Atatürk’ün Adı Siliniyor

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Benimsemek, kendine mal etmek, sahip çıkmak, kendi malı gibi görmek, kendinden bir parça sayma ya da mecaz anlamda birine, bir şeye ısınıp, alışıp bağlanmak demektir. Kurtuluşumuzun ve kuruluşumuzun mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ü ve devrimlerini benimser gibi görünüp onu unutturmaya, onun sevgisini uyutmaya, uyuşturmaya çalışmak, gericilik için kurtuluş savaşı vermektir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün yapımı için para verdiği 68 yıllık “Bursa Atatürk Stadyumu” eskidiği için yıkılıp yerine 8 dakika içinde tamamen boşaltılabilen, UEFA’nın tüm ölçütlerine uygun, 44 bin seyirci sığalı(kapasite) yenisi yapıldı. Yukarıdan bakılınca kıvrılıp duran bir timsaha benzediği için “Timsah Arena”  adıyla kullanıma açıldı. Türk insanının değerbilir yanını göz göre göre baltalayarak, yok sayarak; her iki sözcüğün Türk kökenli olmadığına bakılmayarak; “Timsah Arena” adının kurtuluşumuzun ve kuruluşumuzun mimarı Atatürk’ün adından üstün tutularak verilmiş olması düşündürücüdür.

Antalya Atatürk Stadyumu” yıkılıp yerine 33 bin seyirci sığalı, 550 konutun aydınlanma gereksinimini karşılayacak ilk enerji üreten stadyum özelliği ile ve “Antalya Arena”  adıyla açıldı. “Afyon Atatürk Stadı”, yıkılıp yerine 15 bin seyirci sığalı yeni bir stad yapılıp 21.07.2015 yılında “Afyon Arena” adıyla, Dünyanın, Türk Milletinin dolayısı ile yüce Tanrı’nın Takdirini kazanmış “Atatürk” adına karşın kullanıma açıldı.

53 yıl hizmet veren “Eskişehir Atatürk Stadı” yıkılıp yerine yenisi yapılıp, “Eti Stadı” adıyla kullanıma açıldı. “Konya Atatürk Stadı”,Torku Arena” adıyla kullanıma açıldı.   “Antakya Atatürk Stadı”,  25 bin seyirci sığalı olarak yeniden yapılıp “Hatay Arena“  adıyla, akıllarına utanma gelmeden kullanıma açıldı.

   “Sakarya Atatürk Stadı”, 28 bin 160 kişilik seyirci sığalı olarak yeniden yapılıp “Sakarya Arena”,     “Kayseri Atatürk Stadı” yıkılıp yenilenerek “Kadir Has Stadı” , “Rize Atatürk Stadı” yeniden yapılarak “Çaykur Didi Stadyumu” adıyla kullanıma açıldı; varlığımızın simgesi milli değerimize kin ve nefret saçarak.

Ulusal değerleri anlayışla karşılayıp benimsemek, sindirmek yerine, yararlılığı ulus ve dünyaca onaylanan yüce Atatürk’e, diğer ulusal kişiliklere ve değerlere kin tutmak, olmayacak olanı, ‘kin ile dini bir arada’ tutmakla eştir, bağnazca bir tutumdur.  Yüce Yalvacımızın, “ İman sahibi sövücü, Tanrının ve insanların ilgisine ters olucu, çirkin lakırdılarla karalayıcı ve alaycı olamaz” hadisi, bu anlak iyelerine en güzel yanıttır. Bu özellikteki kişilerin, İslam’da büyük günahlardan olan bireysel hakları zedeleyen günahları örtülü bir şekilde işlediği görülmektedir.

Bu yöntemle Türk halkının Atatürk ile olan bağları sökülmek istenmektedir; bu yöntemle yozlaşma savunucularının bacası tüttürülmek istenmektedir. Bu yöntemle Türk halkının dünyaya sadece fotoğraf çekmek için gönderildiğine inandırılmak istenmektedir. Bu yöntemle Kurtuluş Savaşına kötülük edenlere yasallık kazandırılmak istenmektedir; bu yöntemle önemsizi önemli, değerli olanı başka bir kılığa sokup önemsizleştirmek, insanımızı gericiliğe ve geçmişe âşık olmaya özendirmek istenmektedir, arkadan vuran güneşin arkamızı aydınlatacağını bilmeden. Yüce Betiğimizin yasaklarından olan “hainlerin savunucusu olma!” buyruğunun önemsenmemesi istenmektedir. Vatana ihanetin koruyuculuğu, besleyiciliği, alkışlatılmak istenmektedir.  Bu yapılanlar, bana ve yüce Türk milletine Ebucehil karpuzu gibi acı veriyor;  Frenk üzümü gibi de ekşi geliyor.

Yurdumuzun kurtuluşunda ve kuruluşunda başrolde olan yüce Atatürk’e karşı beslenen kini ve öfkeyi, hizmet maskesi ile örterek kullanıma sunmak,  ulusal değer düşmanlarının yeni taktiğidir, yeni bir buluşudur. Hz. Ali’nin, “ ikiyüzlünün dilinde tat, kalbinde fesat gizlidir” sözü tam da bu kişiler için söylenmişti. ‘Sureti haktan görünüp’  kinlerini şerbetleyerek servis etmekte usta olanlara baktığınızda, İslam’da büyük Tanrı buyruklarına karşı olan toplum haklarını zarar verenlerden olduklarını; direninle ve tutkuyla Atatürkçülük karşıtı tutum içinde olduklarını, toplumu zor ve zorunlulukla Atatürk düşmanlığına yönlendirmeye çalıştıklarını görüyorum.

Bunların çoğu olumsuzluğu ve çirkinliği örtüsüz bir şekilde yapmayı belgi edinmiş, ulusal ve uluslararası değeri onaylanmış bir önderi, -Mustafa Kemal Atatürk’ü- hala anlayamamış, hala benimseyememiş, hala akılla barışamamış, insanlarla sağlıksız uyum içinde olmuş,  Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi, “ikiyüzlü değil yirmi yüzlü insanlar” durumundan kurtulamamışlardır.  Çünkü bunlar, gericiliğin öğretmen yapıldığı bir ortamın ürünleridir; okusalar da, “mektepten çıkan eşek Marsıvan’dan çıkmaz,” durumundadır.

Bu gibilerin uygulamalarında, Yüce Betiğimizin -Kur’an- öğrettiği “soru-yanıt”, “anlatı”, “betimleme”, “özendirme”, “inandırma” ve “seslendirme” gibi diyalog kavramlarını göremedim. Bu yirmi yüzlülerin bir şeyi inandırmada zor, zorunluluk ve yok etme yöntemlerinden başka geçerli bir uygulamaları yoktur. Kendine düşman olup, Arap ekinine yenik düşen yerli sevmezlerin özü-sözü bozuktur; ‘ne oldukları gibidirler ne de göründükleri gibi’, çıkarları neyi gerektiriyorsa onu ahlak kabul eden, gerçeğe de ihanet eden kişilerdir.

Varlığımızın teminatı atamızın ölüm yıldönümünde, öğrencilerinin huzurunda dans edecek kadar alçalanlar, varlıklarını yadsıdıklarının ayırdında bile değillerdir. Adını, kurum ve kuruluşlardan sildiğiniz Atatürk’ ü; çağımızın yazarlarından Amin Maalouf, bakın nasıl anlatıyor: “Birinci Dünya Savaşı’nın ertesinde, bugünkü Türkiye toprakları çeşitli itilaf orduları arasında paylaşılırken ve Versailles’da ya da Sevres’de toplanan Batılı güçler duygusuz biçimde insanlara ve topraklara sahip olurken, Osmanlı ordusunun bu subayı galip devletlere hayır deme cesaretini göstermiştir. Birçokları karşılaştıkları haksızlıklardan yakınırken, Mustafa Kemal Paşa silaha sarılmış, ülkesini işgal eden yabancı birlikleri kovmuş ve diğer güçleri tasarılarını gözden geçirmek zorunda bırakmıştır. Bu ender rastlanan tutum onun meşruiyet kazanmasına neden olmuştur.. Meşruiyet en inançlı olana değil, mücadelesi halkınkiyle aynı olana verilir,”[1] diyor.

Gerçekleri göremeyen, sezemeyen, Özellikle Arap milliyetçiliği yapan yerli anlamazlara;  kendinin düşmanı kıyıcılara son sözüm: “Kurtuluş ve kuruluş felsefesi ışığında, Atatürk’ü ve devrimlerini; hizmet maskesi, makam şımarıklığı ile unutturmaya, gölgelemeye çalışıyorsunuz.  Sizler, Türkiye Cumhuriyeti Tarihinde ve ekininde onurlu yaşamanın itirazcıları olarak yerinizi aldınız. Halkın sabır ağacını kemiren kunduzlar, erkeği ile işi bittikten sonra onu öldürüp yiyen “karadullar” sınız.

[1] Maalouf şöyle anlatıyor Çivisi çıkmış Dünya, YKY, 22. Baskı, İstanbul,2019, s.80-81

Atatürk’ün Adı Siliniyor

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Giriş Yap

Vira Trabzon ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!