6’LI MASANIN KÖR AYAĞI!..

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İllüzyona ‘yanılgı gerçekliği’ de diyebiliriz.

Genellikle fiziksel ve psikolojik faktörlerle ortaya çıkar.

Öyleyse şu soruyla giriş yapalım; Cumhur iktidarına karşı kurgulanan millet ittifakı bir illüzyondan ibaret olabilir mi?

Bana kalırsa kesinlikle evet!..

Seçim başarısına odaklanmış ve kısa vadeli düşünüyorsanız, gözlerinizi sıkıca bağlayarak ‘sorun yok’ gibi davranabilirsiniz. Lakin uzun sürece bakıp, akılcı ve gerçekçi bir analiz yaparsanız yanıldığınızı anlarsınız.

Buyurun, başlayalım…

Türkiye kaçınılmaz şekilde ‘islamcı siyasete’ mahkûm ediliyor.

MILLET ITTIFAKI

Önce olguları sıralayalım, yorumu sonraya bırakalım.

6’lı masanın üç ayağı doğrudan siyasal İslamcı partilerden oluşuyor; Saadet, Deva, Gelecek…

Diğer ikisi; İyi Parti ve Demokrat Parti… Her ikisi de muhafazakâr renklere sahip, dinci damarları hep canlı. Dolaysıyla yeminli laik cumhuriyet düşmanı cemaat ve tarikatlara karşı etkili mücadele yürütemezler. Hatta son kertede onları koruma içgüdüsü taşırlar.

Ayrıca İyi partinin Türk-İslamcı MHP’nin ideolojik türevi olduğunu da ekleyelim.

Kısaca masanın tek sağlam ayağı CHP kalıyor; Laik Cumhuriyetin ve Atatürk Devrimlerinin biçare savunucusu konumunda geleceğe dönük sosyo-ekonomik-politik süreci yönetmeye çabalıyor.  

Geçelim Cumhur ittifakına; AKP+MHP’den oluşuyor. Fakat siyasal İslam motifli Büyük Birlik Partisi ve alenen siyasal İslamcı Yeniden Refah Partisi tarafından destekleniyor. Ayrıca Cumhuriyet ve demokrasi düşmanı, şeriatçı ve bölücü bir parti olan Hüda Par’la dirsek temasları bulunuyor.

Nihayetinde Cumhur ittifakının da açık şekilde siyasal İslamcı olduğunu söyleyebiliriz.

Burada MHP’nin “milliyetçiliği” üzerinden itiraz etmeye kalkışanlara ise ‘ülkücü’ kavramının içeriğini hatırlatmak isterim. Özünde bir ABD yapımı olan, Türk-İslam sentezli ‘yeşil kuşak’ projesinin ‘ümmet milliyetçisi’ zihniyetiyle hareket eden; karşı-ideolojik bir siyasal parti olduğunu asla unutmayalım. Birçok sloganını Arapça ifade eden, Türk milliyetçiliğinden çok dini argümanlardan beslenen, millet ile ümmetin niteliklerini aynılaştıran ve “melez” bir toplum öngörüsüyle politika üreten MHP’nin dinci damarının ağır bastığı tespit edilmelidir.

Parantez açarak ekleyelim; literatüre yakın tek milliyetçi partinin Prof. Ümit Özdağ liderliğindeki Zafer Partisi olduğunu ve konjonktürel  açıdan giderek ivmeleneceğini vurgulayarak bu faslı kapatalım.

Özetlersek, ülkemizin geleceği siyasal islamcı partilerin ipoteği altına girmiş görünüyor.

Şimdi asıl soruya geçelim; Atatürk’ün kurduğu laik-demokratik Türkiye Cumhuriyeti bir islam devletine mi dönüşüyor?

Bence evet!..

Çünkü CHP ve yakınsak ideolojili partilerin oy toplamı ortalama %30 civarında.

Peki, Türk toplumu islami/şeri bir rejimi ister mi?

Kesinlikle hayır!..

Başta kadınlar olmak üzere toplumun ezici çoğunluğu istemez.

Öyleyse, neden insanlarımız islamcı-dinci partilere oy veriyor?

Bu tek soruya kitaplar dolusu cevap verilebilir. Fakat şu kadarını söyleyebilirim ki, çağdaş ve modern bir Türk Devleti’nin kurulmasını hazmedemeyen iç ve dış dinamiklerin bitmek-tükenmek bilmeyen hesaplaşma mücadelesi, sonunda bir tümör gibi devletin/toplumun tüm kurumlarına sızılması ve ülkeyi yöneten politikacıların küçük hevesler peşinde koşması bugünkü açmazın yegâne nedeni diyebilirim. Atatürk’ün ölümüyle uç veren, DP iktidarıyla rotasından sapan, askeri darbelerle ABD güdümüne giren ve devamında 20 yıllık AKP iktidarıyla ‘kuruluş ilkelerinden’ tamamen sapan Türkiye Cumhuriyeti devletinin; özellikle eğitim ve hukuk yoluyla toplumun yönünün kasıtlı ve planlı şekilde değiştirilmesine göz yumması bu yıkımın ortaya çıkmasına zemin hazırladı.  

CUMHUR ITTIFAKI

Geldiğimiz noktada zorlu bir ikilemle karşı karşıyayız; ya aklın ve bilimin yolundan gidip laik cumhuriyeti savunacağız ya da çağdışı otokratik bir islami rejime evrileceğiz.

Sonuçta 6’lı masanın siyasal islamcı ayaklarıyla orta/uzun vadeli bir yola girilemez.

Peki, ne yapılmalı?

Norveç’te ”Atatürk gibi düşünmek” diye bir deyim varmış. Bir problem karşısında, çözümün imkânsız olduğu gerekçesiyle hemen teslim olma eğiliminde olan, çözüm üretmek ve yaratıcılığını zorlamak istemeyen ruh ve zihin tembeli kişiler için söylenirmiş…

O halde çözüm belli; Mustafa Kemal gibi olmak!..

6’LI MASANIN KÖR AYAĞI!..

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Giriş Yap

Vira Trabzon ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!