İlk kez Platon söylemişti; sıradan düşünceler toplumda egemen olur, ancak ortalama zekânın kavrayabileceği bilgiler ‘doğru’ kabul edilir diye.
Ve eklemişti; bilgeler yönetmeli toplumu!
Bizler ise aradan geçen 2500 yıla rağmen daha ortalama aklı yakalayamadık!
Sol’un zihinsel bölünmüşlüğüne götüreceğim sizi!
Konu o kadar geniş ki…
Sadece milliyetçilik ve ulusalcılık kavramları üzerinden özetlemeye çalışacağım bu kargaşayı.
İkisi de köken olarak Fransızca ‘nation’ sözcüğüne dayanmakta ve millet/ulus anlamına gelmekte.
Fakat aynı kökenden gelen bu iki kavram ülkemizde giderek farklılaşmış, 1970’lerden sonra kesin şekilde milliyetçilik=sağ, ulusalcılık=sol kulvara yerleşip kalmıştır.
‘Nation’ kelimesine evrensel boyutta her ne kadar aynı/benzer anlamlar yüklenip ‘sağ’ söylem kabul edilse de ülkemize has biçimde politik yaşamda farklı evrimleşmiştir.
Fazla detaya gerek yok!
Durumu berraklaştırmak ve bilgiyi egemen kılmak için, milliyetçiler ile ulusalcıların farklı ve ortak yönlerini tek tek sıralamak yeterli olacaktır.
O halde başlayalım…
- Ulusalcılar sol partilerde, milliyetçiler sağ partilerde yer alır.
- Ulusalcılar emekten, milliyetçiler sermayeden yanadır.
- Ulusalcılar daha özgürlükçü, milliyetçiler baskıcıdır.
- Ulusalcılar Kuvay-ı Milliye kökünden gelirken, milliyetçiler Turancı damardan beslenir.
- Ulusalcılar modern yaşamı öncelerken, milliyetçiler muhafazakâr hayatı savunur.
- Ulusalcılar tam bağımsız Türkiye derken, milliyetçiler ABD-NATO tarafıdır.
- Ulusalcılar itiraz kültürüne sahipken, milliyetçiler itaatçidir.
- Ulusalcılar mazlumdan yana tavır alırken, milliyetçiler güçlüden yana
- Ulusalcılar her daim bedel ödemişken, milliyetçiler devlet korumasında kalmıştır.
- Ulusalcılar ‘ortak kültür’ üzerinden milleti tanımlarken, milliyetçiler ‘inancı ve kökeni’ önemser.
Özetlersek;
Milliyetçilik; dinci, tutucu, sermayeden yana ve militarist bir yapı arz eder.
Ulusalcılık; laik, çağdaş, modern, antikapitalist, antiemperyalist ve halkçı bir duruş sergiler.
Dolaysıyla ulusalcılık bu nitelikleriyle sırf Türkiye’ye özgü bir kavramdır.
Lafı uzatmaya gerek yok; ulusalcı ile milliyetçi farkı siyah-beyaz netliğindedir.
Özellikle Kürtçü bölücülerle kol kola giren, teorisi bol-pratiği zayıf ‘liboş-elit sol’un ukalaca tahlilleri sizi yanıltmasın! Bunların sayıları azdır ama etki alanları oldukça geniştir. Anayasa oylamalarında, açılım süreçlerinde bu yeteneklerini başarıyla sergilediler. Amaçları basit; sosyal demokratların kafasını karıştırıp ‘politik aura’larını büyütmek!
Zaten başkaca etki alanları da yoktur; ne işçi… ne çiftçi… ne de köylünün yakınında bulunmazlar. Sadece İstanbul, Ankara ve İzmir’in ara sokaklarından ahkâm keserler!
Durun, daha bitmedi…
Tüm bunlara rağmen yine de ikna olmayıp, ulusalcılığı bir tür ‘sağcılık’ tipi olarak görmeye devam ediyorsanız; şu olgusal durumları da izaha muhtaçsınız demektir!
Buyurun bakalım; ulusalcılar ile milliyetçilerin sosyal tutum/davranış karşılaştırmasına…
Milliyetçilerin bir işçi grevini destekledikleri görülmemiştir. Demokratik bir hak için miting yapmazlar, hayat pahalılığını protesto etmezler. Kadın-erkek eşitliğini umursamazlar. Doğa, çevre, hayvan hakları vb eylemlere katılmazlar.
Bazı ‘düşman ülkeler’ ve ‘sol terör’ protestosu dışında demokratik eylem yaptıkları görülmemiştir.
Kendilerini devletin sahibi ve fedaisi zannettiklerinden, zararlı ideolojiler(!) konusunda oldukça hoyrat davranırlar.
Düşüncelerini beğenmedikleri öğrencileri, yazarları, aydınları katlettikleri bilinir. İşledikleri cinayetler mahkeme kararlarıyla sabittir.
Silahlı ve mafyatik tiplerdir!
Oysa ulusalcılar… Milliyetçilerin tam tersidirler. Demokratik haklarını aktif biçimde kullanırlar. Ayrım yapmaksızın her çeşit terörü açıkça kınarlar. Daima özgürlükleri savunup, baskı ve şiddetin karşısında durmuşlar ve kimseyi öldürmemişlerdir.
Durum bu kadar ortadayken ulusalcılar ile milliyetçileri benzeştiren, hatta eşitleyen liberal-marjinal sol’un ve bölücü Kürtçülerin ‘Machiavellist tutumundan’ etkilenerek; Cumhuriyetçi, Atatürkçü, laik, demokrat, çağdaş insanları sağcı-ırkçı-milliyetçi gibi lanse etmek; onları sağ’a iteleyerek sol yelpazenin kitleselleşmesini engellemekte ve kırılmaları beslemektedir.
Günümüzün sosyal-ekonomik-politik realitesini kavramadan irrasyonel bir yaklaşımla, ulusalcılığı; ırkçı milliyetçiliğe ve Perinçek tarikatına indirgeyen basit ve ezberci söylemlerden kurtulmadan sağlıklı tespitler yapıp, etkili politikalar üretmek sol ve sosyal demokratlar için mümkün değildir.
Ne marjinallerin ne Perinçekgillerin ne de Kürtçülerin vereceği ideolojik akıl “karga rehberliğinden” öteye geçemez!
Unutmayın; düşüncelerimizi duygu değil, bilgi yönetmeli…