Ermeni meselesinde dünya kör müdür?
Şaşı mıdır?
Yoksa sağır mı?
Ermeni meselesi bilimle mi çözülür,
Yoksa kabadayılıkla mı?
“Bizim Temel tarlaya gitmiş. Çalışırken görmüş orda bir deli.
Babasına seslenmiş:
-Baba buldum burda bir deli,
Babası cevap vermiş:
-Al da gel.
Temel tekrar babasına seslenmiş:
-Bana gelmiyor.
Babası tekrar seslenmiş:
-Bırak da gel.
Bu kez Temel yine babasına dönerek:
-Baba o beni bırakmıyor.”
Bizimki de böyle bir şey.
Ya dış politikayı Türkiye bilmiyor,
Ya da bildiğini biz bilmiyoruz.
İktidar yanlısı tüm paydaşlar Biden’e; mazinize bakın diyor.
Doğru da bunu neden diyorsunuz?
Kötü örnek olur mu?
Yoksa siz yapıyorsunuz da oluyor da bizim yaptığımızı neden kabul etmiyorsunuz mu demek istiyorsunuz?
Bu, suçu zimnen kabul etmek anlamına gelmez mi?
Zerre kadar tarih bilen,
50 yıldır tarih okuyan birisi olarak diyebilirim ki;
1915 olayları her savaşta olan olaylardandır.
Yani ne yapsaydık?
Bırakalım onlar bizi kessin mi deseydik.
“Kavgada yumruk sayılmaz.”
Türk milleti galip geldi diye 106 yıl sonra neden bedel ödemek zorunda bırakılıyoruz.
Sonra bu bedeli kim,
Ve nasıl alacak?
Açık ve net söylemeliyim ki bunun çözümü bilimdir.
Yani tarihtir.
Büyük Atatürk’e mal etme çabaları varsa bu art niyette, avucunuzu yalarsınız.
Büyük Atatürk diyor ki; “Benim size tek manevi vasiyetim var: Akıl ve bilimi muktedir kılınız. Benim bilgilerim bilime aykırı ise bilimi tercih ediniz.”
O halde sorun nerde?
Açık olarak bilinmelidir ki: Sadece Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU’nu bütün dünyanın karşısına koysanız yeter.
Bir şartla; hem Türkiye’nin, hem de Ermenistan’ın arşivlerini açarak.
Yoksa bizim Ermenistan’la komşu olmamızın avantajlarını kullanarak,
Ticaretimizi geliştirmemek için önümüzdeki engel nedir?