Bilimsiz Yol Karanlıktır Dost

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir tarafta bilim ve teknoloji olarak gelişen seküler Dünya, diğer tarafta aklı ve bilimi saf dışı bırakan skolastik düşüncenin egemen olduğu olduğu Türkiye. Gelişmeyen, akılla yenilenmeyen, bilimin sönümlenerek varlık alanını kaybettiği ülkemiz.

Bir lise öğrencisinin ”maddelerdeki su oranını mıknatısla ölçen” bilimsel projesi, ”Nobel Fizik Ödülü İçin İlk Adım” adlı yarışmada, 5.000 proje arasından birinci olmasına rağmen, TUBİTAK tarafından kabul edilmemişti. Bu olay, bilimi temsil eden kurumlarımızın ne durumda olduğunu net olarak göstermektedir. Oysa ki gelişmiş ülkeler, geleceği kuracak bilimsel ve teknolojik yatırımları büyük bir disiplin içinde hayata geçirmektedirler. Bunlardan bir tanesi de bilim-teknoloji devrimi olan “Termonükleer Reaktör” deneysel çalışmasıdır.

Bu konuyla ilgili Fransa’da; ABD, İngiltere, Almanya, Rusya, Japonya, Kore ve Çin’in birlikte yürüttükleri Termonükleer Reaktör deneyleri devam etmektedir. Bu deneyler sonuçlandığında yüksek teknolojili çalışma olan “ITER” projesi hayata geçmiş olacaktır. Böylece 1 galon deniz suyundan 300 galon petrole eşit, kirlilik oranı ve maliyeti sıfır füzyon enerjisi elde edilecektir. Günümüzde bu deney gerçekleşir mi sorusu sorulmamaktadır. Çünkü yakın bir gelecekte gerçekleşeceği artık biliniyor.

Bu teknolojiyle elektrikli otomobiller petrol bazlı yakıtlarla çalışan otomobillerin yerini alırken; haberleşme, sanayi ve endrüstüel alanlarda da fosil  yakıtlar bir daha kullanılmayacaktır. Dünya ölçeğinde düşüldüğünde, bu teknolojik devrimin önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu aynı zamanda insanlığın uzun zamandır hayali olan yenilenebilir temiz ve sıfır maliyetli enerji kullanımın da hayata geçmesi demektir.

Teknolojik alanda oluşan bu devrimsel dönüşüm, ekonomik alanda önemli bir sonuç ortaya çıkarmaktadır. O da; teknolojiye sahip olan ülkelere, üretilecek enerjiyi elde etmek için gerekli olan füzyon reaktörü dışında maliyet getirmeyecek olmasıdır. Bir çok ülkenin ithalatının önemli bir bölümünü, petrol türevi enerjiler oluşturmaktadır. Bu da ekonomilerde gayri safi milli hasılanın önemli bir bölümün ülke dışına çıkması demektir. Dolayısyla füzyon enerjisiyle elde edilen elektrikle, bütün sanayi dallarındaki ihtiyacın karşılanması, rakamlarla ifade edilemeyecek boyutlarda ekonomik katkı sağlayacaktır. Bu durumda; gelişmiş ülkelerinin diğer ülkelerle aralarında var olan refah farkı, gelişmiş ülkeler lehine iyice açılacaktır.

Konuyla ilgili çalışmalar, sadece bu devletlerin işbirliği ile sınırlı değildir. Savunma sanayisinde Dünya çapında bir firma olan, ileri teknoloji devi Lockheed, yıllardır sürdürdüğü gizli bir proje ile füzyon reaktörünü geliştirmeye çok yakın olduklarını açıkladı. Bu açıklamanın en önemli bölümü, inovasyon ekibinin bir kamyonete sığabilecek 100 MW’lık nükleer reaktör geliştirdiğini, bu nükleer reaktörün 5 yıl içinde prototipinin üretilip, 10 yıl içinde minyatür nükleer santrallerin kullanıma hazır hale getireceklerini söylemeleridir. Bu aslında sadece sıfır maliyetle elektrik üretmek demek değildir. Aynı zamanda; taşınabilir boyuttaki bir füzyon reaktörü ile yeryüzünde ulaşılamayan bölgelerde, kaynaklar yağmalamadan yeni hayatlar kurulabilmesi demekti. (Bu cümlenin içeriden okunuşu; “yağmalayarak” dır.)

Dünyanın gelişmiş ülkelerinde bunlar olurken, Türkiye bu çalışmaların dışında kalmaktadır. Doğal olarak, bu gelişimin sağlayacağı ekonomik yararların da dışında kalacaktır. Türkiye uzun zamandan beri bilimi ve çağdaşlığı dışlayan, akılla yenilenmeyen, kent kültürünü monşerlik olarak hafifseyen, nitelikli üretimden ziyade popülist uygulamalara önem veren politikacılar tarafından yönetilmektedir. Onların yeniden dizayn ettiği eğitim sisteminde üniversitelerde temel bilimlerdeki öğrenci sayısı; biyolojide yüzde 83, fizikte yüzde 87, kimyada yüzde 81 ve matematikte yüzde 62 düşerek dibe vurmuştur. Bu rakamlar bize Türkiye’de bilim insanı yetiştirecek eğitim alt yapısının yerle yeksan olduğunu göstermektedir. Aynı durum orta dereceli öğretim kurumlarında da mevcuttur. Burada öğrencilere ”banyoda çıplak yıkanırsanız cin çarpar” ya da ”her müslüman kendi ölüsünü yıkayabilmeli” diye öğütleyerek başlayan, kafanın içindeki nitelikli bilgiyi değil, kafaları örtmeyi amaçlayan eğitim sisteminin yetiştireceği öğrencilerle bu yarışa katılmak mümkün değildir.

Ancak bu teknolojiye bizim de ihtiyacımız olacağı için, üretemediğimizden dolayı satın almak isteyeceğiz. Peki ne ile satın alabileceğiz diye sormamız lazım. Üretim yapmayan ve sıcak paraya dayalı balon bir ekonomiye sahip olan, bilim ve teknoloji yaratamadığı için satacak bir fikri ya da aklı, KIT’lerin hepsi satıldığı için satacak bir malı olmayan ülke olacağız.

Ülkemiz için sonuçları hiç istemediğimiz vahim bir durum olsada, dilim varmayarak bunu hak ediyoruz diyeceğim.

Çünkü çağdaşlığı dışlayan, hayatını tutucu din adamlarının yorumlara göre ve dizilerin yayın saatlerine göre düzenleyen, akılla yenilenmeyen, kent hayatını köydeki geleneklerine göre yaşayan, mimaride, sanatta, bilimde ve hayata güzellik katan alanlardaki başarısızlıklarını örf ve adet örtüsüyle kapatan, şiddeti yücelten bir toplum kendini ortaçağ zihniyetine hapsetmiş demektir.

Bilimsiz Yol Karanlıktır Dost

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Giriş Yap

Vira Trabzon ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!