Uzaktan eğitim açmazı…

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Evet, zorunluluktan doğdu.

Evet, alternatifler sınırlıydı.

Evet, aksamaların yaşanması doğaldı.

Bunların hepsi kabulümdür, pandemi nedeniyle mecburi bir süreci yaşıyoruz. Fakat göz göre göre ısrar edilen bazı yanlışuygulamalardan neden vazgeçilmiyor?

Son örnek MEB’in dün yaptığı açıklama; yüz yüze sınavlar ikinci döneme ertelenmiş. Aklı başında herkes EBA sisteminin ve buna bağlı yapılacak sınavların eşitlik ve adalet ilkesine aykırı olduğunu zaten biliyor. Mahkemeye yapılacak bir itirazla bu ‘sınavların geçersiz sayılacağını’ bakanlık bürokratları bilmez mi!  Fakat Bakan Ziya Selçuk ve ekibi bir türlü ikna olmuyorlar, panik içinde tutarsız kararlar alıp uygulamaya devam ediyorlar.

Neredeyse 1 yıla yaklaşan süreçte, uzaktan eğitim-öğretim faaliyetleri yapılıyor. Bu zaman diliminde ortaya çıkan aksamalar ise bir türlü düzeltilmedi. Bunların başında EBA’ya“ulaşım” sorunu geliyor.

Sendikaların paylaştığı bilgilere göre yaklaşık 6 milyon öğrenci uzaktan eğitim engeline takılmış durumda.

Özeti; 6 milyon öğrenci ya kısmen ya da tamamen EBA’yaulaşamıyor.

Fen lisesinde görev yapan matematik öğretmeni bir arkadaşımın belirttiğine göre derslere katılım oranı her geçen gün azalmakta. Son günlerde öğrenci katılımının %50-60 dolaylarına kadar düştüğünü özellikle belirtti. Nedenini iseöğrencilerin “motivasyon kaybına” bağladı. Yani anlayacağınız, sadece teknolojik yetersizlikten değil, tümimkânlara sahip öğrencilerin de yavaş yavaş eğitimden koptuğuna işaret etti.

Fen lisesinde durum buysa, diğer okulların daha beter olduğunu tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok sanırım.

Konuyu biraz irdelediğimde öğrencileri bıkkınlığa iten birkaç sorunun olduğunu tespit ettim. Bunların başında ders programlarının çok “dağınık” ve “yoğun” olduğu şikâyetigeliyor. Dağınıktı; çünkü pazartesi sabahtan başlayıp cumartesi gecesine kadar serpiştirilmiş bir ders programı vardı. Yoğundu; çünkü resim-müzik-beden eğitimi gibi dersler bile mecbur tutularak ekrandan anlatılıyordu. Ve her ders için zorunlu sınav ve EBA istatistikleri üzerinden performans notlarıyla tehdit ediliyorlardı.

Yahu arkadaş; şu yetenek/uygulama derslerini bari EBA’dankaldırın da öğrenciler biraz rahat etsin. Haftalık 30-40 saat uzaktan ders verme zorunluluğu nedir Allahaşkına!  EBA dışında, zoom üzerinden ekstra yapılanlar da cabası. Sınavlara hazırlık için “özel ders” ve “kursları” da bunlara ilave ederseniz, öğrenci açısından “usandırıcı” etkiyi ancak anlayabilirsiniz. Birde gençlere uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasına (13:00-16:00 arası) denk düşen derslerin de olduğunu varsayarsanız, bu bıkkınlığın katmerleştiğini görürsünüz.

En büyük dertte, uzaktan eğitimin pandemiye rağmen“zorunlu sınavla” puanlamaya dahil edilmesinden ortaya çıkıyor.

İlk ve ortaokullarda sınav yapılmaması doğru bir karar iken, lise düzeyinde sınavların yapılacak olması bir o kadar yanlış karar. Çünkü yüz yüze verilemeyen bir eğitimin yüz yüze sınavı yapılamaz. Birkaç milyon lise öğrencisinin “uzaktan” yapıldığı peşinen kabul edilen ‘sanal eğitim’ sürecine hiçbir şekilde ulaşamamasına karşılık, her türlü teknolojik imkanı olan ve üstüne özel ders takviyesi alan öğrencilerle aynısınava sokmak, en başta anayasanın ‘eşitlik ilkesine’ aykırı bir durum oluşturuyor. Sırf bu nedenle; eşit olmayan şartların, eşit sayılacak sınavı olamaz, olmamalı da.

Bir diğer sorun, okullar arasında ölçme/değerlendirme standardının ortadan kalkması. Devlet okullarıyla özel kolejlerin öğrencilerine verdiği notlar arasında zaten uçurum vardı. Şimdi de devlet okulları içinde uygulama ayrışmaları gözleniyor. Örneğin bir okul; öğrencilerine önceden sorularıgönderip, onlar arasından sınav hazırlarken; bir başka okul ise konu sınırlaması dahi yapmadan 1.Dönem müfredatının tamamından sınav yapacağını duyuruyor.

Bazı öğretmenler, performans notlarını sıkı planlayıp 60-70 gibi puanlar verirken; bazı öğretmenler ise sürecin zorluğunu göz önünde bulundurarak her öğrenciye 100 tam puan verebiliyor. Hatta kimi okul idarecileri, öğretmenlerden performans notunu tüm öğrenciler için e-okul sistemine 100 puan olarak girmelerini istediği belirtiliyor. Başka tuhaf şeylerde yaşanabiliyor; örneğin yakından tanıdığım bir veli, öğretmenin verdiği ödevin videosunu istediğini söyleyince biraz abarttığını düşünmüştüm. Sonrasında, öğrenciyle-öğretmeni arasındaki whatsapp mesajlarını bana gösterdiğinde gözlerime inanamadım; kısacası öğretmenin “uzaktan işkence” yaptığına şahit oldum. Trabzon’un 1 numaralı lisesinde durum buysa diğer okulların halini ayrıca düşünmek gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve Trabzon İl Milli Eğitim Müdürlüğü konuyu soruşturur mu bilemiyorum ama velinin elindeki delil ile CİMER’e şikâyet edeceğini biliyorum.

Velhasıl uzaktan eğitimin birçok sıkıntılı tarafı varken, çözümü kolay kimi konuların da soruna dönüştüğünü görüyoruz.

İşleri kolaylaştırmak ve ortaya çıkacak olası problemlerdenkurtulmak için Milli Eğitim Bakanlığına çağrıda bulunmak istiyorum;

Erteleyerek/öteleyerek sorun çözülmez, akılcı ve gerçekçi olun.
Sınav ısrarından hemen vazgeçin ya da notların üniversite sınavına yapacağı etkiyi sıfırlayın.
Sınav ve performans standardını çok net şekilde belirleyip, denetleyin.
Okullar arası farklı uygulamalara izin vermeyin.
Ders saatlerini azaltın. Sadece temel derslerin işlenmesineizin verin.
Yetenek/uygulama gerektiren ve seçmeli olan dersleri EBA’dan kaldırın.
Veli ve öğrencilerin görüşlerini ciddiye alın.

Salgın sürecinde birçok deneyim yaşadık, eğitim-öğretim hakkında yeni bakış açıları kazandık.

Mesela;

Uzaktan eğitimin çok verimsiz olduğunu, öğrenci-öğretmen-veli üçlemesiyle sabitledik.

Öğretmenin, bildiğimizden çok daha kıymetli ve lüzumlu olduğunu yeni fark ettik.

Fiziki yapı ve sosyal ortamın ‘öğrenci gelişiminde’ maksimum önemde temel paydaş olduğunu gördük.

Sürekli bilgisayar, tablet, telefon, televizyon karşısında zaman geçiren öğrencilerin bedensel, sosyal ve psikolojik sorunlar yaşadığına şahit olduk.

Okul ortamında bulunan çocukların, özellikle çalışan ebeveynler için rahatlık ve kolaylık sağladığını keşfettik.

Eğitim-öğretimin sanılandan çok daha zorlu bir süreç olduğunu kavradık.

Eğitim-Öğretimin, bir milletin geleceğine yaptığı en büyük yatırım olduğunu fark ettiğimiz ve gereklerini tam olarak üstlendiğimizde, ancak o zaman yarınlarımıza güvenle bakabiliriz. Ama ne yazık ki; okula, öğretmene ve geleceğimiz olan öğrencilere hak ettiği değeri ve önemi bir türlü verebilmiş değiliz.

Son cümlede; öğretmen arkadaşımın dile getirdiği “3600 ek gösterge sözü yerine getirilsin” hatırlatmasını tekrarlamak isterim; çok daha fazlasını hak ediyorlar ama ne çare!.. Bariöğretmene verilen söz tutulsun!

Uzaktan eğitim açmazı…

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Giriş Yap

Vira Trabzon ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!