Röportaj: Furkan Uzun
O, saha içerisinde oynadığı futbol kadar, saha dışında da karakteriyle beğenileri toplayıp, Trabzonspor tarihinin simge isimlerinden biri olmayı başaran nadir isimlerden biriydi…
Trabzonspor forması altında 3’ü lig olmak üzere 7 şampiyonluk kazanan ve bugün dahi pek çok otoriteye göre ”Trabzonspor tarihinin en iyi sol açık” oyuncularından kabul edilen ‘’Çalımcı İskender’’ lakaplı İskender Günen, ‘’Efsane” Trabzonspor kadrosunun, efsane isimlerindendi. Günen 32 Yaşında futbolu bırakırken, sol kenar çizgisi üzerinde bir ‘sanatçı’ titizliğiyle rakiplerini çalımlayarak geçmesiyle hafızalarda büyük iz bıraktı.
Trabzonspor’un sembol isimlerinin başında gelen “Trabzonspor’un Solu” İskender Günen, Vira Trabzon’un sorularını yanıtladı. Trabzonspor’un efsane sol ayağı ile dünü ve bugünü konuştuk.
Trabzonspor tarihinde iz bırakmış isimlerden birisiniz. Çoğu kişiye göre iyi bir antrenör olabilecekken spor yazarı olmayı tercih ettiniz. Futbolu bıraktıktan sonra kariyeriniz, beklentileriniz doğrultusunda mı gerçekleşti?
Duygu yoğunluğu çok fazla olan bir insanım. Yıllarca bu işin içine girersem ne olur diye düşündüm. Teknik adamlık benim yapıma göre değil. Delphi tapınağında ‘’kendini bil’’ diye bir söz vardır. Antrenörlük benim yapıma uygun değildi. Bu yüzden de antrenörlüğe geçiş yapmadım. Zaten Türkiye’deki takımlarda kurumsal yapı yok.
‘’Trabzonspor’dan Menajerlik Teklifi Aldım’’
Futbolu bıraktıktan sonra Trabzonspor yönetimlerinden Antrenör, sportif direktör veya yönetici olarak size herhangi bir teklifte bulunuldu mu? Ve size göre Trabzonspor değerlerine yeteri kadar sahip çıkıyor mu? Ocak ayında Hami Mandıralı ile yaptığımız röportajda kulübün vefa olarak eksiklik yaşadığını ifade ederek ‘’Trabzonspor, beni bir maça bile davet etmedi. Schalke ise her sene doğum günümü kutluyor’’ şeklinde konuşmuştu.
Futbolu bıraktıktan sonra Trabzonspor’dan menajerlik teklifi aldım. Futboldan sonraki 1-2 yıllık süreç içerisinde bu teklifi aldım. Düşünmeden reddettim. Çünkü bu konuda bir eğitimim yoktu. Eğitimsiz olduğum bir alanda görev almam benim yapıma tersti. O günkü koşullarında menajerlik ‘’abilik’’ anlamına geliyordu. Bu da bana tersti. ‘’Abilik’’ kavramı bana ters geliyor. Menajerlik kolay bir şey değil. Menajer olmak için bir eğitim almak gerekiyor. Eğitimin yoksa sadece eski oyuncu olarak bir takımda menajer olarak görev almak son derece yanlış. Profesyonel bir kulüpte menajerlik, kurumsal bir yapı şeklinde gözükebilir. Bu kavramı ‘’abilik’’ kavramına indirirsek takıma zarar verir Kafamda menajerlik yapmak gibi fikir olsa yabancı dil öğrenmem ve bunun için eğitim almam gerekirdi. Hami’nin söylediklerine gelirsek. Trabzonspor’un vefası vardır. Ancak, Trabzonspor içerisindeki insanların vefasızlığı, Trabzonspor’u vefasız yapmaz. Trabzonspor’u vefasız göremeyiz. Bu yanlış olur. Trabzonspor bize çok şey verdi.
”Benim Kişiliğim ve Karakterimi Trabzon Kentinin Yapısı Belirledi”
Yalnızca yetenek olarak değil karakter olarak da ‘’özel’’ isimlerden birisisiniz, Trabzonspor hem futbolculuk döneminizde hem de futbolu bıraktığınızdan sonra size özel olduğunuzu hissettirdi mi? Sizin gibi Trabzonlu olmamasına rağmen Trabzonspor efsanesi olan bir isimden örnek vermek gerekirse Orhan Çıkrıkçı Trabzon’da kaldı ve yatırımlarını da yine Trabzon’da yaptı. Sizin Trabzon şehri ve Trabzonspor’la olan bağlantınız ne durumda?
Ben daha öncesinde alt liglerde de oynadım. Alt ligde oynarken Trabzonspor’a transfer oldum. Şampiyon bir takıma transfer olmuştum. Transfer olduktan sonra da kulüple ilgili bazı şeyleri merak ettim. Bu kulüp, bu takım neden böyle diye merak etmiştim. İstanbul’un büyük takımlarıyla mücadele etmek o günün şartlarında çok zordu. Trabzonspor’a geldikten sonra şunu anladım Trabzonspor takımı çok özel bir takım. Bu takımın oyuncusu olmak sizi de özel olarak kılar. Futboldan sonra her gittiğim yerde de bu farkı gördüm. Trabzonsporlu olmak çok büyük bir fark. Çünkü Trabzonspor, bir kent takımı. Dünya’daki diğer kent takımlarına da bakalım. Napoli, Roma… Onlarda da bu farkı göreceğiz. Kent takımı olmak çok zordur. Ancak bu takımı özel yapan da bu farklılıktır. Pandemi öncesinde normal yaşam günlerinde her 15 günde bir Trabzon’a gidiyordum. Çok uzun yıllar orada kaldığım için dostluklarım var. Benim kişiliğim ve karakterimi o kentin yapısı belirledi.
Sırf Üniversite eğitimi almak için Galatasaray’ı reddettiğiniz biliniyor. Aradan geçen zaman zarfında ülke olarak pek çok konuda gelişmemize rağmen bugün futbolcuların eğitim düzeylerinin çok düşük olduğu gözüküyor. O yıllarda dahi uçak yolculuklarında kitap okuyup, bulmaca çözen bir futbolcu olarak size göre bu durumun nedeni nedir?
Futbolun içinden gelenlerin büyük çoğunluğu yoksul insanlar. O insanların hayatta tutunacağı başka bir dalı olmadığı için futbola tutunuyorlar. Mesleği doktor, mühendis olup da entelektüel olmayan, kendini yetiştiremeyen insan sayısı da çok fazla. Hem futbol oynayıp hem eğitimi sürdürmek zor bir şey. Futbolculuk zaten direkt olarak zor bir şey. Esasında öğrenim desek daha doğru olur. Bizim zamanımızda üniversite eğitimi alabilme şansımız da vardı. Şuan bu daha zor.
”Altyapı, Oyuncuyu Profesyonel Hayata Doğru ve Sistemli Bir Şekilde İten Alandır”
Trabzonspor’un altyapıya yeteri kadar önem verdiğini ve Trabzonspor altyapısının futbolcu ve insan yetiştirme konusunda ‘’iyi’’ olduğunu düşünüyor musunuz?
Benim altyapı kavramım çok farklı bir boyut. Bayern Munih, Ajax gibi takımların altyapı sistemleri örnek. Bunlar bir okul. Trabzon’da açılan Özkan Sümer Akademisini de doğru buluyorum. Altyapıyı sadece saha içi eğitimi alınan yer olarak düşünmek çok yanlış olur. Altyapıyı, oyuncuyu profesyonel hayata doğru ve sistemli bir şekilde itme alanı olarak görmek lazım. Bu günümüz koşullarında kolay mı? Değil. Çünkü duygusal insanlarız. Altyapı da iyi bir eğitim verilmesi tabi bir şart. Altyapı da yeni yapılan bazı şeyler var bunlar doğru. Yıllardır altyapıdan oyuncu çıkmıyor diyorlardı. Ben de buna karşı çıkıyordum. Örnek vereyim Trabzonspor Mehmet Ekici ve Onur Kıvrak ile sorun yaşamasaydı Yusuf ve Uğurcan şans bulabilir miydi? Onazi sakatlanmasa Abdülkadir Parmak şans bulabilir miydi? Altyapı da mutlaka iyi oyuncular vardır. Ama bunlara şans vermek lazım
”Bataklıkta Çiçek Açması Çok Zordur”
Sizin bıraktığınız dönemden bu yana Trabzon kenti, kent olarak biraz daha gelişti. Fakat şehrin sosyokültürel durumu için bunu söylememiz pek mümkün gözükmüyor. Yusuf Yazıcı hariç altyapıdan çıkan oyunculara baktığımız zaman dahi bunu görebiliyoruz. Sizce burada asıl sorun nedir? Altınordu gibi olmak çok mu zor?
Gelişmişlikten anladığımız nedir? Binalar, yollar, köprüler mi? İçindeki insana bakmak lazım en önemlisi budur. Bunun sorgulanması gerekir. Bu konuya pek fazla girmek istemiyorum ama bilginin fazla olmadığı, cehaletin eyleme geçtiği bir durum olarak düşünmek gerekiyor. Burada suç kimin? Buna bakmak lazım. Bilgi en önemli şeydir. Bataklığı düşünelim. Bataklıkta çiçek açması çok zordur. Yusuf kendine yatırım yapıyor. Ben de çocukluğumdan beri iki soru sormuşumdur. Bir neden, iki niçin. Bu soruları sormazsan sürüden çıkamazsın. Yusuf daha da yukarılara gidecek. Onun ilk oynadığı günden bu yana çok fark var. Yusuf kendine yatırım yapıyor. İnsanın kendine yaptığı yatırım insana çok şey katar. Yatırım mal mülk almak değildir. Yusuf giderken de ben ondan ümitliydim. Yusuf bunu başardı. Diğerlerinin de onu örnek almaşı gerekir. Evrensel düşünülmeli. Abdülkadir Ömür örneğinde olduğu gibi sakatlık yaşayan futbolcunun geri dönmesi çok zor. Takım kötü giderken herkes Ömür’den bir şeyler bekler. Ama o da onu yapmak zorundadır. Çünkü yetenekliysen bunu yapmak zorundasın. Trabzonspor ile Altınordu ile kıyaslanmamalı. Altınordu’nun hedefi yok. Trabzonspor ise olumsuz şartlarda dahi şampiyonluğu hedef olarak belirliyor.
‘’Baskı Var Diye Şikayet Edeceksen O Zaman Bu İşi Yapma’’
Bir açıklamanızda ‘’Şimdi ağlıyorlar, “Taraftar bağırıyor diye! Bağıracak tabi. Büyük takımda oynamak kolay değil. Bundan normal bir şey yok, oraya geldiysen buna hazırlıklı olmak zorundasın ‘’ şeklinde bir ifadeniz var. Size göre hangisi daha zordu. Sizin döneminizde büyük takımda oynamak mı yoksa bu dönemde büyük takımda oynamak mı daha zor?
Bizim dönemde oynamak çok daha zordu. Taraftar baskısı var diyorlar. Zonguldak’ta her gün maden çıkarmak zorunda kalan insanlarda baskı yok mu? Her gün 300 metre yerin altına iniyor adam. Ondaki baskı herkesten fazla. Barcelona’da, Real Madrid’de, Milan’da dünyanın en büyük takımlarında baskı yok mu? Büyük takımların hepsinde baskı olacak tabi ki. Zaten bu baskıyı kaldıran oyuncular orada kalır. Baskı var diye şikayet edeceksen o zaman bu işi yapma. Taraftar takımın kazanmasını, şampiyon olmasını normal olarak isteyecek. Sen büyük takımsın bu çok normal. Ben alt ligde Şekerspor takımında oynarken takımımız yenildiğinde stres yoktu, kimse bir tepki vermiyordu. Büyük takımdaki o baskı olmak zorundadır. Baskı olmadığı zaman sen büyük takım kimliğin biter!
‘’Kentteki İnsan Türü Değişmiş’’
Sizin döneminizden bu yana Trabzon şehri ve Trabzonspor takımı arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Geçmişten bugüne Trabzonspor’da futbol oynayan pek çok futbolcu, Trabzonspor takımında ve Trabzon şehrinde futbol oynamanın zor olduğunu dile getiriyor. Sizce de böyle bir zorluk var mı?
Bu zorluğu anlayabilmek de çok zor! Ya tabi zor olacak (gülüyor) ben dışarıdan geldiğim için Trabzonspor’u, Trabzon’da yaşayanlardan daha iyi görüyor daha iyi biliyorum. Taraftar ve takım zaten birlikteydi. Bir birlikteliğimiz vardı. Bu birliktelik bize sorumluluk veriyordu. Sokağa çıktığımızda insanlar bizden hesap soruyordu. İyi olmak için kendimizi zorluyorduk. Sokakta kimse bize bir şey demesin diye. Zaman değişti, Futbolcular kendi sırça köşklerine çekildi. Şimdi yabancı da çok. Takım kentten kopuk. Dediğim gibi Trabzonspor özel bir takım. Bu özelliği de oyuncuya sen hissettireceksin. Hissettirmek zorundasın. Yattara örneği mesela, geldiği zaman ve ondan sonraki Yattara’ya baktığımız zaman burada bir suç var. Yapılan işlerde bir yanlışlık, bir suç var öyle gözüküyor. Kentteki insan türü de değişmiş. Bu çok mühim. Aslında işin gerçeği para çok girdi bu iş bitti. O ruh, birliktelik, paylaşma, amatörlük bitti. Kendini öne çıkardığın zaman takım olmaktan çıkıyorsun sen.
‘’Trabzon’da Gördüğüm Sevgiyi Terk Etmek Bana Göre Değildi’’
‘’Trabzon’da öyle masalarda oturmuşumdur ki temelimin, kişiliğimin zenginleşmesinde hepsinin çok büyük payı vardı. Beşiktaş, Fenerbahçe ya da Galatasaray gibi takımların tekliflerini reddetmemin nedenlerinden biri buydu’’ şeklinde bir açıklamanızda var. Trabzon şehrinin ve Trabzonspor’un, İskender Günen’e kattığı en önemli şey nedir?
Para değil sadece olay. Çok iyi arabalar, iyi evler değil olay. Trabzon’da bana gösterilen saygıyı, sevgiyi bunları bir kenara itip terk etmek bana göre değildi. O bana uygun değil. 1990 yılından beri aynı gazetede yazıyorum mesela. Başka tekliflerde geldi kabul etmedim. Trabzonspor’u bırakmama sebeplerimden birisi de şudur ki benim bir şövalye ruhum var. Kimseyi bu takımı bıraktı diye de suçlamam hiçbir zaman. Ben kendimi bir öğrenci olarak görüyorum ve hala öyleyim. Eğitim uzun soluklu bir şey. Sorgulamadığın hayatı yaşamak çok mühim değildir. Bir şey yapmak zorundasın. Ama ben bu sevginin olduğu yeri bırakamazdım. Her şey maddiyat değil. Hayata maddiyat gözüyle bakmak bana uygun değil.
‘’Trabzonlu, Trabzonlu’nun Kurdu. Şenol,Turgay, Necati’ye Yanlış Yapıldı’’
‘’Trabzon halkı, o takımın nasıl şampiyon olduğunu bilmiyor’’ şeklinde bir ifadeniz de var. Trabzonspor’un kazandığı şampiyonlukları kamuoyuna doğru bir şekilde ifade edemediğini mi düşünüyorsunuz?
Bir takım düşün, yollarda ara verdiğinde restoranlarda yemek yerine peynir ekmek yiyen bir takım düşün. Yolculuklar uzun. Antrenman sahan yok, top sayın az. İki kramponun var. Bütün bunları düşün ve bunları fedakarlıkla dolu bir ekip olarak düşün. O dönem şampiyonluklar kazanmamız gerçekten çok zordu. Hakemler bugünden de kötüydü. Basın camiasına girince şunu fark ettim. Hakikaten yaptığımız şey çok büyük bir şeymiş. O dönem bunun farkında değildik. O günkü koşullarda çok zor bir şeyi başardık. Basın camiasına girdikten sonra bunu çok daha iyi anladım. Güngör, Şenol, Turgay, Necati. Bunların hepsi 6 şampiyonlukta var. Efsane budur. Bu oyunculara yanlışlık yapıldı. Bu oyuncuların hepsi en olgun zamanlarında futbolu bırakmaya mecbur bırakıldılar! Bugün Burak Yılmaz, Zlatan İbrahimovic bu isimler kaç yaşında? 35-39 yaşlarında. Bu saydığım Trabzonsporlu oyuncuların pek çoğu en olgun zamanlarında, 30’lu yaşların başında futbolu bırakmak zorunda bırakıldılar. O kentin en büyük yanlışı bu. Trabzonlu, Trabzonlunun kurdu aslında.
”Milli Takımda Negatif Ayrımcılık Vardı”
Fatih Tekke, Hami Mandıralı, Gökdeniz Karadeniz, Lemi Çelik ve daha pek çok isim, Trabzonspor’da oynadıkları süre içerisinde milli formayı çok daha fazla hak ettiklerini fakat milli takımda yeterli şansı bulamadıklarını söylemişlerdi. Sizce de böyle bir ‘’negatif ayrımcılık’’ söz konusu mu? İskender Günen’de bu saydığımız isimler gibi negatif ayrımcılığa uğradığını düşünüyor mu?
Evet bu tip ayrımcılık vardı. Hala da var. Basın lobisi olarak düşünmek lazım geçmiştekini. Oyun burada oynanıyordu. İkili ilişkilerleydi her şey. Haksızlık var mı? Vardı tabi. Çok büyük haksızlıklara da uğramıştım ama geçmişte kaldı. Benim için önem de taşımıyor.
Bir röportajınızda size sorulan bir soruya ‘’Şu an futbolcu olsam Trabzonspor istediği parayı versin Trabzonspor’a gitmem çünkü artık İstanbul takımlarından bir farkı yok’’ şeklinde cevap verdiniz. Trabzonspor, kendi benliğine dönmek için sizce nasıl bir politika izlemeli?
Trabzonspor, kendi benliğine dönemez artık. Endüstriyel futbol bunu gerektiriyor. Geçen sene Obi Mikel ve Sturridge alındığında ben karşı çıkmıştım. Bana da ‘’onlar dünya yıldızı’’ şeklinde karşı çıkanlar oldu. Dünya yıldızı dünya yıldızı da bu adamlar Türkiye gibi geldiği zaman zaten burayı çok küçümsüyor. Tamamen para için geliyorlar. Sosa’ya Trabzonspor geçen sezon ne kadar veriyordu? Fenerbahçe’de kötü diyorlar. Sendeki bakış açısı çok farklı zaten. Ayrımcılık yapmadan kendi içinden çıkana da o değeri vereceksin. Mikel ve Sturridge alındığında yapılan iş, yanlış kulübe zarar verecek demiştim. Fenerbahçe’den örnek verelim. O kadar transfer aldı, aldı aldı ne oldu? Bu oyuncuları aldığın zaman yedek bırakabilir misin? Hayır. Mesut’u yedek bırakabilir misin? Hayır. Sosa örneği. Çok iyi oyuncu ama sen yedek bırakabilir misin? Hayır. İkisine de eşit bakmak zorundasın. Sturridge de kenarda oturur, Abdülkadir Parmak’ta kenarda oturur olması gereken budur.
‘’1996 Bir milattı’’
Trabzonspor’da 11 sezon oynadınız 3’ü lig olmak üzere toplam 7 şampiyonluk kazandınız ki sizin oynadığınız 11 sezon içerisinde Trabzonspor 7 kez ligi ilk 3 sırasında bitirdi. Trabzonspor’un son 11 sezonuna baktığımız zaman ise tablo çok kötü. Trabzonspor’un bu değişimindeki esas neden size göre nedir?
Bu çok uzun bir süreç 1996’dan sonra gelen bir süreç. 96 sezonunu milat olarak görmek lazım. Ben bazen kendi kendime düşünüyorum. Kendi sahanda iki maç kaybediyorsun. O zaman ne oluyorsun biliyor musun? Yetenekli oyunculardan kurulusun ama büyük takım değilsin. Büyük takım olmanın yolu şampiyonluktan geçer. Bizim şampiyon olduğumuz zamanlarda Fenerbahçe kadrosu bizden çok daha yetenekliydi. 96’da ise bizim kadromuz daha yetenekliydi. Ama büyük takım değildi. Büyük olmanın yolu mutlak süratle kazanmaktan geçer. Yetenek başka bir şey, takım olmak başka bir şeydir. Yetenekli oyunculara sahipsin ama takım değilsin demek ki sen. Buradan o anlam çıkıyor.
‘’Hüseyin Avni Aker Stadyumu Bu Kentin Ruhuydu. ‘’
Trabzonspor’un tarihi için önemli bir yerde olan Avni Aker stadı yıkıldı ve yerine ‘’millet bahçesi’’ adı verilen bir bahçe yapılıyor. Trabzonspor’da yeni stadyumuna taşındı. Sizce Trabzonspor, Avni Aker de kalmalı mıydı? Ve yeni stadyuma ‘’Şenol Güneş’’ spor kompleksi isminin verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Hüseyin Avni Aker isminin verilmesi gerektiğini düşünenler de çoğunluktaydı.
Avni Aker, şampiyonlukların ve Avrupa zaferlerinin bulunduğu, bu kentin ruhuydu. Oradan başka bir yere gitmenin bence mantığı yoktu. Orası yeniden düzenlenebilirdi. Bunu neden yapmadılar o da ayrı bir şey. Avni Aker bizi var eden bir yerdi. Sizi var eden bir yerden başka bir yerden başka bir yere gitmek…Ruh kayboldu gibi geliyor bana. Daha büyük, daha modern diyorlar. Ya ne yapacaksın daha büyüğünü? Şenol Güneş ismini de doğru buluyorum. Trabzon’dan çıkmış, Türk futboluna büyük hizmetler vermiş bir isim. Trabzon’da, Bursa’da, Milli Takımda ve Beşiktaş’ta yaptıkları ortada. Kendi içinden çıkmış sana ve Türk futboluna bu kadar hizmet vermiş birine neden tepki veriliyor anlamıyorum. Ben bu konuda fazla konuşmayayım. Kazanılan şampiyonluklarda büyük pay sahibi olan bir isim Şenol Güneş. Alıp veremediğiniz, rahatsızlığınız nedir? Bir insan, bir insandan neden rahatsız olur? Trabzon kentini dünyaya duyuran, bu kenti onurlandıran şey Trabzonspor’dur. Kentin ürettiği başka bir şey var mı? Yok. Yıllardan beri bakıyorum Trabzonspor’u yerle bir etmeye çalışıyor insanlar. Sizi var eden bu takım ya başka bir şey değil! Vallahi üzülüyorum bu duruma.
Trabzonspor forması giydiği bir dönemde Ogün Temizkanoğlu’na saldırı düzenlenmişti. Bir başka örnek olarak Fenerbahçe kalecisi Rüştü’nün başına gelen malum olay. Yine bir başka örnek olarak 95 yılında kaçan şampiyonluktan sonra Trabzonspor tesislerine saldırı düzenlendiği biliniyor. Bugüne baktığımızda bu tip olayların azaldı. Mesela geçen sezon kaçan şampiyonluğa herhangi bir tepki verilmedi. Bu örnekler doğrultusunda Ülke olarak futbola ve futbolculara bakış açımızın değiştiğini düşünüyor musunuz?
Tabi değişti. O yapılanlar çok yanlıştı. Saha içerisinde eleştirme, tepki verme hakkın var ama saha dışında bu hak kimsede yok. Aslında bunlar dünyanın her yerinde olan şeyler. Taraftarın protesto hakkı vardır. Barcelona’da taraftarlar beyaz mendil sallar mesela. Doğru olan da zaten bugünkü gibi saha dışı olayların olmamasıdır.
‘’Yaptıklarımı Bir Çırpıda Silip Başka Bir Takımla Sahaya Çıkmak Bana Tersti’’
Jübilenizden sonra yaptığınız ‘’Ayaklarım iki sene daha oynar ama ruhum oynamazdı. Bırak seslerini duymamak için futbolu bıraktım’’ açıklaması çok konuşuldu. İskender Günen’i 32 yaşında futbolu bırakmasına iten esas neden neydi? Trabzonspor camiasının yaşadığı değişim mi, yoksa kazanılan şampiyonluklardan sonra gelen doymuşluk hissi mi?
Ben geldiğim zaman Şenol, Turgay, Necati, Güngor’den sonra tek kaldım. Tek kavgaya giriyorsun. İki kuşak olarak düşünmek lazım. Şenol, Turgay’lardan sonra Hami’ler Lemi’ler geldi. Bazen bazı şeyleri ifade etme şansın yoktur. Mağlup olduktan sonra büyük maçlar bizim için çok özeldi. Trabzonspor, belli bir zamandan sonra ise büyük maçlarda kolay mağlup olunabilen takıma büründü. Son iki seneye kadar da bu böyleydi. Trabzonspor için İstanbul’un üç takımıyla yapılan maçlar önemlidir. Oyuncu bunu hissetmek zorundadır. Seni büyük yapan bu maçlardır. Futbolda doymuşluk hissi var mı? Bence yok. Her zaman başarı istersin. Başarı gelmeyince de rahatsız olursun. Başarısızlığın olduğu yerde de belli bir yaştan sonra mücadele etmek, savaş vermek çok zor. Bazı şeyler geçmişteki gibi olmayınca ‘’bu iş bitti’’ diyorsun. Kuşak farklılığı sorunu yaşadım. Devam etmek bana ve takıma zarar verecekti ve bıraktım. İsim vermeyeceğim ama futbolu bıraktıktan sonra da bir büyük takımdan teklif aldım zaten. ”Bir sene gel bizim formamızı giy” dediler. Yaptıklarımı bir çırpıda silip başka bir takımla sahaya çıkmak bana ters gelmişti. Kabul etmedim. Ben tutup da başka takımın formasını zor giyerdim.
Ahmet Suat Özyazıcı sonrası Özkan Sümer, Özkan Sümer sonrasında ise Şenol Güneş ile uzun yıllar başarılı olan Trabzonspor, sizce neden Şenol Güneş sonrası bir isim daha çıkaramadı? Oysa yeni bir Şenol Güneş çıkarabilmek için Hami Mandıralı, Mustafa Reşit Akçay, Sadi Tekelioğlu başta olmak üzere pek çok Trabzonlu antrenöre de şans verilmişti
Teknik adamlık kolay bir şey değil. Allah Ahmet Suat hocamıza uzun ömür versin. Trabzonspor’u çalıştırmak çok zordur. Devamlı başarı beklentisi olan bir yer. Bazen takım bütünleşmesi olmaz, bazen iyi bir takıma sahip olma şansın olmaz. Paylaşma duygun yoksa, egon fazlaysa bir şey yapamazsın. Burada teknik adamın yapabileceği bir şey yoktur. Bazen saha içerisindeki oyuncunun sorumluluk alması, oyuncunun liderlik özellik kullanması gerekir. Takım aynıdır ama bazen dersin ki ‘’bu takıma ne oldu?’’
‘’Siyaset Futbolun İçinde Hep Vardı. Hep Var Olacak’’
3 Temmuz sürecinden bu yana siyasetin futbola dahil olup olmadığı konuşuluyor. Kimileri siyasetin doğrudan futbola karıştığını düşünürken kimileri de siyasetin futbola karışmadığını düşünüyor. Siz ne düşünüyorsunuz. Sizce siyaset-futbol ilişkisi sizin dönemimizde nasıldı, bu dönem nasıl?
Siyaset her zaman futbolun içinde vardı. Var olmaya da devam edecek. İşçi sınıfının takımı vardır, Aristokrat sınıfın takımı vardır. Real Madrid, Franco’nun takımıdır. Barcelona’ya baktığımız zaman etnik kimliklerin olduğu bir takım olarak bilinir. Glasgow- Celtic gibi takımlarda Hristiyanların mezhepleriyle ilgili takımlardır. Siyaseti de futboldan ayrı olarak tutmak yanlış. Futbolu sadece futbol olarak düşünmemek lazım. Fado, fiesta ve futbol olarak düşünmek lazım. Arjantin 1978’de Dünya Kupası oldu. Çünkü Dünya Kupası şampiyonu olmak zorundaydı. Ordu baştaydı, faşizm vardı.
‘’Ünal Karaman- Ağaoğlu Krizine Anlam Veremedim”
Trabzonspor’da geçen sezon yaşanan ayrılığı nasıl değerlendirirsiniz. Geçen sezon takım iyi bir hava yakalamışken ve rakiplerinden öndeyken dönemin teknik direktörü Ünal Karaman ile sürpriz şekilde yollar ayrıldı ki kamuoyuna göre yönetim hatalı davrandı, Ünal Karaman kalsaydı Trabzonspor, sezonu şampiyon olarak tamamlayabilirdi. Siz ne düşünüyorsunuz?
Orada ne olduğunu anlamak konusunda zorluk çektim. Kötü giden bir şey yoktu. Ortada bir şey var mı diye bakıyorum. Hayır yoktu. Takıma bakıyorum şampiyonluk şansı çok yüksekti. Kendi kendime düşünüyorum. Bu sezon şampiyon olmak çok zor üç takımda yarışta çünkü. Ama geçen sene kolaydı. Rakibin Başakşehir’di. Başakşehir ile eşleşmişsin gibi düşünmek lazım. Pandemi sürecinden sonra yapılan puan kayıplarına bakmak lazım. Bizim oynadığımız takım 2 puan alması gereken her maçı kazanmıştı. Ünal Karaman ile yönetim arasında bir şey vardı demek ki. Bazen teknik adamlar önemlidir. Bazen de oyuncu karakterleri önemlidir. Hüseyin sezon başında gelmedi devre arasında gelmişti. Takım olmak oradan geliyor. Galatasaray’ın bir ara parası yoktu ama mesela gene çıktı şampiyon olmuştu. Teknik adam bir takım için çok mühimdir. Ünal Karaman ayrıldıktan sonra kimi getirebilirdin? O da muamma. Bu yüzden B planın olmalı. Hala sorun neydi, ne oldu da bu duruma gelindi, aralarındaki ilişki nasıl bu duruma geldi kimse açıklamıyor. Ya Ünal’da suç var ya da yönetimde.
Trabzonspor geçen sezon kaçırdığı şampiyonluktan sonra en önemli oyuncularını kaybetti. Takımdan ayrılan oyuncuların da yerlerini dolduramadı. Bunu daha önce kaçan şampiyonluklarda da yaşamıştı. Camianın hatalardan gereken dersin almadığını düşünüyor musunuz?
Bunu geçmişle düşünmemek lazım. Demek ki oyuncuların istediği rakamlar ile yönetimin verdiği rakamlar uyuşmadı. Onlara da Trabzon’u neden bıraktın demek bence doğru değil. Bunun planlaması da daha önceden yapılmalıydı.
Ünal Karaman’dan sonra 3 farklı teknik direktör göreve getirildi. Hüseyin Cimşir, Newton ve son olarak Abdullah Avcı. Büyük bir takımın izlememesi gereken bir politika olarak değerlendirilebilir. Trabzonspor yönetimini ve yönetimin izlediği bu politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Avcı ile sezon başında görüşüldü ama anlaşamadılar. Sezona Newton’la başlamak yanlıştı. Sezon başında yapılan transferlerin çoğu takıma katkı yapabilecek yeterliliğe sahip değildi. Fakat Hugo- Edgar ikilisi son yılların en iyi tandemi. Yeniden yapılanma düşünceniz varsa bence Avcı ile başlanmalıydı. Avcı, Başakşehir’i Başakşehir yapan isim. Devre arasında yapılan transferlerin hepsi takıma katkı yapacaktır. Berat’a verilen bonservis eleştiriliyor ama Berat, gelişime açık bir oyuncu. Teknik adam oyuncuya değer katma açısından önemli, teknik adamın rolü burada ortaya çıkıyor. İrfan Can örneği var önümüzde. Gençlerbirliği’nden Başakşehir’e gittikten sonra Abdullah Avcı’nın ondan aldığı katkı ortada.
‘’Yabancı Sınırına Bir Kıstas Gelmeli’’
Türk futbolundaki ‘’yabancı sınırı’’ daha doğru bir ifadeyle ‘’yabancı serbestliği’’ hakkında neler düşünüyorsunuz? Kimileri yabancı sınırını fazla bulurken kimileri de serbestliği savunuyor
Sınır gelmeli ama bir kıstas koymak lazım. Yetenekli veya yaşlı olmayan gibi kıstaslar koymak lazım. Diğer türlü yabancı oyuncu mezarlığına dönüşüyor takımlarımız. Bir açıdan bu sınır bizim içinde bir şans. Yurtdışında oynayan oyuncularımız kendilerini daha hızlı geliştirebiliyor. Bu durumda Milli takıma olumlu anlamda yansıyor. Ama 14 yabancı bana biraz fazla geliyor. Bu sefer Türkiye’deki takımlarımız genç oyunculara şans vermiyor. Altyapıdan ne kadar çok oyuncu yukarı çıkartırsak aslında biz kulüp olarak o kadar yukarı çıkarız. United’in başarılı olduğu dönemlere bakalım. Altyapıdan yetişen oyuncularla Beckham, Giggs önderliğinde. Sonra bir daha da başarı gelmedi. Bu kulübe ait bir yapı. Mesela Fenerbahçe’de dışarıdan gelen oyuncularla başarılı oluyor. Her kulübün kendine özgü bir dinamiği var.
‘’Trabzonspor’a Dışarıdan Gelen Futbolcular Çok Avantajlı’’
‘’Trabzonlu olmayan Trabzonsporlu sembol isimler’’in başında geliyorsunuz. Trabzonspor uzun bir dönem yabancı oyunculara sıcak bakmayan bır takımdı. Daha çok kendi altyapısından yetişen oyuncuları tercih ediyordu. Camianın altyapıdan gelen oyunculara karşı daha tahammülsüz olduğu görülüyor. Şehre dışarıdan gelen bir isim olarak sizin döneminizde size ve dışarıdan gelen diğer isimlere bakış nasıldı, sizin gözlemleriniz neler?
Dışardan gelen için Trabzon son derece rahat bir şehir. Trabzon, artık kendi içinden çıkana ters bakılıyor. Geçmişte Trabzon kentine dışarıdan gelen oyuncular kendini kabul ettirmek konusunda problem yaşardı, sıkıntı yaşardı. Bugün ise dışardan gelenler, alttan gelenlere göre çok daha avantajlı. Geçmiş ile bugün arasındaki en önemli farkta zaten bu.
Sizden sonra Orhan Çıkrıkçı, Abdullah Ercan ve şimdilerde ise Nwakaeme, Trabzonspor tarihinde sol tarafta iz bırakan isimler oldular. Zaman zaman bu isimler birbirleriyle de kıyaslandı. Siz kendinizi nereye koyarsınız?
Bu kıyas konusunda katılmıyorum. Bence her futbolcu kendi dönemindeki futbolcularla kıyaslanmalı. Maradona ile Messi’yi kıyaslıyorlar mesela bu doğru değil. Hakem kuralları farklı, zeminler farklı, toplar farklı. Geçmişle bugünü kıyaslamak bir kere yanlış. Toplar bile farklı artık. Herkes bugün sahalardan, zeminlerden şikayetçi. Ama bu zemin şartları bizim zamanımızdaki en güzel zeminlerden bile güzel.
‘’Trabzonspor Aklını Kaybetti’’
Teşekkür ederiz. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? Yakın zaman önce Özkan Sümer’i de kaybettik
Özkan Sümer, gelişmeme yardımcı olan bana katkıları olan bir isimdi. Onla olan ilişkimiz çok farklıydı. Ben onu Trabzonspor için bir fener olarak görüyorum. Trabzonspor’u Trabzonspor’u Trabzonspor yapan en büyük değerlerden birisiydi. Bazen kulübünüzün akil adamları olur. Zor günlerde ona gidip akıl danışırsınız. Trabzonspor, Özkan Sümer’in vefatıyla aklını kaybetti.