Bir Durak ailesi filmi. Yönetmen Nihat Durak. Senaryo Filiz Üstün Durak
Kadir İnanır oyunculuğunun doruğunda. Vahide Perçin eşliğinde güçlü yorumlarıyla Süryanilerin çektiklerini acıtmadan bize de aktarıyorlar.
Timur Acar (Remzi), Erdal Beşikçioğlu (Efrem) rollerinde oldukça başarılı.
Bunca yılın devrimcisiyiz. Hayatımız eşitlik ve adalet mücadeleleriyle geçti. Özgürlük arayışımız hep sürdü, sürüyor. Süryani sorunundan çok yakın zamana kadar haberdar değildim. Amsterdam’da Süryani arkadaşım oluncaya kadar. Ve tabii o da acılarını paylaşınca öğrenmiş oldum. Oysa Pencere Yayınları 1999 yılında “ AsurSoykırımı” kitabını yayınlamıştı. Bu birinci elden tanıklık olmasa, kitabı da görmemeye devam edecektim demek ki.
Bu sütunlarda 9 Aralık tarihli ilk yazımda bir cümle yazmıştım film hakkında. Beğendiğim ve umut vaat ettiğini düşündüğüm Aybüke Pusat da bu filmde oyuncuydu. Onu Kadir İnanır’a sormuştum. Cevabını da o yazıda yazdım zaten.
Dizi izleme alışkanlığım hiç olmamıştı aslında. İlk defa, belki de neredeyse atlamadan Aybüke Pusat’ın oynadığı “Her Yerde Sen” dizisini izledim. Vaktiyle “Dallas” izlediğim de olmuştur. Özellikle “Dil ve İstihbarat Okulu”nda televizyonumuz vardı. Doğu Perinçek de pek meraklıydı bu diziye. Bir yanımda Yaşar Okuyan diğer yanımda Doğu, izlemişizdir. Yaşar Okuyan MHP’nin en “sempatik” yüzüydü. Türkeş ve Erbakan da oradaydı. Erbakan zaten “gavur” dizisini izlemezdi de Türkeş gelir miydi hatırlamıyorum? Belki Oral Çalışlar, o günleri anlattığı “Liderler Hapishanesi” kitabında yazmıştır. Bakmadım.
Kapı filminin ilgimi çekmesinin başka bir nedeni daha var. Hayat arkadaşım Sevgi (Ayla) Atamer Amsterdam kapılarını fotoğraflamıştı. Filmde gördüğüm kapının benzeri kapılardı çoğunlukla ve onun anısına bu fotoğraflardan oluşan bir sergi düzenledim Datça’da.”Knidos Sanat Akademisi” nin yönetmeni Nevzat Metin’in desteğiyle görkemli bir etkinlik oldu. Mimar arkadaşım Mehmet Şahin bu fotoğrafları kitap haline getirdi. Böylece sergi daha da kalıcı oldu.
Öner Ciravoğlu, bu fotoğrafları şöyle yorumlamıştı:
“Aslında yaşam dediğimiz şey, birbiri peşi sıra içlerinden geçtiğimiz “Kapılar Galerisi” değil midir? “Kapı”lar kimi zaman umuda, iyiliğe, coşkuya kimi zaman da derin ve karanlık bir bilinmezliğe açılır. Bu durum aslında yaşam tercihlerimizle doğrudan ilişkilidir. Kimileri yaşamlarını zorlu, geçit vermez “kapı”ları zorlamakla anlamlandırırlar, kimileri bütün sıradanlıklarıyla, edilgenlikleriyle kendilerini yaşamın önüne koyduğu “kapı”ların eşiğinde bulurlar.”
Siz, “kapı”nın neresindesiniz?