Ah ülkem!.. Vah insanım!..

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

7’den 70’e,

Edirne’den Kars’a…

Türkiye mutsuz, Türkiye umutsuz.

Kaygı ve karamsarlık sarmış bütün toplumu.

Bir yandan ekonomik kriz, öte yandan virüs salgını kol geziyor Anadolu’da. İşsizlik, açlık ve ölüm korkusu ‘sosyal çaresizliğe’ evrilmiş durumda.

Bugünlerde çalışanların gözü-kulağı “asgari ücret zammı”nda. Her ne kadar özelde Almanya, genelde Avrupa kıskansa da bizi, DİSK’in verilerine göre döviz bazında, Arnavutluk’tan sonra en düşük asgari ücreti veriyoruz işçilere. Daha da beteri, asgari ücret “ortalama gelir” düzeyine dönüşmüş durumda.

Resmi kayıtlara göre (-ki en son resmi bilgi 2014 yılına ait) ülkemizdeki asgari ücretlilerin oranı %43 dolaylarında. Kayıt dışı çalışanları da dikkate aldığımızda bu oranın rahatlıkla %50’nin üzerine çıktığını söyleyebiliriz. Bizi kıskanan Avrupa’da ise bu oran çok düşük. Örneğin, Belçika’da asgari ücretle çalışan işçi yok gibi. İspanya’da bu oran %1 iken, Çekya’da %2, Hollanda’da %3, İngiltere’de %5, Fransa’da %8, Portekiz’de %16 dolaylarında. Ülkeleri “satın alma gücü” açısından karşılaştıracak olursak bizdeki tablonun daha vahim olduğu görülecektir. Türk-İş’in Kasım 2020 araştırmasına göre 4 kişilik bir ailenin AÇLIK SINIRI; 2.516 TL iken YOKSULLUK SINIRI; 8.198 TL idi. ASGARİ ÜCRET ise net; 2.324 TL. Bu tabloya işsizleri, emeklileri ve köylüleri de dâhil ettiğimizde şunu açıkça görmekteyiz; yaklaşık %10-15’lik kesim hariç, ülkenin tamamına yakını AÇLIK ve YOKSULLUK içinde yaşamakta.

Oysa iktidara göre “acı reçete” daha yeni uygulanacak. Demek ki beterin de beterini henüz daha yaşamadık. Ama yine de bir umut, yılbaşında maaşlara verilecek zammı heyecanla bekliyoruz. Aslında ‘bekleyen derviş’ misali sonucun yine hüsran olacağı kesin gibi. Çünkü pazarlık masasında patronların gücü belirleyici, krizi ve salgını bahane edip yine ‘en az’ zammı verecekler. Zaten her yıl olduğu gibi yine TÜİK’in  ‘enflasyon oranları’ baz alınacak, ‘vatandaşın enflasyonu’ yine görmezden gelinecek.

Dahası, TÜİK’in verileri de pek inandırıcı gelmiyor kimseye, bir acayip gudubet var açıkladığı rakamlarda. Her ay enflasyon rakamları açıklıyor TÜİK, kimseyi ikna edemiyor. Pazardaki vatandaştan, sendikalara; çarşıdaki esnaftan, muhalefete kadar herkesin enflasyonu aynı, TÜİK’in farklı. İnandırıcılığı da yok, sadece resmi evraklara kayıt düşülüyor TÜİK’in rakamları; ne de olsa yılbaşında işçiye, memura, emekliye “açlık zammı” yapılırken “veri” olarak dayanak yapılacak.

Halktan toplayıp, zengine veren çark her zamanki gibiişleyecek. Zaten zar-zor geçinen vatandaşın ümüğüne binilirken, holdinglerin borcu silinecek.

Bir yanımızdan açlık, öbür yanımızdan hastalık yapıştı yakamıza.

Salgın da giderek büyüyen bir sıkıntıya dönüşüyor. Belirsiz ve sinsi bir sürecin içinde savruluyoruz. Virüsün bedenimizde bırakacağı izleri henüz bilmiyoruz. Umut bağladığımız aşılar üzerine yoğun komplo teorilerine maruz kalıyoruz. Öyle ki virüsten çok aşıdan korkmaya başladık. Şimdiden, özellikle sosyal medyada aşı karşıtlığı paylaşımları yayılmaya başladı.

Bilgi eksikliği ve özellikle de devlet kurumlarına olan güvenin erozyona uğraması vatandaşı şaşı yaptı; kime inanıp-güveneceğimizi bilemiyoruz.

Sağlık Bakanlığının pandemi verilerini kamuoyundan gizlediği inancı, partili-partisiz her kesimde yaygınlaşmış durumda. Bilim kurulunun ikircikli açıklamaları da olayın tuzu-biberi oluyor. Türk Tabipleri Birliği’nin verileri, bizleri hepten şaşkına çeviriyor.

Koca ülkenin içine düştüğü hale bakın; milletin topyekûn güvendiği tek bir kurum yok. Nasıl güvenelim ki; verilen sayılar ortada, tutarsızlık ve çelişkilerle dolu.

Son günlerde açıklanan vaka sayılarını, ülke nüfuslarına oranladığımızda bazen “Dünya Birinciliği”ne bile oturuyoruz. Bulaş hızı giderek yükselirken, alınan göstermelik tedbirlerle sorunu çözmek pek mümkün görünmüyor. Dahası nasıl bir durumla karşı karşıya olduğumuzu bile tam olarak bilmiyoruz. Sağlık bakanlığının açıkladığı ‘ölüm sayısı’ ile belediyelerin açıkladıkları sayılar arasında büyük farklar var. Hepsi de devletin resmi kurumları. Hangisine inanıp-güvenelim; bakanlığa mı yoksa belediyelere mi?

Güvenin olmadığı yerde düzen olmaz. Düzeni sağlamakta iktidarın görevi; ya belediyelere ait sayıların yalan/yanlış olduğunu ispat etmeli ya da gerçek/doğru sayıları kamuoyu ile paylaşmalı. “Ulusal çıkar” gerekçesiyle perdelenen sayıların, “ulusun ölümüne” yol açabileceği unutulmuşa benziyor.Adeta “kaos teorisi” ile yönetiliyor ülke, kim kime-dumduma sürüklenip gidiyoruz. Bu gidişle dünyada “sürü bağışıklığını” ilk kazanan ülke biz oluruz. Dolaysıyla aşıya da ihtiyaç kalmaz; kaderine terk edilmiş toplumlar gibi sağ-salim kurtulanlarla yola devam edeceğe benziyoruz.

Zor günlerden geçiyoruz. Özellikle de iç-dış gelişmeleri tümel değerlendirdiğimizde Cumhuriyet tarihindeki en zorlu dönemeçlerden birini yaşıyoruz.

Ama hep umutluyuz. Şairin dediği gibi, “umut ile, sevda ile, düş ile” mücadeleye devam ediyoruz.

BÖLGEDEN

Birkaç haftadır Vakfıkebir ile Görele arasında yaşanan ve ulusal basına da yansıyan “ekmek polemiği halen devam ederken bu işte kazançlı çıkan tarafın Görele-Çavuşlu ekmeği olduğunu söyleyebilirim. Sadece yerelde tanınmışlığı olan Çavuşlu ekmeği, ülke çapında markalaşan Vakfıkebir ekmeği ile yaşadığı tartışma sonucunda hiç beklemediği çapta reklamını yaptı. Vakfıkebir ekmeği de bu tartışmadan karlı çıktı sayılır, ismini marka olarak biraz daha perçinledi. Reklamın iyisi-kötüsü olmaz derler, hele bir de yapılan reklam bedava olursa tadından yenmez. Kısaca, kazan-kazan rekabeti oldu diyebiliriz.

Öte yandan iki ilçe arasında ekmek tartışması yaşanırken, yerel basına düşen küçük bir haber oldukça dikkat çekiciydi. Habere göre Sisdağı içme suyu projesi’ne tepki olarak Görele’nin Çatakkırı ve Bayazıt köyü muhtarları Trabzon’un Şalpazarı ilçesine bağlanmak için fererandum’agideceklerini söylüyorlardı. Çavuşlu’dan başlayıp Sisdağı’nakadar olan Zıva Vadisine önce çöp tesisleri yaparak, şimdi de vadideki suyun alınarak bölgenin yaşanmaz hale geleceğini iddia eden muhtarlar, projeye sert tepki gösteriyorlar. Referandumun sonucu ne olur bilinmez, fakat böylesi bir girişimin baskısını Görele ve Giresunlu siyasetçilerin kaldıramayacakları ortada. Görele Belediye Başkanı Tolga Erener ve iktidar partisi milletvekilleri başta olmak üzere, bu iki köyün kısa zamanda ikna edileceğini varsaysak da Çavuşlu’nun “ekmeği ile dertleri” arasında sıkışmışlığını da öğrenmiş olduk.

Son söz; çöp tesisinin yanı başında ekmek üreterek, Vakfıkebir ekmeği ile boy ölçüşmek “deli cesareti” olsa gerek!

Not: CHP Trabzon milletvekili Ahmet Kaya’nın TBMM’nde bütçe üzerine yaptığı 5 dakikalık konuşmayı taraflı-tarafsız herkesin dinlemesi gerekli. CeHaPe zihniyeti ülkeye tek çivi çakmadı” diyenlere şamar gibi cevap vermiş; izleyin-izlettirin. Kimin kaç çivi çaktığı, kimin nasıl sattığı çıksın ortaya!

Ah ülkem!.. Vah insanım!..

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Giriş Yap

Vira Trabzon ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!