Ulaş Tuna Astepe & İrem Helvacıoğlu & Sinan Tuzcu
Bu tür yapımların “şoven”lik içereceğini düşündüğümden, rastlamış olsam bile izleme ihtiyacı duymamışımdır. Ta ki arkadaşlarım İlyas ve Fazilet “izle ilgini çeker” diyene kadar. Böylece tereddütlü de olsa düğmeye bastım.
“Vedat ve “Genco” karakterlerinin yarattığı şiddet, taciz, entrika tablolarıyla örülen bu saçma sapan senaryodan, böylesi harika bir Trabzon, hatta genel olarak Karadeniz resmi çıkması imkansıza eş, görsel bir şölen sunuyor bize.
Dizi, Karadenizi, şivesini, geleneklerini, yemeklerini, alışkanlıklarını, kızgınlığını, küfürünü, sevecenliğini, öfkesinin sabun köpüğü kıvamını harika yansıtmış.
Havasını, manzarasını, denizini, türkülerini de.
“Dağların dumanı hiç geçit vermez,
Dalgalar alır da geriye vermez
Nefesum haramdır yangınım dinmez,
Anlat Karadeniz nefesim yetmez”
“Kara İncir”ini de gördük, elma hırsızlığını da,belki sadece”Karayemiş” dikkatlerden kaçmış.
Deli Tahir rolündeki Ulaş Tuna Astepe, karakterini,gereksiz yere kahramanlık övgüsüne uygun abartırken, “Sümüklü Mercan”ın, “Deli Mercan” olarak yansıtılması yadırgatıyor.
“Uluyan kurt” repliğine aldırmayın, çocuklarını “küçük prens”le uyutuyorlar.
Anlaşılan diziyi tasarlayan ve uygulayanlar sağ eğilimli kişiler.
İlk etapta, senarist adını yazmama kararı almıştım ama yansıttıkları tablo, hak ettiklerini bana da gösterdi. Nehir Erdem ve Ayşe Ferda Eryılmaz’ı saygıyla yazabilirim.
Ne yalan söyleyeyim sevdim onları.
Tasarımcıların sağ eğilimlerine uygun dinsel noktalara değinirken, bu konular olması gerektiği gibi, sağlıklı dile getirilmiş.Dizi, cami hocası “Osman Hoca” şahsında, yobazlığa prim vermemiş.
Yine, kadın haklarını, şiddeti ve onunla mücadeleyi üstüne basarak dile getirmiş. Susmamak gerektiğinin üstüne basılmış. Umudum yok ama, dilerim bu tavır hedefine ulaşır ve ilham olur.
Belki tuhaf bulacaksınız, belki de yanılıyorumdur ama, ben bu dizide “Kurtuluş yok tek başına, Ya hep beraber, Ya hiç birimiz” mesajı aldım.