuz şartlardan mı?
Yönetilmenin unutulduğundan mı?
Yoksa bilinerek zarar mı verilmektedir,
Acı çektirilmektedir.
Ama şundan eminim ki “Acımayanların acıma duygusundan yoksun oldukları” kanısını taşıyorum.