Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi için elbette son yazı olamaz.
Hatta düşünülemez de!
Ancak bunca uzun bir makale için zaman zaman değinmek üzere, çalışma masamın üzerinde sürekli başvurmak için saklanan bir hazine olarak koyuyorum.
Milli Mücadele kahramanlarının tamamını tanımazsak da başarılarını biliyoruz.
Bu başarıyı herkes de biliyor.
Nedir diye soranları duyuyor gibiyim.
Sadece “TÜRKİYE” dersem yeter mi?
Bu nedenle yereldeki, bazen adları unutulan kahramanlarımızı hayırla yâd ediyorum.
“Bir ulusun ruhu ele geçirilmedikçe, bir ulusun dayanma gücü ve direnci kırılmadıkça o ulusa egemen olunamaz. Oysa, yüzyılların yarattığı ulusal bir ruha, güçlü ve sürekli bir ulusal dirence hiçbir güç karşı koyamaz.” Mustafa Kemal.
Buraya kadar yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; M. Rıfat Efendi, Milli
hareketin Anadolu’da yeşerip çimlenmesi, hatta gelişip meyve vermesi için milletçe unutamayacağımız üstün hizmetlerde bulunmuştur.
Şüphesiz onun her hizmeti, Milli Mücadelemiz için anlamlıdır. Bununla beraber, bizce onun en önemli hizmeti, yukarıda değinilen fetvasıdır.
Bununla O, İstanbul Hükümetinin dini içerikli saldırısına aynen cevap vermiş oluyordu. Başka bir ifadeyle, İstanbul’un Milli mücadele aleyhindeki son kozu da elinden alınmıştı. İşte, M. Rıfat Efendi’nin Milli Mücadele lehindeki çalışmaları özellikle son faaliyeti; “Ankara fetvasını hazırlaması” damat Ferit ve hükümetini çileden çıkardı. Bu sebeple, 8 Haziran 1920’de İstanbul “Birinci İdare-i Örfiyye Divan-ı Harbi (Bir numaralı Sıkıyönetim Komutanlığı Mahkemesi) M. Rıfat Efendi’yi gıyaben ölüme mahkum etti.
Ankara Müftüsü M. Rıfat Efendi ile birlikte; Yusuf İzzet ve İsmail Fadıl Paşalar, İsmet (İnönü), Hüseyin Selahattin, Fahrettin, Abbas Hilmi, Bekir Sami (56. Fırka Kumandanı), Hamidullah Suphi, Cami ve Hakkı Behiç, Rıza Nur, Yusuf Kemal, Fatih, Bekir Sami (Beyrut ve Halep sabık Valisi) Beyler ve Celaleddin Arif ile Mustafa Fehmi Efendiler gibi Milli Mücadele’nin önde gelen kişileri de gıyaben ölüme mahkûm edildi.
Daha önce Mustafa Kemal ve beş arkadaşını da gıyaben ölüme mahkûm eden (69) bu mahkemeye göre; M. Rıfat Efendi ve diğer on altı kişi, “Kuva-yı Milliye unvanı altında çıkarılan fitne fesadın” tertip ve teşvikçilerinden sayılıyorlardı. Bunlar hakkında gıyaben verilmiş olan idam kararını da Padişah Vahidettin 15 Haziran 1920’de “Ele geçtiklerinde tekrar muhakeme edilmek üzere” tasdik etti. Bu, “Yüzyıllardır bir din adamı için bir Osmanlı Padişahı ve İslâm Dünyası Halifesi’nin ilk defa verdiği ölüm fermanı idi.”
M. Rıfat Efendi de hakkında böyle ağır karar alınan ilk ve son Osmanlı Müftüsü oluyordu.