DEPREMİN AĞIR BİLANÇOSU

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Türkiye, 6 Şubat Pazartesi sabahı 04:17’de yaşanan ve Kahramanmaraş merkezli ve 10 ilimizi kapsayan deprem felaketinde yitirdiği canlarına ağlıyor. Ölü ve yaralı sayısı her geçen saat artıyor. Bölgede arama kurtarma çalışmaları sürüyor.

Asrın felaketi olarak nitelendirilen depremin ağır bilançosu rakamlara yansımaya devam ediyor. Depremde vefat edenlerin sayısı Marmara depremini gölgede bıraktı. 17 Ağustos 1999’daki Marmara depreminde 18 bin 373 kişi hayatını kaybederken 6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremlerde ölenlerin sayısı 39 bini aştı. Ölü sayısının çok daha fazla olduğu iddiaları, endişeleri daha da artırıyor.

Uzmanlar, bu bölgeler için “Deprem üretebilir” diye uyarı yapıyordu.

deprem haritasi
Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Türkiye Diri Fay Haritası’na göre altından fay hattı geçen iller ve ilçeler belli oldu. MTA tarafından hazırlanan Türkiye Diri Fay Haritasına göre, Türkiye’de 5,5 ve üzeri büyüklükte deprem üretebilecek 485 diri fay bulunuyor.

Depremin vurduğu 10 ildeki imar affı bilançosu ortaya çıktı

6 Şubat’ta Türkiye’yi sarsan ve 10 ilde büyük yıkıma neden olan depremle birlikte 2018’de çıkarılan imar affı tekrar gündeme geldi. Söz konusu afla birlikte depremin vurduğu 10 ilde toplam 294 bin kaçak yapının affedildiği ortaya çıktı.
Depremin vurduğu 10 ildeki imar affı bilançosu ortaya çıktı

Türkiye’nin 10 ilinde büyük yıkıma yol açan depremin ardından bölgedeki imar affı bilançosu da ortaya çıktı.

Şu ana kadar 39 bini aşkın ölüme yol açan depremle birlikte AKP hükümetleri döneminde çıkarılan imar afları tekrar gündeme geldi.

Uzmanlar, bu bölgeler için “Deprem üretebilir” diye uyarı yapıyordu. Hal böyle iken, imar değişikliği ile yapılan kat artırımları ve akabinde yapılan imar affı ile yasal statü kazanan kaçak yapılarda yaşanan çökme ve yıkılma sebebiyle yaşanan can kayıpları acıların büyümesine ve kamuoyunun tepkisine neden oldu.

Konu ile ilgili açıklamada bulunarak, yapılan imar affında ki yanlışın boyutunu gözler önüne seren İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökçe’nin paylaştığı verilere göre, 2018’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde çıkarılan imar affında Türkiye çapında 3 milyon 152 bin yapı kayıt belgesi verildi.

Depremden etkilenen 10 ilde, imar affı kapsamında verilen yapı kayıt belgesi sayısı: 294 bin 166

İBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr.Buğra Gökçe‘nin verdiği bilgilere göre; İmar affı kapsamında verilen yapı kayıt belgelerinin depremde hasar gören 10 ilimize dağılımı şu şekilde:

Adana’da 59 bin 247, Adıyaman’da 10 bin 629, Diyarbakır’da 14 bin 719, Gaziantep’te 40 bin 224, Hatay’da 56 bin 464, Kahramanmaraş’ta 39 bin 58, Kilis’te 4 bin 897, Malatya’da 22 bin 299, Osmaniye’de 21 bin 107, Şanlıurfa’da 25 bin 521 yapı kayıt belgesi verildi.

image 3

İmar değişikliği ve imar affından faydalanılarak yapılan binalar, insanlara mezar oldu.

Bölgede incelemelerde bulunan uzmanlardan aldığımız bilgiye göre; Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan merkezli yaşanan iki depremin en fazla hasar verdiği illerimiz olarak Hatay, K.Maraş, Adıyaman ve Malatya olduğu belirtilirken; depremin vurduğu noktalardan biri olan Kahramanmaraş Trabzon Caddesi‘nde ki 10-15 katlı binalar yıkıldı. 5 katlı binalar ise, sağlam yada az hasarlı olarak ayakta kalabildi. Normalde 5 kat imara sahipken, bilimsel yöntemlere aykırı olarak yapılan bazı imar değişiklikleri ve çıkarılan imar afları, bölgede çok ağır bilançonun yaşanmasına en büyük neden olarak ifade edildi.

Kahramanmaraş İli’nin Trabzon Caddesi etrafındaki İmar planlarının 5 katlı olduğu, daha sonra Belediye Meclisi tarafından yapılan imar değişikliği ile kat sayısının 10’a çıkarıldığı, 10 kata çıkarılan binaların üzerine kaçak kat atanların 2018 yılında ki ‘İmar Barışı’ adı altında çıkarılan imar affından yararlanarak yasal hale geldikleri ifade edildi.

image 4

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, Hatay’da 20 bin kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 7.7 ve Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğündeki iki depremin bölgedeki illere verdiği hasar büyük oldu. 10 ilde 39 binden fazla vatandaşın hayatını kaybettiği felaket Hatay‘da da büyük yıkıma yol açtı. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, kentteki acı bilançoyu açıkladı.

Hatay‘da 20 bin kişinin deprem nedeniyle hayatını kaybettiğini, 24 bin yaralı bulunduğunu belirten Savaş, en az 30 bin hasarlı binanın da yıkılmak zorunda olduğunu söyledi.

Yeni Binalar Neden Yıkıldı?

İnşaat Mühendisleri Odası 6 Şubat depremleri ile ilgili bir ön değerlendirme raporu yayınladı. Konuyu köşesine taşıyan Yeniçağ Gazetesi Yazarı Arslan Bulut, kamuoyunda çok konuşulan ve herkesin birbirne sorduğu soruyu sordu ve hazırlanan rapordaki cevapları işaret etti: “Yeni binalar neden yıkıldı?”

İşte İnşaat Mühendisleri Odası’nın hazırladığı raporda “Yeni binalar neden yıkıldı?” sorusuna cevap olacak bazı bölümler:

Deprem hasarlarının yaygın olduğu bölgeler, verimli tarım arazileri üzerinde planlanmış şehirlerdir. Sıvılaşma potansiyeli olan zeminlerde yapılan 10-15 katlı ve taşıyıcı sistemi esnek yapılar ağır hasar almış veya toptan göçmüştür.

*Yakın zamanda inşa edilmiş yapılarda, malzeme zafiyeti göçme nedenlerinden birisi olarak tespit edilirse yapı denetim sistemi çalışmamış demektir.

*Göçen binaların enkazlarından, kolon-kiriş birleşimlerinde gerekli donatı detaylarının uygulanmadığı, enine donatıların 90 derece kancalara sahip oldukları, bunların büyük depremlerde hem toptan/kısmi göçmelere, hem de ağır hasarlara yol açtığı bilinmektedir.

*Yaygın göçme görüntülerine göre, öncelikle zemin katın göçtüğü, ardından diğer katların sandviç şeklinde üst üste kapaklandığı anlaşılmaktadır. Hasarlara yön veren ana nedenlerden biri, hasar katı olan zemin katlardaki ticari mekânlarda dolgu duvarların olmamasıdır. 

*Göçen binaların kısa kolon davranışı gösterdiği, taşıyıcı sistemdeki düzensizliğin büyük burulma etkisi gösterdiği göçme görüntülerinden anlaşılabilmektedir.

*Yan yana parsellerde ve benzer yapılardan birinin yıkılması ve diğerinin ayakta kalmasına, yukarıda sıralanan düzensizliklerdeki farklılıkların yol açtığı düşünülmektedir.

*Parseller arasında, zeminlerdeki alüvyon kalınlıkları farklı olabileceği gibi malzeme ve işçilik kalitesindeki farklılıklar da dikkate alınmalıdır.

***

DEPREM

*Son depremde de en büyük problem, depremden önce, “mevcut riskin analiz edilerek yönetilebilir seviyeye indirgenmemiş olması”, olay komuta sistemi, planlama ve erken uyarı gibi hazırlıkların yetersiz olmasıdır.

*Bölgedeki haberleşme sisteminin çökmesi, ayrıca yıkılan bina sayısının 10 binin üzerinde olması, her olay yerine yetişmeyi ve enkazları yönetmeyi fazlasıyla zorlamış, yıkımı ‘yönetilemez’ bir boyuta taşımıştır.

*Arama kurtarma çalışmaları için organize olmakta çok geç kalınmıştır. Birçok depremzede günlerce, hiçbir arama kurtarma ekibi bölgeye ulaşmadan göçük altında beklemiştir.

*Afet yönetiminde ciddi bir koordinasyonsuzluk tüm deprem bölgelerinde gözlenmiş, arama kurtarma ekipleri doğru yönlendirilememiş, yardımlar da ihtiyaç duyulan bölgelere ulaştırılamamıştır.

*Depremin ardından binlerce meslektaşımız, hasar tespit eğitimlerine katılarak deprem bölgesinde görev yapmaya gönüllü olmuş, iki binin üzerinde üyemiz Çevre Bakanlığı’nın hasar tespit çalışmalarına dahil edilmiştir.”

Eyüp Muhçu: “İstanbul’da yaşanırsa; 10 kat daha büyük yıkım olur.”

TMMOB Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu, çeşitli basın yayın organlarına yaptığı açıklamalarda hem yapılan yanlış uygulamaları eleştirdi hem de İstanbul konusunda tekrar uyarılarda bulundu.

Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu; “İmar aflarının yürürlüğe sokulmasından bir rahatsızlık var. Deprem yaşanan 10 ilde Yaklaşık 3 milyonun üzerinde yapı var. Bu yapı stoğunun 2 milyon adeti, afet risklerine karşı güvenli değil. Bu yapıların bir envanterinin çıkarılması gerekirdi ancak böyle bir envanter çıkarılmamıştır. Bu envanter çalışmaları ile örneğin, depreme karşı güvenli olmayan bazı mahallelerin buralardaki yapılaşmalardan arındırılması gerekirdi . Bunların bu bölgelerden kaldırılması gerekirdi. Zira bunların büyük tehlike yaratacağının saptanması gerekirdi. diyerek, sorumluları öz eleştiriye davet etti.

Kentsel dönüşüm uygulamaları konusunda da açıklamalarda bulunan Eyüp Muhçu; “Kentsel dönüşüm uygulamalarının rant getirici, rant getirisi yüksek olan bölgelerde gerçekleştirildiği görülmektedir; yoksulların, dar gelirlilerin hatta orta sınıfın yaşadığı mahaller kaderine terk edilmiş: Bu bölgelerdeki güvensiz, sağlam olmayan yapı stoku yenilememiştir; bunun da ötesinde yeni imar bölgeleri açılmıştır: Tarım arazileri, dere yatakları, kıyılar. dolgu alanları kısaca zemin açısından zayıf bölgeler imara açılmıştır; depremdeki en büyük hasarın nedenlerinden biri bu; çünkü bu bölgelerde yapılan binalar hem çok katlı hem de zayıf zeminde gerçekleştirilmiştir.

Siz eğer zayıf zeminlerde yani yapı yapılmaya uygun olmayan yerlerde bina yapıyorsanız bu binayı sağlam yapsanız bile risk durumu çok büyüktür. Nitekim çok riskli bu bölgelerde 15 katlı binalara bile izin verildi . Adana’da Hatay’da Malatya’da Maraş’ta Adıyaman’da diğer kentlerimizde tarım arazileri üzerine, zayıf zeminler üzerine 15 katlı binalara yer verilmesi sonucunda bu binalar büyük ölçüde hasar görmüştür ve can kayıplarının artmasına neden olmuştur.

Olası bir İstanbul Depremi için uyarılarda bulundu.

Deprem 2

Kahramanmaraş’ta olan depremin bir benzerinin İstanbul’da olması durumunda, 10 kat daha büyük bir yıkımın yaşanacağını söyledim. Çünkü İstanbul’da çok yoğun bir yapılaşma var ve özellikle yüksek yapıların oranı son 20 yılda artmıştır. Yüksek yapıların bölgede deneyimlerimizle değerlendirilmesi halinde deprem riskleri karşısında çok problemli yapılar olduğunu görüyoruz. İstanbul’daki tarım arazilerinin, özellikle ‘Kanal İstanbul Projesi’ kapsamındaki tarım arazilerinin bölgedeki yapılaşmaları, ek olarak kıyı arazilerindeki yapılaşmalar ve yüksek yapıların risk altında olduğunu düşünürsek; Bu yapıların deprem etkisiyle yıkılması halinde yurttaşların toplanma alanlarına erişemeyeceği ve kentin dışına tahliyelerinin söz konusu olamayacağı gibi pek çok gerçekliği de dikkate aldığımızda tahribatın çok daha büyük olacağını tahmin etmemiz mümkündür” diyerek; yetkililerin önlem alması gerektiğini hatırlattı.

1999 yılında yaşanan Marmara Depremi sonrası yapılan çalışmalar ve alınması gereken önlemlerle ilgili geride kalan 24 yılda pek mesafe alamadığımızın mesajını veren Eyüp Muhçu;

“1999 Gölcük depreminden sonra uzmanlar tarafından hazırlanan raporlarda; İstanbul’da en az 200.000 binanın yıkılacağını öngörüyorlar. Tabii ki bu bir tahmin ; ama bu raporlardan sonra geçen 20 yıl içerisinde üretilen yapıların da afet risklerine açık binalar olduğunu görüyoruz.

Söylendiği gibi sağlam Yapı ve risksiz Yapı üretemiyorsunuz. Biz bunu 10 ilimizde gördük. Maraş depremi ile birlikte bu yüksek yapı ve yeni yapı stoklarına baktığımızda en büyük hasarların bu binalarda görüldüğünü tespit ettik.

İstanbul’u bu yapısı stokuyla deprem oluştuğunu düşündüğümüz zaman bu tahribatın daha büyük olduğunu söyleyebiliriz. Tabii dileriz ki böyle olmasın, dileriz ki insanlarımız canlarını kaybetmesin.“dedi.

ZİRAAT MÜHENDİSLERİ, GIDA GÜVENLİĞİ İÇİN UYARDI

Ziraat Mühendisleri Odası adına Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez tarafından yapılan açıklamada da yaşanan “Can kayıplarımızın daha da artacağı endişesiyle yaşanan bu acı tablonun derin üzüntüsü içindeyiz. Tüm imkânlarımızla devletimizle ve milletimizle dayanışma içinde olduğumuzu belirtmek isteriz.” denildikten ve kırsal alana uzun süre erişilemediği hatırlatıldıktan sonra sektörle ilgili durum şöyle belirtildi:

*”2022 yılı verilerine göre depremden etkilenen 10 ilde 2 milyondan fazla büyükbaş ve 9 milyondan fazla küçükbaş hayvan bulunmakta olup bu sayılar Türkiye’deki toplam hayvan varlığının yüzde 15’ine denk gelmektedir. Deprem bölgesindeki tarım arazisi miktarı yaklaşık 3.7 milyon hektar, kayıtlı çiftçi sayısı yaklaşık 270 bindir.

*Kırsal alanda bitkisel üretime yönelik makine ve ekipman hasarları dışında, ağırlıklı olarak hayvancılık alanında da depremin yıkıcı etkisi görülmektedir. Hayvan barınaklarının, kümeslerin ve canlı hayvanların depremden nasıl etkilendiğinin belirlenmesi önümüzdeki günler için gıda güvenliği ve güvencesi açısından son derece önemlidir.

*Tarım arazileri insanı ve insanlığı doyurur, öldürmez. Tarım arazilerimizi öldürerek geleceğimizi yok etmeyelim, aç kalmayalım, göz göre göre depremlerde ölmeyelim. Israrla sürdürülen kişisel ve çıkarcı yanlış politikalarla daha çok acılar yaşamaya gebeyiz. Mutluluk, beton yığınları arasında yaşamakla değil, doğaya dönüş ve toprağa saygı ile mümkün.”

VİRA TRABZON HABER / Mehmet Fatih KÖROĞLU

DEPREMİN AĞIR BİLANÇOSU

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Giriş Yap

Vira Trabzon ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!