Röportaj: Muhammet Furkan Uzun
82 puan toplayarak adını tarihe altın harflerle yazdıran 2010-2011 sezonundaki unutulmaz Trabzonspor takımının önemli isimlerinden Serkan Balcı, evinin kapılarını Vira Trabzon’a açarak ‘’Futbol Sohbetleri’’ röportaj dizimizin bu haftaki konuğu oldu.
Trabzonspor forması altında Türkiye Kupası ve Süper Kupa şampiyonlukları yaşayan, bordo mavili kulüpte kaptanlık görevini de üstlenerek adını kulüp tarihine yazdıran 2010-2011 sezonundaki ”efsane” Trabzonspor’un unutulmaz sağ beki Serkan Balcı’yla dünü, bugünü ve yarını konuştuk.
Futbolculuk hayatınızda pek çok kişiye nasip olmayacak türden önemli başarılar yaşadınız. Futbolculuk kariyerinizden memnun musunuz? İçinizde ukde var mı?
Futbol hayatım boyunca çok şeyler başardım. Hayat gibi çok iyi ve çok kötü anılarım, inişli çıkışlı zamanlarım oldu. Ama dolu dolu bir futbol kariyerim oldu. O nedenle Allah’ıma şükürler olsun içimde ukde kalmadı. Her şeyi futbola borçluyum. İnşallah bundan sonra, antrenör olarak iyi oyuncular yetiştirip kendi adıma vatan, millet vazifemi gerçekleştirebilirim.
‘’Türkiye olarak geriden geliyoruz’’
Antrenörlüğe başladığınızı biliyoruz. Futbol adamı olarak Serkan Balcı’nın bundan sonraki hayali, hedefi nedir?
Antrenörlüğe başlayalı 1.5 sene oldu. Yaklaşık 2-3 senedir kurslara katılıyorum. A Lisans diploması için eğitimlerimi tamamladım. Sadece PROLİSANS belgesini almak kaldı. Onu almak için çalışacağım. 1.5 yıllık antrenörlük kariyerimde saha içerisinde ve dışarısında önemli tecrübeler edindim. Fakat teknik direktör olmam için daha zaman var. Öğrenmeye çalışıyoruz. Futbol hakkında bilmediğimiz bir sürü şey varmış. Yönetici tarafına geçince bunu fark ediyorsunuz. Yönetmek gerçekten kolay değil. Belirli bir yaşa da geldik. Bunları harmanlayıp bilgimizi, ekibimizi, eleştirileri alıp kendimizi psikolojik anlamda dahil olmak üzere geliştirmemiz gerekiyor. Futbol evrensel bir oyun. Biz Türkiye olarak hep geriden geliyoruz. Avrupa, sistem ve teknolojik olarak bizim bir tık önümüzde yer alıyor. Futbol mesafeleri artık çok kısaldı. Oyun artık stratejilere ve alan savunmalarına döndü.
Yönetmek kısmı zor dediniz. Herhalde antrenörlük, futbolculuktan daha zor?
Tabi. Taraftar kısmı var, yönetici kısmı var, başkan kısmı var. En önemlisi oyuncu kısmı var. Bir sürü psikolojik etmenler var. Bunları yönetmek gerçekten kolay değil. Kibirli oyuncular var, kibirsiz oyuncular var. Sert çıkman, yumuşak davranman gereken oyuncular var. Mağlubiyet ve galibiyette söylemen gerekenler var, antrenmanlar esnasında yapman gerekenler var. Bunlar başlı başına bir strateji. Bunları çok iyi öğrenmek, insan ve sporcu psikolojisini iyi bilmek gerekiyor. Bazen bazı şeylere geç kalmış olabiliyoruz ama öğrenmenin yaşı yok. Futbolculuk kariyeri bitti. O kariyerde sadece kendi performansından sorumluydun. Antrenörlükte ise herkesin performansından sorumlusun. Krizleri iyi yönetebilen hocalar her zaman başarılı olmuştur. Fatih Terim örneğinde ve en yakın zamanda geçen sene Sergen Yalçın örneğinde olduğu gibi… Beşiktaş geçen sene Fenerbahçe ve Başakşehir maçlarını kazanamasaydı belki de Sergen Yalçın ile yolları ayrılacaktı. Bunlar bizim için hep bir örnek…
‘’Onur Kıvrak- Burak Yılmaz ve Ünal Karaman arasında güç krizi yaşandı’’
Kriz yönetme konusunda Ünal Karaman hocayı da katabiliriz sanırım. Malatya maçından sonra Burak Yılmaz ve Onur Kıvrak’ın kadro dışı kalması ve akabinde Fenerbahçe galibiyeti…
Aynen. Orada Trabzon’da büyük bir kriz yaşandı. Bence güç kriziydi. İkisi de güçlü figürler, güçlü isimlerdi. Arkalarında sağlam etmenler vardı. Bu sağlam etmenlerden kastım taraftarların onları çok sevmesi ve onların kazandırdığı başarılar. Tabi bunları kullanmamak lazım. Bu konuda iki tarafta suçlu olabilir ama genelde hep birinin bacağı kesilir. Burada da bacak kesildi ve başarılı bir sezon yaşandı sayılır. Zaten Trabzonspor iyi bir altyapıya ve iyi bir kadroya sahip. Karadeniz bölgesi zaten bir futbolcu yuvası. Oyuncuları küçüklükten itibaren iyi bir psikolojiyle yönetmek gerekiyor. Çünkü Karadeniz bölgesinde oyuncuların performanslarında dalgalanmalar olabiliyor. Fakat yetenek olarak ülkemizin en yetenekli oyuncuları oradan çıkıyor. Orada çok değerli hocalarımız var. Hem kulübün hem de ülkenin kazancı için Trabzonspor, takdire değer bir kulüp.
‘’Fenerbahçe’den gelip Trabzonspor’da 6 yıl kalmak kolay bir şey değil!
Türkiye’nin iki büyük kulübünde oynadınız. 3 yıl Fenerbahçe’de oynadıktan sonra Trabzonspor’a transfer oldunuz. Burada 6 yıl kaldınız ve bazı maçlara da kaptan olarak sahaya çıktınız. Trabzonspor, maddiyat dışında size ne verdi?
Trabzon’da çok iyi arkadaşlarım var. Kariyerimde en çok oynadığım kulüp. Böyle büyük takımlarda oynadıktan sonra ne verdi denmez bence. Her şey verdi (gülüyor) Maddiyatından çok kariyerinin şekillenmesi, şampiyonluklar, Türkiye Kupaları… Performans anlamında inişli çıkışlı zamanlarım da oldu ama ben Trabzonspor’da genel olarak iyi bir performans verdiğimi düşünüyorum. Fenerbahçe’den gelip Trabzonspor’da 6 yıl kalmak kolay bir şey değil. Orada çok anılarım var. Çocuğum orada doğdu. Trabzon halkı beni kabullendi ve sevdi, hala da seviyorlar sağ olsunlar. Yanlışımı, doğrumuz olmuştur. Bize her şekilde destek verdiler. İnsanları zaten futbolla yatıp futbolla kalkıyor ve samimiler. O yüzden hepsine teşekkür ediyorum. Şuan şehir çok güzel. En son Hekimoğlu Trabzon’a karşı maç oynamak için şehre gelmiştim. Kafeler açılmış, sosyalleşme olmuş. Bizim zamanımızda bir tane alışveriş merkezi bile yoktu. Forum AVM yeni açılıyordu.
‘’Trabzonspor, bu sezonun favorisi. İnşallah şampiyon olurlar’’
Şampiyonluk yolunda Trabzonspor’un bu sezonki şansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
2 yıldan beri Trabzonspor’u beğeniyorum, yanlış şeyler de yaptılar. Bu sene iyi transferler yaptılar. Belki kağıt üzerinde şuan Türkiye’nin en çok konuşulan takımı Trabzonspor. Abdullah Avcı, hazırlık maçlarında kadronun hemen hemen hepsini denedi. Abdullah hocanın İyi bir ekibi de var. Tüm teknolojiyi ve tüm ekibini kullanabilen akıllı bir hoca. Lige iyi başlarlar ama en önemlisi sonunu getirebilmek, sakin kalabilmek ve o kupayı kazanabilmek. Geçmiş dönemdeki şampiyonlukların nasıl gittiği anlaşılabiliyor.
Trabzonspor’da 6 yıl geçirdim, ben de emekleri geçti. İnşallah, tek temennim bu sene şampiyon olurlar. Çünkü artık hak ediyorlar. 2018-2019 sezonundaki şampiyonluğu kazanabilirlerdi. İçerde problem olduğunu biliyorum ama bu problem ayyuka çıkmadı. İnşallah bu problemleri bu sezon yaşamazlar ve inşallah sezon sonuna doğru yarışta olup bu ipi göğüslerler çünkü yaptıkları transferler hamle transferleri. O yüzden defansif anlamda da biraz daha güçlenirlerse ve takım halinde oynayabilirlerse, birbirlerini tamamlayabilirse diğer takımlara ve Trabzonspor’un sahip olduğu kadroya bakıldığı zaman Trabzonspor, bu senenin favorisi olarak düşünüyorum. Zaten gol atabiliyorlar. İnşallah bu ipi göğüslerler.
‘’Şampiyonluk yolunda bizlere engellere koymuş olsalar da mücadele verdik’’
2010 yılında aralık ayında Şenol Güneş’in takımın başına geçmesiyle beraber de kariyer performansınızı sergilediniz. Hugo Bross’un ayrılışı ve Şenol Güneş’in gelişiyle beraber takımda neler değişti? İstanbul’daki Kasımpaşa maçı sonrası radikal bir kararla Egemen Korkmaz, Song, Gökhan Ünal, Sylva ve Engin Baytar kadro dışı bırakılmıştı. Şenol Güneş geldikten bu oyuncularla üç şampiyonluk kazanıldı. Hugo Bross’un yapamayıp Şenol Güneş’in yapabildiği şey neydi?
Hugo Bross insan olarak çok iyi bir insandı. O dönem takım iyi bir kadroya sahipti. Sadece takım içerisindeki oyun formatını, dengeyi, antrenman performansımızı yükseltemediğimizi düşünüyorum. Bross’un yardımcısı Metin Diyadin’di. Olaylara en çok o karışırdı. O yıl çok gençtim ama öyle düşünüyorum ki futbolcular Bross’da o ışığı göremedi. Başarısız bir dönemdi. 10 maç görevde kaldı. Ersun Yanal sonrasında göreve gelmişti. Ersun Yanal ile iyi bir kadro kurulmuştu. Sonraki sezon o kadro ile lige kötü başladık. Avrupa Kupalarında Fransa’nın Toulusea takımına elenmiştik ve aslında kötü de oynamamıştık. Bazen yabancı hocalarla maya tutmayabiliyor. Şenol Güneş’in hem Trabzonlu oluşu hem de futbolcuya yaklaşım tarzı mükemmel diye düşünüyorum. Hem birlik beraberlik sağlandı hem de takım içerisindeki arkadaşlık ve güven duygusu gelişti. Takım içerisinde birbirimize şaka bile yapmaya başlamıştık. Bunun sonunda da Türkiye Kupası’nı aldık.
İkinci sezonda şampiyonluk yolunda bizlere engellere koymuş olsalar da mücadele verdik, yaşamamamız gereken şeyler yaşadık. Türkiye Kupası şampiyonu olduk ve bu maçtan 3 gün sonra İstanbul’da Fenerbahçe ile karşılaştık. Fenerbahçe ile berabere kaldığımız için Bursaspor şampiyon oldu. Fenerbahçe açısından kötü bir deneyimdi ve bu yüzden 2010-2011 sezonunda lig şampiyonu olup kupayı almak için her şeyi yapacaklardı. Sonuçta dava da bitti. Bakıldığı zaman aradan 11 sene geçti. İnsan üzülüyor. O anda şampiyonluk yaşayıp kupayı kaldırmak çok önemli. Düşünsenize ligin ilk yarısında 42 ikinci yarısında 40 puan topladık. Onlar 17’de 16 yaptı. Enteresan bir performans! Bir daha böyle bir performans gösteremediler. Akabinde biz şampiyonlar ligine gittik onlar da yargılandı ve dava bitti. Nasıl bitti? Bunu bilmiyoruz. Sadece spor anlamında konuşabiliyoruz. Siyasi anlamda da başka bir anlamda da konuşmak istemiyorum. Futbolun da her şeyin de içi artık siyasi. Bu meslek gerçekten özgür bir meslek. İnsanların eğlenebileceği, hobisini yapabileceği deşarj olabileceği bir meslek. Hiçbir zaman hiçbir şekilde dışardan müdahale edilmemeli. Şuan kulüplerin hepsi borç batağında. Sorgulanması gereken çok şey var. Bunu sorgulamak da işimiz değil. Altyapılara ağırlık vermemiz gerekiyor. Oradaki tesislere, oyunculara, oluşumlara yatırımlar yapmamız gerekiyor.
‘’Bu kadar ezildiğimizi hatırlamıyorum!’’
Altyapı dediniz. Biliyorsunuz altyapıdaki antrenörlerin çoğu asgari ücret kazanıyor. Altyapı antrenörlerinin asgari ücret kazandığı bir atmosferde altyapıdan oyuncu çıkmasını beklemek de sanki pek gerçekçi değil gibi?
Evet. Buna katılıyorum. Altyapı oyuncusuna, antrenörüne değer verilmesi gerekiyor. Ek iş yapmamalılar. Ona göre Avrupa’dan modelleri alıp ülkemize getirmek gerekiyor. Çünkü sonuçta biz bunu başaramıyoruz. Ben 20 sene profesyonel futbol oynadım. Gelinen nokta da yabancı sınırlaması sınırsız oldu. Maçlara 11 yabancı ile çıkıldı. Oyuncular kaliteli takımlarda oynamış olsalar bile Avrupa takımlarıyla karşılaştığımız zaman farklı mağlubiyetler alıyoruz. 5 yiyoruz, 4 yiyoruz. Ben Fenerbahçe’de de Trabzonspor’da da Şampiyonlar Liginde oynadım. İnter’i yendik, Manchester United’i yendik. Bu kadar ezildiğimizi hatırlamıyorum. Yabancı sınırlamasına karşı değilim ama kesinlikle çeşitli kriterler getirilmeli. Balotelli geldi Adana’ya, sorunlu bir futbolcu. Normalde Real Madrid’de Barcelona’da olması gerekiyordu. Adanalılar o deliyse biz de deliyiz diyorlar (gülüyor)
‘’Biz arkada amelelik yapıyoruz!’‘
Bross ayrıldıktan sonraki ilk maçta Ünal Karaman takımın başındaydı. Eskişehir maçında 1.90 boyundaki İvesa’ya çok şık bir gol attınız. Çalışılmış bir gol müydü?
Spontene gelişti. 10 numara bir goldü. Ben sağ bek oynadığım maçlarda gol atamadım. Attığım golleri orta saha oynadığım maçlarda attım. Orta saha oynarken kendimi daha özgür hissediyorum. Sağ bek olarak asisti fazla yaptım. Gol, futbolcunun mükafatı gibi bir şey. O yüzden golcü futbolculara hep imrenirim (gülüyor) Her şeyi onlar yapıyormuş gibi oluyor. Biz arkada amelelik yapıyoruz (gülüyor) onlar da gol atıyor. Ama onlar da en çok parayı hak eden oyuncular. Çünkü gündemde olan her zaman öyledir.
‘’Yattara, ön planda olmayı seven bir oyuncuydu’’
Yattara, Burak Yılmaz Trabzonspor’a transfer olduktan sonra Burak ve Selçuk İnan’ın kendisine pas atmadığını söylemişti. Siz takım içerisinde böyle bir gruplaşmaya tanıklık etmiş miydiniz?
Öyle bir şey olduğunu düşünmüyorum. Gruplaşma olsaydı o takım başarılı olmazdı. Onun kendi düşüncesi saygı da duyuyorum. O dönem onu yaşamıştır, biz bilemeyiz çünkü Yattara, ön planda olmayı seven ve isteyen bir oyuncuydu. Taraftar futbolcusuydu, şova dönük bir oyuncuydu. Burak, defans arkasına inanılmaz koşular yapabilen bir forvet oyuncusuydu. Hala da öyle. Yattara’nın özelliği ise ayağına top alıp adam geçmekti. Yattara zaten sakatlığı nedeniyle 2009-2010 sezonunda pek fazla oynayamadı. Ben de olsam defans arkasına koşu yapan oyuncuya pas atardım. Beş defa ofsayt olur ama altıncı da golü yapar. Ben de olsam Burak’a atardım. Yattara inanılmaz bir oyuncuydu. Sahip olduğu yeteneğe rağmen oralarda kalması bile enteresan. Yattara’yı çok severim. Hala da görüşürüz ama Yattara, Sergen Yalçın gibi, sahip olduğu yeteneği kullanamadı.
‘’Hep futbolculara yükleniliyor!’’
Engin Baytar’ı da sayabiliriz sanırım?
Engin zaten iki ayağını aynı derece iyi kullanabilen ender oyunculardan biriydi. Değişik bir oğlan (gülüyor) içi dışı bir. O çok yıprandı. Şöyle söyleyeyim futbolcuların çoğu cahil. Ben de cahilim. Yaşanmışlıklardan sonra bazı tecrübeleri gördükten sonra ‘’keşke şunu yapmasaydım’’ dediğimiz çok şey oldu. Ama bir kere futbolcunun istese bile okul hayatı olmuyor. Ya okulu ya da futbolu tercih etmek zorundasınız. Bizim sistemimiz yok. Ben liseye giderken süper ligde futbol oynuyordum. Her gün antrenman oluyordu.
Okulla futbolu bir araya getirmek gerçekten imkânsız ve bunun sonucunda da olay tamamen paraya dönüyor. Hayatınız boyunca para görmemişsiniz. Hedefiniz ev almak oluyor. Futbolcuların ailelerinin çoğu fakirlikten geliyor. Bunların okulları kurulmalı. Hem antrenman hem de okul saatleri bir araya getirilmeli. Ders başarıları ve başarısızlıkları takip edilmeli ama bu bizim ülkemizde çok zor. Yurtdışında belki yapılabiliyordur. Ben mesela belirli bir yaşa geldikten sonra ‘’keşke kendime yatırım yapsaydım, keşke yabancı dil öğrenseydim’’ demiştim. Ama o dönem bunları düşünemiyorsun. Düşünebilenler zaten farklı yerlere geliyor. Bizim dönemimizde hocalarda yeterli eğitime sahip değildi. Hepimiz belirli kalıplar içerisinde eğitildik. Ben, altyapı görmeden süper ligde oynayamaya başladım. Aradaki farklar çok büyük. Milli takım seviyesinde alt liglerde oynadığımız zaman Cristano Ronaldo ve diğer pek çok yıldızın milli takımlarını yeniyorduk. Ama üst seviye gelince onlar bize farkı açıp gitti. Neden? Biz de de sorun var ama bu sorun ülkenin de bir sorunu!
Zaten eğer bir ülkede oyuncu yetişmiyorsa o toprakların genelinden kaynaklanan bir sorun olduğunu düşünüyorum
80-85 Milyon nüfusa sahibiz. Belki daha fazladır. Kayıtsız Suriyeliler çoğunlukta olduğu için (gülüyor)… Biz neden sporcu çıkartamıyoruz? Neden olimpiyatlarda daha başarılı olamıyoruz? Ufak ülkeler neden bu kadar başarılılar? Çünkü adamların köyüne gitsen bile antrenman yapabilecek o kadar sahaları, o kadar yerleri var ki… Biz mesela, profesyonel takımda Sarıyer’de oynarken kendi sahamıza giremiyorduk! Koskoca Sarıyer ve Türkiye’nin en zengin semti. Küçüklüğümüze dönelim, sokakta futbol oynardık, sokakta arkadaşlarımız vardı. Şimdi sokaklarda oyun oynayan yok. Z kuşağı denen bir şey başladı. Bilgisayar, bilim, bilişim çağı… Çocukların adaptasyon, odaklanma problemleri var. Bizim dönemimizde ne telefon vardı ne de başka bir şey. Sadece dışarda oyun oynamaya kanalize olurduk. Şimdi o kadar çok etmen arttı ki… Ya bizlerden çok akıllılar ya da farklı düşünüyorlar. Sporun önemini bilmiyorlar. Dünya geneli obezite oldu. Sporu kas ve güzellik sanıyorlar. Spor terlemektir, koşabilmek, bisiklete binebilmek, hareket etmektir. Spor yaparken bütün organların çalışmış oluyor. Şeker hastalığını bile sporla yenebiliyorsun. Köpekler neden şeker hastası oluyor? Vücutlarında terleme olmadığı için.
Ben kendi çocuğumu bile oturtamıyorum ‘’hadi spor yapalım’’ diyorum. Yok, olmuyor. Zorlayınca da farklı tepkiler veriliyor. Bir tane telefonu veriyoruz ellerine kafam rahat olsun diyorlar. Brezilya’ya git sahiller top oynayan insan kalabalığı var. Bizim ülkemizde sahiller de orman yerlerinde şarapçılar mangalcılar var. Ümitsizce bakıyoruz hayata…
‘’Trabzonspor’un kötülüğünü, şampiyon olmamasını isteyen bir sürü insan var!’’
Şenol Güneş’in gelişiyle beraber takım olarak performansınız yükseldi ve Türkiye Kupasında finale yükseldiniz. 5 Mayıs 1996 tarihinde Trabzonspor, Fenerbahçe’ye lig şampiyonluğunu kaybetti. 5 Mayıs 2010’da ise Trabzonspor, Fenerbahçe’yi yenerek Türkiye Kupasını müzesine götürdü. Siz de o maç boyunca gayet iyi bir performans ortaya koydunuz. Şenol Güneş ve Ünal Karaman, Urfa’daki maçta takımı nasıl motive etti? Maç öncesi soyunma odasında ya da bire bir konuşmalarda 1996’daki maçtan bahsetmişler miydi?
Yok. Hiç öyle şeyler bahsedilmedi. O maç bitti, geçmişini konuşsan ne olur? Geçmiş sana ‘’acaba yine mi yenileceğiz?’’ gibi konsantrasyon problemleri yaşatabilir. Bizi o maça gayet iyi hazırladılar. Motivasyonumuz ve konsantrasyonumuz çok yüksek, neşemiz yerindeydi. Konsantrasyonun, motivasyonun, neşen ve takımın iyiyse zaten sen o maçı kazanıyorsun. İntikam gibi düşünmekte saçma. Sahaya çıktığın zaman ‘’adam beni dövdü, ben de onu döveceğim’’ şeklinde düşünemezsin. Bu benim fikrim. Futbol, anlık güzel, Dünün kıymeti yok. Bugün ne yaptıysan o kadarsın, herkesin işine yaradığı kadarsın. Tecrübe aktarmak bir sanat işi. Şenol Güneş ve Ünal Karaman geçmişi anlatmaktan çok tecrübeleri ve yaklaşımları bizim için çok önemliydi.
Ünal hoca çok saygılı, beyefendi bir adam. Futbolculuk kariyerinde de öyleydi. Herkes ona saygı gösteriyordu. Yaşam stili olarak da zaten çok iyi bir aile babası ve aynı zaman da iyi bir ailesi var. Başarıyı da hak ediyorlar. Biz de bu başarımız için hem onlara hem de taraftarlarımıza minnettarız. O şampiyonluk dönüşünde bizi Trabzon’da o kadar çok kişi karşılamıştı ki…Unutulmaz anlardan bir tanesiydi. Gençlerbirliği’nde oynarken Trabzonspor’a karşı iki Türkiye Kupası finali kaybettim. Kaybetmek de kazanmakta var ama bazı şeylerin zamanı geldi. Zaman uzamasın. Orada başarıya açlık var. Türkiye’nin her yerinde Trabzonlular, Karadenizliler karşımıza çıkabiliyor. O yüzden buradan herkesi sevgiyle anıyorum. İnşallah hem Avrupa’da hem de Türkiye’de en iyi yerlerde olurlar, başarılı olurlar, bir misyon üretip lokomotif olurlar.
Ben Trabzon’u ülkemizin lokomotifi olarak görüyorum. Bakıyorsun müteahhit oradan çıkıyor, sanatçılar oradan çıkıyor. Değişik fikirler oradan çıkıyor. Sporcular oradan çıkıyor. Enteresan insan yapıları var. Öncü olarak Trabzon halkı bizim için başka. Ben Egeliyim. Hiç Karadeniz’e ve Trabzon’a gitmemiştim. Futbol sayesinde onları tanıdım. Kötü insanlar da var. Trabzon’un kötülüğünü, şampiyon olmamasını isteyen bir sürü insan var. Biz bunu çok iyi biliyoruz. Yapılan yorumlardan biliyoruz. Herkes nasibini alıyor. Ahmet gidiyor, Mehmet geliyor. İsimler gidip geliyor ama onlar hep aynı. Ölene kadar da Trabzonspor’un başarısız olmasını isteyecek bir kesim var!
Neden peki hocam?
Çünkü hayatları boyunca oradan geçinen bir kesim var. Eğer Trabzonspor şampiyon olursa o kesim bitecek! O para bitecek! Efsane onlar olacaklar! Çükü efsane olalı çok yıllar olmuş. Evet zamanında müthiş işler yaptılar. Ama bu kulübe destek olmak lazım. Kulübü, Avrupa’da başarılı olacak bir seviyeye çıkartmak lazım. Evet, Türkiye liginde bir şekilde başarılı oluyorsun. Ülke ekonomisi çok iyi değil ve futbolcu satışı bir üretim. Nasıl domates, biber üretiyorsan oyuncu da üretip yurt dışına satacaksın. Merih Demiral, Fenerbahçe’nin gözünün önündeydi mesela göremediler. O zaman kusura bakmayacaklar!
‘‘Urfa’daki maçta şampiyon olacağımıza inanıyorduk!’’
Az önce Urfa’daki maçtan söz ettik. O maçtan devam edelim. Alex’in şık golüyle yenik duruma düşmenize rağmen Fenerbahçe gibi büyük bir takıma karşı son 30 dakikada 3 gol atarak maçı kazandınız…
Bazı maçlar vardır o maçın öyle bitmeyeceğini anlarsın. O gün o kupayı alacağımıza inanıyorduk. İyi performans sağladık. O dakikaya kadar da iyi oynamıştık. Oyuna da iyi başlamıştık. Urfa’daki stadyumun açılış maçıydı. Bir sürü seyirci gelmişti. Eğlendik. Kazandık ve kazanmak çok güzel bir duygu. Kupa kazanmak güzel bir his, hangi ligde olursa olsun şampiyon olmak çok önemli bir his. Allah bize bu duyguyu hem Trabzonspor’da hem Gençlerbirliği’nde yaşattı. Ben kendi adıma çok mutluyum. İnşallah nice kupalara diyelim.
‘’Engin Baytar, Avrupa üstü bir oyuncuydu’’
Biliyorsunuz Engin Baytar’ın da kariyer maçıydı o maç. Daha sonra zaten işler pes istediği gibi gitmedi
Deli ya engin (gülüyor) Valla çok iyi çocuk. Abi o Avrupa üstü bir oyuncuydu. İniesta gibi bir stili vardı. Öyle futbolcu yok. Şuan onun gibi futbolcu olsa İnter’de, Milan’da oynar. Şimdi yanına iyi pas atan ve biraz hızlı olan oyuncu Avrupa’ya gidiyor (gülüyor)
Engin Baytar’dan bahsetmişken tam üstüne geldi. İstanbul’da 1-1 sona eren Fenerbahçe maçı sonrasında Bursaspor şampiyon oldu. Bu maçta neler yaşadınız? Engin Baytar, Egemen Korkmaz’ın bu maç oynandığı sırada takımı toplayıp ‘’bugün Fenerbahçe bize gol atmayacak’’ şeklinde sert bir uyarı yaptığını söylemişti
Yok öyle bir şey. Ben duymadım. Demişse bilmiyorum. Bizi toplamadı. O maç çok enteresan bir maçtı. Rakip kaleye gidemedik, defansta 4 kişi kaldık. Kalemize her yerden adam geliyordu. Sonra Burak şansa bir gol attı. Daha sonra anons falan derken saha karıştı. Değişik bir maçtı.
‘’Kadıköy’de 1-1 biten maçtan sonra kapılar tekmelendi!’’
Sizde o anonslardan sonra Fenerbahçe’nin şampiyon olduğunu sandınız sanırım?
Biz hemen içeri kaçtık o sıra hiçbir şey sanmadık (gülüyor) Bir şey olduğunu biliyorduk. Kasvetli bir hava vardı. Wederson’u havaya kaldırdılar biz hemen ‘’ne oluyor?’’ diyerek içeri kaçtık. Sonra tabi içerisi bağırış, çağırış karıştı. Biz o an ne yaptığımızın farkında bile değildik. Duvarlar, kapılar tekmelendi. Ama normal şampiyonluk kaçmış sonuçta. Fenerbahçeli taraftarlar benzinliği yakmadılar mı? Ben de Fenerbahçe’de oynarken Denizli faciasını yaşamıştım. Kötü bir duygu. Allah, bu duyguyu hiçbir sporcuya nasip etmesin
Fenerbahçe-Trabzonspor, Bursaspor-Trabzonspor maçlarınızı izlerken bir o kanalı açtım bir diğer kanalı açtım iki kanalda da iki takım şampiyonluk kutluyordu. Hangi takımın şampiyon olduğunu anlamamız biraz uzun sürmüştü.
Abi siz ekran başındaydınız. Biz ise sahada. O yüzden onu siz anlayacaksınız. Ben buna yorum yapamam. Sen yaparsan sevinirim (gülüyor)
‘’Trabzonspor’a verdiğim sözü tuttum!’’
Bu gibi durumlarda fatura direkt futbolculara kesiliyor değil mi?
Tabi canım. Sen niye yenmedin diye kızıyorlar. Sanki şike yapacaklar ya! Ben Fenerbahçe’nin 100. Yıl şampiyonluğundan sonra ayrıldım. Trabzonspor’a söz verdim ve imza attım. Fenerbahçe benle anlaşmak istedi ben anlaşmadım. Fenerbahçe’de vasfımın kalmadığını düşündüm. O dönem Nuri Albayrak Trabzonspor’un başkanıydı. Sağ olsun başkanımız çok iyi başkandı. Adını da anmak istiyorum. Gerçekten bu kulübün en zararsız başkanlarından bir tanesiydi. Kulüp anlamında camia olarak başarı yakalayamadı ama 20 Milyon ile ibra bile etmediler! Kulübün şuan milyon Euro borcu var! Hacıosmanoğlu sağ olsun saçma sapan transferlerle inanılmaz borç bırakıp gitti. Kulübün önünü kapatıp gittiler. Belki bu lafı ettim diye bana da sallarlar ama bu bir gerçek. O transferler yapılmasaydı şuan kulübün önü açıktı. Trabzonspor, şampiyonlar ligine gittikten sonra zarara uğradı! Biz bu takıma dünya para kazandırdık! Şampiyonlar Liginden de bir sürü para gelmişti.
Ama nerede?…
Nerde değil. Alınan transferler olsun. Hacıosmanoğlu ile gelen Halilhodzic imzayı atıyor, parayı yazıyor öbür taraftan gönderiyorlar. Mantıklı geliyor mu sana? Kimseye mantıklı gelmez. Bakıldığı zaman en büyük Trabzonsporlu olunuyor! Öyle değil olaylar! Sen Trabzonspor için, bu kulüp için ne yaptın? Bu önemli. Kulüp maddiyat açısından nereye geldi? Sorgulanmak zorunda. Giden paraların hesabı verilmediği sürece kulüplerin içi bomboş kalacak. Yayın ihalesi açılsa BEİN GROUP ihaleye girmese kim bu paraları verip ihaleye girecek?
Kadıköy’deki maç sona erdikten sonra Sadri Şener’in Onur Kıvrak’a ‘’neden kurtarış yapıyorsun’’ dediği iddia edilmişti. Sadri Şener maçın devre arasında veya sonrasında soyunma odasına indi mi?
Bir başkan öyle bir şey der mi? Bunları kim diyorsa uyduruyor!
‘’Liverpool deplasmanında Teofilo ile Burak Yılmaz kavga etti!’’
2010-2011 sezonuna çok iyi bir başlangıç yapan Teofilo, sezonun başında takımdan ayrıldı. Hatta bir süre havaalanında uyudu. Sizce neden ayrıldı? Teofilo nasıl bir karakterdi? Neler söylemek istersiniz?
Çok iyi ve sorunlu bir futbolcuydu. Arkadaşlığı da çok iyiydi ama her an kavga edebilecek biriydi. Trabzon’da mutsuzdu. Takıma katıldığı günlerde ‘’bu nasıl futbolcu?’’ diyorduk. Antrenmanda dahil gol atamıyordu. Sonra bir başladı gol makinesi çıktı! Ceza sahasında inanılmaz işler yaptı. Ben bile ona sallamıştım ama öyle değilmiş. Devre arasında transfer oldu 6 ay boyunca katkı veremedi. 6 ay boyunca antrenmanlarda dahil olmak üzere inanılmaz kötü oynadı. Bir futbolcuyu 6 aylığına denemeye aldığını varsayalım. Teofilo’yu dener ve ‘’bu futbolcu değil’’ diyerek gönderirdin! Uyum meselesi çok önemli. 2010-2011 sezonu bir başladı. Teofilo, resmen Falcao’nun genç hali olarak geldi. 2010-2011 sezonu başladığında her yerden gol atmaya başladı. Taca çıkan topu gol yapıyordu. Keşke sorunlu bir oyuncu olmasaydı. Psikolojik anlamda sorunluydu. Ailesel problemleri de vardı. Kesin başka problemleri de vardı. Trabzon’da kalmak istemedi. Yoksa öyle futbolcuyu kim bırakır?
Portekiz devi Sporting Lizbon’a gitti biliyorsunuz orada da sıkıntı yaşadı.
Sıkıntılı bir adamdı. İngiltere’deki Liverpool maçından sonra soyunma odasında Burak Yılmaz ile Teofilo arasında kavga çıktı! Teofilo hemen yumruğunu çıkardı, boksör gibi pozisyon aldı. Ama orda Burak haklıydı. Saçma yani. Bu kavga pas vermeme nedeniyle yaşanmıştı sanırım. Güzel maçlar oynadık. İyi futbolcularla oynadık. Colman, Alanzinho, dünya iyisi Cale, Rigobert Song, Glowacki, Giray, ben… Komple bir takımdık. Uyumda çok iyiydi. İnşallah bu dönemde bu birliktelik sağlanır, iyi bir Trabzonspor hayallerimizde. Takımlar iyi oynayınca mutlu oluyorum, güzel oyunu özlüyorum.
‘’Jaja, idmanlara alkollü geliyordu!’’
Bir kişiyi eksik saydınız sanırım. Jaja….
Yetenek olarak onu belirtmeye gerek bile yok. Jaja, Rivaldo’nun kendine bakmayanıydı.
Bir açıklamanızda Jaja’nın idmanlara sarhoş olarak geldiğini söylemiştiniz. Jaja’nın bu durumunu oyuncu grubu olarak sizler ve teknik ekip nasıl karşılıyordunuz?
İçiyordu. İçmeyi seviyordu. Alem yapmasaydı büyük futbolcu olurdu. Orta sınıf takımlarda oynamazdı. Trabzonspor bizim ülkemizin en büyük takımlarından biri ve Jaja’nın burada yaptığı başarı ortada ama yaş olarak gençti. Yaşlandıkça aynı hayatı yaşamaya devam edersen performans anlamında düşüşe geçersin. Sakatlıklar başlar. Jaja’nın büyük problemi kendine bakmamasıydı. Takmıyordu, umursamıyordu. İşine saygı gösterse zaten dünyanın en büyük takımlarında oynardı. Böyle bir şut tekniği, böyle bir kıvraklık… Yakalama şansın yok. Hatırlarsın Trabzon’da oynadığımız bir Galatasaray maçı vardı. Galatasaray’ın stoperi Neill’e attığı çalımdan sonra Neill’in belini kırıp onu tribünden aşağıya attı, Neill hala Jaja’yı arıyor (gülüyor) İdmanlara sarhoş deme nedenim de şu. Alkollü geliyordu. Çoğu futbolcu da öyle geliyordur ‘’futbolcu içer mi?’’ diye tepki gösterecekler ama içiyorlar abi. İçen, içiyor. Ama bir futbolcu gece içmemeli, uykusuna dikkat etmeli. İzin gününde istediğini yapmalı. Takım sana bir sürü yatırım yapıp bir sürü para veriyor. Neden? İçki iç, kendine bakma diye vermiyorlar sana bu parayı! Zaten böyle oyuncular da kaybolup gidiyor.
Peki sizler onu ‘’kendine iyi bak yeteneğine ihanet etme’’ gibisinden uyarıyor muydunuz?
Bize performans veriyordu. Bizim için önemli olan da saha içerisinde ne yaptığı. Kulüplerin hepsinde böyledir. Performans vermediğin zaman yaptığın olumsuz durumlar gündeme gelir, magazin ve spor programlarında ön plana çıkarılırsın! Ama sen performans verirsen ‘’Aslanım benim’’ derler. Sonuçta Türkiye böyle bir yer! Yabancıyı gidip uyaramazsın ki. Altyapıdan gelen yetenekleri uyarırsın. Ama Colman’a, Jaja’ya bir şey diyemezsin. Maç içerisinde söylersin ama Brezilya’dan, Arjantin’den gelen adamı nasıl uyaracaksın?
‘’Barış Memiş, hayatımda gördüğüm en büyük aptallardan biriydi!’’
Altyapıdan çıkan Barış Memiş vardı biliyorsunuz çok yetenekliydi…
O Aptaldı! Hayatımda gördüğüm en büyük aptallardan biriydi. Türkiye’nin en iyi futbolcularından olabilecek bir adam kendini mahvetti gitti. Böyle bir yetenek yoktu! 16-17 yaşında herkesi dize getirip, gol asist yapıyordu. Ertesi sene ortalıkta yoktu. Elinde sigaralar bilmem neler… İçip içmemesi de önemli değil ama kendine bak be kardeşim! Bu senin ekmek paran! Yaptıklarından dolayı çok pişmandır. Belki cebinde parası bile yoktur. Ama işte yetenekli oyuncular böyle böyle heba oluyor. Biz bunlara doğru yolu göstermek zorundayız. Demek istediğim şey bu. Altyapı sorunumuz bu. Trabzonspor altyapısından çıkan oyuncu ‘’bir ev alayım bana yeter’’ şeklinde düşünmemeli. Kariyer odaklı çalışmalılar. Zaten sen kariyer yaptığın zaman para geliyor. Ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum? Futbol, gözünün yaşına bakmaz. Tokadı bir yapıştırır gözünü alt liglerde açarsın.
‘’Barış, Gökdeniz Karadeniz ve Abdülkadir Ömür’den daha yetenekliydi’’
Barış Memiş bence Gökdeniz Karadeniz ve Abdülkadir Ömür’ün karışımı bir yeteneğe sahipti.
Barış Memiş, İkisinden de yetenekliydi! İzleyenler bilir. Beni desteklerler. Hızlılığı, attığı goller… Barış, çok farklı bir oyuncuydu. Ömür’le arasında büyük bir fark vardı. Ronaldo-Messi örneğinde olduğu gibi. Kimseye mal etmemek lazım. Herkes kendi hatalarından sorumlu. Hepimiz hata yapıyoruz. Her koyun kendi bacağından asılıyor.
Trabzonspor, aslında ona ikinci şansı da vermişti. 1461 Trabzon’a göndermişlerdi
Trabzonspor’da oynamışsın. 1461’de oynuyorsun ve yan tarafta Trabzonspor antrenman yapıyor! Sen o motivasyonu, konsantrasyonu sağlayamazsın ki. Gittiği hiçbir yerde de sağlayamadı. Allah gönlüne göre versin. Çok ve temiz bir çocuktur. Ama artık yaşlandı.30 küsur yaşına geldi. Batuhan Karadeniz’de aynı onun gibiydi. Sorunlu yetenekli oyuncular…
‘’2010-2011 sezonunda ikinci yarısının son haftalarında gariplik olduğunu hissetmiştik!’’
2010-2011 sezonu Türk Futbol tarihinin en şaibeli sezonlarından biri olarak kayıtlara geçti. O sezon boyunca yaşananlar, oyuncular olarak size normal geliyor muydu? Takım halinde rakibinizin maçlarını izlerken bir gariplik olduğunu düşünmüş müydünüz? Sezon sonunda UEFA tarafından men cezası aldılar…
Açıkçası ikinci yarının başındaki Fenerbahçe mağlubiyetimiz bizi biraz demoralize etti. Geçen sene Beşiktaş’ta son haftalarda benzer sorunu yaşadı. Bu durum takımın çoğunu etkiliyorsa takım olarak performansın düşüyor ama bakıldığı zaman biz o sezon ligin ilk yarısına göre sadece iki puan eksik topladık. Ben iyi performans sergilediğimizi düşünüyorum Garipliği son dönemde hissettik. Son haftalar yaklaştıkça farklı farklı şeyler konuşuldu. Rakibimizin maçlarını izledik. Hatta rakibimizin Buca maçını izlerken sinirden televizyonu kırdık! Herkes üzülmüştür. Sıkıntılı bir dönemdi. Bir senemiz, beş senemiz gibiydi. Bizim için hüzünlü bir lig olmuştu.
‘’Tüm Türkiye o şampiyonluğu hak ettiğimizi biliyor!’’
Ben o sezon şampiyonluğu hak ettiğinizi düşünüyorum
Evet evet. Hak ettik tabi canım. Tüm Türkiye bunu biliyor. Trabzonspor iyi bir kulüp, bu sene oyuncu tercihlerini de iyi yaptılar. İyi yönetilirse inşallah takım uyumu da sağlanırsa bu seneye damga vururlar. Takım uyum yakalanırsa Trabzonspor bu senenin en büyük favorisi olur.
‘’Abdülkadir Ömür’ün satılması gerekiyordu.’’
Tüm Türkiye, hak ettiğimizi biliyor dediniz. O sezondan sonra herhangi bir takım 82 puan toplayamadı
Toplayamaz da zaten. Biz gerçekten çok başarılı bir takımdık. Arkadaşlığımız üst düzeydeydi. Sistemini kuran takımı kolay kolay yenemiyorsun. Trabzonspor son birkaç yılda altyapıdan çok oyuncu çıkardı ama mesela Abdülkadir Ömür’ün satılması gerekiyordu. Bazı oyuncular bazı yerlerde sıçrama yaptığı yerlerde bunları görürler. Belki satılsaydı şuan dünya yıldızı olabilirdi çünkü inanılmaz bir yetenek. Trabzon halkı ona sahip çıkmalı. Çok kötü sakatlıklar geçirdi ve bu sakatlıkları geçiren bir oyuncunun toparlaması gerçekten çok zor. Normal bir vatandaş bile ayağı sakatlansa iki ayda anca iyileşiyor. İnşallah bu sezon iyi bir sezon geçirip Trabzonspor’a para kazandırır. Trabzonspor bir okul. Gerçekten bir okul. Eğer işlenirse inanılmaz oyuncular satılır ve tüm borç kapatılabilir.
‘’2010-2011 Sezonunda Sivasspor maçını unutamıyorum!’’
2010-2011 sezonunda 34 haftalık devasa bir emek verdiniz ve emeklerinizin karşılığında Türkiye’yi Şampiyonlar Liginde, Türkiye’nin Şampiyon takımı sıfatıyla temsil ettiniz. O sezona dair neler söylemek istersiniz? Sizin için o sezonun en unutulmaz maçı hangisiydi?
Şampiyonlar ligi maçları! 2010-2011 sezonunda da içerdeki Fenerbahçe, dışardaki Buca ve dışardaki Sivas maçlarını sayabilirim…Her maç çok değişikti. İkinci yarıdaki her maç unutulmazdı!
‘’Biz Şampiyonduk. Kim ne yaptıysa Allah’ından bulsun!’’
Sivas maçından söz ettiniz. Ben Sivas ve Beşiktaş deplasmanlarında alınan galibiyetlerden sonra ‘’kesinlikle şampiyonuz’’ demiştim
Biz zaten içimizden ‘’şampiyonuz’’ demiştik. Biz şampiyonduk! Ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum? Ligin son maçında Karabükspor karşılaşmasından sonra boş boş baktık. Bir anda her şey bitti. Öyle bakındık. Çok şeyler vardı veya yoktu bilmiyoruz. Kim ne yaptıysa Allah’ından bulsun! Herkesin çoluk çocuğu var, ne olduğu da belli değil. Kapandı gitti zaten. 10-11 sene geçti. Konuşulmasında zaten. Tüm kulüpleri ve ülkeyi yıprattı. Zaten bu saatten sonra sanırım o kupayı hiçbir şekilde vermeyecekler! O kupayı kazanmak anlık güzel. Elimizden aldılar mı diyeyim, çaldılar mı diyeyim ne olduğunu bilmiyoruz. Sonuçta ortada emek var. Biz temiz olduğumuzu ve alnımızın teriyle nerden nereye geldiğimizi biliyoruz. Allah büyük. Geçti gitti ama her şey öbür tarafta netleşir!
‘’Her şeye saldırdılar!’’
O sezon kazandığınız herhangi bir maçtan sonra ‘’biz buradan sonra şampiyonluğu vermeyiz’’ demiş miydiniz?
Biz tek tek ve maç maç bakıyorduk. Öyle bir şey demedik. Çünkü hep dibimizdelerdi. Biz bunu 9 puan fark varken sağladık. Onlar ekstra bir şey yaptılar. 17’de 16 yaptılar. Her şey sansasyonel, her hafta bir olay, bir kriz…Her şeye saldırdılar. Her şeyi yaptılar. Karman çorban bir şeydi. Şampiyonluk yolunda hep böyledir. Söylemler olur, konuşmalar olur. Fenerbahçe’de oynadığım günlerde Galatasaray’la da benzer şeyleri yaşadım. Denizli maçı faciası mesela…Futbol bu, engel olamıyorsun. Dönemeçlerden geçiyorsun. Taraftar olarak farklı bir gözle bakılabiliyor ama futbolcu olarak unutmak, önüne bakmak ve tekrar konsantre olmak zorundasın. Bir maça takılı kalırsan takım olarak performansın dibe vurur.
Biz o sezon bunu yapmadık. Her maçı yenerek, her maçta üzerine koyarak geldik. 42 ve 40 puan topladık. Bunlar çok önemli puanlar. Bakmayın siz, hatırlıyorum ben o dönemde ‘’Trabzonspor, ikinci yarıda aynı performansı sergileyemedi’’ diyorlardı. 2 puan az topladık sadece! 40 puan çok ciddi bir puan ama bunu idrak edemiyorlar! Bakıldığı zaman geçti gitti. 2 sezon önce Trabzonspor, Başakşehir’le yarışırken elindeki şampiyonluğu verdi. Elindeki şampiyonluğu! O takım bizim şampiyonluğumuzdan daha şampiyondu! Sen bu birlik beraberliği nasıl sağlayamaz, nasıl problem yaşarsın? İşte orada liderlik özellikleri ortaya çıkacak. Bunu o an idrak edemiyorsun. Kaybedince idrak ediyorsun!
‘’Üzerimden bir sürü olay yaptılar!’’
2010-2011 sezonun ilk yarısında pek çok maçta skor katkısı yaptınız. Fakat ikinci yarıdaki performansınız ilk yarıya göre biraz düşüktü, hatta Beşiktaş karşısında kırmızı kart görmüştünüz. Bu düşüş sizden kaynaklı mıydı yoksa şampiyonluk baskısından mı kaynaklıydı?
İlk yarıda o kadar çok asist yapıyorsun ki bu performansı insanların gözünün önüne sokuyorsun. Evet ikinci yarıda performans olarak biraz inişli, çıkışlı oldu ama ben performansımın çok düştüğünü düşünmüyorum. Sadece asist yapamadım. Ama diğer anlamda görevimi en iyi şekilde yaptığımı düşünüyorum. Beşiktaş maçında nasıl kırmızı kart gördüm anlayamadım bile! Ben bir tane kırmızı kart gördüm ve onu da bir anda gördüm. Bir pozisyon, ikinci pozisyon. Hiçbir şey yapmadan tak tak sarı kart ve kırmızı kart! O maçtan sonra üzerimden bir sürü olaylar yaptılar. Bilmem ne bilmem ne bilmem ne! 1-2 kazanmışız maçı. Ben kırmızı kart görmüşüm. Bu kadar abuk subuk söylemler… Bizimkilerin yaptığını düşünmüyorum. Demogoji yaparak içerimizi karıştırmak istediler tabii, Psikolojik savaş. O dönem o kadar psikolojik savaş döndü ki, inandılar, saçma saçma konuştular!
‘’Bir kulübü yaşatmak istiyorsan çalmayacaksın!’’
Biliyorsunuz rakip cepheden ‘’Penaltılar irdelensin’’ açıklaması yapılmıştı…
Yani. Futbol evrensel olarak birleştirici bir spor ama bizim ülkemizde ayrıştırıcı bir konuma geldi. Bunu son olarak Avrupa şampiyonasında milli takımda gördük. Ülkemiz için kenetlenmemiz lazım. Oyuncuların motivasyonunu, konsantrasyonunu düşürecek hiçbir şey yapmamalıyız. O bayrağın altında bir olmalıyız. Yangın çıkıyor. Adam bir liralık şeyi on liraya satıyor! Bu mu dayanışma abi yapmayın ya! Markete gitsen asgari ücretli bir insanın yaşama şansı yok! İnsan üzülüyor. Abi nasıl ya? Herkes bir şeylerin fırsatçılığını kolluyor. Futbolda da fırsat kolluyorlar. Fırsat kollarsan bugün başarılı yarın başarısız olursun sonrasında da yok olup gidersin. Bir sürü kulüp ortada yok! Gaziantepspor, Kocaelispor, Sakaryaspor, Mersin İdman Yurdu… Kapandı gitti 100 yıllık kulüp! İnsanların bir sürü alacakları var! Bir kulübü yaşatmak istiyorsan çalmayacaksın! Sen kimsin ya! Başkan gelmişsin. Sen Trabzonspor’dan Fenerbahçe’den büyük müsün? Bir camiadan büyük değilsiniz! Bu kulübün geleceğini mahvedemezsiniz, ağaçlarını kesemezsiniz!
‘’Play-Off uygulaması çok saçma bir karardı!’’
İstanbul’da oynanması planlanan UEFA Avrupa Ligi Bilbao maçından bir gün önce Trabzonspor, sürpriz bir şekilde şampiyonlar ligine davet edildi. Bu karar açıklandığı sırada otelde neler yaşandı? Otelin önüne sanırım taraftarlar gelmişti. Teknik ekip, yönetim, futbolcular karara ne tepki verdiniz, nasıl karşıladınız?
Sevindik! O dönem çok karışık bir dönemdi. Kim ne derse ona inanıyorduk! O dönem 52 tane maç oynadık. Gözümüzü uçakta açıyor, antrenman yapmadan maça çıkıyorduk. Şampiyonlar Ligine gitmek, o müzik eşliğinde sahaya çıkmayı Allah bütün futbolculara nasip etsin. Bu dünyada herkes hak ettiğini yaşar! Hak etmek için de çok çalışmak lazım. Bizim takımımız o sezon Trabzonspor olarak bir ilki başardı. İyi de sonuçlar aldığımızı düşünüyorum. Kadro olarak geçen seneye göre daha zayıf bir kadroya sahiptik. İyi oyuncular geldi mi? Bu tartışılır. Zaman zaman inişler çıkışlar gösterildi. Zaman zaman dalgalanmalar oldu. Ama sonuçta biz İnter’den 4 puan aldık. Lille ile iki maçta da berabere kaldık. Sadece CSKA ‘ya yenildik o maçta bizim en iyi oynadığımız maçtı. Doumbia ve Love’yi tutamadığımız için 3-0 yenildik. Çok soğuk bir havada ve halı sahada oynadık. Alışkın değildik.
O sezon takımda olan Glowacki çok iyi bir futbolcuydu. İş disiplini İnanılmaz derece iyiydi. O sezon kötü transferlerde yapılmıştı. Polonyalı ikiz kardeşler yerine daha iyi oyuncular alınsaydı hem ligde hem de Avrupa’da daha başarılı olurduk. Güzel şeyler yaşadım. Türkiye Kupası, Süper Kupa, Şampiyonlar Ligi, her şeyi yaşadım. Bir de o sezon Play-Off uygulaması vardı. Federasyonun aldığı çok saçma bir karardı! Galatasaray 10 puan farkla şampiyon oldu puanlar ikiye bölündü, fark azaldı. Az kalsın son maçta şampiyonluğu kaybediyorlardı. O sezon Galatasaray şampiyonluğu kaybetseydi ne olacaktı? Artık futbol oyunu çok değişti. Ama bizim sistemimiz yok. Bu durumu Avrupa Şampiyonasında da gördük.
Avrupa Şampiyonu İtalya’nın teknik direktörü Mancini’yi ‘’başarısız’’ bularak Türkiye’den kovmuştuk biliyorsunuz…
Abi Türkiye’den kimler kovulmadı ki? Bizim sistemimiz yok. Kötü antrenör diye kovuyorsun. Avrupa Şampiyonu Aragones’i de kovduk. O adam mı kötü, biz mi kötüyüz? Buna bakmak gerekiyor. Biz futbolla ilgili bir kültür yaratamadık, bizim futbol kültürümüz çok farklı. Futbolla ilgili bir anlayışımız, yatırımımız yok. Yaptığımız tek şey 5-10 milyon Eurolar verip Falcao, Diagne almak, Fenerbahçe gibi son dönemde 50 tane saçma sapan transferler yapmak. Trabzonspor’un yaptığı saçma transferler… O transferlere yapacağın yatırımı altyapıdaki oyunculara, antrenörlere yatırsan bunları desteklesen bir şekilde onları hazırlasan, antrenörleri eğitirsen onlar da sana oyuncu çıkartır. Trabzonspor genç takımını şampiyon yapan Hasan Üçüncü arkadaşımı da gerçekten tebrik ederim. İnşallah kendini çok iyi geliştirir. Avrupa’da altyapıda hocaları hazırlıyorlar ve bu hocalar üst yapıya yükselebiliyor. Ama bizim ülkemizde altyapı hocasıysan altyapı hocası olarak kalıyorsun.
‘’ Ünal Karaman’ın Trabzonspor’da olduğu dönemde yaptığı şeyler ortada!’’
Trabzonspor tarihinin ilk şampiyonlar ligi maçı olan İnter maçında takımın başında Ünal Karaman vardı. İtalya’dan tarihi bir galibiyetle döndünüz. Ünal hoca sizi nasıl motive etti ve maç sonrasında soyunma odasında neler yaşandı?
O maç için İtalya’ya iki gün önceden gittik. Motivasyon ve konsantrasyon, bir oyuncuyu çok sıkmamak demektir. Her oyuncunun maça konsantrasyon şekli farklı olabiliyor. O maça herkes en iyi şekilde konsantre oldu. O dönemde İnter’de çok iyi kadro, inanılmaz oyuncular vardı. En iyi zamanlarıydı. Orda kazandık burada berabere kaldık. Trabzon’daki maçta çok iyi top oynadık. O maçı da kazanabilirdik! O dönemden hangi oyuncuya sorsan, sana o maçları anlatır. Böyle maçlar hep konuşulur. Antrenörlük performansı senelere yayılacak bir durum. Ünal hoca ilk zamanlar biraz öğretmen gibiydi ama kendini geliştirebildiğini görebiliyoruz. Trabzonspor’da olduğu dönemde yaptığı şeyler ortada…Başarılı da oldu. Yanlış şekilde bir yol ayrımı yaşandı. Ayrılığın nedeni farklı. Burada söylemeye gerek yok ama yine siyasi olduğu yazılmıştı. Ben basından takip ettim. Hüseyin Cimşir’in de başarılı olduğunu düşünüyorum ama Anadolu takımlarına puan kaybetti. Seni şampiyon yapacak galibiyetler Anadolu takımı galibiyetleri. Sonuçta Türkiye Kupası şampiyonluğunda Hüseyin Cimşir’in katkısı büyük.
”CSKA Moskova’yı yenebilseydik Şampiyonlar Ligi grubundan çıkardık.’’
Fransa’daki Lille maçında galip gelebilseydiniz gruptan çıkarak çok büyük bir başarıya imza atacaktınız, fakat maç berabere bitti. Maç boyunca defans ağırlıklı bir oyun ortaya koydunuz. Bu, Şenol hocanın bir tercihi miydi yoksa Lille takımının kadro kalitesi nedeniyle mi böyle bir sorun yaşadınız?
Oyuncu kalitesinden kaynaklıydı. Rakip bizden bir gömlek üstündü. Çok tehlikeli oyuncuları vardı. Hazard’ı ben karşılamıştım iki maçta da ve iyi savunma yaptım. Takım savunmamız sayesinde fırsat vermedik. Hazard ile bire bir oynasam çok zorlanırdım. Orada biz hücum ağırlıklı çıksaydık mağlup olurduk! Bizi farklı yenerlerdi! İlk maçta mesela sahamızın zemini çok kötüydü. Bizi CSKA maçları mahvetti. CSKA maçlarından bir tanesini kazanabilseydik gruptan çıkardık. Lille de İnter de çok iyi takımdı.
Lille maçının 85.Dakikasına kadar gruptan çıkıyordunuz. İnter son dakikalarda gol yediği için grupta işler değişmiş ve sizin yerinize CSKA gruptan çıkmıştı
Aynen. Biz orada İnter’e inanıyorduk (gülüyor)
‘’Emre Belözoğlu, Zokora’ya çok büyük ayıp etti!’’
2011-2012 sezonunda Kadıköy’de oynanan Fenerbahçe-Trabzonspor müsabakasında Zokora ile Emre Belözoğlu arasında tartışma yaşandı ve Emre Belözoğlu, ırkçılık yaptığı gerekçesiyle 3 maç ceza almıştı. Trabzon’da oynanan rövanş maçında Zokora, maç öncesinde Emre’nin elini sıkmamıştı ve maç içerisinde de Emre’ye sert bir faul yapmıştı. Yine aynı karşılaşmada Colman ve Alanzinho’da Emre’ye sert fauller yapmışlardı. Bu maç öncesinde Zokora’nın size veya takım arkadaşlarınıza ‘’sert oynayalım’’ gibi bir telkini olmuş muydu? Takımın psikolojik durumu nasıldı?
Zokora’nın tekmesi bildiğin polislikti (gülüyor) Zokora bize öyle bir şey söylemedi. Normal, oyun neyse onu oynadık. Herkesin oyun stili farklı. Sen vurmak istiyorsan vurabilirsin ama ne olursa olsun tekme atamazsın! İsterse ırkçılık olsun ister başka bir şey. Ben, bu olayın Fenerbahçe stadyumunda kapandığını biliyorum. Emre, o kelimeyi söylememeliydi. Sahadan sarmaş dolaş çıktılar sonra ırkçılık ortaya çıktı. Yani Emre ırkçı bir kelime söylemiş herhalde, sonra Zokora ile Emre sahada konuştular ve el ele sarılarak çıktıklarını biliyorum. Gerçeği söylüyorum. Belki bana kızabilirler ama gerçeği söylüyorum.. Evet sonra polemikler arttı. Ben Emre abiyi tanırım. Saha içerisinde gerçekten çok çirkef ve kazanmak için her şeyi yapabilecek bir oyuncu! Ama saha dışarısında iyi bir insan olduğunu düşünüyorum. Genel olarak insanların çoğu, saha içi davranışları nedeniyle ona karşı ön yargılı. 25-30 sene futbol oynadı ve onun futbol karakteri bu şekilde. O günün şartları içerisinde Zokora’nın o sahadan sarmaş dolaş çıkmaması gerekiyordu. Ne demek istediğimi anladın mı? Emre de zaten ‘’sahadan konuşarak çıktık’’ demişti. Ben de gördüm. Sonra olay basında ırkçılık olarak çıktı. Sonuçta haklı ve ırkçılık çok kötü bir şey.
Kimsenin ten rengini, vatanını yargılamamak gerekiyor. Mesela Türk olmayı sen mi seçtin? Hepimiz bir insanız. Dünya şuan bununla savaşıyor. Kölelik sisteminden farklı sistemlere kadar herkes bunu biliyor. Saha içerisinde bunları görmek çok kötü. Emre’nin de yaptığı çok ayıp. Yapmaması gerekiyordu, ne olursa olsun o kelimeyi kullanmaması gerekiyordu. Şike olaylarından sonraki Fenerbahçe maçları hep gergin geçmişti. Normal. Sonuçta Trabzon ve Trabzonspor camiası böyle şeyleri kabul etmez. Kim olursa olsun etmez. Fenerbahçe’de Galatasaray’da aynı şeyleri yaşasa onlar da aynı tepkileri verirdi. Artık geride kaldı. Taraftarlar da o duruma girmemeli. 2007 yılında olaylı bir Sivas maçı oynadık mesela. 1-0 öndeydik, taraftar sahaya girdi ve elimizdeki maçı Sivasspor’a verdi. 5 maç ceza aldık, seyircisiz oynadık. Sen hangi amaç, hangi kafa yapısıyla o sahaya girersin? Sen taraftar mısın? Sen kimsin? Ne diye sahaya giriyorsun? Bunun gibi bir sürü olay. Ben bunları taraftar olarak görmüyorum. Bir taraftar, kulübüne zarar vermez.
‘’2010-2011 sezonunda Eskişehirspor’un neler yaptığını biliyoruz!’’
2011 yılında 0-0 sona eren Eskişehirspor karşılaşmasından sonra kalp krizi nedeniyle vefat eden Mustafa Çelik’in, 2012-2013 sezonunda Eskişehirspor karşılaşması öncesinde soyunma odasına fotoğrafları asılmış sizler de maçı Mustafa abi için kazanacağınıza dair yemin etmiştiniz ve nitekim Adrian’ın frikik golüyle kazanmıştınız da. Hatta Tolga Zengin’in maç öncesi ‘’bu işe çanak tutanların yatacak yeri yok’’ açıklaması çok konuşulmuştu. Maça nasıl hazırlanmıştınız? Sizi bu maça motive eden şey neydi? Kaptan Tolga Zengin mi sizi bu maça motive etti?
Allah rahmet eylesin. Bizi hocadan başka motive edecek bir şey yok. Oyuncu kendini motive edecek. Tolga Zengin’le alakası yok. Evet motivasyonumuz yüksekti, zaten o işi yaptıkları nedeniyle içimizde hep bir ukde olarak kamıştı! Zaten takımın çoğu o durumun bilinceydi yaşadıklarımızın bilincindeydi. Eskişehirspor’un neler yaptıklarını da biliyoruz! Son dönemde de Trabzonspor’a olan borçları nedeniyle transfer tahtaları açılmıyor. Ödeyecekler abi! Trabzonspor, bunu unutmaz! Olay 1-1,5 trilyon meselesi değil! Trabzonspor istese üzerine 3 milyon dolar da verir! Olay geçmişten kaynaklanıyor! Eskişehirspor’un Trabzonspor’a yaptığı yanlıştan kaynaklanıyor! Biz Trabzonspor olarak o maça çok iyi kazandık ve sonunda da 1-3 kazandık! Adrian’da müthiş gol attı. Herkes çok iyi konsantre oldu. Tolga Zengin’in bir şey yapması, motive etmesi değil yani olay. Tolga bize bir şey yapamaz.
Herkes kendini motive edebilir. Ayrıca bir oyuncu senin konsantrasyonunu da bozabilir. Bazı şeyleri kişilere bağlamamak gerekiyor. Tolga’da bizim gibi normal bir oyuncuydu. Trabzonspor kariyeri boyunca bir sene çok iyi performans sergiledi onda da Beşiktaş’a gitti. Beşiktaş’ta inişli çıkışlı performans ortaya koydu. Bakıldığı zaman Onur Kıvrak sakatlanmasaydı Tolga’nın ismi duyulmayacaktı. Tolga’da iyi bir sezon geçirdi. İnanılmaz hatalı goller yiyordu, eleştiriliyordu genç milli takımdan beri arkadaşım. Ama geldiği konuma bir senede müthiş bir performans sergiledi. İyi maçlar çıkarttı ve sonunda da Trabzonlu olması ve milliyetçi duygularının yüksek olması nedeniyle o kelimeleri kullanmış olabilir ama bu yabancı oyuncu için bir motivasyon kaynağı değil çünkü farklı yerlere de çekilebilir.
Bir oyuncu saf ve temiz kalpliliğiyle maça motive olup sahaya çıkmak zorunda. Farklı duygularla sahaya çıktığın zaman zarar görüyorsun, performans açısından da etkileniyorsun. İstediğin şeyleri sahaya yansıtamıyorsun. O sahaya çıktığın zaman kafan boş olacak ve sadece futbolu düşünmek zorundasın. Biz o maça böyle çıktık ve kazandık. Evet tabii, Eskişehirspor’un geçmişte bize yaptığı şeyler vardı tabi bu durumda motive kaynağımızı yükseltti daha hırslandık. Ama takım halinde bunu yaptık. Sadece Tolga Zengin yapmadı. Tolga bizi hırslandırmadı, biz zaten takım olarak durumun farkındaydık, bilincindeydi. Soyunma odasında çoğu kişi konuşabiliyor. O günün şartlarında herkes o işin bilincindeydi. Ahmet olabilir Mehmet olabilir ama herkes o gün kazanacağımızı biliyordu ve kazandık!
‘’Trabzonspor yönetiminin önünü açmak için sözleşmemi yırttım!’’
2012-2013 sezonunun bitimiyle beraber Trabzonspor’daki sözleşmeniz de sona ermişti. Sadri Şener yönetimiyle yeni sözleşme için anlaşmıştınız. Fakat, İbrahim Hacıosmanoğlu, başkan seçilince sözleşmeniz iptal edildi. Bunu siz mi istemiştiniz?
Ben yeni yönetimin önünü açmak istedim. Ben zaten misyonumu doldurduğumu düşündüğüm için yeni sözleşmeye imza atmak istemiyordum. Eleştiriler başlamaya başlamıştı, Tolunay hoca beni imzaya zorladı. Ben de attım. Sonrasında yeni yönetim geldi. Sözleşmemi yırttım attım ‘’görüşürüz’’ diyerek ayrıldım. Onlar da zaten beni istemiyorlardı! Ben paranın peşinden de koşabilirdim ‘’gitmiyorum’’ da diyebilirdim…
Evet. Önemli bir rakamdan vazgeçtiniz…
Önemli veya değil. Ben hayatım boyunca para için oynamadım. O dönem 2 Milyon karşılığında imza atmıştım. Ben para için oynamıyorum. En kötü futbolcu bile şuan milyon Eurolar kazanıyor. Ben Trabzonspor için her şeyi yaptığımı düşünüyorum. Kendi performansım adına da Trabzon adına da iyi şeyler yaptığımı düşünüyorum. Terimin son damlasına kadar verdiğimi düşünüyorum. Paranın peşinde koşacak, mahkemeye verecek bir adam değilim. Ben nerden geldiğimi iyi biliyorum! Ben parayla mutlu olan biri değilim, oynamaktan, spor yapmaktan mutlu olan biriyim! Para beni tatmin etmiyor, motive etmiyor. Para, kazanılır. Varsa ona göre yaşarsın. Yoksa çalışırsın. Biz yokluktan gelmiş bir insanız. Nasıl çalışılacağını ne yapılacağını çok iyi biliyoruz. Allah düşürmesin. Alnımızın teriyle helal, hoş bir şekilde bu zaman kadar geldik. Haram yemedik. Allaha şükür bu konuda kendimle gurur duyuyorum.
Bazı efsaneler var biliyorsunuz alacakları için kulübü mahkemeye veriyorlar…
Verirler abi. Ondan sonra ‘’kulübümüz çok yaşa’’ derler! Mesela taraftarlar bana diyorlar ki ‘’sosyal medyadan neden Fenerbahçe’yi, Trabzonspor’u paylaşmıyorsun?’’ ben spor anlamında bir şey paylaşmak istemiyorum. Ben bir kulübe mal olmak istemiyorum. Futbol adamı olmak istiyorum. Ben Trabzon’da veya İstanbul’da doğmadım. Nazilli’de doğdum! Ailem oradaydı. Ben tek başıma yaşadım, hala da tek başıma yaşıyorum. Bir şeylerin mücadelesini tek başıma veriyorum! Kolay bir hayat yaşamadım! Buralara gelene kadar çok cefa çektik! Tek odağım antrenörlükte neler yapabileceğim. İnanılmaz eğitimler alıyoruz. Trabzonspor’da oynarken mağlup olduğumuz maçlardan sonra evden dışarı çıkmıyorduk! Tercihlerimin hiçbirinden pişman değilim. Trabzonspor’dan sonra Antalyaspor’a transfer oldum. Oradan para verip Mersin İdman Yurdu’na transfer oldum. Mersin’den sonra futbolu bıraktım. Sağ olsun İsmet hoca beni hayata döndürdü. Aile hayatım biraz çalkantılı geçti, kötü devreler yaşadım. O beni hayatta tuttu. Tekrar hayata tutundum. Her anlamda hayat boş geliyordu. Şuan çok mutluyum. Hedef ve arzularım var. Bu hayatta hedefi olmayan insan boş insandır.
2010-2011 sezonundaki efsane takımla iletişiminiz nasıl? O takımın oyuncuları olarak bir araya geldiniz mi?
Hayır hiç gelmedik. Zaman zaman birebir, ikiye iki görüşüyoruz. Mesela o takımdan Cale ile 1-2 sene önce konuştum. Jaja ile hiç konuşmadım. Bir yerden sonra kopuyorsun. Gözden ırak olan gönülden de ırak olur derler ya (gülüyor)
‘’İsviçre’de PKK bayrakları açarak bize saygısızlık yaptılar!’’
2006 Dünya Kupası elemelerindeki İsviçre maçından sonra saha içerisinde bazı olaylar yaşandı. Siz de o maçta yedek kulübesindeydiniz ve çıkan olaylar nedeniyle yargılandınız. Stadyumda Neler yaşandı? Olayların çıkmasına neden olan durum neydi? Tamamen yenilginin verdiği üzüntü mü? Dönemin milli takım teknik direktörü Fatih Terim’in size ‘’İsviçreli oyunculara saldırın’’ şeklinde bir telkini oldu mu?
İsviçre’deki maçta, ahlaksız bir şekilde PKK bayrakları açarak ve İstiklal marşımızı ıslıklayarak bize saygısızlık yaptılar. Kötü kötü şeyler yaptılar. Zaten Türkiye’deki maçta o atmosferin oluşma nedeni İsviçre’de yaptıkları şeylerdi. Bizi orada kötü andılar. Protesto ettiler. İstiklal marşımızı dahi protesto ettiler! Türkiye’deki maçta bizi öyle bir konsantre ettiler ki savaşa çıkıyormuş gibi konsantre ettiler! Psikologlar, mehter marşları vs. Zaten bu da sahada gözüktü. Maç başlar başlamaz penaltı yaptık. Demek istediğim konsantrasyon, motivasyon, hırs seni motive edecek az önce sözünü ettiğimiz Eskişehirspor maçında olduğu gibi! Ne kadar zarar verdiğini gördük.
‘’Fatih Terim, Emre Belözoğlu’ndan İsviçreli oyuncu Barnetta’ya vurmasını istedi!’
Fatih Terim, size o maçta ‘’İsviçre’nin 6 numaralı oyuncusu Barnetta’ya vurun’’ dedi mi?
Bana demedi. Emre Belözoğlu’na dedi! Ben yedektim. Emre’ye ‘’6 numaraya vur’’ dedi. Kimse kimseyi kandırmasın. Bu gerçek. Yukarıda Allah var!
‘’Hamit Altıntop ve dönemin TFF Başkanı beni Avrupa’ya şikâyet etti!’’
Peki sizce Fatih Terim neden böyle bir şey dedi?
Sonuçta maçın gerginliği. Diye de bilir, demeye de bilir. O kızgınlıkla, o atmosferde ‘’neden dedi?’’ diyemem şimdi. Gelmiş, geçmiş, gitmiş. Ama yalan söylememek lazım! Daha sonra televizyonlarda ‘’ben sakin olun dedim’’ dedi. Ama bu olay hiç Fatih Terim’le ilgili konuşulmadı! Bu olay Mehmet Özdilek, Alpay Özalan, Ben, Emre Belözoğlu olarak bizim üzerimizden konuşuldu! Biz İsviçre’de mahkemeye gittik. Görüntülerde ben olmamama, görüntülerde beni bulamamalarına rağmen bana 2 maç ceza verdiler!
Bugün TFF yönetim kurulu üyesi olan Hamit Altıntop ve o dönemin TFF Başkanı benim adımı andı ve sanki beni Avrupa’ya şikâyet etti! Yazık yani. Koca koca adamlar… Ne olursa olsun, biz genç futbolculardık. Milli takım oyuncusuyduk. Şikâyet edilecek tek insan varsa o da üst taraftaki insanlardır! Siz o futbolcuları o sahaya çıkartırken hangi atmosferde çıkarttınız, hangi şekilde hazırladınız. Bunlar önemli. Soyunma odasına girerken neler yaşandığını herkes çok iyi biliyor! Orada çok şeyler yaşandı! Burada söylenmez şimdi! Güvenlik görevlilerinden tur farklı farklı insanlara kadar… Yaşanmaması lazım. Futbol böyle bir şey değil. Biz orada çok gençtik. Bizden daha tecrübeli isimler vardı…Şimdi geriye dönüp düşünüyorum yapılmaması gereken bir sürü hareketler… Koca koca adamlarız. Mehmet Özdilek hoca bile orada yaptığı hareket nedeniyle kendisine şaşırdı. Melek gibi bir insan olmasına rağmen o bile ne yaptığını sorguladı. Orada benim görüntüm hariç herkesin görüntüsü kameralara yansıdı. Ben bir şey yapmadığım halde suçlandım! Kelime ettim diye suçlandım! O da benim hatam! Sağ olsun Hamit arkadaşımız bize böyle bir şey yaptı!
‘’Kariyerimin bu seviyeye gelmesinde Şenol Güneş’in emeği çok fazla’’
Kısa süre önce Emrah Eren’le yaptığımız röportajda, Şenol Güneş’in futbolcuları yalnız teknik, taktik anlamında değil hayatsal anlamda da geliştirdiğini söylemiş ve Şenol Güneş’in 2005 yılındaki takıma ‘’kendinizi yere atmayın, sahtekarlık yapmayın arkadaşınızın emeğini çalmayın’’ şeklinde uyarılarda bulunduğunu söylemişti. Şenol Hoca sizlere de bu şekilde uyarılarda bulunuyor muydu?
O hep öyle… Öyle bir adam çünkü. Şenol hoca gerçekten iyi bir adam. Yıllar yılı başarılı olmuş bir adam Kore’de ve ülkemizde saygı duyulan bir adam. Kariyerimin bu seviyeye gelmesi bu kadar süre oynamam da onun emeği çok fazla. Taraftar futbolu güzelleştiriyor. Oyunu yavaşlatmamak, kimseyi kandırmamak lazım.
Şenol hocayı sadece şu açıdan eleştirebilirim. Son zamanlardaki söylemlerini tasvip etmedim. Daha olgun şekilde cevap verebilecek bir kapasiteye sahip. Ama tüm oyuncuların performansını artırabilen, forvet oyuncularını gol kralı yapabilen bir teknik direktör. Mesela Burak Yılmaz’ın tüm futbol kariyerini Şenol Güneş’e borçlu olduğunu düşünüyorum. Çok kötü bir durumdaydı. Şenol Güneş, Burak Yılmaz’ı hayatta tuttu. Eleştiri olacaktır. Futbol başarılı ve başarısızlık üzerine kurulu başarısızlık eleştirilir. Başarısızlığın en büyük nedeni oyunculara yüklediğimiz misyon. Şenol hoca, başarısızlığı üzerine alınsaydı bu kadar eleştirilmezdi. Günümüzde futbol bir sektör oldu. Paralar arttıkça hırsızlar da çoğalıyor (gülüyor)
‘’Şenol Güneş, öğretmen gibiydi’’
Şenol Güneş, Fatih Terim, Zico, Ünal Karaman, Tolunay Kafkas, Daum, Samet Aybaba gibi Türk futbolunda önemli yerlere sahip antrenörlerle çalıştınız. Futbol adamı Serkan Balcı, çalıştığı antrenörler arasında hangi ismi örnek alıp futbolculara onun tarzıyla yaklaşmayı istiyor?
Ben kendi tarzımı yaratmak isterim. Kopya çekmemek lazım. Futbol çok değişken bir oyun. Mesela Barcelona çözüldü ve sistem değiştirmeye başladı. Evet Çok büyük hocalarla çalıştım. Hepsinin sistemi, oyun tarzı ve felsefesi çok değişik. Fatih Terim çok sert, Şenol Güneş çok yumuşak, öğretmen gibiydi Mesela Zico’da baba gibiydi.
‘’Onur Kıvrak, futbolu erken bıraktı!’’
Ünal Karaman’la da Onur Kıvrak’la da Burak Yılmaz’la da çalıştınız. Yakın zaman önce Ünal Karaman teknik direktörken Burak Yılmaz ve Onur Kıvrak kadro dışı bırakılmıştı. Siz kararı nasıl karşıladınız? Bu isimlerle konuşma imkanına sahip olmuş muydunuz?
Sadece Onur’la konuştum. Onur ilk olarak Süleyman Hurma ile problemler yaşadı. Süleyman Hurma’yı tanımıyorum. Olaylar orada başladı. Onur kadro dışı bırakıldı sonra affedildi. Güç zehirlenmesine girince… Ben Onur’u çok severim, kardeşim gibidir. Bazen bazı şeyleri iyi ayırt etmek gerekiyor. Çünkü bunlar dönüp dolaşıp sana gelir. Onur’a da bu şekilde oldu. Malatya maçından sonra tüm suçun Burak ve Onur’a atılması gibi…Takımı sabote ediyorlar diye nifak tohumu ekince Burak ve Onur günah keçisi oldu. Tabi ben içlerinde değildim.
Neler yaşandı, takım için neler yaptılar bilmiyorum. Haklı mı haksız mı ona da yorum yapamam. Onur’a kızdığım tek nokta futbolu bırakmasıydı. Çok iyi bir kaleciydi. Başka takımlarda oynatabilirdi. Genç yaşta bir kaleci kaybettik. Kaleci sıkıntımız mı var? Yok ama onu biraz daha seyredebilirdik. Bire bir de Türkiye’nin en iyi kalecisiydi. Uzaktan gelen şutlarda problemler yaşadı ama bire birde çok iyiydi. Ayakları ile oyun kurma konusunda problemleri vardı sakatlanmasaydı belki bu problemleri de yaşamazdı. Kariyer anlamında bence erken bıraktı.
‘’Alanya maçından sonra başkan ve oyuncuların arası açıldı!’’
Ünal Karaman’la 3 yıl boyunca çalıştınız. Trabzonspor, 2018-2019 sezonunda rakiplerinden öndeyken Ünal Karaman’la yaşanılan ayrılığı nasıl değerlendiriyorsunuz? Pek çoklarına göre Ünal Karaman’la devam edilseydi Trabzonspor sezonu şampiyon olarak tamamlayabilirdi. Siz ne düşünüyorsunuz?
Bilemezsin! Futbolda varsayımla konuşamazsın. Belki daha kötü olacaktı. Belki büyük takımları yenemeyecekti. Trabzonspor’un o şampiyonluğu kaybettiği ve içerisinin karıştığı maç Alanya deplasman maçıydı kardeşim. O maçı kazansaydı Trabzonspor şampiyondu. O maçtan sonra da önüne şanslar geldi ama o maçtan sonra arkadaşlık, birlik ve beraberlik koptu. Başkan ve oyuncuların arası açıldı, güvensizlik oluştu ve bu da sahaya yansıdı. Orada liderliği ve kriz yönetimini yapamadılar. Hem hoca yapamadı hem yönetim yapamadı. Hoca yapamadı çünkü tecrübesizdi, ilk deneyimiydi.
Bence yine başarılıydı ama Erzurum’a gitmesi de bence yanlıştı. Çünkü oraya hangi hoca gittiyse başarısız oldu. Bir hocanın gelen her teklifi kabul etmemesi gerektiğini ben orada gördüm. Benim için bir tecrübe oldu mesela, akıllı davranmak süper lig kulübü diye her teklifi kabul etmemek gerekiyor. Evet onun ikinci şansıydı ama bir şansı vardı zaten. Bir şans daha gelecekti ona. Sezon başı bir kulübe gitseydi belki başarılı olacaktı. Ama belki şimdi o ikinci şansı yok etti ve belki de kulüp bulmakta bile zorluk yaşayacak. Hocalığını tam olarak bilemem ama insanlığı, beyefendiliği iyi bir isim. Ben Hüseyin abiyi çok iyi tanırım, benim takım arkadaşımdı.
‘’Şenol Güneş’in en büyük hayali Milli Takımı tekrar çalıştırmaktı!’’
Bence orada en büyük hata, teknik direktör olarak tecrübesiz olan Hüseyin Cimşir’e sezon ortasında, şampiyonluk yolunda şans vermekti.
Sen olsan ne yapardın mesela?
Daha tecrübeli birine teklif götürürdüm
Kime?
Mesela yerli olarak bakardım. İlk olarak Şenol Güneş’e giderdim.
Gelir miydi sence?
Bilemiyorum
Gelmezdi. Mantıklı davranmak gerekiyor. Şenol hocanın zaten en büyük hayali milli takımı tekrar çalıştırmaktı. Dünya Kupasından sonra gönderilmesi içinde ukde kalmıştı. Ben Şenol hocayı çok severim. Bu benim fikrim. Şenol hoca son Avrupa şampiyonasında ‘’takımı kuramadığım için başarısız oldum’’ deseydi, bence daha da büyürdü. İtalya bizden daha iyi ısındı açıklaması, futbolun içinden gelmiş biri olarak bana mantıksız geliyor. Milli takımı içinde bulunduğu durumdan çıkartamadık. Neden çıkartamadık biliyor musun? Türk halkı olarak bizler, oyuncularımızı yetiştiremedik. Konsantre ve motive edemedik. Nasıl edemedik? Her kanalı açtığımızda onları gördük ve çıtayı öyle bir yükselttiler ki hedefi şampiyonluk koydular ve bu da genç oyuncuları baskı altına aldı. İtalya’ya yenildik ve sanki başka maçımız yokmuş gibi davrandık. Oyuncularımız Avrupa’da oynuyor diyoruz kaçı ilk 11 olarak Avrupa’da oynuyor? Oradaki o atmosferi bence sağlayamadık.
Bakıldığı zaman herkes için çok iyi bir tecrübe oldu. Bundan sonraki turnuvada belki çok başarılı olacaklar. Ders olmuştur belki bir daha bu kadar fakla reklam filminde oynamazlar, basının karşısında olmazlar. Ben böyle düşünüyorum. Herkesin düşünce tarzı başka, belki bana yanlış düşünüyorsun diyen olabilir. Ben gördüğümü söylüyorum. Bizim oyuncularımız onlardan daha yetenekli, sadece oyun anlayışımızı göremedik. Ne oynadığımızı anlamadık. Kötü de olarak bir oyun felsefemiz olmalı ülke olarak. Avrupa takımları gibi ya da ülkemizde Aykut Kocaman tarzı gibi. O turnuvada Burak’ta iyi oynayamadı, top alamadı. Çoğu oyuncumuz takımlarında oynayamıyordu. Çok neden var, teker teker saymayalım.
‘’Stadyumun açılışına beni çağırmadılar!’’
Avni Aker stadı yıkılıp millet bahçesi adı verilen bir bahçe yapıldı. Trabzonspor’da maçlarını yeni stadyumunda oynuyor. 6 yıl Trabzonspor formasını giyen bir isim olarak sizce Trabzonspor, Avni Aker de kalmalı mıydı?
Çok güzel bir stadyumdu, başarılar başarısızlıklar…Orada çok güzel şeyler yaşandı. Herkesin Avni Aker’de bir anısı vardır. Trabzonspor’a yakışan bir stadyum yapıldı. Trabzon küçük bir yer. Ulaşımı da rahat. Oradan ekmek yiyecek bir sürü de alan yapıldı. Bence mantıklı bir karardı. Önemli olan bundan sonra Avni Aker’e ne olacak. Alışveriş Merkezi yapmasınlar da! Biliyorsunuz Ali Sami Yen’i mahvettiler. Yapılır mı Allah aşkına! Yeter abi, bina, bina, bina…İnsanların spor yapma alışkanlıkları kayboldu. Evler mi kurtaracak bizi, para mı kurtaracak! Öleceğiz, biteceğiz, gideceğiz! Çocuklara oyun alanları yapmalıyız. Çocuklarımızı sporcu olarak yetiştirmeliyiz. Trabzon’da para geliyor diye Araplara oteller yaptılar! Gençliğimizi bedava spor alanları oyun alanlarına yönlendirmeliyiz. Tenis, Golf bunlar zengin sporları, paran yoksa oynayamazsın!
Gittiniz mi hocam hiç yeni stadyuma?
Yok hiç gitmedim. Çağırmadılar ki (gülüyor)
O zaman buradan bir mesaj olsun…
Yok bir şey olmasın canım, canları sağ olsun. Emek verdik 6 sene. Onlar da bize emek verdi. Demek ki iyi şeyler yapmamışız ki bizi çağırmadılar! Sıkıntı yok onlar başarılı olsunlar problem yok bizi çağırsınlar ya da çağırmasınlar…
Eski Fenerbahçeli Serhat Akın, Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’nin kazandığı bir şampiyonluk sonrası Fenerbahçe soyunma odasına inerek ‘’neden seviniyorsunuz? Nasıl şampiyon olduğunuzu bilmiyorsunuz!’’ dediğini açıklamıştı. Siz, Fenerbahçe’deki günlerinizde böyle bir olaya tanıklık etmiş miydiniz?
Ben duymadım. Ben gelmeden önce yaşanmış olabilir. Aziz Yıldırım böyle bir şeyi demiş olabilir mi? Olabilir! O yüzden bir şey diyemem. Büyük camialar ne dersen farklı şekilde yansıtıyorlar. Biz sadece iyi futbol, iyi oyuncular genç oyunular görmek istiyoruz. Herkesin hakkında hayırlısı olsun.
Bizi ağırladığınız için Teşekkür ederiz. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Ben teşekkür ederim. Herkese sevgiler, sağılar. Bu kötü günlere, orman yangınları, koronolar varken birlik olmalıyız. İnsanlar birbirlerine fırsatçılık yapmamalı. Birbirimize sahip çıkmalıyız. İnsanlar gerçekten çok kötü durumda. Ülkemin, kendi yağında kavrulan ve kimseden yardım almadan geçinebilen bir ülke olmasını istiyorum. Betonlaşmayı, otel yapmayı bırakmalıyız. Birlik beraber içerisinde yaşayıp gidelim. Bu topraklar Fatih Sultan Mehmet’e bile kalmadı…