Fizik kanunu, “bir yere ya da bir şeye hangi hızla çarparsanız, o yer ya da o şey de sizlere aynı hızla çarpar” der; Mevlana da, “neye nasıl bakarsan, o da sana öyle bakar,” diyerek bakışın ve duygunun yaşamdaki anlamını ve önemini vurgular. Bu anlayış ve bakış açısından hareketle, hiçbir sıkıntısı, eksiği, acısı ve tasası bulunmayanı, güven duygusunu iri ve diri tuttuğunda, unutma başarı sesinin üzerine gelecektir.
“Umut hayat enerjisidir; umut hayatı ve geleceği sevmektir; umut mümkün olan bir şey için çalışmaktır; umut insana yaşaması için bir enerji vermektir; umut keder ve üzüntüyü engellemektir. Umut, insanoğlunun doğasında bulunan en değerli kaynaktır ve insanın yoksunluk, yetersizlik, sıkıntı, yalnızlık ve acı çekme gibi zor ve stresli durumlarla başa çıkmasını sağlar
Umutlu insanlar:
* Umutlu insan geleceği ile ilgili plan yapar, sonuçları tahmin edebilir ve seçim yapabilir uzun sürede ulaşılabilecek hedefler belirlemeli ve o hedefler için çalışılmalıdır
* Umutlu insanlar güçlükleri büyük görmezler
* Umutlu insanlar geleceğe yönelik hedeflerine ulaşmada yetenek yönelimlidirler ve dolayısıyla hedefe yönelik davranışa daha fazla eğilim gösterir ve başkalarına güvenirler
* Umutlu insan geleceği ile ilgili plan yapar, sonuçları tahmin edebilir ve seçim yapabilir
* Umutlu insanlar güçlükler karşısına yüreklilikle çıkarlar ve söz konusu güçlükleri gözlerinde hiçbir zaman büyütmezler
* Hataların sonradan telâfi edilebileceğine inanırlar. Bunlar korkup yılmayan, başkaları ile açık yürekli ve rahat bir şekilde konuşabilen
* Çekingen ve sıkılgan olmayan âdeta başkalarını kucaklamak için kollarını açmış bekleyen kişilerdir. Bu nedenle böyle kişiler, başkaları ile kolayca ilişki kurup, dost olabilirler
* Konuşmaları akıcı; duruş, oturuş ve yürüyüşleri son derece doğaldır
* Umut düzeyi yüksek olan insanların “bunu yapabilirim” gibi ifadeleri vardır
* Umutlu bireyler karamsarlığa kapılmazlar ve ruh sağlıklarını koruyabilirler[1].”
Üzüntü kaynaklarına dön bir bak, hak edilmeyen değeri verdiklerin çoğunlukta olduğunu göreceksin. Kısacık ömürde öncelikle kendi varlığını korumak ve kollamak hem dini hem de insani yönden birinci önceliğindir. Yakını ölen birilerine onun için “siz sağ olun”, “başınız sağ olsun” dileklerinde bulunulması bundandır.
Akıl yoluyla açıklanamayan, bu yüzden de Tanrısal bir güç tarafından yaratıldığına inanılan doğaüstü olayları zamanımızda beklemek, bunun gibi olaylara bel bağlamak, kısacası mucizelerle arzulananların gerçekleşmesini beklemek, içinde bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde olacak şey değildir. Yakarış –dua-, kutsal olan ile kusurlu olan arasında ki iletişimdir; Tanrıya yalvarma, Tanrıdan yardım dilemektir. Bana göre, kısacası yardım dileyenin, isteyenin eylem için ayağa kalkması ya da bizzat eylemde bulunması onu haklı kılar; yoksa oturarak, hareketsiz kalarak yardım dilemek, kutsal ile iletişimi anlamsızlaştırır, güçleştirir, zayıflatır; tedbiri yanlış tutup, takdire bühtan ettirir.
Aklı başında birleri için Umutsuzluk, canı bedene yerleştiren yüce Yaratana karşı yapılmış en büyük yanlışlıktır. Ağaç gibi devrildiği yerde kalıp birilerinin arzusuna göre işlem gördükten sonra yer değiştirmemeli. Beden aklın emriyle çalıştığı süre içinde daha iyiyi, daha güzeli ve daha doğruyu bulmak için umudu iri ve diri tutmalıyız.
İnsanın kendisini, çevresini ve olup biteni tanıma, algılama, kavrama, fark etme yetisi baskı altında ise; kişi, kaypak, korkak ve güvensiz olur. Bu hallerin egemen olduğu insanın mekânında doğal olarak umutsuzluk başköşede oturan efendi olur. Bilinci baskı altında tutmayan, onun özgürlüğüne ve uzak olan yıldızları yakın edeceğine inanan demokratik ortamlardır. Bu ortamları yaşamdan uzak tutmaya çalışan, insanları bir nesne gibi, insan olmayan diğer canlılar gibi kullanmak isteyen zalimlere karşı özellikle bilinci iri ve diri tutmak birinci görevimiz olmalıdır.
Umudu bütün kazanımların anahtarı olarak görmek gerekir. İnsanlara, gelecek için şimdinin iyisini göstermedikçe, o iyinin umudunu vermedikçe, köle durumundan, gönül kırıcı esaretten, birbirlerine üstünlük taslama durumundan ve acımasız bencillikten alıkoyup onları bir yerlere yönlendirmek kolay olmayacaktır. Gelecek, umutları iri ve diri olanların, olumlu olanların değişime ve yeniliğe açık olanların olacaktır. İnsafsız ve hoşgörüsüz bir yaşam ortamından kurtulup hakça bir düzen içinde yaşamak için umut kanatlarımı açtım.
[1] Abdullah SÜRÜCÜ, Yrd.Doç.Dr. NEÜ AK Eğitim Fakültesi, Derya MUTLU, YL Öğrencisi, NEÜ Eğitim Bilimleri Enstitü, BİREYİN YAŞAMINDA UMUT, https://www.researchgate.net/profile/Ercan-Yilmaz/publication/316105433_Dusunme_Stilleri/links/58f0a7990f7e9b6f82dcb40d/Duesuenme-Stilleri.pdf#page=116, 18.03.2021