İlk O’ndan duymuştum ‘Bir indirilmiş din var, bir de uydurulmuş din var’ sözünü.
Farklı biriydi ve söyledikleri hurafeden uzak akıla ve vicdana hitap ediyordu.
Asırlar içinde İslam’da oluşmuş ruhban sınıfına savaş açmış ve ‘’Allah ile kul arasına kimse giremez’’ diye haykırıyordu.
Yaşar Nuri Hoca, bilmem kaç kere Subhanallah diyerek cennette huri vaat edenlerin ve bir şeyhin eteğine yapışmadan cennete gidilmez diyenlerin birer yalancı olduğunu ve din ile bağdaşmadıklarını anlatıyordu.
O, gerçekte peygamberin söylemediği fakat birileri tarafından O’na atfedilen uydurma hadisleri, Kuran ayetlerini Türkçe okuyarak bir bir deşifre ediyordu ve Fatiha’da söylenen ‘’Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım bekleriz’’ sözünü hatırlatarak din tüccarlarının maskesini düşürüyordu.
Yaşar Nuri Hoca, İslam topluluklarının geri kalmışlığını ve acı içinde olmalarını İslam’ın yanlış yorumlanmasından ve birilerinin çıkarları için İslam’ı kendilerine maske yapmasından bahsederken Atatürk’ün Laik Cumhuriyet’i kurarak İslam’a en büyük hizmeti yaptığını söylüyordu.
O, sözde din adamlarının yaptıklarını örnek göstererek dine saldıranlara da “Düşmana karşı savaşmış din adamı da vardır, düşmanla bir Atatürk’e karşı savaşmış din adamı da. Sorun din de değil, adamdadır” diyerek gerekli cevabı veriyordu.
Yaşar Nuri Hoca, katıksız bir Atatürkçü ve samimi bir yurtseverdi. Ülke kaynaklarının yağmalanmasına ve yabancılara peşkeş çekilmesine ve bunu yaparken İslam dininin aracı yapılmasına tahammül edemiyor ve en büyük günahın ’’Kul Hakkı’’ yemek olduğunu söylüyordu.
Hoca, İslam’ı olduğundan farklı gösterip kendilerince kimlerin cennete gideceğini ve orada kaç huri alacaklarını söyleyenlere karşı ’’Yobazın olmadığı her yer cennettir’’ sözleriyle cevap veriyordu.
’’Türkiye’yi Kemiren İhanet, Allah İle Aldatmak’’ adlı kitabında yüzyıllardır Müslümanların nasıl Kuran’dan uzaklaştırıldığını ve İslam’ın Allah’ın dini olmaktan çıkarılıp Arap-Emevi bağnazlığıyla kuşatıldığını yazıyordu.
Kısacası Yaşar Nuri Hoca, tam bir yurtsever, bir Atatürkçü ve samimi bir müslümandı.
Ve soyadı O’na çok yakışıyordu çünkü O, ’’Öztürk’’tü.