Biz üç erkek kardeş edebiyat içinde doğduk. Ama nedense siyaset daha ağır bastı ve bizi belirledi. En küçükleri benim. Abilerim Özer ve Öner Ciravoğlu ne der bilmem ama bence yazık ettik. Bizim evimizde her türden kitap içeren zengin bir kütüphanemiz vardı. İTÜ Mimarlık öğrencisi olan Özer abim, Trabzon’a her gelişinde bavulu kitap dolu olurdu. Ve biz onları kapışırdık.
Kitaplar…Kitaplar…Kitaplar… 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin zulmünü bizim kadar onlar da gördü. Ve o günlerde sinema dışında pek bir eğlence olmadığı için; Okuma…Okuma…Okuma… Neleri okumadık. Bizim yazarlarımızı, dünya edebiyatını.
Klasikleri hatmettik. Her kitapta önümüzde yeni ufuklar açıldı. İki abim de ağırlıklı olarak şiirle haşır neşir oldu. Güzel ürünler de verdiler.Büyük abim Özer Ciravoğlu’nun namı zaten “şair”di. Üç şiir kitabına imza attı. İlk yayınlanan “Seslenişler”di. Ardından “Kriz ve Sevi” ve sonra “Üzünç Evi”geldi. Cemal Süreya, “Seslenişler” için, “M. Özer Ciravoğlu’nun şiirlerini sevdim. Düşünceyi değil de, özellikle genel hayat ortamını belirtmek istediği (istediği
diyorum) anlamında çok başarılı.” diye yazdı.
Öner Ciravoğlu’nu siyaset daha çok başka yerlere çektiği için o, uzun aralıkla iki şiir kitabı yayınladı. İlki “Kalepark “ adını taşıyor. Trabzon’un gözde mekanı olan “Kalepark”, bizim kuşak gençlerin sevdalarına eşlik eden, denizi kucaklayan bir doğa harikasının da adıdır. Yani kent ve sevda mekanıdır.
Öner, kenti de sevdayı da imbikten süzer bu şiirlerinde. İkinci kitabı “Bitmeyen Yüzyıl” adıyla çıktı. Öner bu yapıtında, asırlık hüznü damıtıyor. Artık yalnızca bir Trabzon duyarlılığı değil, bütün bir memleket acısı, sevdası, tutkusu, korkularımız örs’te dövülüyor. Acıtmadan, incitmeden…“Çok uzaklarda” metaforuna kapılmayın, elini uzatsan tutacak kadar yakındır hepsi.