Uzun yıllardır Antalya’ya giderim.
Her ne kadar denizini ve kumunu sevsem de güneşi ve nemi bıktırıyor.
Kovit 19 gelmemiş gibi,
Az da olsa gelen,
Denize giren,
Sokak alışverişine çıkan,
Turist kafilelerine göre virüs gelmemiş gibi.
Yani adeta şöyle diyorlar: Biz para getirdik. Siz de bizi koruyun ama bize karışmayın.
Antalya’da az da olsa turist var.
Elbette çok olmasını isterdim.
Gündüzleri neredeyse şehir boş.
Akşamları ise adeta ölü şehir.
Sadece işkembeciler açık.
Bol ekmek satılıyor.
Bir de semt pazarlarındaki sebze satışı.
Toplu taşım araçlarında sürücüler kendilerine tahsis edilen kontenjanın dışında ne pahasına olursa olsun yolcu almamakta.
3 kişilik bir aile için “ancak bir kişi alabilirim” diyen otobüs şoförünün şahidiyim.
Doğrusu da budur.
Ancak kamu kurumları neredeyse boşaltılmış,
Müşteri memnuniyeti adeta yok sayılmış,
Kısaca covit 19 her şeyin patronu olmuş durumda.
Dünya Turizm Başkenti güzelim Antalya,
Tüm güzellikleri ve özellikleriyle adeta içine kapanmış.
“Dinlenmesini ve eğlenmesini bilmeyen hiç kimse başarıya ulaşamaz.” Görüşünden hareketle, bu amaçla Antalya’yı hayal edenler bilsinler ki, bu günler geçecektir.
Güzelim Antalya yine bu büyük dünyaya gülistan olmaya devam edecektir.
Sabır,
Sabır,
Sabır.
Yeterki gülistana can olmanız için sizler kendinizi koruyunuz.