Zelenski,dün (4 Mart 2022) düzenlediği basın toplantısında Ukrayna’nın tüm hava sahasının Rusya’ya karşı uçuşa yasak bölge ilan edilmesi isteğini yineledi. Böyle bir girişim hiç şüphe yok ki önce Rusya-ABD savaşına, sonra Türkiye’yi de içine katacak şekilde Rusya-NATO savaşına ve sonuç olarak Üçüncü Dünya Savaşı’na evirilir. Böyle bir savaş, ister istemez nükleer silah kullanma eşiğine ulaşır. Bunun yerküremiz ve insanlık için ne anlama geldiği konusunda eminim bir farkındalığınız vardır.
ABD’nin yanıtı hiç gecikmedi ve “Ukrayna üzerinde uçuşa yasak bölge oluşturulması, bunun uygulanmasını gerektirir. Temelde Amerikan askerlerinin Rus uçaklarını düşürmesi gerekir ve bu da ABD ile Rusya arasında doğrudan bir savaşa yol açabilir. Biz bundan kaçınmak istiyoruz” denildi.
Beşinci Nesil Savaş
Bu köşeyi okuyanların ve ekranlarda izleyenlerin bildiği gibi biz en başında söyledik; “ABD, Rusya ile direkt olarak savaşmak istemiyor. ABD, ellerine silah vereceği, inançlarına ve milli özelliklerine göre motive edeceği ve ettireceği vekilleri vasıtasıyla aynen Afganistan’da Sovyetler Birliği’ne yaptığı gibi uzun soluklu bir yıpratma savaşı peşinde” diye.
ABD, Ukrayna’da Rusya’ya karşı Beşinci Nesil Savaş veya Hibrit Savaş denilen ve NATO dokümanlarında da yer alan bir savaş türünü uygulamayı planlıyor. Bu savaşta; vekâlet savaşçıları, terörizm, bilgi harbi, psikolojik harekât, algı operasyonları, toplumsal mühendislik, ekonomik ve ticari manipülasyonlar, sosyal medya, yaptırımlar ve daha niceleri var.
Pakistan Rolü
Daha ilk günden itibaren aynen Irak’ta ve Suriye’de yapıldığı gibi Rusların Ukrayna’da katliam yaptıkları, sivil halkı bombaladıkları, acımasız olduklarına dair montaj videolar yayılıyor ve medya gücüyle toplumsal mühendislik içeren yalanlar ve kurgulanmış haberler gırla gidiyor.
ABD’ninhedefi; bu savaşta Türkiye’yi tepe tepe kullanmak, Türkiye’ye Afganistan savaşındaki Pakistan rolünü vermek, Türkiye’deki iktidarı veya yerine gelecek olanı çeşitli enstrümanlarla ikna ederek Montrö’yü fiili olarak delmek ve Rusya’yı güneyden de kuşatmak maksadıyla donanma unsurlarını sınırlandırma olmadan Karadeniz’de konuşlandırmaktır.
Yurtta Barış, Dünyada Barış
Pakistanlı yazarlar ve aydınlar özetle “Maalesef 1979-1988 arasında Afganistan’da ABD’nin çizgisini takip ettik, mücahitler ülkemize geldi, destekledik ve onları savaşa gönderdik. İslam radikalleşti, ülkemiz şiddete ve teröre boğuldu. Sonuç olarak 40 bin can kaybettik, hala kaybediyoruz, ülkemiz hala toparlanamadı ve istikrar bulamadı” diyorlar.
Bugün Türkiye’nin takip etmesi gereken çizgi; Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” çizgisidir. ABD’nin dolduruşuna ve baskısına gelip Ortadoğu bataklığına atladığımız gibi bu sefer de kuzeyimizdeki Ukrayna bataklığına atlamamalıyız.
Ukrayna Müdahalesi Hukuk Dışıdır
Ukrayna savaşı engellenebilirdi ve hala durdurulabilir durumda. Rusya açısından Ukrayna müdahalesi; güvenlik endişesi olarak gördüğü ve bu kapsamda artık kırmızıçizgisini geçtiğini değerlendirdiği NATO’nun genişlemesini durdurma hamlesidir. Rusya’nın güvenlik endişeleri kapsamındaki isteklerinin hepsi olmasa da karşılanabilir durumda olanları vardı. Ama ABD buna yanaşmadı bile!
Tabii ki Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi uluslararası hukukun çok ağır bir ihlalidir. Ama tutarlı olmamız ve iki yüzlü olmamamız gerekir. Çünkü bu yolu dünyada ilk defa ABD açtı. Birinci Soğuk Savaşın (1947-1989) bitiminden sonra ABD liderliğinde meydana gelen “Tek Kutuplu Dünya Düzeni” yerküremize ve Türkiye’nin de bulunduğu bölgeye barış, huzur ve istikrar getirmedi. 2003’de ABD hangi yetkiyle Irak’a müdahale etti, toprak bütünlüğünü ve sınırlarını yok saydı?
Sorun “Ukrayna Sorunu” Değil
Bugün ABD hala Suriye’de. Bu da uluslararası hukukun çok ağır bir ihlali değil mi? Buna sesinizi çıkarmadıysanız ve hala çıkarmıyorsanız, resmin tamamını ifade etmeden şimdi Ukrayna üzerinden uluslararası hukuk muhabbeti yapıyorsanız pek inandırıcı olmuyorsunuz ve başka bir hesabın içindesiniz demektir. Bu noktada, ABD’nin müttefik olmamıza rağmen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında Türkiye’ninde dâhil olduğu bölgenin siyasi haritasını yeniden çizmeye çalıştığının ve Türkiye için tehdit olan terör örgütü PKK’ya yardım ve yataklık yaptığının da altını çizmek lazım.
Artık her gün tırmanan ve içinde çatışmaların, hatta yer yer savaşların da yer aldığı ve alacağı İkinci Soğuk Savaşın içindeyiz. ABD’nin NATO’yu doğuya doğru genişletme isteğinin altında yatan sebep ne demokrasi ne de Ukrayna’nın ve Ukraynalıların güvenlik sorunudur. ABD’nin uzun dönem hedefi; Birinci Soğuk Savaşta olduğu gibi karşı tarafı (Rusya ve Çin) aynen Sovyetler Birliği gibi iflasa ve parçalanmaya götürecek uzun soluklu yıpratma mücadelesini kendi lehine sonuçlandırmaktır. Ukrayna hamlesiyle kısa dönemdeki hedefleri ise;
- Olmayan Rus tehdidini yaratmak, Avrupa’yı ve NATO’yu kendi arkasında tahkim ve dizayn etmek ve savunma harcamalarını arttırmak,
- Avrupa ile Rusya’nın ticaret dâhil her türlü işbirliğini sekteye uğratmak,
- Dünyayı “Ya bizdensin, ya onlardan!” diyerek iki bloka bölmek.
- Savunma harcamaları ve silah satışları üzerinden kendi ekonomisini canlandırmak,
- Rus doğalgazının yerine kendi üretimi olan kaya gazı vasıtası ile gaz tedarikçisi olacağı Avrupa’yı bağımlı hale getirmektir.
Bu Soğuk Savaş ve Ukrayna hamlesiyle ulaşmak istediği hedeflere ABD’nin ulaşması çok zor, adeta imkânsız gibi. Ama yine de görünen o ki çok kan dökülecek ve acı çekilecek. ABD istese de istemese de dünya çok kutupluluğa doğru eviriliyor.
Savaş Cinayettir
Keşke bu savaşı durdurabilecek gücümüz olsa! Ama ne yazık ki yok! Tıpkı İkinci Dünya Savaşı’nı da durduracak gücümüzün olmadığı gibi. Ama yine de bu savaşın dışında kalma ferasetini gösterebilmiştik. Bugün Ukrayna’da yaşananlar tabii ki bizi üzmektedir. Ama bu savaş bizim savaşımız değil. Sonuna kadar Ukraynalılara insani yardım yapalım, bitmez ve tükenmez bir enerjiyle tarafları masaya oturtacak girişimlerin peşinde olalım, NATO’da Ukrayna’nın üyeliğinin dünyanın, Avrupa’nın ve Türkiye’nin güvenliği için iyi şeyler getirmeyeceğini anlatalım ama Ukrayna’ya silah satmayalım veya vermeyelim. ABD istedi diye Rusya ile cepheleşmeyelim, Pakistan rolüne soyunmayalım ve bu yönde gelen baskılara iktidarı ve muhalefeti ile boyun eğmeyelim.
İnsanları hamasetle motive edip güle oynaya savaşa gönderebilirsiniz ama kimse savaştan güle oynaya dönmez, dönemez. Savaş yıkımdır! Atatürk; “Ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe savaş cinayettir” demiştir. Türkiye, Ukrayna üzerinden gelişen emperyalist güç ve hegemonya mücadelesinin savaşında tarafsız kalmalı, insani rollere ve arabuluculuğa soyunmalıdır! Yoksa tarihimizde olduğu gibi büyük ve acı bedeller öderiz.
Ben Amerikancıyım Demektir!
Ukrayna krizi üzerinden belirttiğim görüşlerim ve değerlendirmelerim nedeniyle kimi zaman “Rusçu” ve “Avrasyacı” olarak suçlandığım oluyor. Hatta geçen gün E. Büyükelçi Selim Kuneralp biryazısında “Emekli askerlerin Putin hayranlığı çok ürkütücü” demiş. Bu sözleri tersinden okursak; “Emekli askerlerin Ukrayna krizi üzerinden Amerika karşıtlığı çok ürkütücü” anlamı ortaya çıkıyor. Fakat böyle deseydi bu defa da kendisinin Amerika yandaşlığı gündeme gelirdi.
Sanırım bu değerlendirmelerden uzak kalmaya çalışmış. Ama yazısının sonunda “Türkiye Montrö’nün revizyonuna hazır olmalı” diyerek kendisini deşifre etmiş. Halbuki 126 birbirinden değerli diplomat meslektaşı Amirallerden de önce Montrö’nün Türkiye için yaşamsal derecede önemli olduğunun altını çizmişti.
Ben de Tarafsız Değilim!
Ben ne Rusçu Putinciyim ne de Avrasyacı! Amerikancı veya NATO’cu da değilim. Hatta Avrasyacılığın Türkiye’deki en büyük söz sahibi olan Doğu Perinçek, partisi ve militanları ile zaman zaman bana “NATO’cu Paşa” ve “Amerikancı” diye saldırıyorlar. Yani her iki taraf da beni karşı taraftan olmakla suçluyor. Evet, ben de tarafsız değilim. Ben; laik, demokratik bir hukuk devleti ilkelerinin üzerine inşa edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafındayım. Bundan dolayı, her soruna –Ukrayna sorunu da bu kapsamdadır- Türkiye’nin güvenliği ve çıkarlarından yana bakar ve değerlendiririm.
“Amerika iyi, Rusya kötü”, “Çin iyi, Avrupa kötü” gibi yaklaşımlar doğru değildir ve böyle bir dünya yoktur. Türkiye, jeopolitik konumuyla merkez coğrafyada yer almaktadır. Kuzeyimizle, güneyimizle, doğumuzla, batımızla karşılıklı güvene, çıkara ve saygıya dayanan ilişkiler kurmaya ihtiyacımız var. Türkiye’nin hiç değişmeyen devamlı dostları ve düşmanları yoktur. Türkiye’nin çıkarları ve güvenliği vardır.