Yakın dönem toplumsal olaylar, sinema ve TV’de çok işlenmedi. Özellikle 68 gençlik haraketlerini de içeren haliyle pek yok. En azından ben bilmiyorum. Sadece “Hatırla Sevgili” örnek bir dizi olarak sevilerek izlendi. Özellikle Tomris Giritlioğlu’nunözenli çalışması diziyi görece gerçekçi kıldı ve başarıyı sağladı. Bunda o dönemi birebir yaşayanlardan “Danışma Kurulu” oluşturmasının da rolü olmuştur kuşkusuz.
‘Çemberimde Gül Oya’yı hiç duymamıştım. Tuba Büyüküstün adı geçtiği için izlemek istedim. Onu ilk defa “Asi”dizisinde izlemiş ve hayran kalmıştım. Bunu da yazdım, biliyorsunuz. O dizide, fırtınalı ve saçma sapan bir aşka, nasıl da hayat verdiğini, ona gerçeklik, yaşanmışlık kazandırdığını coşkuylagörmüştük. Diyeceksiniz ki: Senaryo, Yönetmen…Evet doğru, fakat başka bir oyuncu, bu duyguyu böylesine hayatın içinde yorumlayamazdı. Normal yaşamında pek dizi izlemeyen ben, bazı bölümlerinitekrar izlediğimi itiraf etmeliyim.
Gelelim “Çemberimde Gül Oya”ya. Bunda da Tomris Giritlioğlu imzası var. Senaryo ve yönetmen olarak Çağan Irmak yer alıyor. İkisi de başarılara imza atmış, kaliteli ürünler üretmiş insanlar. Ancak bu dizi, maalesef bir seviye tutturamamış. Daima benim de aklımın bir köşesinde yer alan benzeri bir senaryo ciddi değişikliklerle belki de yeniden çekilmelidir. Bence Çağan Irmak bunu yapabilir. Yapmalıdır da.
Dizinin daha başında gençlerin Kahramanmaraş olaylarını protesto yürüyüşü ve polis baskını ve bir kişinin silahla yaralanarak ölümü, o kadar pestenkerani işlenmiş ki, tam bir curcuna. Yerli filmlerimizde uyduruk kavga sahnelerinin bile daha başarıyla canlandırıldığını kabul etmek gerekiyor.
Yine de Tuba Büyüküstün (Zarife) ekrana çıkınca, mütevazi duruşuyla ışık saçıyor. Anlaşılan henüz popüler olmadığı için yardımcı rol verilmiş ona. Ama o canlandırdığı buruk öyküsüne rağmen, yine de bütün masumiyeti ve zarifliğiyle, odamızın en kuytu yerinde bile hercai menekşe demeti oluyor.
Dizlerin vazgeçilmez unsurları haline getirilen kapı dinleme, konuşmalara kulak misafiri olma tuhaflıklarına, komplolara, entrikalara az yer vermesi olumlu olmakla birlikte, ne yazık ki yersiz sahneler, gereksiz sahne uzatmaları gerçeklik, yaşanmışlık duygusunu da bulanıklaştırıyor. İnandırıcılık, muğlaklaşarak sekteye uğruyor. Aslında Çağan Irmak kanımca olayın farkında. “Bu dizinin tutması mucize” demiş. Doğru söze ne denir.
Not: Duruşma salonunda nöbetçi asker, tutuklu sanık ilişkisi bir yerden tanıdık geldi bana. (Bkz. Ömer Faruk Ciravoğlu, Titrek Hamsi Örgütü, Pencere Yayınları İkinci Baskı Sayfa 94, “Kardelen” bölümü)