Karadeniz, İsviçre Alpleri gibi korunmalı

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Trabzon da çıkan bir gazetede, kamu kurumlarımızın birinde yönetici olarak görev yapan bir kişinin, yeşil yol yapılırsa İsviçre Alplerinin Karadeniz’i kıskanacağı yönünde bir yazı yayınlanmıştı. Benzer açıklamalar bazı parti organları ile sivil toplum kuruluşlarından da gelmişti.

Söylenenler ile oluşturulan algıyı bir kenara bırakıp, yetkili konumlarda bulunan insanların açıklamalarını anlamaya çalışalım.

Tabii ki bunlar yöremizin kalkınması adına yapılmış iyi niyetli açıklamalar. Yapanlar ise aldıkları eğitim, kamusal konumları ve genel kültürleri gereği sorumluluklarını hakkı ile yerine getirdiklerine inandığımız insanlar. Ancak bu değerlendirme ile ortaya şöyle bir soru çıkıyor. Mukayeseli açıklamalarda bulunan bu kişiler, modern-kapitalist dünyanın merkezi olan bir kıtanın doğal yapısının korunduğunu bilmiyorlar mı? Hiç mi görmediler ya da hiç mi araştırmadılar?
Bir bölümü de olsa görmüş olduğum bu kıtanın, doğal yapısının nasıl korunduğunu, tanığı olduğum için biliyorum. Yaban araziden geçen yollarda, hayvan popülasyonu rahatsız olmasın diye konulan klakson çalmayın tabelaları bile bir öğreti niteliğindedir. İsviçre Alperi ve diğer ülkelerde doğanın bozulmaması için, mevcut yolları iyileştirmenin dışında bir müdehale yapılmaması ise ayrı bir uygarlık ölçütü. Tabi ki buraları gezmek ya da bir etkinlik yapmak hakkınız var. Ancak o da doğanın size vereceği izin kadar. Bunun için arazide, aracınız ile belli mesafeye kadar gelirsiniz ve geri kalanını mevcut yerel olanaklarla ya da yürüyerek tamamlarsınız. Doğal hayatı koruma konusunda katı kuralları olan Avrupa’da kişisel yarar için, binaların bu dokuya zarar vermeyecek şekilde ve ahşap ağırlıklı olarak yapıldığını bilmemek mümkün değil.
İşin ilginç bir yönü de karşılaştırmalar hep Avrupa üzerinden yapılırken, üçüncü dünya ülkesi dediğimiz Afrika ülkelerine hiç bakılmamasıdır. Dünyada en fazla çeşitlilik gösteren canlı türlerinin yaşam alanı olan Afrika da durum eskisine göre değişiklik göstermiştir. Uzun yıllar dan beri kabile geleneklerinin gölgesinde ve bu yapıların çatışmasında yönetilmeye çalışılan ülkelerde bile, doğal değerler ve onların barındırdığı canlı türleri koruma altındalar. Bunun için bir çok Afrika ülkesi endemik bitki ve hayvan türünün yaşam alanlarını doğal alan ilan ettiği gibi, buraları silahlı muhafızlarıyla koruma altına almaya başladılar. Yetinmeyip bu canlı türlerinin popülasyonunu arttırmak için bilimsel çalışmaları başlattılar bile.
Yıllardan beri ülkemin her yerinde efsaneleştirilerek anlatılan Karadeniz’in yeşilliği ve bakir doğası, barındırdığı canlıların çeşitliliği ve endemik özellikleri ile Dünya’da eşsiz bir konuma sahipken, neden bu can damarına kıyılmak isteniyor. Özellikle bilmemiz gerekiyor ki yaylalar ve bu doğa, kendisini görmek ve yaşamak isteyenlerde bu isteği şu an ki özelliklerine sahip olduğu için yaratıyor. Bu özellikleri olmazsa sıradanlaşıp betonlaşan görüntüsü ile uzak olmayan bir gelecekte hiç kimsede bu isteği oluşturmayacaktır. Sonucunda kimsede bu bölgenin ekonomik yapısına maddi anlamda bir katkı oluşturacak ziyaretleri yapmayacaktır. Kaldı ki sürüler halinde gelecek insan kalabalığının bu sihirli dokuya vereceği zarardan söz etmiyorum bile.
Kendi adıma dağların tepelerinden kopup gelen sisin, ona eşlik eden çisenin, gecenin bir vakti ürperdiğimde üzerime bir hırka alıp karanlığın sessizliğinde ruhsal bir arınmayla en insan olduğum anları, kalabalık insan kirliliğinin bana vereceği hiç bir paraya değişmem. Yoksa para para diye sayıklayanlar ‘bir lokma bir hırka’ diyen ruhun çocukları değiller mi.
İşin can alıcı noktası, bu toprakların geleceği ile ilgili karar verme hakkını elinde bulundurması gerekenler bu bölgede yaşayan insanlar mı yoksa kamu gücünü ve yaptırımını ellerinde bulunduranlar mı olmalı. Çelişki hatta çatışma burada oluşmaktadır. Bir bölge öncelikli olarak o bölgede yaşayan insanlarındır. Yaptırım gücünü ellerinde bulunduranların, bu sivil hayatın isteklerine tabi olmalarının dışında bir inisiyatifleri bulunmamalıdır.
Bir şeyi daha belirtmek isterim ki o da; bölgenin doğası nasıl cömertçe kendini ve güzelliğini insanlara sunmuşsa, bu güzelliğin içinden doğup gelişen ve kendini var eden insanı da dostluğunu, kardeşliğini, hatta aşını bile misafirleriyle paylaşmaktadır. Ama yaşam alanlarını talan ederek gelen post-modern barbarlar ile değil. Yüreğinde ziyaret ettiği bölgeye sevgisi saygısı olan ve onun değerlerine özen gösterip koruyan gönül dostlarıyla. Çünkü o insan bütün dünya senin olsun, bir dost bir post yeter bana diyen insandır.
Yeşil yol projesi: Karadeniz’in Samsun’dan Sarp sınır kapısına kadar uzanan bölümünde, yayaların birbirine bağlanması için, turizm amaçlı yapılması düşünülen yol. 
Karadeniz, İsviçre Alpleri gibi korunmalı

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Giriş Yap

Vira Trabzon ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!