LAİK CUMHURİYET OLMADAN OLMAZ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Cumhuriyet’in mayası temiz ve sağlamdır çünkü Cumhuriyet’i kuran irade Tam Bağımsızlık ve vatanseverliği kendisine ilke edinmiş kadroların eseridir. 

İşgal yıllarında her inançtan yurtseverin omuz omuza vererek kazandığı Milli Kurtuluş Savaşı sonrası aynı azim ve karalılıkla kurulan Cumhuriyet’in değerini daha iyi anlayabilmek için sizlere üç kişiyi anlatmak isterim. 

HACIBEKTAŞ POSTİNİŞİNİ ÇELEBİ CEMALETTİN EFENDİ 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk Milli Mücadele’yi başlatmak için Samsun’a çıktıktan sonra Ankara’ya gitmeden önce 21-22 Aralık 1919’da Hacıbektaş’a uğrar ve dergahın potnişini olan Çelebi Cemalettin Efendi ile özel bir görüşme yaparak Milli Mücadele’ye destek ister. 

Hacıbektaş görüşmesinde en ilginç konuşmayı Veliyettin Çelebi sonradan yakınlarına şöyle aktarmıştır: 


Çelebi Cemalettin Efendi, Mustafa Kemal Paşa’ya “Paşa Hazretleri cesaretli ve basiretli idarenizde Türk milletinin düşmanı kahredeceğine inancımız sonsuz! Yüce Allah’ın milletimize müesser edeceği zaferden sonra Cumhuriyet ilanı düşünüyor musunuz?” M. Kemal Paşa bunun üzerine “O mutlu günün ilanına kadar aramızda gizli kalmak kaydıyla, evet Çelebi Efendi Hazretleri” diye yanıtlar. 


Türbede M. Kemal Paşa’ya kılıç kuşatılıp yola kabul edilir. M. Kemal’in yolunda ve izinde olacaklarına, destek vereceklerine yekvücut olarak hareket edeceklerine ikrar verilir. Coşkulu bir karşılama gibi, uğurlama yapılır. 


Daha sonraki dönemde Cemalettin Efendi Anadolu’daki Bektaşi dergahlarına yazılar göndererek Milli Mücadele’ye asker ve para desteği verilmesini ister. 

ANKARA MÜFTÜSÜ BÖREKÇİZADE MEHMET RIFAT EFENDİ 

Ankara’da Millet Meclisi’ni açma çalışmaları devam ederken 11 Nisan 1920’de İngilizlerin baskısıyla Damat Ferit hükümetinin şeyhülislamı Dürrizade Abdullah Efendi tarafından yazılan ve Vahdettin tarafından onaylanarak İngiliz uçaklarından Anadolu’ya atılan Milli Mücadele’ye destek verenlerin halifeye başkaldırı içinde olduğu ve katledilmelerinin İslam’a uygun olduğu yönünde bir fetva verilmişti. 


Bu fetvaya karşılık Ankara Müftüsü Börekçizade Mehmet Rıfat Efendi, Milli Mücadele’nin desteklenmesi ve düşman işgaline karşı direnmenin gerektiğini belirten ve tarihe Ankara Fetvası olarak geçen ve kendisinden başka 153 müftünün imzaladığı fetvayı o günün olanaklarıyla bütün Anadolu’ya yolladı. 

PAPA EFTIM

TÜRK ORTADOKS PATRİĞİ PAPA EFTİM (Zeki Erenerol) 

Yozgat Akdağmadeni ilçesinde Ortadoks Türk bir ailenin çocuğu olarak 1884 yılında dünyaya gelen Papa Eftim, 4 Eylül Sivas Kongresinden önce Mustafa Kemal Paşa tarafından Sivas’a davet ederek uzun uzun sohbet eder.  

Daha sonra Kayseri’de toplanan Türk Ortodoksları Kongresi’nin kararıyla Ankara Hükümeti nezdinde ”Türk Ortodoksları Cemaat ve Kiliseleri Umumi Vekili ve Murahhası” seçilmiş ve Milli Hükümet tarafından tanınarak Ankara’ya gelmiş ve düşmanın vatandan kovulmasına kadar Mustafa Kemal Paşa ile birlikte çalıştı. 

İşgal yıllarında Fener Patrikhanesi’nin bütün dünya milletlerine hitaben yayınladığı bir beyanname, derin yankılar uyandırmıştı.  

Bu beyannamede şöyle deniliyordu: 


“Canavar, zalim Kemalistlerin zulmünden, biz Hıristiyanları kurtarmaya geliniz! Ankara’daki zehirli yuvalarını yıkmak için acele ediniz!” 


Büyük Taarruz’dan önce, meclis binası önünde Yunan Mezalimine karşı yapılan toplantıda, Mustafa Kemal Paşa Papa Eftim’in de konuşmasını ister. Hazırlıksız olduğunu söyleyerek konuşmak istemeyen Eftim, Paşa’nın “içinden geldiği gibi konuş” demesi üzerine, hemen koşarak meclisin bahçe duvarına çıkar, Patrikhanenin ihanetini, Türk Ortodoksların mal ve canlarıyla Milli Mücadelede olduklarını haykırarak, Hz.Davut ile Goryat’ın savaşını örnek göstererek;

“Düşmanlarımızın her şeyi var. Bizim silah ve cephanemiz yok; amma göğsümüzde imanımız var. Mutlaka kazanacağız! Fener Patrikhanesinin ihanet mumunu söndüreceğiz; muzaffer olacağız!” der. 

Hani günümüzde sıkça kullanılan fakat bir türlü altı doldurulamayan bir söz var ‘’Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.’’ Diyen işte bu üç öz be öz Türk yurtseveri tanıyınca bu sözün derinliği bir kez daha ortaya çıkıyor. 

Son olarak tarihte de örneğini gördüğümüz gibi bizi bir arada tutacak ve kurtaracak olan birlik dinsel ya da mezhepsel birlik değil Yurtseverliktir.  

Sanırım bu konuyla ilgili en güzel anlatımı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK şu sözleriyle ifade ediyor; ‘’Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sade din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz.’’ 

Diyeceğim odur ki insanlar değişik din, mezhep ya da inançtan olabilirler fakat aynı topraklar üstünde kader birliği yapmış iseler yurtsever olmak ve omuz omuza birlikte mücadele etmek zorundalar.  

Bunun içindir ki bütün inançlara eşit mesafede olan Laik Cumhuriyet olmazsa olmazımızdır. 

LAİK CUMHURİYET OLMADAN OLMAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Giriş Yap

Vira Trabzon ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!