İlk gençlik yıllarımda müzik kanallarında sürekli karşıma çıkan ve çok etkilendiğim bir parçadır; Everyting Burns. 2005 yılında Anastacia ile Ben Moody’in “Fantastik Dörtlü” filmi için yaptıkları film müziğidir, çok da başarılı bir şarkıdır. Sözlerini bugün yeniden hatırlayıp mırıldanmaya başladım:
“Ama o şarkı söyleyecek / Her şeye yanana kadar/ Herkes bağırırken/ Onların yalanlarını yakıyorum/ Hayallerimi yakıyorum/ Tüm bu nefreti/ Ve tüm bu acıyı/ Hepsini ateşe veriyorum/ Öfkem hüküm sürerken / Hepsinin yok oluşunu izleyerek”
Birçok yere koyabilirsiniz bu sözleri ancak benim aklıma ABD’deki kargaşa ile aklıma geldi. Biliyorsunuz, ABD’nin bugüne kadarki en ahmak, en iğrenç başkanı olan, tüm varlığını emlak dolandırıcılığına borçlu olan Trump seçim yenilgisini bir türlü kabul etmedi ve en son konuşmasında da asla vazgeçmeyeceğini açıklayınca bazı destekçileri iyice azıp kongre binasını işgal etti. Kongre binasında silah sesleri duyuldu, içeridekiler rehin alındı. Bazı eyaletlerde silahlı milisler sokaklarda uzun namlulu tüfeklerle dolaşıp eyalet binalarına yürüdüler. Ülkenin birçok noktası patlamaya hazır bomba gibi. Bunun bir darbe girişimi olduğu yorumları yapılırken iç savaş çıkma ihtimalinden de bahsedilmeye başlandı. Zaten son dönemde kesimler arasındaki gerginlik iyice artmıştı. En son bir siyah olan George Floyd’un polis şiddetiyle kameraların önünde dakikalarca boynuna basılarak katledilmesi üzerine ortalık karışmış ve protestolar bütün dünyayı etkisi altına almıştı. ABD gizli servisleri bir iç savaş ihtimaline izin verir mi, bunu göze alırlar mı aslında pek ihtimal vermiyorum. Zira onlar böylesi konuların en yetenekli uzmanları!
Peki ABD bunu hak ediyor mu? Öyle ya, bazıları için hayaller ülkesi, özgürlükler diyarı olan Birleşik Devletler aslında tarihiyle, ajanlarıyla, gizli servisleriyle dünyanın en rezil ülkelerinden birisidir aslında. Hayal satan bir yalan imparatorluğudur. Temiz yüzlü bir seri katildir. Irkçı, ayrımcı, soykırımcıdır. Amerika kıtası keşfedildikten sonra oraya akın akın giderek yerlileri acımasızca yok eden katillerin mirasıdır. Bizden Gripin grubunun şarkısında olduğu gibi, “Katil doğmuş, baba mesleği” şeklinde anlatmak en güzel özetidir belki de.
Sadece bütün bir yerli halkı tamamen ortadan kaldırmak olsa sabıkaları iyi! Kendi içlerinde siyahlara yaptıkları muameleler, eziyetler mide bulandırıcıdır. Köle olarak getirilen Afrikalıların uğradığı mezalim yüzyıllarca devam etmiş, hala daha sürmektedir. Son dönemde film ve şovlarla günah çıkartmaya çalışsalar da içeride hala faşist ruhlu sapıkların sayısı hiç de az değildir. Başta Trump olmak üzere birçok destekçisi de hala aynı kafadadır. Bakmayın siz Obama’nın ilk siyahi başkan olmasına. Irak savaşının yıkımı onun seçilmesinde çok büyük bir etkendir. Ve bir zamanlar otobüse binmeye bile yetkin görmedikleri siyahlardan birinin başkan olması, bu nesli bir türlü tükenmeyen Klu Klux Klan zihniyetini iyice çileden çıkarmıştır. Zaten bugün ortalığa saçılan kişilerin bahsettiğimiz bu zalim zihniyetin temsilcileri, bu adaletsizliklere, savaşlara ve darbelere saçma sapan bir ırkçılık ve anlamsız bir milliyetçilikle sahip çıkan ruh hastaları olduğunu söyleyebiliriz.
Yaptırdıkları darbeler, suikastler ve çıkardıkları iç savaşlarla karıştırdıkları onlarca ülke, aldıkları milyonlarca can apaçık ortadayken bu zalim yankilere mi yanacağız? Bombalanan Bağdatlı bebelerin hesabı sorulmadan mı? Tabii ki hayır. Elbette iç savaşlar her zaman sıradan halka zarar vermiştir, onun trajik kayıplar vermesine, ailelerinin parçalanmasına ve sefalete sürüklenmesine sebep olmuştur. Umarım insanlık adına üzücü sahneler yaşamayız. Fakat şu acı bir gerçek ki, bu rezil dünya düzeni, onun baş taşeronu olan ABD yanana kadar değişmeyecektir. Kim bilir belki de Trump’ın gazına gelen yarım akıllı faşistlerin bu çıkışlarının bastırılması ve ebediyen tarihin çöplüğüne atılması ile başlayacaktır dünyada bir şeyler değişmeye… Şarkıdaki gibi; “Herkes bağırırken, öfkemiz hüküm sürerken, tüm bu nefreti ve acıyı ve hepsinin yok oluşunu izleyerek, her şey yanana kadar…”
