Kalamış-Fenerbahçe yat limanı 1984-1988 yılları arasında yapıldı. Yapıldığı dönem ANAP’ın güçlü olduğu yıllardı. Vatandaşların karşı çıkmasına rağmen şarkılara konu olan Kalamış koyu marina yapılarak halkla bağlantısı kısmen kesildi. Aradan geçen yıllar içerisinde işletildi. Yeniden ihale edilme kararı 2011 yılında alındı. 2013 yılında yeni bir plan yapıldı. Yapılan plana göre, Yat Limanına otopark hariç 15 bin metrekare inşaat alanı yapılabilecek, yeraltı otoparkı ile bu alan 35.000 metrekareye kadar yükseltilebilecekti. Alınacak karar doğrultusunda; Limana 7.5 metre yüksekliğinde (iki kat) “turizm tesis alanı” kurulabilecek ve yat limanı içinde -istenirse- 750’şer metrekarelik 10 farklı ticaret alanı ve otel inşaatı yapılabilecek. Böylelikle, halen Kadıköylülerin liman içinde; spor, bisiklet ve yürüyüş için kullandığı alanlar imara açılacak ve kıyı alanı yapılaşmaya açılarak halkın kullanımı engellenecekti. Bugüne kadar, Kadıköy Belediyesi, Kent Konseyi, Mimarlar Odası, bu kararlara karşı Kadıköylülerle birlikte mücadele etti. Ancak tüm bu mücadeleye rağmen iktidar, marinadan daha fazla kar etmek için büyüterek satmakta direncini sürdürüyor.
ANAP döneminde başlayan satışlar, AKP döneminde zirve yaptı. Deprem toplanma alanlarını dahi içeren milyarlarca dolarlık kamuya ait tesis ve arazi satıldı. Başlangıçta engellenemeyince gelen iktidarlar da özelleştirmeleri benimseyerek satmaya devam etti. Gerekçe yaratmak çok kolaydı. Önce borçlanacaksın, işçilerinin ücretini ödeyemeyecek duruma getirip satmaya başlayacaksın. Seçim kazanmanın yolu daha çok para harcamadan geçiyor düşüncesiyle kendine haklılık payı çıkartacaksın. İhtiyaç oldukça da, eşten dosttan kiralama yoluna gideceksin. Planlardaki kamu hizmet binaları ve ibadethane yerlerini ticarete açacaksın, dolgu ve yeşil alanlara da camileri ve diğer ihtiyaçları yerleştirteceksin. Karşı çıkan olursa da “Dini ve kamuya ait yapılara karşı çıkıyorlar” diyeceksin.
Kentler canlı organizmalardır. İnsan ve mekânlar arasındaki dengeli ilişki, refah ve mutluluğu getirir. Bu dengenin oluşabilmesi için tiyatrolara, sinemalara, sokaklara, meydanlara ihtiyaç vardır. Bir araya gelinen kamusal alanlar, sosyalleşmenin önünü açar.Kent içindeki insanlarla birlikte sürekli deneyimleriyle, birikmiş kültürüyle büyür. Şairleri, yazarları, bilim insanlarıyla birlikte var olur. Kentin gelenleri ve gidenlerini karşılayacak bir gücü ancak yaşayanların ihtiyacı olan mekanların varlığıyla olur.
Kentlerimiz, hızlı kentleşmenin sonuçlarını yaşamaktadır. Bu sonuca giden aşamaların ilk başında; kentlerin biriktirdiklerini gelenlere aktarmaya gücü yetmediği gibi gelenlerin beraberinde getirdiği alışkanlıkların çatışmasıvardır. Her çatışma ortamında olduğu gibi bu ortamın dafırsatçıları olarak yeni siyasetçiler ve tüccarlar ortaya çıkar. Son olarak da; hızlı şekilde gücü eline geçiren bu fırsatçılar, yaşanan kaostan yararlanarak kendi kurallarını uygularlar.
Kentlerdeki çatışma ve pay alma yarışı devam ediyor. Kazananlar dönem dönem değişse de dağıtımı yöneten büyük sermayedarlar değişmiyor. Kalamış Marinanın ihalesinde marina çevresinde vatandaşın kullandığı kısıtlı yeşil alan da ihale kapsamına alınmak isteniyor. Bu güne kadar Kadıköylülerin sahip çıkarak koruduğu bu alanın ve elimizde kalan son kamu arazilerinin, halkınihtiyaçları için kullanılması sağlanmalıdır. Halkın oylarıyla seçilmiş siyasilerin halk adına aldıkları vekâletlere uygun davranarak bu alanların korunması için mücadele etmeleri gerekir.
Suskun kalmak, suça ortak olmaktır.