Kurumsal bir işyeri, insanla çalıştığını unutunca yöneticilerin verimi artırmak adına uygulayacakları çalışma koşullarını değiştirme isteği yaşayan bir hareket haline gelir. Hep bir değişiklik ve verimin arttırılması adına çalışmalar, toplantılar, sunumlar… Çalışma ortamında yapılacak değişiklikler üzerinde günler, aylar geçirirler.
Bulunan çalışma düzenine onay alınır, iş yerinde değişiklikler yapılır ve bu çalışma şeklini bulan ödüllendirilir ve alkışlanır. Artık bu çalışma şekli daha verimli ve daha da çok para kazandıracaktır.
Ne yazık ki bu çalışma şeklini bulan ve buna onay verenler, kendi çalışanlarının insan olduğunu unutmuştur.
Üç yıldan fazladır Trabzon’da bankalara girmiyorum; bütün işlerimi telefon bankacılığıyla yapıyorum. Ancak geçen hafta çok sevdiğim ve çalışmasından da çok memnun olduğum bankam Akbank’a girmem gerekti. Hava dışarda çok sıcak… Banka ise harika bir serinliğe sahip… İçimden “İşte ne güzel bir çalışma ortamı sağlamışlar!” diye geçiriyordum ki müşteri temsilcilerinin oturma düzeni gözüme takıldı.
“Yok canım, herhalde yanlış görüyorum!” deyip diğer müşteri temsilcilerine de bakmaya başladım. Hepsi ayakta… “Allah Allah hepsinin sandalyesi arızalı olamaz!” diye içimden geçirdim. Daha dikkatli bakmaya çalıştım. Bir iki adım atıp daha yakından baktım. Ne göreyim çalışanın arkasında yüksek bir bar taburesine benzeyen bir tabure…
O tabureyi görünce çok uzun yıllar önce bir otelin barında taburede oturmaya çalışıyorum; ancak herhalde tam beceremedim ki barmenin yanıma yaklaşıp bana söylediği sözler aklıma geldi.
“Bar taburesi neden böyle yapılır bilir misiniz?” Bakışlarımdan bilmediğimi anlamış olacak ki “Dur ben size anlatayım.” deyip söze başladı. “İlk bakışta havalı görünür. Çıkıp oturduğunuzda herkesi üstten görebilirsiniz; ancak onun üstünde kalmak her baba yiğidin harcı değildir. Yarım saat sonra ayaklarınızı bir yere koyma ihtiyacı duyarsınız. Bir saat sonra inip ayakta durmak istersiniz. Daha sonra tabureye yaslanarak zamanını geçirirsiniz. İki saat sonra da “Bu kadar yeter!” der tabureden ayrılmak istersiniz. Daha sonra başka bir müşteri o tabureye yerleşir ve zaman böyle akar geçer.”
Benim şaşkın bakışlarımdan “Eee bunda ne var?” anlamı çıkarmış olacak ki anlatmaya devam etti. “Bar tabureleri güzel ve havalı görünür; ama onun üzerinde oturmak zordur. Zaman geçtikçe rahatsız eder, ısrarla oturursanız kesin düşer veya vücudunuzda değişiklik yapar. İşte bunu bilen uzmanlar bu tabureyi bar için kullanmışlar ki içen gitsin ve yeni müşteriler gelsin.”
“Bir işyeri çalışanına nasıl bu kadar eziyet eder?” diye içimden geçirdim. Çalışanın bu taburenin üstünde nasıl olur da sekiz saat geçirmesini ister? Bu çalışandan nasıl verim bekler? Bu çalışma düzenine geçerken binlerce çalışanından hiç mi geri bildirim almaz bir kurumsal firma? Uzun oturmalar için bilim insanları ergonomik üzerinde harıl harıl çalışırken siz bunları hiç mi dikkate almadınız?”
Bu çalışanların yarısından çoğu bir iki yılda fizik tedavi almaya başladığında bu çalışma şeklini bulan idareciyi yine alkışlayacak mısınız? Sonunda şuna kanaat getirdim. “Bu yönetici insana saygıyı ve önem vermeyi, müşteriyi insan olarak görüp bankaların makineleşmesinin hat safhada olduğundan çalışanını insan değil de makine olarak görme körlüğüne kapılmıştır!” diye düşündüm.
Sevgili banka yöneticim, siz farkında olmayabilirsiniz; ama henüz insan ırkı makineleşmedi. Siz hizmet adına önde gitmek isteyebilirsiniz; ancak çalışanlarınız insan! Bunu unutmayın. Farkı yaratan insandır.
Sevgili banka yöneticim, Eurofound İcra Direktörü Juan Menéndez-Valdés bakın ne diyor: “İş kalitesi, çalışanlar üzerindeki aşırı talepleri azaltarak ve çalışanların risklere maruz kalma düzeylerini sınırlayarak, aynı zamanda da çalışma hedeflerine ulaşmalarına yardım edecek çalışma kaynaklarına erişimlerini artırılarak veya bu taleplerin etkileri azaltılarak iyileştirilebilir!”
İnşallah insanın bedensel yapısına aykırı olan bu banka çalışma düzeninizden bir an önce vazgeçersiniz. İnanın, çalışanlarınız da ve biz müşterileriniz de size minnettar kalırız.