“Dehanın sınırları var, cehaletinse hiçbir sınırı yoktur” der, W.Goldberg…
Yaşayarak öğreniyoruz ki, gerçekten sınır tanımıyor cehalet.
Sokak röportajlarında örneklerini seyrederek kahkahayla güldüğümüz kara cahil tiplerin, toplumsal salgına dönüştüğünü bilmiyormuşuz meğer.
Geçtiğimiz günlerde verikaynagi.com sitesinin yayınladığı araştırmaya göre “Türkiye’deki üniversite mezunlarının %43’ü ’2023 yılında Lozan Antlaşmasının sona ereceğine” inanıyor.
Yine aynı araştırmada, Türkiye’de yaşayan her 100 kişiden 48’i “Almanya’nın 3. havalimanımızı kıskandığını” düşünüyor.
Toplumun %38’i 2023 yılında “dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına gireceğimize” kanaat getirmiş durumda.
Halkımızın %59’u ise “GDO’lu ürünlerin kısırlaştırma çalışması” olduğunu sanıyor.
Bu tablo karşısında, oturup kara kara düşünmek gerekiyor artık. Cehaletin karabasan gibi toplumun üzerine çullandığı bugünlerde, artık ‘öğrenilmiş çaresizlik’ nakaratlarını tekrarlayarak sosyal sorumluluktan kurtulamayız.
Biliyorum, faturayı hemen siyasete, medyaya, eğitim sistemine keserek içinizi bir anlık rahatlatacaksınız.
Lakin tufan kopmuş, tusunami milleti yutmak üzere.
Türk toplumu, tarihi çöküntünün eşiğinde hızla yok oluyor.
Durumun önemini ve aciliyetini daha iyi anlatabilmek için, Atatürk’ün ‘en büyük düşmanın cehalet’ olduğu ve asıl kurtuluşun ‘cehalete karşı’ yapılacak savaşın kazanılmasıyla mümkün olacağı düşüncesini hatırlatmak isterim.
100 yıl öncesinden bize ‘gerçek sorunu’ işaret edip, çözüm için yol ve yöntem öneren Mustafa Kemal Paşa’nın vizyonuna halen erişemediğimizi ve problemler karşısında çaresizce çırpındığımızı da ayrıca vurgulamak gerek.
Osmanlı’nın çöküşünü yaşayarak deneyimleyen Sakallı Celal’in “bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür” tesbiti günümüz Türkiye’si için de geçerlidir. Ezberci bir eğitim sisteminde ‘bir elinde test, bir elinde tost’ ile sınav odaklı insan yetiştiren eğitim kurumlarımızdan “düşünebilen, muhakeme yeteneği gelişmiş, üretici, yaratıcı ve sorun çözebilen” bir toplum inşa etmesi elbette beklenemez.
Gerçeklikten ve akılcılıktan tamamen kopmuş, illüzyon/yanılgı ve hallüsinasyon/sanrı içinde yaşayan bir toplumun ‘aydınlık ve güçlü’ yarınları olamaz.
Nihayetinde sonuç ortada; ‘2 farklı değişken arasında ilişki kuramayan’ üniversite mezunları yetiştiren sistemin enkazı altında kalmış durumdayız.
Not: Araştırmanın diğer şaşırtıcı sonuçlarını görmek için linke tıklayıp, hem kendi tahmininizi hem de toplumun nabzını öğrenebilirsiniz. https://www.verikaynagi.com/testler/turkiyede-iddialar-ve-komplo-teorileri/