Sevgili çocuklar, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 102. Yılı, 23 Nisan’ın Milli Bayram olarak kabul edilişinin 101. Yılı; Atatürk, 23 Nisan Bayramı’nı, 23 Nisan 1929 tarihinde çocuklara armağan edişinin, böylece 23 Nisan ilk defa, 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak kutlanılışının 93. Yılı Kutlu olsun. 23 Nisan, 27 Mayıs 1935 tarihinde “Ulusal Egemenlik Bayramı” olarak; 20 Nisan 1983’te yapılan değişiklikle, “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak değiştirilip kutlanmaya devam edildi. Kutlu olsun.
Bugünlerde emeklinin, işçinin, köylünün, çiftçinin, sanatçının, esnafın yaşadığı maddi, manevi sorunların tümünün 16 Nisan 2017 günü %51,4 oyla kabul ettiğimiz anayasanın yürütmeye –iktidara- verdiği yetkiden kaynaklandığını görüyoruz. Bu güç ne yazık ki beraberinde dürüstlüğü, paylaşmayı, yardımlaşmayı, insafı, vicdanı, sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, fedakârlığı, arkadaşlığı, dostluğu, vefayı vb. duyguları zayıflatmıştır.
Sevgili çocuklar, bugünlerde kişinin düşünemediği ya da aklına gelmeyen bir çözümün başka birinin aklına gelebileceği yani “ortak akıl”, dinimizin de buyruğu olan “danışma”-istişare- kavramı terk edildiği için derinleşen yoksulluğun, sefaletin, pahalılığın altında eziliyoruz. Bu nedenle sizlerle pazara, çarşıya gitmekten, dükkânların sergenliğine bakmaktan korktuğumuz için daha çok eziliyor, üzülüyoruz.
Yargının yasama ve yürütme kuvvetlerinden pek de bağımsız olmadığını, onu oluşturan organların çoğunu yürütmenin yani iktidar iyelerinin belirlediğini, dolayısı ile yargı, yürütmenin –iktidarın- emrinde gibi hareket edebileceğini açık bir şekilde görmekteyiz. Bu durum karşısında gerçekleri görmeyecek kadar körleşen bağnaz insanların ve grupların sevindiklerini görüyor, üzülüyoruz. Güç zehirlenmesi yaşayan iktidar iyeleri, yağmur gibi yağan zamları durdurmakla, halkın bozulmuş sinirlerini onarmakla, aşağılanmış, itilmiş, kakılmış, dövülmüş kadınları korumakla, Atatürk ve devrim kanunları aleyhine işlenmiş suçlarla, dincilerin din dışı uygulamalarını engellemekle hiç ama hiç ilgilenmiyor. Bunun için çok ama çok üzüntülüyüz.
Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemi yargının ciğerlerine kadar inmiş, onu yatağa mahkûm etmiştir; hak, hukuk ve adaleti sarsmıştır. Anayasa Mahkememizin 15 üyesinin 12’sini seçen yürütmenin başı, bugün Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 13 üyesinin 2/3’sinden fazlasını da seçiyor. Danıştay’ın 1/4’ini Cumhurbaşkanı, 3/4’ünü ise çoğunluğu hükümetin seçtiği Hâkimler ve Savcılar kurulu belirliyor. Görüldüğü gibi yasama ve yürütmeden bağımsız olması gereken yargı, dolaylı olarak yürütmenin kontrolünde olduğu açık bir şekilde görülüyor. Yürütmenin başı aşırı bir güçle donanıyor, adalet duygusu zedeleniyor, güven azalıyor; TBMM’deki “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir,” sözünün gereği yapılmıyor. Üzüntümüz daha da büyüyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi’nin Türk insanına yaptığı en büyük iyilik; son beş yılda yapılanların bir daha asla yapılmaması, yaşatılmaması gerektiğini öğretmesidir.
Sevgili çocuklar, umutsuzluğa hiç ama hiç kapılmayın. Getirilen bu sistemin yanlışları, olumsuzlukları tarlada kabak gibi ortada duruyor. Bu nedenle yapılacak ilk seçimlerde birinci ve asıl ereğimiz, demokrasiyi çözüm üretmemeye, yaşanan olumsuzlukların kaynağı göstermeye; halkın gözünden düşürmeye zorlayanları demokrasiye inananlar olarak mağlup edeceğiz. TBMM’nin yetkilerini sınırlandıran, bağımsız olması gereken yargıyı yatağa mahkûm eden Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi’ni değiştirecek çoğunluğu TBMM’de elde edeceğiz; yarınımızın güvencesi çocuklarımıza daha neşeli, şakrak 23 Nisanlar yaşatacağız.
Yüce Atatürk’ün devrim ve ilkeleri doğrultusunda nice 23 Nisanlara…