Yıllardır düşünüp de aklımın bir türlü almadığı düşünce şu oldu:
Bir ilçenin halkı kendisine şiirler yazılmış, türküler söylenmiş, dinlenme terapileri gibi ziyaret edilmiş, kısacası sanatçılara ilham kaynağı olmuş deresinden nasıl olur da bu kadar nefret eder?
Sanat dünyası, diğer şehirlerin halkları, onu türkülerde, şiirlerde dinlerken, onun için ilham kaynağıdır diye araştırmalar yaparken ilçenin kendi halkı ve yöneticileri ona bu derece nasıl olur da nankörlük eder? İnanın aklım almıyor!
Elli yaşına yaklaşmış veya geçmiş tüm ilçe halkı onda yüzmeyi öğrenmiş, eğlenmiş, balık tutmayı öğrenmiş, piknik yapmış ve hatıralarını burada biriktirmişken neden ondan aldıkları bunca karşılıksız isteklerine karşın bu derece ondan nefret ederler? İnanın aklım almıyor!
Maçka Deresi’ne ihanet edenler, evet size söylüyorum. Nasıl bir ihanet içinde olduğunuzu zaman içinde yüzüne ve kalbine çektiğin o perde aşağıya indiğinde yüzleşeceksin! Tabii sizde yüz kalmışsa!
Artık Maçka Deresi’ne yaptıklarımız öyle iğrenç bir hale geldi ki o güzelim eski halini hatırlamamak ve “Eskidendi o!” diyecek kadar gözü dönmüş ama fırsatını buldu mu selfi çekecek kadar yanına sokulmayı, elindeki herhangi bir çöpü hiç düşünmeden onu kirletmek için içine atmayı fırsat bilen bir ilçe halkı haline geldik ne yazık ki!
En kötüsü de ne biliyor musunuz? Derenin ilçeye kattığı değeri bildiğini söyleyen, konu açıldı mı tarihinden bahseden ve konuşmaya geldi mi mangalda kül bırakmayan bizler, esnaf, kasaba sakinleri ve yetkililer var ya işte onlar bu derelerin halini gördükleri halde görmezlikten geliyorlar ya işte buna dayanamıyorum! Bir adım atacaklar, küçük bir çalışma yapacaklar, nefes almasını sağlayacaklar; ama nerede?
Hani dereye çöp atan veya inşaat malzemelerini dökenlere cahil deniyor ya işte bana göre onları aklamak için kullanılan bir söz olduğunu düşünüyorum bu sözün! Onlar benim gözümde düpedüz dereye ve ilçeye ihanet ediyorlar!
Hani bir de “Boş verin, pisliğin üstünü kapatalım!” diyen soytarılar var. Be kendini bilmez! Onu pislik haline getiren kim? Sen o hale gelmemesi için ne yaptın? O halini gördüğün halde bu işe son vermesini beklediğin makam ne yaptı?
Bunu konuşana bakıyorum da Maçka’nın tarihi eserleri ve derelerinin varlığıyla tarihte yer aldığını dahi bilmeyecek kadar kafasını kuma gömmüş veya içini boş saklamış ama karşında fikir yürütecek kadar da kendinden emin duran bir varlığın şahidi oldukça “Ben insan mıyım?” diye şüphe duyuyorum.
Bu Maçka Deresi sana ne yaptı ki evinin balkonundan çöpünü dereye için hiç sızlamadan atıyorsun! Tarihi köprüden çöpünü onun kalbine döküyorsun! Onu hayranlıkla izlerken sigara izmaritini havalı bir şekilde hayalini süsleyen boşluğa fırlatıyorsun! Yıktığın evin veya düzelttiğin arsanın hafriyatını onun eline bırakıyorsun! Söyler misin bu Maçka Dereleri sana ne yaptı?
Niye biliyor musunuz? Bu düşünceye sahip yöneticiler kasabanın kalbini yerinden sökmüşler, akan damarlarını kirletmişler ve daraltmışlardır! Geçmişi yıka yıka kasabayı, varlığını hiçe saymışlar! Yönetenler o küçücük yaşam aralıklarında kasabanın üç bin yıllık yaşamını görmezlikten gelerek insanlık ve tarihi suç işlemişler de ondan!
Yöneticilik yıllarında kasabanın yıllarını umursamadan kasabayı ölüme terk etmişler. Hiç umursamadan ve hala daha öyle davranarak kasabayı dünyanın tanıdığı şekilden ve düşünceden uzaklaştırarak kendi sonlarını getirdiklerini de bilmeden hareket etmişler!
Şimdi size soruyorum. Siz hiç bu kasabayı yönetenlerin “Tarihte Trabzon’un mesire yeri gibi görülen ve her hafta sonu gelinip piknik yapılan yerleri tekrar yaptıracağım.” diyerek proje ürettiklerini gördünüz mü?
Siz hiç “Geçmişte varolan ve çocukların kullandıkları dere göllerini yeniden yaptıracağım, bizim çocuklarımız burada yüzmeyi öğrenecekler!” diyene rastladınız mı?
Siz hiç “Maçka’nın merkezinde iki derenin birleştiği yerde büyük bir su kavşağı yaparak suyun dansını tüm ülkeye ve yabancı turistlere göstereceğim.” diyen bir projeye tanık oldunuz mu?
Siz hiç “Kasabada bulunan iki dereyi de kasabaya üç kilometre uzaklıktan setleyerek insanların içine girip balık avlayacak duruma getirip kasabayı eski şöhretine ve derelerine şarkı yazılır duruma getireceğim.” söyleminde bulunan bir yetkiliye rastladınız mı?
Siz hiç “Kanlıpelit’in altında bulunan tarihi köprüyü sel yıktı; ama bizim için tarih önemlidir. Turistlerin tekrar uğrak yeri olmalıdır!” deyip o köprünün yapılması için girişimde bulunan bir heyete rastladınız mı?
Siz hiç “Bu derelerin üstünde eskiden olduğu gibi üç dört tane su değirmeni yapalım da gelen misafirleri burada daha fazla tutalım.” diyen bir projeye rastladınız mı? Dereler kanala alınırken “Bu kasaba dereleriyle ünlüdür. Siz onu yapay sular gibi kanala alamazsınız. Buna başka bir çözüm bulmalısınız!” diyen birilerini gördünüz mü?
Siz hiç dereye çöp döken esnafa, evinin balkonundan çöpü fırlatan ev sakinine, izmarit atan şahsa, Maçka’nın burnunun ucuna kadar gelip derelere hafriyat döken yaratığa ceza kesildiğini gördünüz mü? Bırak cezayı; uyarıldığını veya bunun için kampanya başlatıldığını gördünüz mü?
Rastlamadın değil mi? Yani derelerimiz için Maçka’da proje üretilmedikçe, bunu kasabayı yönetenler kendilerine dert edinmedikçe bu olay halk arasında bilinen hoca cemaat ilişkisinde geçen olay gibi kalacaktır. Maçka Deresi’nin sana söyleyeceği tek bir laf kalmıştır:
Anılarında derinliğini hissettiğin o iki vadinin birleşir gibi nokta haline geldiği yerde bizi, yani iki Maçka Deresi’ni seyrettiğini ne çabuk unuttun! Sesimde çay içerken bana bakıp rahatladığını ne çabuk unuttun! Ölümümü seyreden Azrail gibisiniz benim gözümde! Yazıklar olsun size!