Kendi dilinden başka bir dili konuşmak, o dille başkalarıyla ve başka ülkelerin insanlarıyla anlaşıyor olmak, kişinin kimliğini ve kişiliğini konuştuğu dilin uyruğu lehinde değiştirmez.
Birileri kutsal betiğimiz Kur’an’ın çok farklı dillerden –Arapça, Farsça, İbranice, Süryanice, Habeşçe, Berberice, Kıbtice, Rumca gibi dillerin sözcükleriyle oluştuğunu bilmeden, direnimle onu sadece ve sadece Arapça sözcüklerden oluştuğunu sanarak, Arap ekinini ve abecesini kutsallaştırdığını, buna, zor ve zorunluluğun etkisiyle çoğu insanları da inandırdıklarını üzülerek görüyorum.
Birileri uygulayım bilimi –teknolojiyi- kalkan yapıp İngilizce, Fransızca, Almanca gibi dilleri “bilim” dili olarak kabul ettiğini söylüyor. Birileri de Farsçanın, Arapçanın ve diğer batı dillerinin Türkçemize vermekte olduğu zararları görmezden gelip; tarih oyunluğundan silinmekte olan Rumcayı yarım yamalak olarak Trabzon’da konuşanların anadili olduğunu söyleyecek kadar kendini yadsıdığını, yanlışı yücelttiğini görüyor ve çok üzülüyorum.
Örneğin Trabzon’da Rumcanın konuşulduğu yerlerde yaşayan halkın anadili Rumca olduğunu söyleyenlerin büyük bir algı ya da duyu yanılması girdabına kapıldıklarını söyleyebilirim. Bölgede yaşayan ve bu dili çok iyi konuşan, bu dille uyaklı türkü üretip söyleyebilen, ancak, abecesi ve rakamları ile işlem yapamayan biriyim.
Trabzon’da konuşulan Rumcanın, konuşanların anadili olduğunu söyleyenler, su içinde kalan kalemin su dışında kalan kısmından kalın görünmesi etkisindedir; Yani büyük bir yanılsamanın içindedir, etkisindedir diyorum. Türkler, etkin ve yetkin olan Rum ekin diliyle, gelenek ve görenekleriyle çatışmadan, kendi değerlerini sandıkta saklayarak, bu topraklarda tutunmaya çalıştıkları için Rum değerlerin parçası gibi davranmışlardır.
Rumca dili, Hint-Avrupa dil ailesi, Helenik dildir, Trabzon’da, Çaykara’da, Tonya’da, Sürmene’de konuşulan Pontus Rumcası modern Yunanca ile aynı dilin lehçesi kabul edilir. Pontus Rumcası, Yunan alfabesi ile yazılır. 1.778.000 konuşanın içinde olmaktan, bu dille yurtdışında bazı topluluklarla yarım yamalak da olsa anlaşıyor olmaktan onur duyuyorum; ancak benim ana dilim olmadığını yüksek bir sesle dillendiriyor, gerekçelerimin bazılarını da sıralamak istiyorum:
- Akrabalık terimi olan amca ve dayıya İngilizcede ikisine birden “uncle”, Almancada “onkel”, Fransızcada “oncle”, Rumcada da “Thiyo” denir. Rumcayı çok iyi konuşanlardan biri olarak Rumca konuşan bölge insanımızdan amca ve dayıya aynı sözcükle; hala ve teyzeye de aynı sözcükle seslenildiğini duymadım. Akrabalık terimi olan amcaya “thiyo” dendiğini duydum ama dayıya hiçbir zaman “thiyo” olarak seslenildiğini duymadım, rastlamadım.
Akrabalık terimlerinden olan hala ve teyzeye ikisine birden aynı sözcükle Rumcada “thiya” denmesi gerekirken, halaya “thiya” , teyzeye ise “teyze” olarak seslenilmiştir. Akraba adlarının ayrı ayrı adlandırılması Türk ekinine –kültür- ait bir özellik olduğu küçük bir araştırma yapıldığında görülecektir. https://tr.wikipedia.org/wiki/Pontus_Rumcas%C4%B1
- “Bir” sayı sıfatını, adın erilliğine, dişiliğine ve tarafsızlığına -nötr- olma durumuna bakıp yedi ayrı sözcükle kullanmam gerekirken; Türkçedeki gibi her adın önüne aynı “bir” ifadesini “ena” ya da “enan” olarak kullandığımın ayırdına vardım. Bu da bizlere Rumcayı, Rumca sözcüklerle Türk dil kuralları doğrultusunda, Rumca dil kuralları dışında konuştuğumuzu gösterir.
Örnek anlatımlar:
- “Bir adam” anlatımını “Ενας άντρας”- enas athras- yerine “enan athropo”, “bir elma” anlatımını “Ενα μήλο” –ena milo- yerine daha çok “enan milo”, “bir salata” anlatımını “μια σαλατα” –mia salata- yerine “ena salata” şeklinde kullanmam Rumcayı kuralsız, “bir” sayı sıfatını Türkçedeki gibi her addan önce aynı şekilde kullandığımı, ihtiyacım kadar öğrendiğimi açık bir şekilde göstermektedir. Rumcada adın erilliğine, dişiliğine ve tarafsız –nötr- olma durumuna göre değişen yedi adet “bir” anlatımı –ena, enas, enos, enan, miya, mias, mian- bulunmaktadır. Bu anlatımların hiçbirini kuralına göre kullanamıyorum; çevremde kullananı da göremiyorum.
Demek ki ben ve benim gibiler, bölgede konuştuğumuz Rumca 1960’lı yıllarda işçi olarak Almanya’ya giden büyüklerimizin konuştuğu Almanca gibi yarım yamalak, kuralsızdır, dil bilgisizdir. Dil bilgisiz dil, ana dil olabilir mi?
- “Amerikalı Irene Pepperberg tarafından eğitilen «Alex» adlı gri papağan 40 kadar sözcük biliyor, havuç ile muzu, çivi ile çekici birbirinden ayırt ediyor, adlarını da biliyor; yedi renk tanıyor, altıya kadar saymayı biliyor”. Rumcayı kuralsız konuşan ben, Rumca kız ve erkek çocuğunu anlatan “bedi” sözcüğünü hala “erkek” çocuk olarak; dağ anlamında olan “vuno” sözcüğünü “raşi” olarak biliyor ve kullanıyorum. Bu yanlışlık sadece bende değil, benim gibi konuşanlarda da mevcuttur.
Irene Pepperberg’in “Alex” adlı gri papağanı gökkuşağındaki yedi rengi tanıdığı halde ben, sarı, kırmızı, mavi ana renkler ile yeşil, turuncu, mor ve lacivert ara renklerinden sadece ana renk olan kırmızı –kokino- renginin Rumca adını biliyorum; diğer ana ve ara renklerin hiçbirinin adını bilmiyorum. Benim gibi Rumca konuşan çoğu insanımızda aynı durumdadır. “Alex” adlı papağan altıya kadar sayarken, ben sadece bir, iki, üç, dört, beş rakamlarının Rumca karşılığı olan evan, diyo, triya, dessara, pende rakamlarının söylenişini biliyorum. Sıfır, altı, yedi, sekiz, dokuz rakamlarının ve sayıların hiçbirinin ne söylenişini ne okunuşunu ne de yazılışını biliyorum.
- Orta çağda kendi yağı ile kavrulan çoğu batı dilleri, 1600-1700 yıllarında ulusal bir kimlik kazanmaya başlamış ve yeniçağda dillerini besleyerek zenginleştirmişlerdir. M.Ö.’ sine dayanan zengin dilimizi bırakıp bir başka dili özellikle Arapça dilini baş tacı yapmak Kuman, Peçenek, Bulgar ve Macar Türkleri gibi dilleriyle tarih oyunluğundan yok olup gidenlere öykünmektir.
Rumcanın felsefeye, edebiyata, sosyolojiye, tıp bilimine, jeolojiye, zoolojiye daha pek çok alana yaptığı katkılar yadsınamaz. Bu dili yarım yamalak da olsa konuşuyor olmaktan, bu dille başka ülke insanları ile yarım yamalak da olsa anlaşıyor olmaktan mutluluk ve onur duyuyorum; ancak, yukarıda saydığım gerekçeler ve gerçekler, Trabzon’da Rumca konuşan insanların “Anadili Rumcadır” savına, yani yanlışı yüceltmeme yol vermediği için konuştuğum Rumca anadilim değildir, diyorum.