Şöyle bir düşünün ‘2021 yılını iyi geçirdim mi?’ diye! Kendinizi düşünün! Ülkemizi düşünün! Bakın bakalım benliğiniz de neler kaldı! Ben şimdi öyle yapacağım. Bakalım benim benliğimde neler kalmış!
2021’de de yine çok zor günlerimiz oldu. Yine birbirimize doyasıya sarılamadık. 2020 yılından covit’ten ölen insanlardan daha çok insan kaybetmeye devam etmemize rağmen daha az önlemle hayata devam ettik. Ne ilginç değil mi?
Ölenlere mi alıştık? Yoksa ne olacaksa olsun yeter mi dedik inanın bilemiyorum? Ancak şunu iyi biliyorum ki her aile bu salgına bir kayıp verdi. Hala vermeye de devam ediyoruz. Sonumuzu bilmeden 2022’ye girdik. ‘Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete!’ sözünün ne kadar doğru olduğunu covit bize göstermeye devam ediyor.
Benim için bu yıl önemli bir yıl oldu. Bir toplumun yetiştirdiği şairler, yazarlar, ressamlar, en geniş anlamıyla sanatçılardır kültür dediğimiz organizmanın en önemli unsurları! Bu unsurları selamlamak, miraslarına sahip çıkmak bizim asli görevimizdir. Ben de bu görevi yerine getirmek istedim.
21 Eylül, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ölüm yıldönümünde üç yıldır üzerinde çalıştığım ‘Bedri Rahmi Anlatıyor’ kitabını muhteşem bir kalabalıkla Trabzon Sanat Evi’nde imza gününü yaptım. Böylece bu yıl altıncı kitabımı çıkarmış oldum ve tüm gelirini Eyüboğlu Vakfı’na bağışladım.
Özkan Sümer, kendisi gibi Trabzon’un bağrından çıkmış gençlerin içindeki cevheri keşfetmeye adamış, tıpkı bir taşın ortasındaki cevheri bir heykeltraşın becerisiyle ortaya çıkarmaya ömrünü vermiştir.
Bu yıl yapılan anıt mezar tam da Özkan Sümer’in cevheri keşfetmesi ve cevherin açığa çıkmasını anlatan, kendi ömrünü ve kişiliğini yansıtan bir anıt mezar oldu. Eline, emeğine sağlık Sayın Doğancan Erol! Anıt mezarın yapımını üstlenen ve buna kafa yoran, bizlerin yapamadığını yapan Sayın Ekrem İmamoğlu’na sonsuz teşekkürlerimi bir Maçkalı olarak iletirim.
‘Bu yıl da sağlıklı bir yıl geçirdim!’ diye sevinemedim. Çünkü yılın kendisi sağlıksız, lanet bir yıl oldu! Her ay bir zam haberiyle uyandığımız gibi yaşam yıllarımın içinde rastlamadığım döviz manevralarına şahit oldum. Doların iki ay gibi kısa sürede iki katından daha çok artmasına ve on saat gibi kısa bir sürede müthiş bir düşüşüne şahit oldum. Bakanın açıklamalarından bunu dış güçlerin yapmadığını da öğrenmiş oldum.
Pek çok sabah güneşin doğuşunu izledim. Gün ışığı ile uyandım ve güneşin ışınlarının yaydan çıkmış ok gibi santim santim dağı aşıp bahçeye vurmasına şahit oldum. Sabah erkenden kuşların telaşını seyrettim. Havuzda balıkların güneşin ışınlarının onlara ulaşmadan kenarda otlanmalarına şahit oldum. Ancak huzur veren bu olaylar karşısında ne yazık ki huzur bulamadım!
Ailesel huzursuzlukların seninle ilgisi olmasa bile insanı nasıl etkilediğini, kardeşlerin bağlılıklarına imrenirken küçük bir menfaatin ve inadın bağlılıklarının nasıl da pamuk ipliğine dönüştüğüne şahit oldum bu yıl! Orada anladım insanların huzurlu olmasının tek nedenlerinin kendi huzurlarının olmasının yetmediğini!
Ancak çok önemli bir iş yaptım ve uzun zamandır aramızın soğuk olduğu abimle barıştım. Bu yıl da yeni doğan bir bebeğin parmağını tutmadım ve onun güzel kokusunu alamadım. Ölen arkadaşlarımızın öldüğünü bile çok zaman sonra duyduğumuzda şaşırmanın yanında hiçbir şey yapamadığımıza şahit oldum.
Yaz geceleri bahçede yıldızlara baktığımda ‘Bu ne kadar yıldızdır!’ diye şaşırdım; çünkü onları görmemle görmemem arasındaki farkı yakaladım bu yıl. Trabzonspor’un bir yıldız edasıyla ligin üst sırasına yıldızlar topluluğu gibi oturması bu ayrımı bana yaptırdı. Bu yıl çok yıldız takımın yıldız gibi kaydığına şahit oldum.
Maçka’ya, Karadeniz ilçelerinde ilk olacak tarihi müze için ne kadar girişim yapmışsam duvara konuştuğumu hissettim bu yıl! İnsan aklının bu yıl ters çalıştığına şahit oldum. Tüm siyasetçilerin aklın kullanımı yerine onlara veya beyinlerinde yarattıkları senaryonun esiri olduklarına şahit oldum bu yıl.
Evet, belki Maçka deresinde taş kaydıramamıştım, ama Maçka’nın değerli yıldızlarını insanlara okutarak gözlerinin önünde kaydırdım bu yıl. Bu yıl da olanca hızıyla Maçka ormanlarının kesimi devam etti Maçkalıların gözü önünde! Pek çok sabah, tavuklara yem atarken kuşları da yedirdim. Dalında olan meyveyi de yedim, çiçeği de kokladım! Dedemden kalan güz güllerini hayranlıkla seyrettim.
Bu yıl birkaç defa gökkuşağı gördüm. Sevindirdiğim ailenin gözündeki pırıltıya da şahit oldum. Eski dostlarımı aradım; ancak hiç buluşamadım. Bu yıl eski dostlarımdan toprağa verdiklerimin sayısını unuttum.
Şimdi bakıyorum da bu yıl mutlu olacağım bazı şeyler de oldu. Trabzonspor’un çok iyi gitmesi, ticaretin umduğumdan daha iyi olması, abimle barışmam… Ancak yine de mutlu olmam için senin mutlu olman da yeterli olmuyormuş mutluluk için! Yaşadığın bölge, ülke, kıta ve dünya mutlu olmalıymış!
Geçtiğimiz yıl da çimenler benim üstüme yayılmadı. Ancak çok tanıdıklarımın ve arkadaşlarımın üstüne yayıldı!
Şimdi kendinizi düşünün!