Gün geçmiyor ki, o gün ile ilgili bir özellik olmasın. İşte bu her gün için bulunan anma vb. özel günler çok önemli günleri belki de sıradanlaştırıyordur. 8 Mart gününün de bu özel günler arasında kaybolup gitmemesini dilerim. Çünkü 8 Mart Günü; esasen insanın yaradılışının kaynağı olan kadının, cahiliye devrinde diri gömülen kız bebeklerin, satılan köle kadınların olduğu ve söz söyleme hakkının bile olmadığı dönemlerden günümüze çok meşakkatli yollardan geçerek gelmesine rağmen hala layık olduğu değeri göremediği için haklarını savunma ve daha da geliştirme çabalarının desteklenme günüdür.
Mustafa Kemal İzmir’de 1923 yılında yaptığı bir konuşmada ‘’ Şuna inanmak lazımdır ki, dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir’’ demişti. Bir Milletin gelişmişlik düzeyini de şüphesiz kadının ulaştığı seviye belirlemektedir.
Halk ozanımız Neşet Ertaş ’’ kadınlar insandır, biz erkekler ise insanoğlu’’ diyerek kadının ne denli kıymetli olduğuna vurgu yapmıştır. Bazı kelimeler vardır öylesine boşluk doldururken bazı kelimelerin anlamı ise sayfalara sığmaz. Annem, ablam, kız kardeşim, teyzem, halam sözcüklerini gözümüz kapalı düşündüğümüzde kim bilir belki de şiirler ve hatta romanlar yazarız.
Kurtuluş Savaşımızın kazanılmasında kadınların erkekler gibi korkusuzca görev aldığını, hayâsız düşman akınlarına karşı gövdesini siper ettiğini, Nene Hatun, Gördesli Makbule, Kara Fatma, Binbaşı Ayşe gibi onlarca, binlerce kadınımızın bazen cephede bilfiil çarpışırken bazen de kağnısıyla cepheye silah taşıdığı bize kaç kez anlatıldı.
Kadınların cephe ve gerisindeki faaliyetlerini gören ve takdir eden Mustafa Kemal; fıtrattan(yaradılıştan) gelen bir eşitliği değil, hukuk karşısındaki eşitliği savunmuş, bunu da ilk fırsatta sağlamıştır.
‘’Eksik etek, kocanın vurduğu yerde gül biter, kadına sır verene tellal gerekmez, tarlayı düz al kadını kız al’’ gibi sözlerle haksız ifadelerle aşağılanan kadınlarımız, eşit hakları birçok Avrupa ülkesinden önce 17 Şubat 1926 günü kabul edilen Medeni Kanun sayesinde kazanmışlardır. 1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile önce Belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma hakkı tanınan kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakları da 5 Aralık 1934’te Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile tanınırken İtalya 1946, İsviçre 1971 yılında bu hakkı kazanabilmiştir.
1935 seçimlerinde Mustafa Kemal dönemin ağır siyasi, sosyal koşullarına rağmen ve Avrupa’da diktatörlük rejimleri sürerken bile demokratik adımlar atabilmiştir. Bu anlayış ve irade sayesinde beşinci Meclisin 18’i yani yüzde 4,6’sı kadınlardan seçilmişti. Bugün ise yüzde 17,4’tür. Milletvekillerden birisi de Trabzon milletvekili Ayşe Seniha Hızal’dı. Türkiye, 2020’de yapılan bir araştırmaya göre kadın milletvekili oranında dünyadaki 192 ülke içinde 119’uncu sırada yer alıyor. İlk beş sırada; Ruanda, Küba, Bolivya, Meksika ve İsveç yer alıyor.
Bu seçimde Erzurum’dan meclise giren Nakiye Elgün Meclisteki bir konuşmasında ‘’Bir bakanın gelip de Milletvekili önünde hesap verişi bilseniz ne dokunan sahnedir’’ der. Ancak, bu dokunan sahne yani Bakanların millete hesap verme sorumluluğu, Anayasada 21.01.2017 tarihinde kabul edilerek, 106’ncı maddesi (Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, Cumhurbaşkanına karşı sorumludur) başlığıyla birlikte değiştirilmiştir.
Kadınlarla birlikte kurulan Cumhuriyet, kadınların sosyal, kültürel, sanat, spor ve ekonomik alanda yer alması için gerekli teşvik düzenlemeleri yapmış ve uygulamaya koymuştur. Kadınların; gemi kaptanı ve çarkçılık, ağır ve tehlikeli işler ve maden ocakları hariç olmak üzere çalışmasını özendiren kanun çıkarılmış ve Osmanlıda kamuda görülmeyen kadınlar yasa ile korunarak çalışma hayatına katılmışlardır.
Çağdaş Türk kadını da bilimden sanata, spordan kültürel faaliyetlere aktif katılım sağlamıştır. İlk kadın avukatımız Süreyya Ağaoğlu, ilk kadın kimyacımız Remziye Hisar, ilk belediye başkanımız Müfide İlhan, ilk muhtarımız Gül Esin, ilk kadın savaş pilotumuz Sabiha Gökçen, ilk kadın öğretmenimiz Fatma Rafet Angın, ilk kadın doktorumuz Safiye Ali gibi nice kadınımız çağdaşlaşma yolunda ilerlemenin öncüleri olmuş ve ülkemize çok değerli katkılar yapmışlardır.
Kadınların yalnız bir günde anılması, gündeme gelmesi veya önemsenmesi haksızlıktır. Kadın şiddetine ve cinsel istismara her gün karşı çıkılmalı, İstanbul Sözleşmesi (11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.) yaşatılmalı ve bu yöndeki cezalar caydırıcı olana kadar gündemde tutulmalıdır.
Algı için farkındalık yaratmak ve bu farkındalığa dikkat çekerek toplum tarafından kabul görmesini sağlayabilmek çok önemlidir. Hasta ruhlu yaratıkların hukuken hak ettikleri cezaları alana kadar, toplum tarafından adeta mahalle baskısıyla manevi işkenceye tabii tutulması kabul görmelidir.
18 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul İnas Darülfünununda(sonra İstanbul Üniversitesi) bir toplantıda bir kız öğrenci kadının önemini vurgularcasına ve dinleyenlerin zihinlerine sanki çivi çakarcasına derin manalı bir söz söyler; ‘’ Kim demiş bir Kadın küçük şeydir, bir Kadın belki en büyük şeydir.’’
Bir şeyi kaybetmeden değeri bilinmeli ve sahip çıkılmalıdır yoksa kazanılan hakları geri almak hiç de kolay olmayabilir. Çevre ülkelerin vatandaşları Atatürk Türkiye’sine kıskançlıkla bakmaktadır. Trabzon’da 2017 Referandum çalışmaları esnasında Meydanda İranlı birisine birkaç soru yöneltmiştim, o tüm sorularıma tek bir cevap vermişti: ‘’Cumhuriyetinizin kıymetini kaybetmeden bilin!’’
Özendikleri Cumhuriyet idaresinde kadına şiddet, taciz, cinayet, cinsel istismar ve sapkınlık olması utanç vericidir. Yapanlar için yasal mevzuat düzenlenerek bu sapkınların en ağır şekilde ceza almaları sağlanmalı, toplum dışına itilerek toplum vicdanı rahatlatılmalı ve bu utançtan bir an önce kurtulunmalıdır.
Kadınları sosyal hayata kazandıran Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Annesi Zübeyde hanımı ve sevgiyi öğrendiğim annem Sebahat (Eyüboğlu) Özgür’ü özlemle anarken, çağdaş dünyada yaşama azim ve kararlılığında olan tüm kadınların‘’ 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’’ kutlu olsun.
Bütün kadınlar emekçidir, bu kelimeye takılmadan ben tüm kadınları kutluyorum ve bu yolda yaşamını yitirenleri rahmet ve dua ile anıyorum.
İranlının sözü aklımıza küpe olsun mu?
Sağlıcakla kalın, saygılarımla…